Ali Neuman; polis şefi, ağır suç departmanını yönetiyor.
Dan ve Brian Epkeen; diğer iki polis
Brian’ın problemli (serseri) oğlunun ismi David. Brian, kendi düşünceleri dışında hiçbir şeye sadık değil.
Joost Terreblanche; kötü adam. Apartheid yönetiminin devam ettiği yıllarda albay rütbesiyle işkence ve katliamlara imza atmış. 67 yaşında.
Mekân; Güney Afrika; Afrikanın ilk demokratik ülkesi ve aynı zamanda dünyanın en tehlikeli ülkesi. Cape-Town’da Khayelitsha adlı bölgede görevli bu polisler.
Ali daha çok küçükken kardeşi ve babası vahşi bir cinayete kurban gitmiş. Kasım 1973’te Mohammed Ali’nin George Foreman’la Kinshasa’da yaptığı maçtan sonraki gün dünyaya gelmiş. İsmi bu nedenle Ali, o aslında bir Zulu.
Botanik Bahçesi’nde ölü olarak bulunmuş bir genç kız, yüzünde ve kafasında çok sayıda çekiç darbesi var. Kızın ismi Nicole Wiese.
Nicole Wiese’nin babası Güney Afrika Ulusal Rugby Takımı’nın eski bir oyuncusu. Oynadığı yıllarda takımı dünya şampiyonu olmuş. Öldürülen kızın babsı Stewart Wiese, ülkenin tanınmış bir yüzü olduğu için polis şefinin üzerinde baskı kuruyor. Olay basına yansıyor. Stewart Wiese kamuoyunun dikkatinin bu davaya çekmeye çalışıyor.
Genç kızın vücudunda daha önce görmedikleri bir tür uyuşturucu maddeye rastlıyorlar.
Bölgedeki uyuşturucu satıcılarını takibe alırlar. Nicole Wiese ile bağlantılı olduğundan şüphelendikleri bir satıcıyı öldürülmüş halde bulurlar. Satıcının vücudunda da aynı kimyasal madde vardır.
Soruşturma devam ettikçe cinayetler de devam eder. Benzer şekilde öldürülmüş vakalarla karşılaşırlar. Cinayetler arasındaki benzer noktalar ve bağlantıları çözmeye çalışırlar. Kurbanların hepsinin kanında uyuşturucu maddeyle birlikte vücutlarına enjekte edilmiş ilaç vardır. Daha önce görmedikleri bu yeni ilacı üretenleri ve satanları bulmaya çalışırlar.
Polisler bir anda ülke sokaklarını paylaşamayan çetelerin arasında bulurlar kendilerini. Gulethu adlı bir çete liderinin izini bulurlar. Gulethu’yu yakalamaya çalışırlareken bir gurup tsotsi’nin tuzağına düşerler. Tsotsiler, Ali ve Dan’i yakalar. Çete elemanları Dan’in ellerini keserler. Vahşet bununla da sınırlı kalmaz; kesilen elleri alevlenmiş mangal ocağına atıp kızartırlar. Sıra Ali’ye gelmeden önce Brian olay yerine gelir, çete elemanlarına ateş etmeye başlar. Ali’yi sağ, Dan’i ise ağır yaralı olarak kurtarır. Dan’in ömrü hastanede son bulur.
Yeni bir cinayet; kurbanın ismi, Kate Montgomery.
Çeteler arasındaki bir çatışmada Gulethu’yu ölü olarak ele geçirmeyi başarırlar.
Toplumun alt kesimlerinden itibaren takip etmeye başladığımız suç olayları, soruşturma ilerledikçe üst kademelere doğru uzanmaya başlar. Vahşice katledilen kurbanların katilini yakalamak için başlatılan soruşturma, uyuşturucuya madde görünümündeki bir virüsle ülkedeki siyahi gurupların nüfusunu kırmayı amaç edinmiş bir şebekeye kadar uzanır.
Güney Afrika’da 1948’den 1994 yılına dek geçerli rejim olan Apartheid yönetiminde orduda görevli olan Albay Joost Terreblanche ismine ulaşırlar.
Biyolojik silah niteliğindeki uyuşturucu maddeyle kurbanlarına AIDS virüsü bulaştırıp, birkaç hafta içinde ölmelerini amaçlayan gurubun lideridir Joost Terreblanche.
Çeviren: Pınar Ercan
İthaki Yayınları, Ocak 2012---
Caryl Férey’nin Zulu adlı romanı ülkesi Fransa’da yayınlandığı 2008 yılında, Polisiye Edebiyatı Büyük Ödülü’nü kazanmış. Gerilim romanlarını sevenlerin beğenerek okuyacağı Zulu, İthaki Yayınları tarafından basıldı.
Romadaki polis tiplemesi olan Ali Neuman, şiddetle erken yaşta tanışmış; çocukluk yıllarında büyük kardeşi ve babası Zulu oldukları için, Ali’nin gözleri önünde katledilmiştir. Şiddete karşı savaşan başarılı bir polis profiline sahip olan Ali Neuman, ağır suç departmanının şefidir.
Hergün yeni bir cinayet olayı yaşanan Cape Town’da,18 yaşında genç bir kız, botanik parkında ölü bulunur. Polis şefi için genç kızın ölümü sıradan bir cinayet vakası değildir. Kurbanın varlıklı bir aileye mensup olması ve kanında bulunan ne olduğu anlaşılamayan madde nedeniyle geniş kapsamlı bir soruşturma başlatılır. Ali ve yardımcıları Dan ve Brian, Cape Town sokaklarında uyuşturucu satıcılarının peşine düşerler. Soruşturma ilerledikçe cinayetler de devam eder. Kanında aynı maddeye rastladıkları yeni kurbanlar bulurlar.
Bir cinayet vakasıyla başlayan soruşturma, uyuşturucu trafiği ve sokak çeteleri arasındaki çatışmalardan ülke genelindeki tüm siyahları yoketmek isteyen ırkçı bir guruba kadar uzanır. Uzun yıllar orduda görev yapmış, geçmişi karanlık bir albayın izini bulurlar. Orduda görevli olduğu dönemlerde kabileler arasındaki çatışmaları körükleyen ve siyahlara karşı katliamlar yapan ırkçı albay Joost Terreblanche, ağır silahlı bir ordu kadar tehlikelidir.
Romanın ilk bölümlerinde, polis şefi Ali Neuman ön planda görünüyor. Yazar, yarattığı tiplemelerin, olayı çözüp mutlu sona ulaşmalarına izin vermiyor. Romanın daha yarısına gelmeden Ali’nin yakın çalışma arkadaşı Dan öldürülüyor. Yazar, sıradan polisiye kurgunun dışına çıkıyor; gerilim dozunu yükselterek, polislerin işini zorlaştırıyor. Dan öldükten sonra cinayetlerin düğümünü, Ali’nin diğer arkadaşı Brian çözüyor. Romanın başında art karakter olarak karşımıza çıkan Brian, sayfalar ilerledikçe romanın odağındaki isim oluyor.
Güney Afrika’nın 2000’lı yıllardaki panoramasını romanın içinde okuyucuya aktaran yazar, ülkedeki suç oranının çok yüksek olduğuna dikkat çekiyor. Afrika kıtasında diğer ülkelere kıyasla gelişmiş ve büyümüş bir ülke olan Güney Afrika, roman boyunca karşımıza çıkan suç vakalarından sonra tehlike kavramıyla adeta özdeşleşiyor.
Demokrasinin Afrika kıtasındaki macerası bir hayli sarsıcıdır; Afrikanın ilk demokratik ülkesi ve aynı zamanda dünyanın en tehlikeli ülkesidir Güney Afrika. Cinayetler, silahlı saldırılar ve tecavüz suçlarıyla ilgili bazı istatistiklere romanda yer veriliyor.
Ülke içindeki etnik guruplar arasındaki çatışmaların kökenini ülke tarihinden anekdotlarla anlatan yazar, çatışmaların kaynağını Apartheid dönemindeki anti demokratik ve ırkçı uygulamalara bağlıyor. Yazarın, Güney Afrika tarihindeki ırkçı çatışmalar hakkında detaylı bilgi vermesi bir gerilim romanı için fazlasıyla siyasi görünüyor. Ancak, romandaki suç örgütünün kökleri ülkenin siyasi geçmişine kadar uzanıyor. Yazar ülke tarihinde etnik guruplar arasında uzun yıllar devam etmiş olan çatışmalar hakkında bilgi vererek romanını gerçekçi kılıyor. Şiddet sahnelerini tasvir ederken gösterdiği yeteneği, o sahneleri bütün detaylarıyla zihninizde canlandırmanızı sağlayarak sizi romandaki gerilimin içine çekiyor.
Romandaki alt metinler ve çok katmanlı kurgu, Zulu’yu basit bir polisiye-gerilim romanı olmaktan kurtarıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder