17 Ağustos 2017 Perşembe

Türk Toplum Hayatında Sosyal Yardımlaşmanın ve Dayanışmanın Tarihi Temellerine Bir Bakış

Nihat Yazılıtaş - Türk Toplum Hayatında Sosyal Yardımlaşmanın ve Dayanışmanın Tarihi Temellerine Bir Bakış

Türk tarihinin ilk devirleri daha çok Avrasya bozkırlarında cereyan etmiştir.
Bozkırların bu değişken iklim şartlarına uyum sağlayanlar “Çoban” kültürünü geliştirmiştir. Kısır ve hasis bozkırlardaki hayat mücadelesinin temelinde hayvanlara yeni otlaklar bulmak, onların yaşamasını, dolayısı ile kendi hayatlarını devam ettirmek vardır.
Türklerin sosyal hayatlarında görülen yardımlaşma ve dayanışmanın temelinde Türklerin ilk devirlerinde yaşadıkları bu bozkır şartlarının önemli ölçüde etkisi vardır.

Türk toplumundaki hayratlar vasıtası ile yapılan yardımların ilk örneklerinin, Proto-Türk Tsü-ki Hunlarında MÖ. IV. yüzyıldan itibaren bulunduğuna dair kayıtlara rastlanmaktadır.

Türk ülkelerinde yolcuların konaklayıp ihtiyaçlarını tamamen ücretsiz veya çok az bir miktar ücret ödeyerek giderdikleri kervansaray benzeri yapıların ilk örneklerini İslam öncesi Türk tarihinde görmekteyiz. 

İbn-i Battuta Seyahatnamesinin Anadolu’yla ilgili kısmında Ahi teşkilatının misafirperverliğinden geniş olarak bahsetmiştir.

Doğum merhalesine gelindiğinde doğum yapacak kadına yardım için herkesin seferber olduğunu görüyoruz.

Düğünlerde davetiye verilen kişiler yani davetliler oğlan ve kız evlerine hediyeler getirerek, damada ve geline takılar takarak yeni kurulmakta olan aile ocağına maddi yardımlarda bulunurlar.

Türk milletinde hayatın her safhasında olduğu gibi ölüm hallerinde de sıkı bir yardımlaşma ve dayanışmanın olduğunu görüyoruz. Cenazenin kaldırılmasından geride kalanların akıbetine kadar her şey düşünülür. Öyle ki, ölünün toprağa gömülmesi bile bir yardımlaşma vesilesi sayılmıştır.

Uygur Türkleri’nde ölümden üç gün sonra, ölünün aile fertleri ve yakınları birlikte yemek hazırlarlar, mescidin imamı, müezzini, cemaati ve ölü yıkayıcılarını davet ederler. Yemekler yendikten sonra Kur’an okunur, ölünün giysileri ölüyü yıkayan kişilere verilir ve merasim sona erer. Buna “üç nezir” denir.
Uygur Türklerinde cenazenin yedinci günü yasçılar özel hazırlıklar ile yemekler pişirerek erkekli kadınlı misafirleri ağırlarlar.
Orta Anadolu’da ise yedinci gün ayrı bir yemek verilmez. Cenazenin defninden sonraki ilk Perşembe günü çokça un helvası yapılır. Cuma günü mevlit okutulduktan sonra cami cemaatine ve yasa gelenlere ikram edilir.

Uygurlarda cenazenin kırkıncı günü “Kırk Nezir” verilir. Kırk nezir de “Yedi Nezir” gibi büyük sofralar kurularak yapılır. Kırk nezir günü vefat eden kişinin çocukları, akrabaları karşılıklı hediyeler takdim ederler. Bu da yasın tamamlandığı manasına gelir. Erkek yasçılar tıraş edilir, kadın yasçılar birbirlerinin saçlarını tararlar. Vefatın birinci senesinde “yıl nezir” verilir. Buna da herkes davet edilir.

---

Nüsha Dergisi. Yıl: 2, Sayı: 5. (s. 163 - 171). 2002

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder