Paul Ricoeur – Avrupa Bilincinin Krizi ve Avrupa
“Deneyim uzamı” ile anlaşılması gereken, birikmiş izleri bir biçimde kanılarımızın toprağını oluşturan geçmişin toplam kalıtıdır. Fakat deneyim uzamı, ancak bir beklentiler çevreni ile kutupsal karşıtlık içinde olur. Tarihsel geleceğe bir içerik veren tahminler ve öngörüleri kaygılar ve umutlar, hatta ütopyalar, bu çevren üzerinde tasarımlanır. (s. 310)
Tarihsel bilincin üçüncü bir yönünü vurgulamak istiyorum; o da zamanın geçişinde bir yönelim duygusudur. Bu yönelim ilk itkisini beklenti çevreninden alır. Sonra bununla bağlantılı olarak, ister yoksullaştırmak ister zenginleştirmek için olsun, deneyim uzamını etkiler; sonunda da şimdiki zamanın deneyimine anlam ya da anlamsızlık derecedsi verir. Bu anlam ya da anlamsızlık, en sonunda tarihsel bilince, basitçe zamanın kronolojik boyutuna indirgenemeyen niteliksel değerini verir. Anlam sözcüğü (sens) burada Fransızca’daki gibi hem yön, hem de anlam demektir. (s. 311)
Bu bakımdan, bütünlüğü içinde ele alındığında Avrupa kültürü aynı zamanda değişmez biçimde, kanıları ve eleştiriyi birleştirmek gibi önemli bir işi üzerine alan belki de tek kültürdür.
Kendisini belleğin ve geleneğin bir krizi olarak ortaya koyar. Belleğin krizi; burada şaşırtıcı bir paradoksla karşı karşıyayız, uluslar ya da halklar, bölgelerine göre kimi kez bellek aşırılığı ya da bellek eksikliği çekerler. (s. 312)
Elde edilebilir tasarılar olmadığında, insanlar reformlara karşı duyulan akla uygun ve direngen her türlü istenci yok eden hayali ütopyalara sığınırlar. (s. 312)
Nasıl, bireyler hayalsiz yaşayamazlarsa, halklar da ütopyasız yaşayamazlar.
Avrupa’nın Krizi
Derleyen: Önay Sözer & Ali Vahit Turan
Dost Kitabevi, Mart 2007, Ankara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder