21 Eylül 2017 Perşembe

Fredrik Jameson - Modernizmin İdeolojisi

Fredrik Jameson - Modernizmin İdeolojisi

(Tam bir vakit kaybıydı bu kitap…)

---
1934’de Cleveland’da doğdu.
1954’de Fransız Dili ve Edebiyatı bölünden mezun oldu.
1959’da Yale’de doktora programına başladı.
İlerleyen dönemde Frankfurt Okulu yazarları ve Lukacs’ın çalışmalarıyla tanıştı.
Marksizm ve Biçim adlı kitabı bu dönemin verimidir (1971).
Yapısalcılık ve bunun iki temel esin kaynağı olan Saussure dilbilimi ve Rus biçimciliğiyle Dil Hapisanesi adlı kitabında hesaplaştı (1972).

Adorno’nun üslubundan ve teorik yaklaşımından etkilenmiş olduğu söylense de Bloch’un da etkisiyle onun karamsarlığını pek paylaşmaz. (görüldüğü gibi, buradaki cümle, Jameson okumalarının etkisiyle bir şey söyleme imkânını yitirmiş).

1981, Siyasal Bilinçdışı: Toplumsal-Simgesel Bir Edim Olarak Anlatı. (Kitabın şiarı) Daima tarihselleştir.
…bu sloganı her türlü diyalektik düşüncenin tek mutlak ve hatta tarihaşırı buyruğu olarak niteler.

Siyasal olan söz konusu olduğunda, her türlü tekçi, tek-işlevli tanım yanıltıcı olmaktan da beterdir,
Ne de olsa hepimiz parçalı varlıklarız. Aynı anda farklı gerçeklik kompartmanlarında yaşıyoruz.

1987, Postmodernizm ve Kültürel Teoriler, Çin Dersleri.
1991, Postmodernizm ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı.
1994, Zamanın Tohumları.
1998, Kültürel Dönemeç.
2002, Biricik Modernite.

Jameson bu kitaplarda postmodernizmi, Ernes Mandel’in Geç Kapitalizm adlı kitabındaki ünlü kapitalizm dönemselleştirmesini izleyerek, ellili yıllardan itibaren dünyayı etkisi altına alan çokuluslu finans kapitalizminin kültürel ifadesi olarak görür…

Jameson’ın Modernizmin İdeolojisi diye bir kitabı yok.
(Kitaptaki makaleler seçkidir)

1
Üstyorum
(Yoruma karşı)
Olumsuz yorumbilgisinin temel işlevi gizemsizleştirme… (s. 36)
Yorum üzerine (…) yararlı bir değerlendirmenin çıkış noktası, yorumun doğası değil, öncelikle ona duyulan gereksinme olmalıdır. (Bir şey söylememe örneği cümlelerle dolu bu kitap).

Aynı anda hem yaşamın yüzeyini, hem de iç yüzünü göremeyiz. (Vaay!!!)

İçeriği değerlendirmek ya da yorumlamak gerekmez, çünkü içeriğin kendisi zaten özü itibariyle ve doğrudan anlamlıdır.
…içerik özü itibariyle toplumsal ve tarihsel deneyimdir.

…eleştiri süreci, içeriğin bir yorumu olmaktan çok, onun açığa vurulması (…) su yüzüne çıkarılmasıdır.

2
Tarihte Eleştiri
İngiliz romanı, Fransız romanından çok daha geç bir tarihte modernleşmişse (…) bunun sebebi kesinlikle ondaki retorik damarın hayatiyetidir. İngiliz romanı (…) zarifçe ya da gevezece (…) konuşmaya dayalıdır.
Okur bu tür anlatıların (…) içine canlı bir biçimde yerleştirilmiştir ve insan bu romanları doğal ortamlarını buldukları oturma odalarını ve Victoria dönemi mobilyalarını hemen zihninde canlandırmadan okuyamaz.
…büyük İngiliz romanları doğrudan ve yarı dolaysız toplumsal iletişim biçimleridir…
…bu romanlarda yazılı kompozisyondan ziyade sözlü dile öncelik tanınır.
Fransa’da romandaki retorik, 1857’de tek bir darbeyle, Madam Bovary’nin yayınlanmasıyla ortadan kaldırılır. (s. 57-58)

3
Jargona Dair
…hakikat gündelik hayatın yüzeyinde değildir; şeyleşme (…) bu hakikati yapısal olarak gizlemektedir.
Tüketim toplumu gelişip dünyanın tamamına yayıldıkça bu bulanıklık da gitgide daha beter bir hal alacaktır.

4
Haz: Siyasal Bir Mesele
…kimsenin başını okşamamalıyız, yoksa elimizi ısırıverirler (Gorki)

5
Metin İdeolojisi
(Barthes, Falubert, Balzac)

6
Büyülü Anlatılar: Tür Olarak Romans
Komedinin işlevi, alaya alma yoluyla sapmayı cezalandırmak…

Frye’ye göre (...) romans, gündelik gerçeklik dünyasını başkalaştırmayı amaçlar…

7
Flaubert’in Libidinal Tarihselciliği, Üç Öykü

8
Tarihte Ulysses
Ulysses (…) başkalarının görüp yayınladığı kitaplardan biri olduğu için romanı yepyeni bir gözle görmek zor ve onu sanki bu yorumlar hiç var olmamış gibi okumak imkânsız.
Mitsel, psikanalitik ve etik okumalar… ilki Ulysses’i Odysseia koşutluğu çerçevesinde; ikincisi, baba oğul ilişkisi çerçevesinde; üçüncüsü ise olası bir mutlu son çerçevesinde okumadır. (s. 219)

Bizim için simgeciliğe başvuran herhangi bir sanat daha baştan itibarsız ve değersizdir. Klasik modernizmlerin uzun deneyimi en sonunda bize edebiyatta simgesel olanın iflas ettiğini öğretti; sanatçılardan var olanın aynı zamanda anlamlı olduğu, nesnelerin birer simge de olduğu şeklindeki kolaycı saptamadan daha fazla bir şeyler talep ediyoruz. İşte Joyce’u simgesel bir yazar olarak adlandırılmak gibi son derece şaibeli övgüden kurtarma konusundaki kaygımın nedeni tam da budur. (s. 222)

Sınıf açısından Joyce’un bütün karakterleri kesinlikle küçük burjuvadır.

9
Modernizm ve Bastırdıkları ya da Sömürgecilik Karşıtı Olarak Robbe Grillet

10
Le Guin’de Dünyanın İndirgenmesi: Ütopik Anlatının Ortaya Çıkışı
Güç istencinin en kesin niteliği büyümedir.

11
Modernist ve Postmodernist Olarak Baudelaire
Göndergenin Çözülmesi ve Yapay Yüce
Heidegger için sanatın görevi budu, tarih ile doğa arasındaki olanaksız bu gerilimi, gerilimin içinde yaşayacağımız ve gerilim, yarık, gedik, mesafe olarak gerçekliğini onaylayacağımız biçimde sahnelemektir sanatın görevi. (s. 278)

12
Rimbaud ve Uzamsal Metin

13
Bütünlüğün Poetikası

13 (aslında 14 (ya da 15) fakat kitap 13 demiş)
Çokuluslu Kapitalizm Çağında Üçüncü Dünya Edebiyatı

14
Teorinin Semptomları mı, Yoksa Teorisi Yapılacak Semptomlar mı?


---
Türkçeleştiren: Kemal Atakay & Tuncay Birkan
Hazırlayan: Orhan Koçak & Tuncay Birkan
Metis Yayınları
Nisan 2008


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder