29 Eylül 2017 Cuma

Haşim Karpuz - Rize Kitabı (History of Architecture)

Haşim Karpuz - Rize Kitabı (History of Architecture)

Rize Monografisi
Rize (…) Liman olarak kuruluşunu MÖ. 6. yüzyıla kadar indirebiliriz. Şehir ise MS. 6. yüzyılda bir kale ve yerleşme yeri olarak karşımıza çıkmaktadır. Uzun yıllar gelişmemiş, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde küçük bir şehir, nahiye ve kaza merkezi olmuştur.

Şehrin adı (…) tarihi kaynaklarda Rhizion, Rhizus, Rhition, Riso, Risso, Risum olarak geçmektedir. Arrianus’un bahsettiği Rizio Nehri Şehrin doğusundaki Taşlı Dere olmalıdır. Yunanca Rhizios “pirinç,” Rihiza “dağ eteği” anlamına gelmektedir. Trabzon Tarihi yazarı Şakir Şevket, Rize’nin doğusunda bulunan derenin etrafında pirinç ekilmekte olduğundan buraya “İriziyos” adı verildiğini belirtir. Rize Farsça “dökülmüş, kırılmış, akmış kırıntı anlamına gelmektedir. Şehir ayrıca Çoruh adını da almıştır.

Cumhuriyet döneminde (…) çay üretimine geçildikten sonra fabrikaların kurulmasıyla şehirde sosyal ve ekonomik büyüme yaşanmıştır.

Fatih Sultan Mehmet 1461 yılında Trabzon’u fethedince Rize ve çevresi de Türk topraklarına katıldı. Rize il merkezinde fetih öncesinden sadece kale kısmen günümüze gelebilmiştir. Osmanlı döneminde yapılan camilerin hemen hepsi onarılmış, yenilenmiş olarak günümüze gelmişlerdir. (s. 1)

Bu araştırmanın esas amacı Rize ili dahilinde yer alan bugüne kadar üzerinde hiç durulmamış olan anıtsal Türk devri yapılarını incelemek onların mimarlık ve sanat belirlemektir. (s. 2-3)

Camilerde ahşap malzemeye bağlı olarak ahşap süslemenin on plana çıktığını görüyoruz. Süslemelerin kompozisyon ve motifleri incelendiğinde klasik özellikler ile mahalli özelliklerin başarılı bir sentezinin yapıldığı, zengin bir repertuar oluşturulduğu görülür. (s. 3)

Coğrafya
Rize, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin doğu kesiminde Fener Burnu’nun doğusunda mahfuz bir kıyı üzerinde kurulmuştur. Arka kısımlarında dağlar yükseldiği için şehir dar bir kıyı şeridi üzerinde genişlemiştir. Esas tarihi doku, Fener Burnu’undan doğuya doğru Kale, Çarşı Mahallesi’ni içine almakta ve İslam Paşa Mahallesi’ne kadar uzanmaktadır.

Denize paralel olarak uzanan Rize Dağları doğuda Kafkas Dağları ile birleşerek kapalı bir havza oluştururlar. Yüksek dağ eteklerinde doğan akarsular birbirine paralel ve derin vadiler içinden akarak denize ulaşırlar. (s. 4)

İl sınırları içindeki önemli yükseltiler Kaçkar Dağı (3937 m), Verçenik Dağı (3711 m.) ve Hunut Dağı’dır (3560 m.).
Önemli akarsuları Abu Deresi (Çağlayan), Fırtına Deresi, Pazar Deresi, Büyük Dere, Kıbledağ Deresi ve İyi Dere’dir.
Önemli yaylaları İkizdere’de Varda, Gölyayla, Cimil, Ovit; Çayeli’nde Karos; Pazar’da Ambarlı, Varap; Çamlıhemşin’de Varoş, Elevit, Trovit, Ovit, Paovit, Çiçekli, Ayder, Başhemşin, Salinov, Kavran; Ardeşen’de Dutha; Fındıklı’da Taşlı yaylalarıdır.

Rize ve çevresi dört mevsim ılıman ve yağışlı bir iklime sahiptir. İklimden dolayı şehir ve çevresinde zengin bir bitki örtüsü mevcuttur. (s. 5)

Şehrin ekonomisinde tarım ve hayvancılık önemli yer tutar. Tarımda başta çay olmak üzere mısır, fındık, meyve ve sebze üretilmektedir. Hayvancılık daha çok ahır hayvancılığı şeklindir. Yaylalarda arıcılık da önemli bir geçim kalemidir.

Kaplıca turizmi, yayla turizmi, dağcılık, balıkçılık Rize için önemli ekonomik kaynaklardır.

Çay: Türkiye’de üretilen çayın büyük bir kısmı Rize topraklarında yetişir. Çay tarımı, bölgede 1937 yılında başlamıştır. (s. 6)

Çay bitkisinin ana vatanı Çin’dir. 17. yüzyılın başlarında Avrupa’ya, 19. yüzyılın sonlarında da Türkiye’ye getirilmiştir. Türkiye’deki ilk ekim denemeleri Bursa’da yapılmış fakat verim alınamamıştır.

1918 yılında Ali Rıza (Ertem) Bey Rize ve çevresinde çay, limon, portakal, mandalina yetiştirilebileceğini belirtmiştir.
1924 yılında bu konuda 407 Sayılı Kanun çıkarılmıştır.
1940 yılına kadar çay tarımının halka benimsetilmesi yolunda çalışmalar yapıldı. Bu konuda halka önderlik eden isim, Türkiye’de çay üretiminin kurucusu Zihni Derin’dir.
1940 yılında çıkan 3788 Sayılı Kanun’la devlet çay yaprağını satın almakla görevlendirildi.
İlk çay fabrikası 1947 yılında üretime geçmiştir.
1971 yılında ÇAYKUR kurulmuştur.

Tarih
Rize ve çevresinde yapılan arkeolojik araştırmalar bölgenin Yontma Taş Çağından sonra iskân gördüğünü ortaya koymuştur. Antik kaynaklardan Cholhis, Pontus olarak bilinen Rize ve çevresinde çeşitli kavimlerin yaşadığını öğreniyoruz. (s. 7-8)

MÖ. 8. yüzyılda İskitlerden kaçan Kimmerler Rize ve çevresine geldiler.
MÖ. 650 ila MÖ. 550 yılları arasında Miletlilerin Karadeniz’de çok sayıda koloni kuruduğu, bu dönemde Rize’nin de küçük bir liman ve Pazar yeriyle varlık gösterdiğini biliyoruz.

MÖ. 600 yılı civarında Doğu Karadeniz Medler’in hâkimiyeti altındaydı. MÖ. 547 yılından sonra Anadolu’nun tamamı Perslerin kontrolüne geçti. Bu dönemde Rize, Pont satraplığına bağlandı.
MÖ. 334’ten sonra Büyük İskender’in doğu seferiyle birlikte bu bölgedeki Pers hâkimiyeti son buldu. Rize ve çevresi Pont satraplığının devamı olan Pontus Devleti’nin içinde kaldı. MÖ. 63’te Pompeius’un Pontus Kralı Mithridates’i yenmesinden sonra bölge Roma İmparatorluğunun egemenliğine girdi. (s. 8)

Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Rize ve çevresi Bizans hâkimiyetinde kaldı. Bizans dönemi boyunca Rize’de sürekli olarak bir askeri garnizon bulunduruldu. 5 yüzyıldan sonra Hıristiyanlık bu bölgede yayılmaya başladı. Hıristiyanlığın yayılmasında görev yapan Hagios Orentius’un Rize’de öldüğüne ve Rize Kalesi’ndeki manastıra gömüldüğüne inanılır.

6 yüzyılda Rize Kalesi genişletilerek yeniden inşa edildi.
1204 yılında İstanbul, Haçlı Ordusu tarafından yağmalanınca Kafkasya’ya kaçan Alexios Komnenos Gürcülerden yardım alarak Trabzon’da bağımsız bir devlet kurdu. Trabzon Rum Devleti döneminde (1204-1461) Rize ve çevresi bu devletin hâkimiyeti altında kaldı. (s. 9)

Bizans döneminde Rize’nin iç bölgelerine Alan, Kıpçak ve Kuman Hıristiyan Türk kavimleri yerleşmişlerdi. Hemşin ve çevresinde yaşayan bu Türkler belki de bir Ermeni mezhebine (Gregorian) mensuptu.

Akkoyunlular zamanında (1350-1502) Rize’nin güney kesimlerine birçok Türk boyu yerleşmişti. Aşağı Çamlıca (Viçe) ve Ülküköy koç heykelleri bunun en bariz delilleridir.

1461 yılında Rize ve çevresi Osmanlı topraklarına katıldı. Rize, Osmanlı döneminde liman, nahiye ve kaza merkezi olarak önemini korumuştur. (s. 10)

19. yüzyılda yaşanan Tuzcuoğlu isyanları bölge tarihi açısından önemlidir.

3 Mart 1878’de imzalanan Berlin Antlaşmasıyla Lazistan Sancağının merkezi Batum, Rusya’ya bırakılınca Rize sancak merkezi oldu. (s. 11)

16 Kasım 1914’te Hopa Hudut Taburu ile Ali Rıza Bey’in Milis Kuvvetleri Borçka üzerine yürüdüler. Türk Ordusu ve gönüllü milisler başarılar sağladılar.
19 Şubat 1916’da kuvvetlerimiz Fırtına Deresine kadar çekildi.
8 Mart 1916 tarihinde Ruslar Rize’yi işgal ettiler. (s. 12)

Rus işgali 2 Mart 1918’e kadar sürdü. Rus ordusunda bulunan Ermeniler birçok camiyi ve Rize Çarşısını ateşe verdiler. Ardından silahlı Rum çeteleri ortaya çıktı.
Yaşanan bu gelişmeler neticesinde Trabzon’da bütün Doğu Karadeniz bölgesini içine alan Trabzon Muhafaza-i Hukuku Milliye Cemiyeti kuruldu. Cemiyetin bir şubesi de Rize’ye açıldı. 1919’da Erzurum’da toplanan kongreye bu şubeden Hemşinli Necati Efendi ile Abaza Hakkı Efendi delege olarak katıldı. (s. 13)

İstiklal Savaşı kazanılıp Türkiye Cumhuriyeti kurulunca Rize bir ara Artvin ile birleştirilerek Çoruh vilayeti adını aldı.
20 Nisan 1924’te Rize il oldu.

Kültür
Toprakların verimsizliği ve yetersizliği yüzünden Rizeli denizci, gurbetçi olmuştur.
Rize ve çevresinin zengin bir halk edebiyatı vardır. Türkü ve mani söyleme geleneği de yaygındır. Rize türkülerinde karamsarlık ve hüzün yoktur. Zengin tabiat tasvirleriyle sevgiliye sesleniş açık ve yalın bir şekilde ifade edilmiştir.
Rize’de birçok gelenek, inanış ve bunlarla ilgili törenler vardır.
Düğünlerde kemençe ve tulum eşliğinde horonlar oynanır. (s. 15)

Yaylalara çıkılırken ve dönerken büyük şenlikler, törenler yapılır.

Rize’nin el sanatları arasında en önemlisi el dokumacılığıdır. Dokuma ürünü olan Rize bezinin hammaddesi kendir/kenevirdir.

Eserler
Bizans dönemi yapılarının hemen hepsi askeri amaçlıdır. Bunların en önemlisi Rize Kalesidir.
Türk devri yapılarından İskender Paşa Cami (İslam Paşa Cami) son cemaat yeri ve kubbeli harimi ile klasik devir yapısı olarak dikkat çeker.

---
Karpuz, Haşim. Rize Kitabı (History of Architecture). Kültür Bakanlığı Yayınları. 1993


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder