27 Şubat 2012 Pazartesi

René Guénon – Dante ve Ortaçağ’da Dinî Sembolizm

René Guénon – Dante ve Ortaçağ’da Dinî Sembolizm

Sadece kutsal metinlerin değil bütün yazıların dört anlama göre anlaşılabilir olduğunu ve özellikle açıklanması gerektiğini belirttik.
Bu farklı anlamların hiçbir şekilde birbirlerini yok etmeleri veya birbirlerine zıt olmaları aten mümkün değildir. Aksine onların, bir bütünün parçaları veya tek bir sentezin kurucu unsurları gibi birbirlerini tamamlamaları ve uyumlu olmaları gerekir. (s. 11)

Viyana müzesinde iki madalya bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesinde Dante’nin, diğerine ise ressam Pierre de Pise’nin resmi vardır. Her ikisinin arka yüzünde şu harfler yer almaktadır: F.S.K.I.P.F.T. Bu harfleri Aroux şu şekilde yorumlar: Frater Sacrae Kadosch, Imperialis Principatus, Frater Templarius. Bu harflerden ilk üçü için verilen anlam açıkça yanlıştır.
Bizce şöyle okunmalıdır: Fidei Sanctae Kadosch.
İbranice bir kelime olan Kadosch, ‘aziz’ veya ‘kutsanmış’ anlamına gelmektedir ve bu kelime günümüze kadar Masonluğun üst derecelerinde varlığını korumuştur.
Dante’nin son semavi yolculuğu esnasında Tapınak Tarikatı’nın kurucusu olan Aziz Bernard’ı kendisine rehber olarak almasının tesadüfi olmadığını da buradan anlamış oluyoruz. (s. 13)

Bilimsel sistemlerinin temeli, tekabüliyetler doktrinine dayanmaktaydı: Dilbilgisi, Ay’a; Diyalektik, Merkür’e; Retorik, Venüs’e; Müzik, Mars’a; Geometri, Jüpiter’e; Astronomi, Satürn’e; Aritmetik veya aydınlanmış Akıl, Güneş’e tekabül etmekteydi. İşte Dante’nin dokuz semavi katmanının ilk yedisini de oluşturan yedi gezegene, tam olarak yedi hür sanat tekabül etmekteydi. (s. 15)

…uygun bir şekilde bağlamına oturtulabilir ise; her türlü bilim ve sanat gerçek bir ezoterik değer taşıyabilir. (s. 15/16)

Dante’nin Vita Nuova’da ‘Beatrice’in özel bir sevgiye mazhar olduğunu ve aşk olarak çağrılması gereken Beatrice’den bahsettiği dokuz sayısı da, dokuz ışıklı ve dokuz kollu dokuz meşaleden oluşan dokuz sütun ile çevrelenmiş vaziyetteki bu seksen bir yaşındaki Üstad’la da bir benzerlik arzetmektedir. Öyle ki, seksen bir sayısı, dokuzun katıdır (daha doğrusu dokuzun karesidir) ve Beatrice de asrın seksen birinci yılında ölecektir. (s. 19/20)

Jüpiter gezegeninin İbranice karşılığı Tsedek’tir ve adil anlamına gelir. Kadosch’ların merdiveni konusuna ise daha önce değinmiştik: Satürn küresi, doğrudan doğruya Jüpiter küresinin üstünde yer aldığı için, bu merdivenin ilk basamağına Adalet (Tsedakah), zirvesine ise İman (Emounah) ile ulaşılır. Bu merdiven sembolü, Kıldanî menşeli gibidir ve muhtemelen Mitra gizemcileri tarafından Batı’ya getirilmiştir: Söz konusu merdivenin yedi basamağı vardı ve madenlerin gezegenlerle olan ilişkisine göre her biri ayrı bir madenden yapılmıştı. Diğer yandan, Kitab-ı Mukaddes sembolizminde aynı şekilde Yakub’un merdiveninin olduğunu da biliyoruz. Söz konusu merdiven, yeryüzünü semaya bağladığı için aynı anlamı taşımaktadır.
Dante’ye göre Cennet’in sekiz katı, yani yıldızlı şeması (sabit yıldızların olduğu yer), Gül-Haç’ların olduğu semadır: Kamil olanlar beyazlara bürünmüşlerdir; adeta Heredom Şövalyeleri’ne benzer bir sembolizme sahiptirler. Onlar, “evanjelik doktrine” tabidirler. Yani, Roma Katolik Kilisesi’ne karşı Luther’inki ile aynı olana inanırlar. (s. 23)

Luther’in mührünün, gülün ortasında bir haç olduğunu da biliyoruz. (s. 24)

Heredom de Kilwinning Tarikatı veya İskoçya Kraliyet Tarikatı’na mensup Gül-Haç Prensleri’ne Dair Kısım’da resmedildiği şekliyle işte Semavî Kudüs’ün tasviri: (son odanın) dibinde, üzerinde bir ırmağın aktığı bir dağ resmi vardır ve kıyısında on iki çeşit meyve taşıyan bir ağaç yer almaktadır. Dağın tepesinde on iki sıradan müteşekkil on iki mücevherden oluşan bir oturak vardır. Bu oturağın üstünde altından bir kare vardır. Karenin her yüzünde, İsrail’in on iki sıbtına ait isimleri ellerinde tutan üç melek yer almaktadır. Bu karenin içinde bir haç yer almaktadır ve bu haçın ortasında yatmış vaziyette bir kuzu vardır. Demek ki, burada apokaliptik sembolizmin yer aldığını görmekteyiz. Bunun devamı, söz konusu sembolizmin atıfta bulunduğu devrî kavramların, Dante’nin eserinin planı ile ne kadar içten bağıntılı olduğunu gösterecektir. (s. 24/25)

Dante’nin efsanesi Yuhannacı ve gnostiktir. (s. 29)
Cehennem sadece dönmesini  bilmeyenler için bir çıkmaz yoldur. (s. 30)
Dante’yi doğrudan etkileyecek bir Yahudi etkisinin olduğuna dair elimizde hiçbir delil yok. Böyle bir görüşün doğmasına sebep olan şey, onun sayılar ilmini kullanmış olmasıdır.
Filorentinalı Titan’ın, Cennet’e ulaştığında Araf’ı bir tekme ile Cehennem’e atmak ister. Bu bir yönüyle doğrudur. Zira semavî yarımküre âleminde Araf, Şeytan’ın (Lucifer) düşmesiyle çukur oluştuğunda yeryüzünden atılan maddeler vasıtasıyla meydana getirilmişti. Ancak Cehennem’in de semavî âlemin tersine yansıması şeklinde aşağıya doğru dokuz kat çemberi vardır. Oysa Araf yedi kata sahiptir. Demek ki tam bir simetri mevcut değil.
Eliphas Lévi’ye göre “Gül’ün Romanı ile İlahi Komedya, aynı eserin iki karşıt (birbirini tamamlayan denilse daha yerinde olurdu) formudur. (s. 31/32)

Dante’nni seyahatinin ilk iki kısmında kendine rehber olarak Virjil’i almasının birinci nedeni, herkesin de kabul ettiği gibi, Ennéide’in VI. Şarkısının anısı nedeniyledir. Ancak buna bir de Virjil’de basit bir şiirsel kurgunun ötesinde inkar edilemeyecek bir inisiyatik bilginin olduğunun eklenmesi gerekir. (s. 39)

Virjil’in bizzat kendisinin de birtakım Yunan öncüllerinin olduğunu tespit etmek zor değil. Mesela, Ulyses’in Cimmerien’lere yaptığı seyahat ile Orpheus’un Cehennemlere inişi hemen aklımıza gelenler arasındadır.
Onun âlemlere yaptığı seyahat da Fısıh bayramı Pazar gününe dek sürmektedir, yani diriliş gününe kadar. (s. 40)

İslamî bir efsanenin adaptasyonunda, bir kurt ile aslan hacca giden birisinin yolunu keser; aynı şekilde panter, aslan ve dişi kurt da Dante’yi ürkütürler…
Virjil Dante’ye, Cebrail de Hz. Muhammed’e Sema’dan gönderilmiştir. Her ikisi de yolculuk boyunca kutsal yolcunun merak ettikleri konuları cevaplamaktadırlar. Her iki anlatımda (legendes) da Cehennem aynı özelliklerle tavsif edilmiştir. Dehşet verici ve kargaşalı, gürültülü ateş fırtınası… Dante’nin Cehennem’inin mimarisi, İslamî Cehennem tasvirinin bir kopyasıdır. Her ikisi de yerin dibine kadar inen bir dizi katmandan, derecelerden veya çemberimsi merdivenlerden meydana gelen çok büyük bir huni şeklindedir. Her ikisi de belli kategorilerde günahkarlar barındırmaktadırlar ve suç ile cezaları bulundukları kat derinleştikçe orantılı olarak artmaktadır. Her kat, kendi arasında işlenen günahların çeşidine göre birtakım alt bölümlere ayrılır. Bu her iki Cehennem de Kudüs şehrinin altında yer almaktadır. Cehennem’den çıkışında temizlenebilmek ve Cennet’e doğru yükselebilmek için Dante, üç defa su ile abdest alır (ablution). İslamî anlatımda da aynı üç abdest ruhların temizlenmesini sağlar. Ruhlar göğe yükselmeden önce, Hz. İbrahim’in bahçesini sulayan üç nehrin her birinde sırayla yıkanırlar… Yükselişin kendileri aracılığıyla gerçekleşen semavî kürelerin mimari yapısı, her iki anlatımda da aynıdır. İyi ruhlari layık oldukları duruma göre dokuz kat semada ikamet ederler. Bunlarım tamamı, sonuçta Empyree’de veya son kürede bir araya gelirler… Nasıl ki Beatrice ileriki safhalarda Dante’ye rehberlik etme işini Aziz Bernard’a bırakıyorsa; aynı şekilde Cebrail de Allah’ın arşının önünde Hz. Muhammed’e rehberlik işini nurani bir varlığa terk eder. Her iki yükseliş hadisesinin nihayetinde aynı övgüler yer almaktadır. İlahi huzura kadar yükselen her iki yolcu da, Tanrı’yı çok yoğun bir nuranî varlık olarak tasvir ederler. Tanrı’nın etrafında iç içe geçmiş çemberler şeklinde dokuz nuranî saf yer almaktadır ve bu saflar her yerleri nuranî ışınlar yayan sayısız meleklerden oluşmaktadır. Bu çemberimsi saflardan ilahi huzura en yakın olanlardan bir tanesi Kerubim’lerin yer aldığı saftır. Her çember, kendisinin bir altındaki çemberi çevrelemektedir. Her dokuz çember de, ilahî merkezin etrafında hiç durmaksızın tavaf etmektedir. Cehennem’in katları, astronomik gökler, mistik gül çemberleri, ilahî nuru çevreleyen melekler güruhu, üçlü şahsiyeti sembolize eden üç çemberin tamamı kelimesi kelimesine Fiorentina’lı şair tarafından Muhyiddin İbn Arabî’den alınmadır. (s. 41/42)

Arabî
İslam tasavvufunda kendisine Şeyhu’l-Ekber yani en büyük manevî üstad, üstadların başı denir; doktrini bütünüyle metafizik bir öze sahiptir; bellibaşlı birçok İslamî tarikatlerden yüksek seviyeli ve aynı zamanda içine kapanık olanları ona dayanmaktadır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, 13. Yüzyılda yani bizzat Muhyiddin İbn Arabî’nin yaşadığı dönemde bu tür örgütler, çövalyeci tarikatlerle ilişki içerisinde idiler. Biza göre, tesbit edilen nakil işlemi işte bu yolla gerçekleşmiştir. (s. 42/43)

(Şövalyeci tarikatler) Ortaçağ’da Doğu ile Batı arasındaki gerçek entelektüel ilişkiyi kuranlar da onlardı. (s. 43)

Araf, XXXIII, Her üç şiirin de stelle kelşmesi ile bitmesi ilginçtir. Sanki adeta, Dante için astrolojinin ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Cehennem’in son kelimeleri olan ‘riveder le stelle’ yeniden saf insani duruma bir dönüşü karakterize etmektedir ki, burada yüksek varlık mertebelerinin bir yansımasını görmek mümkündür. Araf’da geçenler, bizim burada anlattıklarımızla aynıdır. Cennet’in son mısralarındaki ‘L’Amor che muove il sole e l’aitre stelle’ ifadesi, semavi yolculuğun nihai gayesi olarak kürelerin tamamının ötesindeki ilahi merkezi işaret etmektedir. Bu, Aristo’nun deyimiyle, her şeyin hareket etmeyen motorudur. Kendisine atfedilen aşk (amour) ismi, şövalye tarikatlerine girişte kullanılan sembolizma ile ilgisi bakımından ilginç tespitlerin yapılmasına sebep olabilir. (s. 49)

Benini’ye göre(Rudolfo Benini), Dante için sembolik değeri olan özellikle üç çift sayı vardır: Bunlar: 3, 9, 7 ve 22, 515, 666…

9 sayısının Beatrice’in sayısı olduğunu hatırlatmıştık. Bu 9 sayısı, doğrudan doğruya birinci sayıya(3) bağlıdır. Çünkü onun karesidir. (s. 51)

(9) Semavi hiyerşinin sayısıdır. O, aynı zamanda cehennemler (infernaux) aleminin çemberlerinin de sayısıdır. Zira gökler ile cehennemler arasında bir çeşit tersine simetri vardır.

(7) Bütün gelenekler, bu sayının kutsallığı konusunda ittifak etmiştir.

22 sayısı, çevrenin çapa oranının yaklaşık bir ifadesi olan 22/7 ilişkisi ile 7’ye bağlıdır. Öyle ki, bu iki sayının toplamı çemberi temsil eder.
22 sayısı aristotelyen fizikte “temel hareketler”i temsil eden iki sembolik sayıyı birleştirmiş vaziyettedir: Dante’nin Convito adlı eserinde belirttiği gibi yerel hareket (mouvement local) 2 ile temsil edilirke, değişme (alteration) 20 sayısı ile temsil edilmektedir. (s. 52)

Ancak 22 sayısı, şiirdeki 11 sayısının yegane katı değildir. Aynı şekilde 33 sayısı da vardır ve bu sayı, her kısmı oluşturan kantoların sayısıdır. Sadece Inferno’da 34 tane kanto vardır, ancak ilk kanto bir giriş mahiyetindedir ve eserin bütününü oluşturan 100 sayısını tamamlamaktadır. Dante için ritmin ne kadar önemli olduğunu da düşündüğümüzde, 11 heceli mısrayı rastgele seçtiğini söyleyemeyiz.
Her kıta 33 heceden oluşmaktadır. Aynı şekilde, söz konusu 11 ve 22 kıta da, 33 ve 66 mısradan oluşmaktadır. Burada gördüğümüz diğer 11’in katlarının da sembolik değerleri vardır.
22 sayısı, İbrani alfabesinin harf sayısıdır ve bunun Kabala’da ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. 33 sayısı, (İsa) Mesih’in yeryüzünde geçirdiği yılların sayısıdır ve hem Gül-Haç’ın sembolik yaşıdır, hem de İskoç masonluğunun derecelerine tekabül etmektedir. 66 sayısı Arapça’da, ‘Allah’ isminin sayısal değeridir ve 99 sayısı da, İslam geleneğine göre Allah’ın belli başlı sıfatlarının adedidir.
Bize göre, Benini’nin gerçeğe yaklaştığı nokta burasıdır. Özellikle de mesela, “Papa V. Clément’nın 1314’de öldüğünde, Cehennem adlı eserin birinci redaksiyonu tamamlanmış olmalıydı” demesi önemlidir. Gerçekten de bize göre de, 1300 ile 1314 arasında meydana gelen olaylar, yani Tapınak Tarikatı’nın ortadan kaldırılması ve bunun sonuçları gibi olaylar gerçek neden idi. Dante de bu tür olayları zikretmekten kendini alamadı. (s. 53/54)

11 sayısının çok belirgin olarak yer aldığı şiirin bölümleri, silinmeyecekti ama daha az farkedilir olması gerekiyordu. Öyle ki, sadece bunun varlık nedenini ve anlamını bilenlerin bulabileceği şekilde bunu gizlemesi gerekiyordu. (s. 54)

Şimdi, üçlü tasnifin yoğun olduğu 515 ve 666 sayılarına gelince: 666 mısra, Ciacomo’nun kehanetlerini Virgil’in kehanetlerinden ayırmaktadır. 515 mısra ise, Farinata’nın kehanetlerini Ciacco’nun kehanetlerinden ayırmaktadır. 666 mısra, tekrar Brunetto Latini’nin kehanetleri ile Farinata’nın kehanetlerini birbirinden ayırmaktadır. Aynı şekilde tekrar 515 mısra, III. Nicholas’nın kehanetlerini Brunetto’nunkilerden ayırmaktadır. Düzenli olarak birbirini takip eden 515 ve 666 sayıları, Dante’nin uyguladığı sembolizmde birbirinin zıddı şeyler olarak karşımıza çıkar. Gerçekten de Yuhanna’nın Vahyi’nde (Apocalypse) 666 sayısı, canavarın sayısıdır. Bu yüzden, Deccal’in (Antéchrist) adını bulmak için çoğu fantezi olan birçok hesaplama girişiminde bulunulmuştur. Çünkü bu sayı, insan sayısıdır. Diğer yandan, Beatrice’in kehanetlerinde 515 sayısı, 666 sayısının zıddı bir anlam taşımaktadır. “Un cinquecento diece e cinque, messo di Dio…” Bu 515 sayısının, gizemli Veltro ile aynı şey olduğu, yani ahir zamandaki canavar ile aynileştirilen dişi canavarın düşmanı olarak düşünülmüştür. (s. 55)

İki kere 65 asır, yani 130 asır veya 13000 yıl. Buna göre, Hıristiyanlığın başlangıç tarihinden itibaren geçen 13 asır, söz konusu dönemin onda birine takbül etmekte. 65 sayısı başlı başına ilginç bir durum arz etmekte: sayıların toplamı 11’dir ve bu sayı 6 ve 5 şeklinde teşkil edilmiştir. Her iki sayıdan birincisi makrokozmosu diğeri ise mikrokozmosu temsil eden sembollerdir. Dante, her ikisini de birlik içerisinden çıkarımla elde ettiğini belirtmektedir.

Son olarak 65 sayısını, 515 sayısında yaptığımız gibi, Latin harflerine çevirdiğimizde LXV, veya bir öncekinde yaptığımız müdahale ile LVX harfleri yani Lux kelimesi karşımıza çıkmaktadır. (s. 60)
Bu büyük yıl (13000 yıl) eskilere göre dünyanın iki yenilenmesi arasında geçen zamandır. Bu ise, yeryüzündeki insanlık tarihi açısında, büyük kıtaların ortadan kaybolduğu iki büyük tufan arasında geçen dönem olarak yorumlanabilir. (s. 60/61)

Dünyanın yıkılışının onun yeniden birleşmesi ile aynı anda olacağı görüşü sadece Heraklit veya Stoacılara ait değildir. Bu görüş, aynı zamanda Hindistan’daki Purana’lardan Yuhanna’nın Vahyi’ne kadar hemen hemen her yerde bulunmaktadır.
…Ateş, tabiatın yenilenmesi veya nihai bütünleşme’yi gerçekleştiren etkin nedendir. (s. 66)

(Aziz) Bernard, 1090 tarihinde Fontaines-lér-Dijon’da dünyaya geldi.
Dünyadan el etek çekmek projesini gerçekleştirmeye Bernard, yirmi yaşlarında iken karar vermişti. (s. 74)

Böylece Bernard, 1112 yılında, beraberinde otuz kadar genç ile birlikte Clainaux manastırına dahil oldu. (s. 75)

Tapınak Tarikatı
İlk askeri tarikattır.
1128’de, yani kuruluşundan tam on yıl sonra bu tarikat, Tsoye konsilinde kuruluş beratını alır. Söz konusu beratın kaleme alınması veya en azından ilk taslağının çıkarılması görevi konsilin sekreteri vasfıyla Bernard’a verilmiştir.
Dante’nin, Cennet’in nihai menzillerinde kendisine rehber olarak Bernard’ı seçmesinin sebebi herhalde budur. (s. 83)

Siyasi alanda, görkemli Ortaçağ Hıristiyanlığı binasına vurulan ilk darbeler Philippe-el-Bel tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu aynı şahıs, herhalde bir rastlantı sonucu olmasa gerek, Tapınak Tarikatı’nı ortadan kaldıran ve böylece Aziz Bernard’ın eserine saldıran kişidir de. (s. 85)

Aziz Bernard’ın fizyonomisine dair belirtilmesi önemli olan son bir husus da, onun hayatında ve eserlerinde Bakire Meryem kültünün işgal ettiği yüce mevkiidir. Öyle ki bu durum, birçok destanın ortaya çıkmasına neden olmuştur ve belki de onun popülaritesinin devamı da bunlar yüzünden olmuştur. O, Bakire Meryem’e Notre Dame adını vermeyi seviyordu; ve o dönemden itibaren bu kullanım yaygınlık kazanmış ve belki bunda onun büyük bir etkisi olmuştu. (s. 85)


Çeviren: İsmail Taşpınar
İnsan Yayınları, 2001

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder