10 Mart 2020 Salı

Fundagül Apak - Ömer Seyfeddin'in Değiş(tiril)en Andı

Sayfa içeriği, Ömer Seyfeddin'in sürekli olarak tahribata uğrayan eserlerinin başına gelenleri "And" adlı hikâyesi örneği üzerinden inceleyen makalenin özetidir. Makalenin tamamı için link: https://arastirmax.com/tr/system/files/1066/2001542449_07apakfundagul-edb-103-177.pdf

Ömer Seyfeddin'in Değiş(tiril)en Andı

Fundagül Apak, Turkish Studies Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 4, 2013, (s. 103-177)

…öykünün, yazarın ölümünden sonraki baskıları incelendiğinde, kurgunun, yapı ve anlam açısından bozulduğu ve birbirinden oldukça farklı metinlere dönüştüğü görülür.

Ömer Seyfeddin; 1911 yılından başlayarak ortaya koyduğu yapıtlarda, Türk dilindeki sözcüklerin, atasözü ve deyimlerin kullanımına büyük önem vermiş, tarihe yön veren aydınlardan biri…
Ömer Seyfeddin’in ölümünden sonra, çeşitli yayımevi ve basımevlerince ortaya koyulan öykülerinde, sesten tümceye kadar, hem yapısal hem biçimsel hem de anlam ve söylem düzeyinde pek çok değişiklik yapıldığını, sonuçta, basılıp yayımlanan bu öykülerin Ömer Seyfeddin’in yazdıklarından çok farklı olduğunu görüyoruz.

And’ın ilk basımı; Ömer Seyfeddin yaşarken ve 11 Nisan 1911’de “Yeni Lisan”ı yayımladığı Genç Kalemler dergisinde, Nisan 1328’de yapılmıştır.

Bu öyküyü karşılaştırdığımız 31 erek metnin beşinde
…kaynak metnin ilk yayım organı Genç Kalemler dergisi ve ilk yayımlanma yılı 1912 olarak yazılmışsa da hiçbirinde, hangi ay olduğu bilgisi yer almamış, derginin sayısı da 11 olarak, yanlış verilmiştir.
Nâzım Hikmet Polat tarafından hazırlanıp yayımlanan metinde (YKY) kaynak metne ait künye bilgisi, hem ay ve yıl hem cilt hem de sayı olarak doğru verilmiştir. Geri kalan 26 çeviride, erek metinlerin dayandırıldığı kaynak metnin künyesi hakkında, bilgi verilmemiştir.
Ele alınan erek metinler, 1974 yılından 2011 yılına kadar, yaklaşık 40 yıllık süreçte yapılan ve ulaşabildiğimiz çevirilerdir.

Kaynak metinle karşılaştırdığımız çeviriler:
M.1974 Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1974
T.1975 Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, Temmuz 1975
Ç.1976 Çağdaş Yayınevi, İstanbul, 1976
Ö.1983 Öztürk Basımevi, İstanbul, 1983
T.1985 Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, Nisan 1985
U.1988 Uzun Yayınları, Trabzon, 1988
B.1990a Bilgilik Yayınları, İstanbul, 1990
E.1990b Erdem Yayınları, İstanbul, 1990
O.1991a Oda Yayınları, İstanbul, 1991
C.1991b Cemre Yayıncılık, İstanbul, 1991
B.1993 Bilim ve Kültür Yayınları, Ankara, 1993
C.1994 Cemre Yayıncılık, İstanbul, 1994
N.1995 Nurdan Yayınları, İstanbul, 1995
Y.1996 Yuva Yayınları, İstanbul, 1996
B.1997a Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1997
Ö.1997b Özgün Yayıncılık, İstanbul, 1997
E.1998a Erdem Yayınları, İstanbul, 1998
İ.1998b İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 1998
Ü.1998c Ünsal Yayınları, Ankara, 1998
B.1999 Bilgi Yayınları, Ankara, 1999
K.2000 Kocaoluk Basım ve Yayınevi, İstanbul, 2000
A.2005a Altın Kitaplar Yayın Evi, İstanbul, 2005
İ.2005b İlya İzmir Yayınevi, İstanbul, 2005
Ü.2005c Üç Harf Yayınları, İstanbul, 2005
S.2006 Sakarya Valiliği Kültür Yayınları, Sakarya, 2006
N.2007 Nilüfer Yayıncılık, Ankara, 2007
F.2008 Fide Yayınları, İstanbul, 2008
D.2009 Damla Yayınları, İstanbul, 2009
Y.2010 Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2010
T.2011a Timaş Yayınları, İstanbul, 2011
Y.2011b Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2011

And öyküsü; yazarın ölümünden sonraki baskılarına bakıldığında dilicine yapılan bir çeviriden daha çok, diller arası bir çeviri görünümündedir: Sesler ve sözcükler yanlış yazılmış; kimi sözcük, sözcük öbeği ve tümceler yazılmamış; tümcelerin hem yapısı hem de uzunluğuyla oynanmış; bazı bağlaçlar ısrarla görmezden gelinmiş ve kimisi değiştirilmiş; ilgeçlerin bir kısmı kullanılmamış; noktalama imleri, yazarın seçimi önemsenmeyip değiştirilmiş; olmayan noktalama imi, ses ve biçim birimlerin eklenmesiyle uzun, olanların atılmasıyla da kısa çeviriler ortaya çıkmıştır.

…yazarın ölümünden sonra basılan And öyküsünün Ömer Seyfeddin’in yazdığı yapıt olduğunu söylemek; hem Ömer Seyfeddin’le hem (…) de Türk halkıyla alay etmek olur.

And öyküsünden seçilen ve yalnızca 10 tümceden oluşan giriş paragrafının günümüze kadarki 31 baskısı üzerinde yapılan birebir ses, biçim birim, sıfır biçim ve anlam karşılaştırmaları sonucu ortaya çıkan değişiklik sayısı: 75

Acaba, günümüz yazarlarından hangisi, yapıtının böylece yok edilişine sessiz kalabilirdi? Yapıtları değişikliğe uğratılan ediplerden yalnızca biridir Ömer Seyfeddin; şu işe bakınız ki Türk ulusunun ve dilinin kurtuluşu sürecinde en büyük savaşımı verenlerdendir üstelik.

Eğer Ömer Seyfeddin’in bu öyküde kullandığı dil, bugünkü kuşağın anlayabileceği nitelikte değilse (!) durulaştırma (tasfiye) yoluna mı gidilmelidir; gidilecekse bu nasıl yapılmalıdır; yazarın bu öyküde kullandığı dili durulaştırmaya kim karar verebilir; yetkili bir karar organı varsa durulaştırmadaki ölçütler nasıl belirlenebilir; Türkçülere göre mi, Tasfiyecilere göre mi?

Bir yazarı asıl canlı kılan, diri kılan onun kullandığı dildir, üslûptur. Eğer bir yazarı gerçekten seviyorsak, onun, bizim için uzak olan kelimelerini de öğrenmek zahmetine katlanmamız lâzım.
Bir metindeki kelimeyi bir başka kelimeyle değiştirmek ancak yazarının hakkıdır.

İlk Namaz hikâyesi, Ömer Seyfettin’in Servet-i Fünun edebiyatının havasından henüz kurtulamadığı bir tarihte yazmış olduğu bir metindir. And ise Milli Edebiyat dönemine ait bir hikâyedir. Üstelik Genç Kalemler gibi dil ve edebiyatta yepyeni görüş ve düşüncelerin bayraktarlığını yapan bir dergide yayınlanmıştır. Bu sebeple And hikâyesi, Genç Kalemler’de savunulan dilde sadeleşme ve edebiyatta millileşmeye dair soyut düşüncelerin uygulandığı ilk örnek metinlerden biridir.

And öyküsünün günümüze kadar yapılan 31 baskısı gözönüne alınarak seçilen terim, “çeviri” olmuştur.
Bununla birlikte, And’ın erek metinlerinin yer aldığı yapıtlar incelendiğinde, hiçbirinde eski karşılığıyla “terceme/tercüme, mütercim, tercüman”a ve(ya) günümüzdeki kullanımlarıyla “çeviri, çevirmen/çeviren” terimlerine raslanmadı.
31 erek metnin 9 tanesinde bu konuda hiçbir veriye yer verilmediği, kalan 22 erek metinde geçen terimlerdeyse tutarsızlık ve düzensizlik olduğu görülmüştür. Örneğin, “yayına hazırlayan” iki ayrı kişi; “sadeleştiren ve yayına hazırlayan” tek kişi; hem bir “yayına hazırlayan” hem de bir “tashih” eden (düzelten); hem bir “redakte” eden (eksilten) hem de bir “düzelti”ci…

Skopos kuramında, bir çevirmenin bir amaca göre yönlendirdiği çeviri süreci sonunda oluşan her çeviri; kendi amacının işlevsel karşılığıdır.
…her çeviride bir çıkış (kaynak) ve de varış (erek) noktası bulunur. Bu bağlamda, çeviri; kaynak metni algılayanın amacıyla yönlendirilip biçimlendirilen bir eylemdir.

Ömer Seyfeddin’e ait And adlı öykünün diliçine yapılmış 31 çevirisini, kaynak metinle karşılaştırdığımızda, kaynak metin özelliklerinin değiş(tiril)miş olduğunu, yazarın dilindeki duruluk bir tarafa, kaynak metindeki dilbilgisellikle birlikte kurgunun da bozulduğunu ve birçok yanlışa düşüldüğünü görürüz. Sonrasında, şu soruları sormaya başlarız kendi kendimize: Acaba, bu değişiklikler ve(ya) yanlışlar, çevirmene mi yoksa özel ve(ya) tüzel kişiliklerin çevirmen üzerinde uyguladığı patronaja mı bağlanmalı?

…ele alınan 31 erek metnin yalnızca 14’ünde diliçi çevirilerin hangi amaçla, nasıl ve hangi topluluk için yapıldığına yönelik, çeşitli uzunluklarda açıklamalar yapılmıştır.
“Çeviriye dil bilimsel açıdan yaklaşımın temeli çeviri birimi olarak ‘sözcüğün’ alınmasına dayanır. Şüphesiz bunun nedeni dil biliminin geçirdiği evreler ve bilgisayar destekli çevirinin (machine translation) 1950’lerde ve 60’larda, zaferine kesin gözüyle bakılmasıydı. ‘Sözcük’ temelinde ele alınan çeviri, ‘eş değerlik’ ölçütü ile değerlendirilmekte, ‘eş değerlik’ ile özgün metne olan bağlılık ölçülmekteydi. Dil bilimi araştırmaları içinde metin bilimi, anlam bilimi ve gösterge biliminin gelişimiyle çeviri bilimciler ‘sözcük’ten ‘metin’ birimine kaydılar. Ancak ondan öteye gidilemedi.

And’ın 31 erek metni içinde, çevirinin skoposu konusunda gerekli bilgilerin, en detaylı biçimde verildiği tek baskı, YKY’nin 2011 tarihli basımıdır. En az değişiklik (7) yapılan çeviri de bu olmuştur.
…kaynak metnin 3. tümcesinde geçen “seraplaştı”; Y.1996’da “silikleşti”, Ö.1997, A.2005a, S.2006 ile F.2008’de “bir serap gibiydi” olarak değiştirilmiş T.2011a’daysa karşılığı verilmediği gibi bu değişime bağlı olarak sözcük öbeğindeki öğelerin yeri değiştirilerek “artık hayalimde kaldı” denmiştir. Bunun yanı sıra, kaynak metindeki “hayal” sözcüğü, O.1991a ve İ.1998b’de “bellek”; Y.1996’da “kafa”; A.2005a, S.2006 ve F.2008’de “düş” karşılığıyla değiştirilmiştir.

“serap” sözcüğü; “hayal”le “rüya” arasında duran bir geçit gibidir…

5. tümcede “Bana’nın” sözcüğü, “hamamın” şeklinde tercüme edilmiş.
Gönenin tarihî ılıcalarından Bano ılıcası hâlen mevcuttur.
“Bano” sözcüğünün konuşma dilinde “Bana” olarak sesletilmiş…
…hiçbir çeviride bu sözcükten şüphelenilmemiş, herhâlde, bir yazım yanlışı yapıldığı düşünülmüştür.

Türkiye Türkçesi’nin bugünkü kurallarına göre, çokluk belirten bir ön addan sonra gelen sözcüğe çoğul eki eklenmez; ama, Ömer Seyfeddin’in döneminde ve hatta, yukarıdaki alıntıda geçen “bir çok efsânelerin”, “bir çok eski mabedlerin” ve de “bir çok ilahların” örneklerinde görüldüğü gibi 1960’larda bile çokluk bildiren ön adlardan sonra gelen sözcüğe, çoğul eki eklenirdi. Ne yazık ki Türk dili üzerinde çalışan araştırmacılar için çok önemli olan ve bir dönem yazılıp konuşulan Türk dilinin özelliklerini yansıtan bu veri tabanı, kaynak metnin bazı çevirilerinde korunmamıştır.

6. tümce: nisyan / nisan, sis, unutkanlık, unutma, unutulmuş, unutulmuşluk…
7. tümce: …gaib eder / …kaybeder
8. tümce: elem / acı, üzüntü, hüzün…

…biri çıkıp da “Biz, 2 ile 2’yi toplarken ‘artı’ (+) yerine ‘eksi’ (─) imini kullanmak ve işlem sonucunu yine 4 olarak vermek istiyoruz; bu, bizim yayımevi olarak güncelleme tercihimizdir.” diyebilir mi? Eğer diyemiyorsa, bunu yapmanın ve söylemenin ne kadar gülünç olacağını bilip ona göre davranıyorsa, Türk dilindeki noktalama imleri için de bu özeni göstermelidir; çünkü, matematikteki imlerin önemi ne ise Türk dilindeki noktalama imlerinin de önemi odur.

20. yüz yıl başında, İstanbul’da konuşulan Türkçe’yle Ömer Seyfeddin tarafından ustaca yazılan And’ın günümüz Türkçesi’ne yapılan bu her biri birbirinden farklı çevirilerindeki sorumluluğu üstlenen özel ve(ya) tüzel kişiliklerce kullanılan “Bu seri, çocuklara yönelik olarak düzenlendiği için anlaşılırlık odağa alınmıştır.” ve(ya) “Bugünkü Türk diline çevrilmiştir.” gibi söylemler; dili bu derece duru, dilbilgiselliği ve de kurgusu çok güçlü olan bir öyküde ortaya çıkan değişiklik ve(ya) yanlışların gerekçesi sayılamaz. Bu yapıt, ne Arap ne Fars ne İngiliz ne Fransız dili ne de Osmanlının yapay üretimi olan Osmanlı Türkçesi’yle yazılmıştır; bu yapıtın dili, o dönemde İstanbul’da “konuşulan” Türk dilidir ve ne yazık ki Ömer Seyfeddin’in özenle, kendi döneminin dilbilgiselliği içinde ve kendince kurduğu bu dil düzeneği, günümüzde, diliçine yapılan bu çevirilerde, her açıdan yok edilmiştir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder