Orhan Özgüner - Köyde Mimari Doğu Karadeniz
Köy evi dönüp dolaşıp neticede bir sosyal
düzenin en iyi yansıtıcısı olarak kabul edilmiş…
…bölgede tarihin seyrinden ötürü Selçuklu
eseri yoktur, Trabzon hariç diğer illerde birkaç kale dışında kayda değer Osmanlı
eserine de pek rastlanmaz. Kahve, dükkân, han gibi yapı türlerinin plan
yönünden bir özellikleri yoktur.
Camilere gelince: bunların mimari yönden
herhangi bir katkıları yoktur (…) bu camiler hâlâ eski Bizans mimarisi
etkisinde yapılmış… (s. 5)
Her yerde her devirde ve bilhassa Türk
kültüründe konut, mimarlar için esas konu olmuştur. Mimarların ev, sosyoloğun
aile üzerine eğilmeleri aynı anlamdadır, aynı derinliktedir.
Serender ayrı bir yapı olmasına rağmen
aslında evin bir parçasıdır ve onun yanında anlam kazanır.
Batı Anadolu’nun güneş ve denizine karşılık
Doğu Anadolu’nun dağları var. Fakat dağ ve kış sporlarının gelişmesi için
ekonomik problemlerin çözümü yeterli değil, belirli bir kültür düzeyinin de
aşılmış olması lazım. (s. 6)
Doğu Karadeniz daha çok Ordu ile Artvin
arasındaki bölgeyi kapsamaktadır. (s. 13)
Yaylalar ve odalar isimlerini bulundukları
mevkiden veya ait oldukları köy ve köylülerden alırlar. (s. 14)
Doğu Karadeniz’e has yerleşme tarzı dağınık
yerleşmedir. Bir köyün evleri arasında bazen bir iki kilometre mesafe olabilir.
(s. 16)
Samsun tarafları hariç Doğu Karadeniz
engebelidir (…) düzlükler azdır.
Doğu Karadeniz’de köylü tarlasının başında
olmayı başka bir deyimle çalıştığı yerde yatmayı tercih eder.
…her evde ve herkeste bir silah olduğunu
söylemek hiç de mübalağa olmayacaktır. (s. 18)
Meydan, cami ve kahvehane dağınık yerleşmiş
evlerinden kalkıp gelen erkeklerin boş zamanlarını kıymetlendirdikleri ve her
türlü konuyu tartıştıkları toplantı mahalleridir.
Düğün, bayram gibi olaylar bir yana
bırakılırsa ve yukarıda saydığımız toplanma mahallerine kadın gidemeyeceğine
göre, geriye Pazar yerleri kalıyor.
Pazar yerlerinde köylü kadınların çokluğu
göze çarpar. (s. 20)
Malzeme,
Yapım
Ahşap malzemesinin zenginliği ve kullanılışı
sadece yapıda değil fakat köprülerde, irili ufaklı teknelerin yapımında, iç
mimaride ve el sanatlarında da gözükmektedir.
Ahşap çeşitleri arasında kestane ilk sırayı
işgal ediyor. Yağmura, rutubete karşı dayanıklı, kolay kolay alev almaz ve kurt
işlemeyecek kadar serttir. Ancak, kestane pahalıdır ve zamanla kararmaktadır.
…ceviz, mobilya yapımında ve bilhassa sandık
yapımında kullanılmaktadır.
Kızılağaç bilhassa kabuğu ile birlikte
kullanıldığında suya karşı son derece dayanıklıdır.
Pelit, çam, köknar ise kestanenin temin
edilemediği yerlerde onu yerini almaktadır.
Bölgede taş yer yer bulunmakta ise de daima
ikinci derecede bir yapı malzemesidir. (s. 22)
Taşıyıcı olarak taş, daha çok Giresun ve
Trabzon yörelerinde gözükmektedir. Taşıyıcı olarak kerpiç Samsun’un iç
taraflarındaki bazı köyler hariç hiç kullanılmamaktadır. Taşıyıcı olarak tuğla
yine sadece Samsun’un bazı köylerinde gözükmektedir. Diğer bölgelerde yok
denecek kadar azdır.
Bilhassa ucuzluğundan ve taşıma
kolaylığından ötürü briket son zamanlarda pek revaçtadır. (s. 23)
Evlerin çatıları çoğunlukla meyillidir.
Yağmur ve karın yanı sıra çatı konstrüksiyonunun ahşap olması meyilli
sağlamaktadır.
Örtü malzemesi, levha halinde tahta veya
alaturka kiremittir. Köknar, ladin, veya meşe olursa bir santimetreye kadar,
kestane olursa iki santimetreye kadar kalınlıktaki tahtalardan bindirme usulü ile
yapılan çatı örtüsüne hartama denilmektedir. Hartamanın kalınına yarma
denilmektedir. Yusufeli, Ardanuç, Şavşat gibi Artvin ilçelerinde aynı tarz örtü
için pedavra tabiri kullanılmaktadır. (s. 24)
…hafif konstrüksiyonlar için çit, teminin
temini gayet kolay bir yapı örgüsüdür. Merek, çöten gibi depo vazifesi gören
küçük yapılarda, bilhassa havalandırmanın gerekli olduğu yerlerde kullanılır. Yörede
sergen denen örgüyle yapılan pano konstrüksiyonlara Dedeli, Ören, Güce,
Ordu’nun köyleri ve Çarşamba ovasında rastlanmaktadır. (s. 26)
Çatma dikmeler ile çepeçevre taban kirişi
üzerine oturtulmaktadır. Köşelerde geçme detayı için kare kesitler tercih
edilir. Bu dikmeler ufkî veya çapraz parçalar ile birbirine başlanır. Ufkî
bağlantı yapıldığı takdirde ortaya kare şeklinde göz göz bir desen çıkar. Buna
göz dolması denir. Bağlantılar çapraz olduğu takdirde üçgen şekiller ortaya
çıkar buna da muskalı deniyor. (s. 28)
Karkas çatmada dikmeler yaklaşık 80 cm
aralıklarla taban kirişi üzerine oturtulmaktadır. Köşeler daima yan çalmalarla
takviye edilir. Çatmada dikmeler sık konulduğu zaman kesitler narin ve dolgu
malzemesi azdır; karkasta kesitler daha kabadır ve dolgu malzemesi fazladır. (s.
31)
Ahşap yığma; 2 ila 5 cm kalınlıktaki
tahtaların veya kütüklerin köşelerde birbirleri üzerine kurt boğazı geçme ile
bindirilmeleri suretiyle yapılan duvar örgüsüdür. Tahta yığma Trabzon’dan
doğuya doğru taraba tabir edilmektedir. Taraba esasen yığma, dolma, kanat
anlamına gelir. (s. 32)
Tamamen çivisiz veya az çivi kullanılarak
yapılan tahta yığma ve dolma binalar sökülerek başka bir yerde tekrar
kurulabilmektedir. (s. 35)
Dağ köylerinde evler daima meyilde kurulmak
zorunluluğundadır. Çatıdan gelecek yağmur ve kar sularının temele gitmemesi
için bayır yukarı kısma bakan çatı sadece iki yana meyilli yapılır ve sular
yanlara verilir.
Meyilde yapılan evlerin çatıları semer veya
üç omuzdur. Serenderler genellikle semer çatıdır. (s. 37)
Çok basit köy evlerinde baca
yapılmamaktadır, yanan ateşin dumanı çatı arasında bulacağı boşluklardan çıkar.
Bu yüzden tahtalar isten kararır. (s. 38)
Ev
ve Çevresi
Muhtelif fonksiyonlar için yardımcı binalar
evin yanı sıra inşa edilir. Serender, dam, çöten, merek, meydan odası, ocak,
vagon gibi irili ufaklı yapılar evin etrafında kullanıştaki kolaylığa ve
araziye uyarak sıralanır.
Bodrum katı ahır, tavan arası samanlık
olarak kullanılsa bile evin dışında yardımcı bir iki dam yapılır.
Evin yönlendirilmesine manzara ve güneşten
çok arazinin meyli tesir eder. (s. 42)
Serin, havadar yer manasına gelen serender
adlında fındık ve mısır gibi ürünlerin saklandığı, muhafaza edildiği ambardır.
En güzel örnekleri Trabzon, Rize ve Artvin’de görülür. Giresun’dan Samsun’a
doğru yerini merek, çöten ve çit alır. (s. 50)
Bir ev yapan usta yeni ve değişik bir plan
çizmeyi düşünmez, iç düzen asırlardır denenmiş ve mükemmelleştirilmiş bir şema
üzerine kurulur. (s. 59)
Doğu Karadeniz’de bütün köy evleri birinde
hayat, diğerinde ise salon esas olmak üzere iki ana şema üzerine
düzenlenmektedir.
Hayat, bir şehrin meydanı gibi ev halkını
bir araya getirir, eve girilince karşılanan ilk kapalı mekân burasıdır. Ocak
buradadır, pişirme ve yemek ve bunlara bağlı ambar, kiler gibi depolar buraya açılır. Evin
diğer kısımlarına gitmek için hayattan geçilir. Bütün aile sofra etrafında
burada toplanır. (s. 60)
Dış
çardak umumiyetle kış rüzgârının, salon ise serin yaz rüzgârının estiği yöne
dönüktür. Mutfak ayrı bir mekân olmakla beraber yazın salonda da yemek yenir,
oturulur ev işleri görülür. İlave dilen üçüncü oda misafir oturma ve yatma
odası olarak kullanılabilir. Üç oda ve bir salon Giresun, Ordu ve Samsun
köylerinde daima rastlanan bir plandır. (s. 70)
Trabzon’dan
itibaren Samsun’a kadar olan bölgede çatı tepe noktalarında ışık ve
havalandırma için güvercinlik tabir edilen bir pencere vardır. (s. 71)
El Sanatları
Doğu
Karadeniz’de, örneğin Kayseri ve çevrelerinde dokunan kilim ve halıların
şöhretinde geniş halıcılık yoktur. Köylü sadece kendisinin veya akrabalarının
kullanacağı dastar, şal ve bezlerin bir ticaret malı olabileceğini takdir
edemez…
…köylünün
her yaptığı güzel değildir ve işe yaramaz. Aranılan, hoş, enteresan,
değişiklikten ziyade, katıksız fonksiyonel güzel olmalıdır. Köylüden alınacak
eşya şehirde aynı veya değişik gayeler ile de kullanılabilir. İçinde çökelek,
mısır ekmeği taşınan çenti, şehirde bir kız öğrencinin çantası olabilir. (s.
76) Bir dastar otel ve öğrenci yurtlarında döşemeye serilebilir.
Dokumacılık
dendiği zaman köylünün aklına hemen halıcılık gelir, çünkü dastarı şalı,
peştamalı dokumadan saymazlar. (s. 77)
Dastar
bir nevi kilimdir, koyun yününden renkli olarak ve bilhassa Giresun, Ordu ve
Çarşamba’ya kadar olan bölgede yer yer dokunur.
…bitmişi
kabaca 1,20x2,40 ebadındadır. Hafiftir, kolayca bir yerden bir yere taşınabilir
ve silkelenebilir… (s. 78)
Şal:
büyüklüğü dastar gibidir ve Samsun’un iç köylerinde Çivril ve Kavak’ta dokunur.
Giresun,
Ordu ve Çarşamba’ya kadar olan bölgede dokunan çoban çantası çenti, fakir
torbası camadan ve at sırtında bakliyat naklinde kullanılan çuvalı ilave
edebiliriz. Çenti camadan ve çuval renk ve desen bakımından düz çizgili dastara
çok yakındır. (s. 78)
Gerek
Trabzon gerekse Rize’deki dokuma tezgâhları için yeni nakışlar ve yeni kullanma
sahaları bulmak lazımdır. Sofra örtüsü peşkir, peçete, perde, döşemelik gibi
çeşitler iyi bir örgütleme ile canlandırılabilir. (s. 79)
Tabaka
tabaka yontulmuş fındık dalları, kurutulmuş mısır püskülleri ve sarmaşık ile
sepet ve sandalye örülmektedir. Köylünün hareket noktası daima fonksiyondur ve
sepetler de görecekleri vazifeye göre şekillenirler.
Sepetler
arasında en güzeli Trabzon garnalıdır. Kola takılarak taşındığı için orta
kısmında bir boğum yapar, bu boğum bel hizasında kalçaya hafifçe yaslanır,
böylece sepetin şekli yürüyüş ritmine uyar. (s. 80)
Örgü
malzemeleri arasında en güzeli daha çok Artvin dağ köylerinden getirilen
sarmaşık tabir edilen bir nevi köktür. Az da olsa renk karıştırılarak örgüye
muhtelif desenler verilir.
Çocuklar,
büyükler, ihtiyarlar ve kahvehaneler için farklı nispetlerde iskemle ve
sandalye yapılır.
Pazarlarda
daha çok iskemle satılır.
Trabzon
tarafında dikdörtgen Artvin ve Rize’de ise daha çok kare şeklinde olanlar yapılmaktadır.
(s. 81)
---
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık
Fakültesi, Yayın No: 13
Ankara, 1970
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder