Sinem
Kahveci - Borderlıne Kişilik Bozukluğunda Zihin Kuramı ve Çocukluk Çağı
Travması Arasındaki İlişki
Borderline kişilik bozukluğu, kişilerarası ilişkilerde
benlik algısı ve duygulanımda tutarsızlık olarak kabul edilir. Bu tür kişilik
bozukluğu, daha çok genç yetişkinlik döneminde başlar ve değişik koşullar
altında ortaya çıkar.
Bu çalışmada, borderline kişilik bozukluğunda zihin kuramı
ve çocukluk çağı travması arasındaki ilişki değerlendirilmiştir.
Bu araştırmada amaç, borderline kişilik bozukluğunda zihin
kuramı ve çocukluk çağı travması arasındaki ilişkinin ortaya konulması olarak
belirlenmiştir.
Borderline, sürekli değişkenlik gösteren duygulanım, nesne
ilişkileri ve benlik imgeleriyle karakterizedir. Duygularında, ilişki
kurdukları kişilerle ve benlik imajlarında tutarsız ve dengesizdirler.
Zihin kuramı başkalarının niyetleri hakkında varsayımlarda
bulunmak ve yorumlamak olarak tanımlanabilir.
“Borderline Kişilik Bozukluğu” özellikle sosyal ilişkilerde
ve duygu durum düzenlemede sorunlar ve dürtüsellik ile kendisini gösteren
nitelikte olduğu belirtilmiştir.
Çağdaş kişilik kuramcıları, çocuğun kişilik özelliklerinin
oluşumu ve gelişimi üzerindeki anne-babaların etkisine büyük önem
vermektedirler.
Aile, normal koşullarda insanların karşılaştığı ilk sosyal
grup, sosyokültürel değerlerin de ilk öğrenilmeye başlandığı yer ise aile
ortamı olmaktadır.
Psikoanalitik kurama göre yanlış ya da yetersiz ebeveyn
tutumları, olumsuz çevresel etmenler kişinin belli bir psikoseksüel döneme
saplanmasına ya da o dönemdeki bozukluğun diğer dönemlere de yansımasına neden
olur. Davranışçı kuramlar ise kişiliğin gelişim sürecinde yanlış öğrenilmiş baş
etme tekniklerinin kişilik bozukluğu gelişiminde temel neden olduğunu vurgular.
Kişilik Bozukluğu İçin Tanı Kriterleri
Kişinin içinde yaşadığı kültürün beklentilerinden belirgin
olarak sapan, sürekli bir davranış ve içsel yaşantı örüntüsü.
Süregiden bu örüntü, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya
da toplumsal, işle ilgili alanlarda işlevsellikte düşmeye yol açar (s. 7-8).
Kişilik bozuklukları
Depresif psikopatik hastalar; DSM-III-TR’de distimi tanısı
alan hastalardır.
Güvensiz psikopatik hastalar; Bu kişiler kendi kendilerini
suçlarlar, birçoğu DSM-III’ de bağımlı kişilik bozukluğu tanısı veya DSM-III-R’
de kendi kendine zarar veren kişilik bozukluğu tanı kapsamına girebilir.
Kompulsif psikopatik veya duyarlı hastalar; Bu kişiler
hayatlarını oldukça katı bir titizlikle sürdürür ve son derece doğru ve
dürüsttürler; anksiyete ve takıntıları vardır.
Fanatik psikopatlar ise aşırı odaklanılmış ve önem verilmiş
düşüncelere sahip olmaları olasıdır. Bu kişiler sürekli şikayet halindedir ve
kuşkucudurlar.
Duygusuz psikopatik hastalar; Bu kişiler merhametsiz, katı
ve duygudan yoksundurlar.
İlgi arayan psikopatik hastalar; Bu kişiler teşhirciliği ve
övünmeyi ve büyüklenmeyi severler. Yalan söyleme takıntıları vardır.
Labil psikopatik kişiler; Bu kişiler değişkendirler;
huzursuzluk, depresyon ve impulsif davranışlarda bulunma eğilimindedirler.
Astenik psikopatik hastalar; Bu kişiler kendilerini
beceriksiz ve sakar olarak tanımlarlar; Yorgunluk, uykusuzluk, baş ağrısı gibi
çok sayıda fiziksel şikayetleri vardır.
Kişilik bozukluğu olan kişiler (…) davranış ve tutumlarının
başkalarını nasıl etkilediğini göz önünde bulundurmamaktadırlar.
Mevcut farmakolojik tedaviler (…) kişilik üzerinde
değişiklik yapamazlar. Kişilik bozuklukları için önerilen asıl tedavi
psikoterapidir.
DSM-IV-TR’ye göre kişilik bozuklukları üç kümede
sınıflandırılır:
A Kümesi: Paranoid, şizoid, şizotipal kişilik bozuklukları
B Kümesi: Antisosyal, narsisistik, histrionik, borderline
kişilik bozuklukları,
C Kümesi: Çekingen, bağımlı, obsesif-kompulsif kişilik
bozuklukları
Paranoid Kişilik Bozukluğu
Paranoid Kişilik Bozukluğu, etrafındaki kişilerin kendisine
kötülük yapacağını düşünmesinden kaynaklı süregelen şüphecilik ve korku hali
ile kendisini göstermektedir (s. 11-12).
Şizoid Kişilik Bozukluğu
Şizoid Kişilik Bozukluğunun temel özelliği kişilerin
duygusallık anlamında kısıtlı olması, sosyal ilişkilerde isteksizlik ve
yakınlıktan kaçınma olarak nitelendirilmektedir.
Şizotipal Kişilik Bozukluğu
Şizotipal Kişilik bozukluklarında kişilerin yakın
ilişkilerden birden bire hissettikleri huzursuzluk, kaçınma, sosyal ilişkilerde
yetersizlik söz konusu olmaktadır. Ayrıca, kişilerde kognitif ve algıya ilişkin
çarpıtılmış temsiller ve bunları takip eden norm dışı davranışlar
görülmektedir.
Antisosyal Kişilik Bozukluğu
Bu bozukluğun en öne çıkan özellikleri, ergenlikten beri
devam eden bir biçimde, başkalarının haklarını saymama ve başkalarının
haklarına tecavüz etme davranışlarıdır.
Narsisistik Kişilik Bozukluğu
Bu bozukluğun en öne çıkan özellikleri, davranış veya
tahayyüldeki büyüklenme, hayranlık duyulma ihtiyacı ve başkalarının duygularını
tanımadaki zorluklardır.
Histrionik Kişilik Bozukluğu
Histrionik Kişilik Bozukluklarında kişilerin aşırı ilgi
ihtiyacı ve hassasiyetleri ön plandadır. İlgilenilen kişi olmadıkları durumdan
aşırı rahatsızlık duyarlar. Duyguları çabuk değişir ve alt yapıdan yoksundur.
Borderline Kişilik Bozukluğu
…öne çıkan özellikleri, kişiler arası ilişkilerde, kimlik
duygusunda ve duygulanımda tutarsızlıklar ile dürtüleri kontrol etmekte zorluk
çekmedir.
Gerçek ya da hayali terk edilmeyi önlemek için büyük çaba
harcarlar.
Çekingen Kişilik Bozukluğu
…yetersizlik ve değersizlik duyguları neticesinde sosyal
geri çekilme olarak kendisini gösteren bir kişilik bozukluğu türüdür.
Bağımlı Kişilik Bozukluğu
Başkalarına bağımlı yapılar…
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu
…kontrol altına alma ve kontrol takıntısı hâkimdir.
İşin tamamlanmasını güçleştiren bir mükemmeliyetçilik
gösterirler.
…
…“sınır kişilik örgütlenmesi” terimini kullanan Kernberg,
içselleştirilmiş nesne ve kendilik tasarımlarının niteliklerini ve
değişikliklerinin önemini vurgulamıştır.
Kimlik karmaşası olan birey, duygusal, düşünsel ve
davranışsal yönden tutarlı bir kişilik gösteremez.
Kernberg, sınır hastadaki yapısal patolojiyi; benlik
zayıflığı, birincil süreç düşüncesine kayış, ilkel savunma mekanizmaları ve
patolojik nesne ilişkileri başlıkları altında incelemektedir.
a) Özgül olmayan benlik zayıflığı: …kaygı tahammülü
eksikliği, dürtü kontrol bozukluğu ve gelişmiş yüceltme kanallarının
eksikliğidir.
b) Birincil düşünce sürecine kayış: …patolojik ilkel
dürtülerle bağlantılı patolojik nesne ilişkilerinin canlanması, erken savunma
işlemlerinin, çözülme ya da bölme mekanizmalarının canlanması…
c) Özgül savunma mekanizmaları:
Sınır hastaların kullandığı temel savunma mekanizması bölme
ve ona yardımcı olan; ilkel idealleştirme, yansıtmalı özdeşim, inkar,
tümgüçlülük ve değersizleştirmedir.
Bölme sınır kişilik organizasyonunun temel savunma
mekanizmasıdır. Çatışma çok iyi ayrışmamış benlik ve id arasında ortaya
çıkmaktadır ve dürtüler benliğe nüfuz etmiştir.
Bölme savunma mekanizması yardımıyla dürtü ile yüklü benlik
durumları ayrı tutularak çatışma giderilmeye çalışılır.
Bölmenin kullanımı bütünlüklü kendilik ve nesne
temsillerinin gelişimini engellemekte bu da kimlik dağınıklığına neden
olmaktadır.
İlkel idealleştirme (primitive idealization): Bu mekanizma
gerçekçi olmayan tamamıyla iyi ve güçlü nesne imgeleri yaratır ve bu da benlik
idealinin ve üst-benliğin gelişimini olumsuz yönde etkiler.
Yansıtmalı özdeşim (projective identification): yansıtmanın
esas amacı; tamamıyla kötü ve saldırgan kendilik ve nesne imgelerini
dışsallaştırmaktır.
Kişilerarası ilişkilerle ilgili problemler: Gunderson, bu
hastaların diğerleriyle kurdukları ilişkilerde değersizleştirme, kullanma
(manipülasyon), bağımlılık ve mazoşizm gibi özellikler sergilediklerini söyler.
Epidemiyoloji
Borderline kişilik bozukluğu genel popülasyonun % 2’sinde
görülür.
Birçok araştırmaya göre, bu kişilerin çocukluk hikâyelerinde
cinsel istismar, anne-baba boşanması, ilgi yoksunluğu, rastlanılan anamnez
anılarıdır.
Kernberg bu gelişimsel krizin kronolojik yeri olarak,
Mahler’in tanımladığı yaklaşık 16-30. aylar arasındaki yeniden yakınlaşma
(rapprochement) alt evresini işaret etmiştir.
Bu çocukluk çağı krizinin erişkin formunda bireyler, yalnız
kalmaya tahammül edemezler…
Zihin kuramı; başkalarının niyetleri, amaçları ve
inançları gibi zihinsel durumlarını anlayabilme yetisidir.
Literatürde bazen eşanlamlısı gibi kullanılabilen empati
başkalarının hislerini paylaşabilme yetisidir (…) Zihin kuramı yetileri
empatiden daha sonra gelişir; bir bozukluk durumunda da daha önce kaybedilir.
“Zihin Kuramı”na (bilişsel bakış açısına) sahip bir kişi,
başka kişilerin istek ve inançları olabileceğini ve bu istek ve inançların
kendininkinden farklı olabileceğini anlayabilir.
Çocuklar büyüdükçe, gerek kendilerinin gerekse başkalarının
hareketlerinin, inançlar ve istekler gibi içsel düşünsel durumların ürünü
olduğunu anlamaya başlarlar.
Zihin kuramının merkezi, üçlü kavramsal yapıdadır:
davranışlar, inançlar ve istekler.
…iki yaşındaki çocuklarla yapılan çalışmalarda çocukların
diğer bir kişinin isteklerine uygun bir şekilde karşılık verdikleri
görülmüştür.
İki yaşındakiler günlük konuşmalarında aynı obje için farklı
kişilerden zıt isteklerde bulunmakta ve istekleri davranışlardan ve sonuçlarından
ayırabilmektedirler.
Algı ve istek kavramlarında olduğu gibi, çocukların duyguyu
anlamaları iki yaşından sonra da gelişmeye devam etmektedir.
Temel Zihin Kuramı: diğerlerini amaçlı izleme: 9 ay-2,5 yaş
İstekleri anlama; temel duygular; yalandan yapma/oyun:
2,5-3,5 yaş
Bilgiyi görmenin ilişkileri anlama; çelişkili duygular:
3,5-4 yaş
Yanlış inançları anlama; duygular ve inanca dayanan
istekler: 4-5 yaş
Ruhsal travma, genellikle ani, beklenmedik bir
zamanda ve karsı konulamaz şiddette duygusal saldırı veya bir dizi saldırı
sonucu oluşur. Hem iç hem de dış faktörler, dıştan gelen tehdit ile başa
çıkmakta yetersiz kaldığı zaman travma meydana gelir.
Travmatik olan engellenme ve çatışmalar benliğin gelişmesini
bozan, saptıran, yavaşlatan, durduran ya da gerileten durumlardır.
Psikolojik travma, bireyin zayıflığıyla karşı karşıya
gelmesi durumudur. Travmatik olay kontrol etme, ilişki kurma ve anlam verme
duyumlarını sağlayan olağan baş etme sistemlerine zarar verir.
Travmatik yaşantı sonrasında birey dünyanın güvenli
olmadığına, hayatının tehlikede olduğuna, kötü olayların iyi-kötü herkesin
başına gelebileceğine inanmaya başlar.
Birey ancak olaydan zarar gören eski inançlarının yerine
yeni inançlar koyabilirse etkin bir şekilde olayla baş edebilir.
Duygusal istismara maruz kalan çocuklarda aileden uzaklaşma,
gergin olma, bağımlı kişilik, değersizlik duyguları geliştirme, uyumsuzluk ve
saldırgan davranışlarda bulunma sıklıkla görülen durumlardır.
…
(Nicol, Pope ve Hall) ...borderline kişilik bozukluğu tanısı
almış bireylerde yüz ifadelerinden duyguları tanıma becerisinin düşük olduğu ve
özellikle iğrenme duygusuna ilişkin tanımlamayı yapmakta zorlandığını ifade
etmiştir.
…
Test/formlar
…
Yüksek Lisans Tezi, Üsküdar Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul, 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder