Kimlik Meselesi Bağlamında Ziya Gökalp Merkezli Bir Ömer Seyfettin Okuması
Mehmet Kaan Çalen, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı:
215, 2015 (s. 153-166)
Gökalp’in çağdaşları üzerinde belirgin bir etkisi vardır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda kimlik tartışmalarına esas teşkil
eden üç temel kategori vardır: Osmanlılık, Müslümanlık ve Türklük.
Ziya Gökalp bu çıkmazı (Osmanlılık, Müslümanlık ve Türklük
sıfatlarının ayrı cemiyetleri işaret ettiği iddiasıyla, bunlar arasında ortak
payda olmadığı zannını çıkmaz kabul ediyor) “devlet, ümmet, millet”
formülasyonuyla nazarî olarak aşmaya çalışmıştır.
Gökalp, toplumsal gerçeklik zemininde bir “İslâm ümmeti”,
bir “Osmanlı Devleti”, bir “Türk Milleti” olmasından hareketle meseleyi, söz
konusu üç mefhûmu ilişkili olduğu toplumsal gerçekliğe dayamak şeklinde ele
alır.
Gökalp’in formülü açıktır: “Türk milletindenim, İslâm
ümmetindenim, Osmanlı devletindenim.”
Ömer Seyfettin, kimliğin bu üç cephesine karşılık gelecek
şekilde “vatanı” da “millî vatan”, “dinî vatan” ve “fiilî vatan” olmak üzere
üçe ayırır ki Osmanlı padişahının, aynı zamanda hem Osmanlı Devleti’nin
hükümdarı, hem bütün Türklerin hakanı, hem de bütün Müslümanların halifesi
olması, kimliğin ve vatanın bu üçlü yapısıyla ilgilidir.
Millî vatan, Türkçe konuşan bütün Müslümanların yaşadığı
yerler, husûsî ismiyle “Turan”dır. Dinî vatan, Müslümanların yaşadığı ve
üzerinde ezan okunan bütün memleketlerdir. Fiilî vatan ise Osmanlı idâresi
altındaki Türkiye’dir.
Gökalp’e göre ırk doğa bilimine, millet ise toplumbilime ait
mefhumlardır.
Ömer Seyfettin, II. Meşrutiyet’in ilk günlerini de bir
sarhoşluk devri olarak niteler. Balkan Savaşları’na kadar olan süreçte
Türklerin, Türk lafını ağızlarına bile almayacak, ders kitaplarından Türk
ismini silecek, hatta Türkiye’de hiç Türk yaşamadığını iddia edecek derecede
radikal bir Tanzimatçılık ve liberal bir Osmanlıcılık peşinde koştuklarını
belirtir.
Müesseleri hars (millet), medeniyet (ümmet, beynelmileliyet)
ve temeddün (beynelümemiyet) dairelerinde üçlü bir tasnife tabi tutabilmemiz
lisân, din ve ilim olmak üzere üç farklı kurucu unsurun var olmasından neşet
etmektedir. Lisân, din ve ilim üç farklı “içtimâî gözlüktür” ki eşyâ, hayat,
kâinat onların ardından görülür ve onların bakış açılarıyla hars, medeniyet ve
temeddün kurulur.
Gökalp gibi Ömer Seyfettin’de asriyeti “âlet, fen ve ilmî
usûllerden” doğduğunu belirtir, fakat medeniyet kavramı ile değil, temeddün
kavramı ile yakalar. Asrîleşmek Gökalp’te batıdan medeniyet unsurları alıp hars
unsurları almamak iken Ömer Seyfettin’de ise medeniyet ve hars unsurları
almayıp yalnızca temeddün almaktır.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder