Jean
Baudrillard - Sessiz Yığınların Gölgesinde
Kitleler mıknatıslanabilirler. Çünkü toplumsal denen şey
onları statik bir elektrik gücü gibi sarıp sarmalamaktadır (s. 7).
Politikaya ve toplumsala ait iyi bir iletici olmadıkları
gibi, daha genelde iyi bir anlam ileticisi de değildirler. Her şey onların
üstünden kayar gider.
Onlar tepkisizliktir, tepkisizliğin, nötr olanın gücüdür.
…kitlelerin ne geçmişte ne de gelecekte yazabilecekleri bir
tarihleri yoktur.
Onların gücü günceldir (s. 8).
Kitle: Toplumsalın içinde kaybolduğu karanlık bir deliktir.
Öyleyse kitle "sosyolojik" bir tanımlamanın tam
tersidir.
Kitle terimi bir kavram olamaz. Olsa olsa hamurlaşmış, vıcık
vıcık ve lümpen-analitik bir "kavram" olabilir.
Kitle terimini özgünleştirmeye kalkmak gerçekten de ters bir
iştir - bu, anlamı olmayana bir anlam vermeye çalışmak gibi bir şeydir (s. 9).
Kitlenin bir ayrıcalığı, bir yüklemi, bir niteliği ve bir
göndereni yoktur.
Bütün söylevlerin kökeninde yatan büyük boşluğun adı
kitledir (s. 10).
Kitleler putperest doğmuş ve putperest kalmışlardır.
Kitleler için Tanrı'nın krallığı her zaman için yeryüzünde,
imgelerin çok tanrılı içkinliklerinde, Kilise'nin zenginliğinde ve yaşayış
biçiminde var olmuştur (s. 11).
Anlamın Zedelenmesi
…kitleler (…) akılcı iletişim zorlamasına insanı
aptallaştıracak bir biçimde karşı koymaktadırlar. Onlar anlam yerine gösteri
istemektedirler.
Onların aldatılıp kandırıldığını ileri sürmek de boşuna
uğraşmaktır (s. 12).
Politikanın Önemi ve Çöküşü
Politik olanla toplumsal olanı birbirinden ayırabilmek artık
imkânsız bir şeydir.
Politika, Rönesans döneminde din ve kilise çemberinden kurtularak
Makyavel aracılığıyla ışıldamaya başladığında, önce hiçbir toplumsal ya da
tarihsel "gerçeklikle" ilgisi olmayan saf bir strateji ve göstergeler
oyunu olmuştur. Ancak daha sonra (…) o da gerçekliğin yokluğu üstünde
oynayabilmiştir (s. 16).
Politika aynı zamanda bir gösteriye dönüşmüştür.
Çağımızdaysa gösteri mekanizmalarının egemenliği altına girmeye başlamıştır (s.
17).
Toplumsalın enerjisi azalmakta, özgünlüğü elden gitmekte,
tarihsel niteliği ve idealliği buharlaşıp uçmaktadır.
O artık kitledir (s. 18).
Sessiz Çoğunluk
Kitleler artık bir gönderen olmaktan çıkmışlardır. Çünkü
artık temsil edilememektedirler.
…sondajlar, testler, referandum ve kitle iletişim araçları
temsil edici bir sistemin düzeni değil, simülatif bir sistemin düzenidirler (s.
19).
"Toplumsal"ın oluşturulabilmesi için kitlenin
"enerjisi" emilerek alınmalıdır.
…ister haber, isterse güvenlik olsun bütün bunlar
"toplumsal ilişki"yi yoğunlaştırarak yaratacaklarına,
"entropik" süreçler olarak toplumsalın sonunu belirleyen yöntemlere
dönüşmektedirler.
Sonuç iki yüzyıllık hızlı bir toplumsallaşmanın kesin bir
hezimete uğratılmasıdır (s. 22).
Gerçekte ne kadar mal varsa o kadar da anlam vardır. Sermayenin
mat ürettiği dönemlerde tüketim kendiliğinden gerçekleşmekteydi. Oysa bugün hem
tüketiciyi hem de talebi üretmek gerekmektedir. Bunu yapabilmek ise malı
üretmekten çok daha pahalıya mal olmaktadır (s. 22-23).
Kitle insanı bezdiren bir suskunluktur.
Bugün savaşı kimin kazandığını söyleyebilmek imkânsızdır.
İktidarın kitleler üstündeki simülasyon gücü mü? Yoksa kitlelerin iktidarı
çökerttikleri ters simülasyon mu?
Ne Özne Ne Nesne
Kitleyi, kitle iletişim araçlarının dışında bir yerde aramak
boşunadır.
Halk seyircidir. Maç, film ya da çizgi roman, politika için
birer örnek algılama modeline dönüşmüşlerdir. Eve getirilmiş sinemada insanlar
kendi kişisel görüşlerindeki değişiklikleri günlük sondajlarla eğlenerek izlemektedirler.
Çünkü burada da sorumluluk isteyen bir şey yoktur (s. 29).
Direnmeden Hiperuyumluluğa
Kitleler kendilerine gönderilen her şeye, blok halinde ve
bir gösteriye dönüştürerek yön değiştirtmektedirler.
Tıp konusunda da benzer şeyler söylenebilir.
Tıbbın toplumsal amaç ve ereklerinin ayağını kaydıran
korkunç bir bakım ve ilaç tüketimi tırmanışı başlamıştır.
Kitle ve Terörizm
…kitle diye bir şey yoktur.
O, iktidarın sırtında taşıdığı bir gölge, içine düştüğü dipsiz
bir çukur ve bir emme biçimidir.
İşte iktidarın içinde bulunduğu güncel felaket,
Çünkü için için kaynayan bu kitle hiçbir zaman için patlamayacaktır.
Toplumsalın ölümünün son perdesinin oynandığı bir bağlamda
kitleyle ilişki kurabilen tek olay terörizmdir.
…terörizm, kapitalizmi hedef aldığını söylemektedir. Ancak
yanlış yere, kapitalin gerçek düşmanı olan toplumsala saldırmaktadır (s. 36).
Temsil edici olmayan tek eylem biçimi terörizmdir. İşte bu yüzden
temsil edilemeyen tek gerçek olan kitlelerle uyum içindedir.
Terörizmin körü körüne giriştiği saçma ve temsili imkânsız
eylemle eşdeğerli olabilen tek olgu kitlelerin körü körüne, saçma ve temsili imkânsız
karakteridir. Her ikisi de her türlü temsil sisteminin yadsınmasında en üst
noktaya ulaşmış bulunan güncel biçimlerdir (s. 37).
Patlayan Sistemler, İçin İçin Kaynayan Sistemler
…
... Ya Da Toplumsalın Sonu
Kitle ileşitim araçları ve haberle hızlanan süreç en üst yaygınlaşma
düzeyine ulaşmaktadır. Kitle iletişim araçları, bütün kitle iletişim araçları,
haber, bütün haberler iki yönde gidip gelmektedirler. Görünüşte daha çok
toplumsal üretirken, toplumsal ilişkilerle toplumsalın kendisini derinlemesine
nötralize etmektedirler (s. 45).
Burada ileri sürülebilecek pek çok varsayım vardır:
1 - Toplumsal diye bir şey hiçbir zaman varolmamıştır.
2- Toplumsal diye bir şey her zaman var oluşmuştur.
Giderek büyüyen ve neredeyse evrensel bir boyuta sahip olan
simgesel bir düzenin yaygınlaşması. Bir kalıntı olarak gerçeğin yerini alan şey
toplumsalın ta kendisidir. Bu çok kurnazca bir ölüm biçimidir.
Ek: Toplumsal ya da Artığın İşlevsel Değerlendirilmesi
Bütün zenginlikler hayırlı işler için ayrılabilseydi insanlar
böyle bir gerçeğin karşısında aptala dönerlerdi.
Sahip olduğumuz zenginlikler yeniden dağıtılabilseydi
kullanım değeri kendiliğinden ortadan kalkardı…
3- Toplumsal diye bir şey vardır ancak şu anda arak öyle bir
şey kalmamıştır.
Toplumsal her zaman ne ilk varsayımdaki gibi bir aldatmaca
ne de ikinci varsayımdaki gibi bir kalıntı olmamıştır.
İçinde yaşayan bireylerin birer terminale dönüştükleri,
artık ne denetlenebilen ne de ortak bir şekilde kullanılabilen yan yana konmuş
bir iletişim uzamından ibaret paramparça bir toplumsallık. Oysa toplumsal ancak
perspektifin bulunduğu bir uzam içinde var olabilir. Aynı zamanda bir caydırma
uzamı olan simülasyon uzamı içinde de ölür (s. 57).
Bundan böyle hiçbir şey kendi yok oluşuna tanık olamayacaktır.
Çünkü hiçbir şey bu simülasyonun deviniminden kaçamamaktadır. Bu arada
toplumsal sırrını bile açıklayamadan öteki dünyaya göçmüş olacaktır.
…
Oğuz Adanır’ın kitaba dair sonsözü
Baudrillard bize içinde yaşadığımızı ve algıladığımızı
sandığımız dünyanın bir simülasyon dünyası olduğunu söylemektedir. Çünkü
toplumsal denen şey buharlaşmış ve yerini kitleler almıştır. Bu toplumsalın
simülâsyonudur.
“Sessiz Yığınların Gölgesinde Ya Da Toplumsalın Sonu” Kitle,
haber ve terörizm üstünde yoğunlaşmaktadır.
Terörün ahlakı yoktur çünkü bizim alışık olduğumuz yasak ve
şiddet oyununa bir son vermiştir.
…medyalar haberin ahlaksızlık aşamasıdır.
Terörizm kendi başına politik bir eylem niteliğine sahip olamaz.
Terörizm medyaların rehinesidir aynen medyaların onun rehinesi olması gibi. Bu
zincirleme şantajın sonu yoktur – herkes herkesin rehinesidir, bu durum bizim
"toplumsal" dediğimiz ilişkinin sonudur.
Kitlelerin kişiliği yoktur, ancak dikkat! Nesne olarak
kesinlikle değiştokuş edilemezler. Onları rehin alabilirsiniz ancak ne
yapacağınızı bilemezsiniz. Onlardan nasıl kurtulacağınızı bilemezsiniz.
Medyalar kitlelerin terörist eylemlere karşı ilgisizliğinin
temel unsurudur. Çünkü kitlelerin aradığı şey gösteridir.
Politika-ötesi (transpolitique) bir dünyada iktidarların varlıklarını
kanıtlayabilmelerini sağlayan tek şey terörizmdir.
Buradaki terör terimini yalnızca silaha dayalı bir kavram
olarak algılamak yanlış bir tutumdur. Baudrillard'ın da altını çizdiği gibi
trafik, günümüzde terörist bir yapıya sahiptir. Sigorta şirketleri evini,
arabanı, işyerini, organlarını, yaptığın yolculukları sigortalamazsan
mahvolursun demektedirler. Sistem çalış, hastalanma, dinlenme, onu yap, bunu
yap, sağlığına dikkat et diyerek bir terör havası estirmektedir.
…
Jean Baudrillard'la Söyleşi / Oğuz Adanır
Benim sosyolojik bir yöntemim yok,
Yaptığım şey varsayımları, gidebilecekleri en uç noktaya
kadar götürmektir.
…
Batı, o kendine özgü saflığıyla kolonize etmiş olduğu ülkelerin
iyi niyetini kullanmış ve çok büyük paralar kazanmıştır.
Ancak öteki taraftaki kültürel kalıntılar unutularak,
gelişmenin bu kalıntılara önem verilmeden gerçekleştirilebileceği sanılmıştır.
Batı'nın saflığı da işte burada ortaya çıkmaktadır. Çünkü kültürel direnişlerle
yerel küftürler unutulmuştur. Oysa bunları değiştirebilmek ya da dönüştürebilecek
olanaksızdır.
Batı'nın bu günkü duruma gelebilmesi için bir tarih
anlayışı, burjuvazinin oluşması ve burjuva devrimi gerekmiştir. Onun
geliştirmiş olduğu gelişme biçimi ise var olanlardan yalnızca biridir. Ve Batı
bunu evrenselleştirmek istemektedir ki asıl yanıldığı nokta da burasıdır.
Fas gibi bir Neo-Kolonizasyon örneğini verecek olursak
zengin bir yerel burjuvazi, Batılılaşmış aydınlar vs'nin gerisinde değişen
hiçbir şey yoktur.
İktidar kitlelere verilemez. Verilmek istense de verilemez. Buna
karşılık kitleler tarafından nötralize edilebilir. Çünkü kitlelerde yalnızca bu
güç vardır.
…
A L'ombre Des Majorites Silencieuses Ou La Fin Du Social
Türkçeleştiren: Oğuz Adanır
Ayrıntı Yayınları
1991
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder