14 Eylül 2019 Cumartesi

Borderline kişilik bozukluğunda zihin kuramı ve çocukluk çağı travması arasındaki ilişki


Sinem Kahveci - Borderlıne Kişilik Bozukluğunda Zihin Kuramı ve Çocukluk Çağı Travması Arasındaki İlişki

Borderline kişilik bozukluğu, kişilerarası ilişkilerde benlik algısı ve duygulanımda tutarsızlık olarak kabul edilir. Bu tür kişilik bozukluğu, daha çok genç yetişkinlik döneminde başlar ve değişik koşullar altında ortaya çıkar.
Bu çalışmada, borderline kişilik bozukluğunda zihin kuramı ve çocukluk çağı travması arasındaki ilişki değerlendirilmiştir.

Bu araştırmada amaç, borderline kişilik bozukluğunda zihin kuramı ve çocukluk çağı travması arasındaki ilişkinin ortaya konulması olarak belirlenmiştir.

Borderline, sürekli değişkenlik gösteren duygulanım, nesne ilişkileri ve benlik imgeleriyle karakterizedir. Duygularında, ilişki kurdukları kişilerle ve benlik imajlarında tutarsız ve dengesizdirler.

Zihin kuramı başkalarının niyetleri hakkında varsayımlarda bulunmak ve yorumlamak olarak tanımlanabilir.

“Borderline Kişilik Bozukluğu” özellikle sosyal ilişkilerde ve duygu durum düzenlemede sorunlar ve dürtüsellik ile kendisini gösteren nitelikte olduğu belirtilmiştir.

Çağdaş kişilik kuramcıları, çocuğun kişilik özelliklerinin oluşumu ve gelişimi üzerindeki anne-babaların etkisine büyük önem vermektedirler.

Aile, normal koşullarda insanların karşılaştığı ilk sosyal grup, sosyokültürel değerlerin de ilk öğrenilmeye başlandığı yer ise aile ortamı olmaktadır.

Psikoanalitik kurama göre yanlış ya da yetersiz ebeveyn tutumları, olumsuz çevresel etmenler kişinin belli bir psikoseksüel döneme saplanmasına ya da o dönemdeki bozukluğun diğer dönemlere de yansımasına neden olur. Davranışçı kuramlar ise kişiliğin gelişim sürecinde yanlış öğrenilmiş baş etme tekniklerinin kişilik bozukluğu gelişiminde temel neden olduğunu vurgular.

Kişilik Bozukluğu İçin Tanı Kriterleri
Kişinin içinde yaşadığı kültürün beklentilerinden belirgin olarak sapan, sürekli bir davranış ve içsel yaşantı örüntüsü.
Süregiden bu örüntü, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda işlevsellikte düşmeye yol açar (s. 7-8).

Kişilik bozuklukları
Depresif psikopatik hastalar; DSM-III-TR’de distimi tanısı alan hastalardır.
Güvensiz psikopatik hastalar; Bu kişiler kendi kendilerini suçlarlar, birçoğu DSM-III’ de bağımlı kişilik bozukluğu tanısı veya DSM-III-R’ de kendi kendine zarar veren kişilik bozukluğu tanı kapsamına girebilir.
Kompulsif psikopatik veya duyarlı hastalar; Bu kişiler hayatlarını oldukça katı bir titizlikle sürdürür ve son derece doğru ve dürüsttürler; anksiyete ve takıntıları vardır.
Fanatik psikopatlar ise aşırı odaklanılmış ve önem verilmiş düşüncelere sahip olmaları olasıdır. Bu kişiler sürekli şikayet halindedir ve kuşkucudurlar.
Duygusuz psikopatik hastalar; Bu kişiler merhametsiz, katı ve duygudan yoksundurlar.
İlgi arayan psikopatik hastalar; Bu kişiler teşhirciliği ve övünmeyi ve büyüklenmeyi severler. Yalan söyleme takıntıları vardır.
Labil psikopatik kişiler; Bu kişiler değişkendirler; huzursuzluk, depresyon ve impulsif davranışlarda bulunma eğilimindedirler.
Astenik psikopatik hastalar; Bu kişiler kendilerini beceriksiz ve sakar olarak tanımlarlar; Yorgunluk, uykusuzluk, baş ağrısı gibi çok sayıda fiziksel şikayetleri vardır.

Kişilik bozukluğu olan kişiler (…) davranış ve tutumlarının başkalarını nasıl etkilediğini göz önünde bulundurmamaktadırlar.

Mevcut farmakolojik tedaviler (…) kişilik üzerinde değişiklik yapamazlar. Kişilik bozuklukları için önerilen asıl tedavi psikoterapidir.

DSM-IV-TR’ye göre kişilik bozuklukları üç kümede sınıflandırılır:
 A Kümesi: Paranoid, şizoid, şizotipal kişilik bozuklukları
 B Kümesi: Antisosyal, narsisistik, histrionik, borderline kişilik bozuklukları,
 C Kümesi: Çekingen, bağımlı, obsesif-kompulsif kişilik bozuklukları

Paranoid Kişilik Bozukluğu
Paranoid Kişilik Bozukluğu, etrafındaki kişilerin kendisine kötülük yapacağını düşünmesinden kaynaklı süregelen şüphecilik ve korku hali ile kendisini göstermektedir (s. 11-12).

Şizoid Kişilik Bozukluğu
Şizoid Kişilik Bozukluğunun temel özelliği kişilerin duygusallık anlamında kısıtlı olması, sosyal ilişkilerde isteksizlik ve yakınlıktan kaçınma olarak nitelendirilmektedir.

Şizotipal Kişilik Bozukluğu
Şizotipal Kişilik bozukluklarında kişilerin yakın ilişkilerden birden bire hissettikleri huzursuzluk, kaçınma, sosyal ilişkilerde yetersizlik söz konusu olmaktadır. Ayrıca, kişilerde kognitif ve algıya ilişkin çarpıtılmış temsiller ve bunları takip eden norm dışı davranışlar görülmektedir.

Antisosyal Kişilik Bozukluğu
Bu bozukluğun en öne çıkan özellikleri, ergenlikten beri devam eden bir biçimde, başkalarının haklarını saymama ve başkalarının haklarına tecavüz etme davranışlarıdır.

Narsisistik Kişilik Bozukluğu
Bu bozukluğun en öne çıkan özellikleri, davranış veya tahayyüldeki büyüklenme, hayranlık duyulma ihtiyacı ve başkalarının duygularını tanımadaki zorluklardır.

Histrionik Kişilik Bozukluğu
Histrionik Kişilik Bozukluklarında kişilerin aşırı ilgi ihtiyacı ve hassasiyetleri ön plandadır. İlgilenilen kişi olmadıkları durumdan aşırı rahatsızlık duyarlar. Duyguları çabuk değişir ve alt yapıdan yoksundur.

Borderline Kişilik Bozukluğu
…öne çıkan özellikleri, kişiler arası ilişkilerde, kimlik duygusunda ve duygulanımda tutarsızlıklar ile dürtüleri kontrol etmekte zorluk çekmedir.
Gerçek ya da hayali terk edilmeyi önlemek için büyük çaba harcarlar.

Çekingen Kişilik Bozukluğu
…yetersizlik ve değersizlik duyguları neticesinde sosyal geri çekilme olarak kendisini gösteren bir kişilik bozukluğu türüdür.

Bağımlı Kişilik Bozukluğu
Başkalarına bağımlı yapılar…

Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu
…kontrol altına alma ve kontrol takıntısı hâkimdir.
İşin tamamlanmasını güçleştiren bir mükemmeliyetçilik gösterirler.

…“sınır kişilik örgütlenmesi” terimini kullanan Kernberg, içselleştirilmiş nesne ve kendilik tasarımlarının niteliklerini ve değişikliklerinin önemini vurgulamıştır.

Kimlik karmaşası olan birey, duygusal, düşünsel ve davranışsal yönden tutarlı bir kişilik gösteremez.

Kernberg, sınır hastadaki yapısal patolojiyi; benlik zayıflığı, birincil süreç düşüncesine kayış, ilkel savunma mekanizmaları ve patolojik nesne ilişkileri başlıkları altında incelemektedir.
a) Özgül olmayan benlik zayıflığı: …kaygı tahammülü eksikliği, dürtü kontrol bozukluğu ve gelişmiş yüceltme kanallarının eksikliğidir.
b) Birincil düşünce sürecine kayış: …patolojik ilkel dürtülerle bağlantılı patolojik nesne ilişkilerinin canlanması, erken savunma işlemlerinin, çözülme ya da bölme mekanizmalarının canlanması…
c) Özgül savunma mekanizmaları:
Sınır hastaların kullandığı temel savunma mekanizması bölme ve ona yardımcı olan; ilkel idealleştirme, yansıtmalı özdeşim, inkar, tümgüçlülük ve değersizleştirmedir.

Bölme sınır kişilik organizasyonunun temel savunma mekanizmasıdır. Çatışma çok iyi ayrışmamış benlik ve id arasında ortaya çıkmaktadır ve dürtüler benliğe nüfuz etmiştir.
Bölme savunma mekanizması yardımıyla dürtü ile yüklü benlik durumları ayrı tutularak çatışma giderilmeye çalışılır.
Bölmenin kullanımı bütünlüklü kendilik ve nesne temsillerinin gelişimini engellemekte bu da kimlik dağınıklığına neden olmaktadır.

İlkel idealleştirme (primitive idealization): Bu mekanizma gerçekçi olmayan tamamıyla iyi ve güçlü nesne imgeleri yaratır ve bu da benlik idealinin ve üst-benliğin gelişimini olumsuz yönde etkiler.

Yansıtmalı özdeşim (projective identification): yansıtmanın esas amacı; tamamıyla kötü ve saldırgan kendilik ve nesne imgelerini dışsallaştırmaktır.

Kişilerarası ilişkilerle ilgili problemler: Gunderson, bu hastaların diğerleriyle kurdukları ilişkilerde değersizleştirme, kullanma (manipülasyon), bağımlılık ve mazoşizm gibi özellikler sergilediklerini söyler.

Epidemiyoloji
Borderline kişilik bozukluğu genel popülasyonun % 2’sinde görülür.
Birçok araştırmaya göre, bu kişilerin çocukluk hikâyelerinde cinsel istismar, anne-baba boşanması, ilgi yoksunluğu, rastlanılan anamnez anılarıdır.
Kernberg bu gelişimsel krizin kronolojik yeri olarak, Mahler’in tanımladığı yaklaşık 16-30. aylar arasındaki yeniden yakınlaşma (rapprochement) alt evresini işaret etmiştir.
Bu çocukluk çağı krizinin erişkin formunda bireyler, yalnız kalmaya tahammül edemezler…

Zihin kuramı; başkalarının niyetleri, amaçları ve inançları gibi zihinsel durumlarını anlayabilme yetisidir.
Literatürde bazen eşanlamlısı gibi kullanılabilen empati başkalarının hislerini paylaşabilme yetisidir (…) Zihin kuramı yetileri empatiden daha sonra gelişir; bir bozukluk durumunda da daha önce kaybedilir.

“Zihin Kuramı”na (bilişsel bakış açısına) sahip bir kişi, başka kişilerin istek ve inançları olabileceğini ve bu istek ve inançların kendininkinden farklı olabileceğini anlayabilir.
Çocuklar büyüdükçe, gerek kendilerinin gerekse başkalarının hareketlerinin, inançlar ve istekler gibi içsel düşünsel durumların ürünü olduğunu anlamaya başlarlar.

Zihin kuramının merkezi, üçlü kavramsal yapıdadır: davranışlar, inançlar ve istekler.

…iki yaşındaki çocuklarla yapılan çalışmalarda çocukların diğer bir kişinin isteklerine uygun bir şekilde karşılık verdikleri görülmüştür.
İki yaşındakiler günlük konuşmalarında aynı obje için farklı kişilerden zıt isteklerde bulunmakta ve istekleri davranışlardan ve sonuçlarından ayırabilmektedirler.
Algı ve istek kavramlarında olduğu gibi, çocukların duyguyu anlamaları iki yaşından sonra da gelişmeye devam etmektedir.

Temel Zihin Kuramı: diğerlerini amaçlı izleme: 9 ay-2,5 yaş
İstekleri anlama; temel duygular; yalandan yapma/oyun: 2,5-3,5 yaş
Bilgiyi görmenin ilişkileri anlama; çelişkili duygular: 3,5-4 yaş
Yanlış inançları anlama; duygular ve inanca dayanan istekler: 4-5 yaş

Ruhsal travma, genellikle ani, beklenmedik bir zamanda ve karsı konulamaz şiddette duygusal saldırı veya bir dizi saldırı sonucu oluşur. Hem iç hem de dış faktörler, dıştan gelen tehdit ile başa çıkmakta yetersiz kaldığı zaman travma meydana gelir.
Travmatik olan engellenme ve çatışmalar benliğin gelişmesini bozan, saptıran, yavaşlatan, durduran ya da gerileten durumlardır.

Psikolojik travma, bireyin zayıflığıyla karşı karşıya gelmesi durumudur. Travmatik olay kontrol etme, ilişki kurma ve anlam verme duyumlarını sağlayan olağan baş etme sistemlerine zarar verir.

Travmatik yaşantı sonrasında birey dünyanın güvenli olmadığına, hayatının tehlikede olduğuna, kötü olayların iyi-kötü herkesin başına gelebileceğine inanmaya başlar.
Birey ancak olaydan zarar gören eski inançlarının yerine yeni inançlar koyabilirse etkin bir şekilde olayla baş edebilir.

Duygusal istismara maruz kalan çocuklarda aileden uzaklaşma, gergin olma, bağımlı kişilik, değersizlik duyguları geliştirme, uyumsuzluk ve saldırgan davranışlarda bulunma sıklıkla görülen durumlardır.
(Nicol, Pope ve Hall) ...borderline kişilik bozukluğu tanısı almış bireylerde yüz ifadelerinden duyguları tanıma becerisinin düşük olduğu ve özellikle iğrenme duygusuna ilişkin tanımlamayı yapmakta zorlandığını ifade etmiştir.

Test/formlar

Yüksek Lisans Tezi, Üsküdar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2016


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder