Bekir Şişman - Karadeniz
Yöresinde Mısır Kültürü
Karadeniz yöresi; tarihî geçmişi, kültürel
değerleri, insan karakterleri ve ekonomik özellikleri açısından çokça tetkik
edilmeye değer bir niteliğe sahiptir.
Mısır bu bölgede “Lazot / Laz Otu” olarak da
adlandırılmaktadır.
Mısır; ekonomik açıdan fındık ve çay kadar
üreticisinin cebini doldurmasa da,
Karadenizli için pek çok açıdan vazgeçilmez
bir üründür.
Mısır bitkisinin lezzetinden, görünüşünden,
püskülünden, tanelerinden, yapraklarından ve daha birçok özelliğinden esinlenen
insanlar; türkü ve manilerinde ya mısırı konu edinmişler ya da kendilerini
mısıra benzeterek onu bir metafor olarak kullanmışlardır.
Bilmece:
— Hanım içerde, saçı dışarıda.
— Dedem içerde, sakalı dışarıda.
— Yazın yedi kat yorganla yatar, kışın
çıplak yatar.
Deyim:
“Mısır taneleri gibi saçılmak.”
“Mısırı gitti, koçanı kaldı.”
Atasözü:
“Mısır unundan baklava, incir ağacından
oklava olmaz.”
“Aç tavuk kendini darı (mısır) ambarında
zannedermiş.”
Mısır
Ayıklama Sırasında Oluşan Folklorik Unsurlar:
Karadeniz yöresinde mısır, ekilip yeşerdikten
sonra iki defa çapalanır; bunlara birinci kat ve ikinci kat denir. Bu iş eğratlıkla
(ırgatlıkla) yapılır.
Mısırlar toplandıktan sonra bir odaya yığılır.
Komşular, çoğunlukla geceleri toplanarak birbirlerine mısır soyma işinde
yardımcı olurlar. Buna “mısır mecisi” de denir.
Eğratlık kelimesi genellikle, evin dışında yapılan
ortak çalışma anlamında kullanılır. Bununla birlikte evin dışındaki çalışmaya meci de denir.
Bazen mısırların içinden kırmızı mısır
taneleri çıkar; onlara “bey ” derdik. İki grup
olurduk. En çok bey bulan grup diğer tarafı alt ederdi. Galip gelen taraf “Koduk
sizi ahıra” diye hep birlikte bağırırdı.
Bir yıl kendine yetecek kadar mısırı olana “ağa” derdik.
Hıdırellez zamanı mısır ekilmez; yoksa
tanesi olmaz, seyrek taneli olur. Biz öyle mısıra “mengelez”
deriz. Mısırın sadece içi değil, yaprakları da işe yarar. Onları ineklere yediririz.
Mısırın püskülü bile işe yarar; sigara bulamadığımız zaman kurutulmuş püskülü bir
güzel dürüp (sarıp) içerdik.”
Evlerin yanında, mısır ve elde edilen
mahsulâtın kış boyunca korunduğu “ambar” (ambar değil nayla
denir) denilen tahta barınaklar vardır.
Seranderlerin ana işlevi mısırı kurutmak ve
onu güvenli bir şekilde saklamaktır.
Mısırın taneleri somağından ayırıldıktan
sonra rüzgârlı bir havada savurulur (tozlarından arındırılır) ve çuvallarla
birlikte seranderin ambar bölümüne konulur. Bazen de mısırın soyulan dış
yaprakları birbirine bağlanır ve seranderdeki ağaçlara asılarak kurumaya
bırakılır.
Orta Karadeniz’de, mısır dış yapraklarından
ayıklandıktan sonra koçanıyla birlikte kurutulmak üzere konulduğu ahşap
yapılara “çeten” ya da “serendi”
adı da verilmektedir.
Mısırın taneleri koçandan ayıklandıktan
sonra geri kalan odunumsu kısma ise “kumuş”
denilir. Kumuş; Ordu yöresinde kesmük, Çarşamba
yöresinde ise kemsük olarak adlandırılır. Hatta Samsun
yöresinde yaşayan mübadil halkın kumuşa, koçan dedikleri de tarafımızdan tespit
edilmiştir.
Yemeklerin vazgeçilmez malzemesi çoğunlukla
mısır, yarma (çekilmiş mısır) ve mısır unudur. Mısır unu; “fırın darası/fırınlı
mısır unu” ve “seren unu/fırınsız mısır unu” olarak yemeklerde ve tatlılarda
katkı malzemesi olarak kullanılır. Fırın darası için sütlek mısırlar toplanıp
somağı ile birlikte taş fırınlarda kavrulur. Daha sonra mısırın taneleri somağından
ayıklanır ve taş değirmenlerde un haline getirilir. Tat ve lezzet açısından
fırın darası daha kıymetlidir. Ancak mısır ekmeği çoğunlukla seren unundan
yapılır.
Mısır dolması
Mısır çorbası (gorgot çorbası)
Mısır yağlaşı
Mısır ekmeği
Mısır lapası
Mısır sarması
Hamsili mısır ekmeği
Mısır mücveri
Mısır pastası
Kuymak / Mıhlama (Çaykara civarında “Havitz”
adı verilir, Vakfıkebir yöresinde yağlaş denilmektedir)
Otlu ekmek
Mısır unlu kurabiye
Mısır tatlısı
Karadeniz yöresindeki mısır üretiminin ülke
ihtiyacını karşılamaktan ziyade, yörede oluşan mutfak kültürüne ve gıdasal
tüketime yönelik olduğu görülmüştür.
---
Şişman, Bekir. Karadeniz Yöresinde Mısır Kültürü, Folklorik Bir Yaklaşım.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. Cilt: 7, Sayı: 7. (s. 232-243). 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder