17 Ağustos 2017 Perşembe

Bilinçdışı ve Dil

Özlem Köprülü - Bilinçdışı ve Dil

Bilinçdışı
…çevremizdeki görüntü, ses, mesaj gibi uyarıcıların farkında olmadan insan zihnine yerleşmesidir.

S. Freud’a göre, insanoğlunun doğuştan getirdiği iki temel kuvvetli eğilim vardır: cinsellik (sexualitiy) ve saldırganlık (agression).
Freud’a göre, toplum tarafından hoş karşılanmayan cinsiyet ve saldırganlık duyguları bilinçaltına (subconscious) itilirler.
Psikoanalitik yaklaşım dil sürçmesi, unutmalar, hatalar ve buna benzer davranışları bilinçaltındaki isteklerin ifadesi olarak kabul eder. Örneğin belirli bir kişinin adını hatırlamakta zorluk çekiyorsanız, onunla ilgili olumsuz bir bilinçaltı “depolamanız!” var demektir.

Jung, ortak bilinç dışında bulunan unsurlara, sembollere arketip adını vermektedir.
Jung; “Bazı insanların bilincine varamadığı birtakım nesneler, diğer bazı insanların bilinç alanında bulunur. Ben bu tür içerikleri kendisinde barındıran kategoriyi ruhsal bilinçdışı ya da kişisel bilinçdışı diye niteliyorum; çünkü bizim görebildiğimiz kadarıyla, salt kişisel öğeleri kapsıyor. Öyle öğeler ki, bütünüyle insanın kişiliğini oluşturmaktadır.”

Lacan, bilinçdışının bir dil gibi yapılandığını ifade ederken S. Freud’un kullandığı ‘yoğunlaştırma’ ve ‘yer değiştirme’ kavramlarından yardım almaktadır. Bu iki kavramda dilbilim ile bire bir ilişkilidir ve anlamın metaforlarda olduğu gibi yoğunlaşmalarda veya metonimlerde olduğu gibi yer değiştirdiğini ifade etmektedir.

Bebeğin ağlaması gerçekte bir gösterge değil, bir sinyaldir.
Çocuk dili öğrenmeye başlayınca, göstergenin ancak öteki göstergelerle arasındaki farklılık dolayısıyla bir anlamı olduğunu ve göstergenin anlamlandırdığı nesnenin namevcudiyetini öngerektirdiğini bilinçdışı olarak öğrenir. Dil, nesnelerin yerine geçer. Bütün diller, o nesneye sahip olmak yerine kendilerini o nesnenin yerine koydukları için metaforiktirler.

Lacan’a göre “Bilinç kendini ancak dilin yani toplumsal-uzlaşımsal bir kurumun dolayımıyla ele alabilir. İnsan kendi varoluş gerçeğini olduğu gibi değil, ancak dilin ona sunduğu, kendi kuralları olan bir yapıdan dolayımlayarak biçimlendirebilir.

Kelimelere ancak istenilen bir şey yok olduğunda ihtiyaç duyulur Lacan’a göre ve eğer etrafımızdaki dünya gereken her şey ile donatılmış olsaydı kelimelere gerek duyulmayacaktı.

Lacan, kuramını S. Freud'un kuramını yapısalcı perspektiften değerlendirerek geliştirmiştir. Lacan'a göre, psikanaliz her şeyden önce insan konuşmasın anlamakla ilgilidir ve dilbilim, retorik ve şiir onun vazgeçilmez unsurlarıdır.
---
Bilinçdışı ve Dil, Turkish Studies, Cilt 9, Sayı 3 (s. 951-958), 2014


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder