Osmanlı'nın Etnik Kökeni
Fuad
Köprülü
Birinci Bölüm
J. Marquart’ın "Osmanlıların Moğolluğu" Teorisi
ve Kay=Kayı Birleştirmesi
J. Marquart, I914'te, al-Bîrûnî ve Avfi'ye dayanarak,
bunlarda adı geçen Kay kavim veya kabilesinin, Osmanlıların mensup olduğu
dayılardan başka bir kavim olmadığını ve bayların esasen Türk değil, Moğol
olmaları sebebiyle Kayılan da Türkleşmiş bir Moğol kabilesi saymak gerektiğini
ileri sürmüş…
…eserinde Osmanlılar hakkında yürüttüğü görüşler, bir bilim
adamına yakışmayacak kadar şahsi ve hissi olduğu için, ilmi bir eleştiri konusu
olmaya bile değmez (s. 7).
C. Brockelmann da, 1920'de, "Osmanlıların atası olan
Kay=Kayıların Türkleşmiş Moğollar olduğu hakkında Marquart tarafından ileri
sürülen fikrin, Mahmûd Kaşgari'nin ifadesiyle de doğrulandığını"
söylemişti.
"Osmanlıların Moğol aslından geldiği" teorisine
karşı, yalnız, Çin ve Moğol incelemelerinin büyük üstadı Prof. Paul Pelliot
şüpheli davrandı:
İkinci Bölüm
Marquart Teorisinin Eleştirisi: Kay=Kayı Birleştirmesinin
Yanlışlığı
1919'da yayımlanan Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar adlı
kitabımda, Mahmud Kaşgari'nin eserinden yararlanarak, 11. yüzyılda Türk dünyasının
doğu sınırlarında bulunan Kayların esasen Türk olmamakla beraber, (…) dil
bakımından Türkleşmiş, fakat hususi dilleri de daha büsbütün kaybolmamış bir
kavim olduğunu (…) açıkladım (s. 10).
…coğrafi sahaları birbirinden tamamıyla ayrı olan bu iki
ayrı etnik zümreyi, Mahmûd Kaşgari, çok haklı olarak, birbirinden ayırmakta ve
Kayları, Türk dünyasının doğusundaki henüz Müslüman olmamış diğer birtakım
Moğol-Türk zümreleri arasında saydığı halde, Kayığ=Kayı’ları, 11. yüzyılda
Büyük Selçuklu sülalesini yetiştiren Müslüman Oğuz boylarından biri olarak
göstermektedir (s. 12).
W. Barthold, 1925 yılının sonlarında İslam Ansiklopedisi'nde
çıkan "Kay" maddesinde, Mahmûd Kaşgari'ye dayanarak, bu
Kayığ=Kayı'ların asla Kaylar olamayacağını, al-Birunî ve Avfî'nin Uzakdoğu'da
gösterdikleri Kayların etnik bakımdan Moğol olmaları pek muhtemel olmakla
beraber, Oğuz boylarından olan
Kayığ=Kayıların bunlardan tamamıyla başka bir kavim olduğunu
söyleyerek, benim eleştirilerimi harfi harfine tekrar etmiş oldu.
Kay=Kayı birleştirmesi hakkındaki eleştirilerime W. Barthold
gibi yetkili, büyük bir bilginin de katılması sonucunda, "Osmanlıların
Moğol aslından olduğu" hakkındaki Marquart teorisinin esassızlığı
anlaşılmış oldu ve bundan sonra Osmanlı tarih ve dilbilimiyle uğraşan
uzmanlardan hiçbiri tarafından konu edilmedi (s. 13).
Üçüncü Bölüm
Marquart Teorisinin Düzeltilmiş Yeni Şekli: Z. V.
Togan'ın Ortaya Attığı Yeni Teorisi
Zeki Velidi Togan, 1941'de yayımladığı Osmanlıların Orta
Asya'daki Cedleri adlı küçük bir makalesinde, Marquart teorisini yeniden
-fakat, biraz düzeltilmiş bir şekilde- savundu.
Dördüncü Bölüm
Z. V. Togan'ın Ortaya Attığı Yeni Teorisinin Özeti
Z.V. Togan, (…) Osmanlıların atası olan Ertuğrul'un,
yönetimi altındaki Kayı kabilesiyle beraber Alaeddin Keykubad ve Celaleddin
Harezmşah arasındaki mücadele sırasında 1230'da Rum’a, yani Anadolu’ya geldiğini
söylüyor…
Z.V. Togan, Kayların Mahmûd Kaşgari zamanında Yabaku, Basmil
ve Tatarlar ile komşu olarak Çungarya'da oturduklarını ve Kara-Hanlılar
İmparatorluğu içinde de bulunduklarını söylüyor
Büyük Selçuklular ve özellikle Anadolu Selçukluları
zamanında Ön-Asya'da Kay=Kayı kabile ismine hiç rastlanmaz.
Beşinci Bölüm
Bu Teorinin Eleştirisi: Kay=Kayı Birleştirmesinin ve
"12. Yüzyılda Maveraünnehir'de Kayların Varlığı" İddiasının
Esassızlığı
Marquart gibi, Z.V. Togan'ın da bu birleştirme meselesi hakkında
ileri sürdüğü bütün deliller, çok zayıf ve açıklıktan yoksun bulunuyor…
12. yüzyılda Horasan'da Sultan Sancar’ın köleleri arasında
Çinli, Tatar, Kâsârı, Kırgız, Yağma, Guz, Kıpçak, Kimak (Yemak) gibi unsurlar
arasında /fayların da bulunduğunu, Kûşkakî'nin yukarıdaki küçük manzumesinden
öğrenmiştik (s. 34).
Genel olarak Gazneliler ve Selçuklular devri şairlerinin,
yukarıda adı geçen çeşitli Türk ve Moğol zümrelerinden sık sık söz ettikleri
halde, Kaylardan çok az söz etmeleri, bu zümreye mensup kölelerin diğerlerine
oranla daha az olduklarını anlatabilir (s. 35).
Altıncı Bölüm
Bu Teorinin Eleştirisine Devam: "Kayıların
Anadolu'ya 13. Yüzyılda Geldikleri"
İddiasını Çürüten Dilbilimsel, Toponimik ve Tarihi
Çeşitli Deliller
Togan’a göre "1230 yılında Ertuğrul'un idaresi altında
Anadolu’ya gelmeden önce, Kayılar, gerek Selçuklular ve gerek Harezmlilerce
bilinmiyorlardı".
(bundan dolayı) Kayıların, Oğuz Kayığlarından değil, ancak
"12. yüzyılda Kara-Hıtaylar tarafından Horasan sınırlarına kadar
getirilmiş Uzakdoğu Kaylarından" olabileceğine hükmediyor
Kayığ isminin sonundaki "g" sesinin düşerek Kayı
şeklini alması, Oğuzcada genellikle rastlanan bir sessel olaydır
Yedinci Bölüm
Moğolistan'daki Kay Kabilesinin Etnik Özelliği ve Tarihi
Rolü
Kayların ismi açıkça, ilkin al-Bîrûnî'nin eserlerinde geçer;
onun daha 1030 yıllarına doğru yazmış olduğu Kâtıûn al-Mas'ûdî'sinde, bunların
Kırgız, Kimak ve Dokuz-Oğuz’ların doğusunda yaşadıkları…
Bundan sonra bu isme, Mahmûd Kaşgari’nin -M . 1077’de
yazdığı mükemmel eserinde rastlıyoruz.
Kaylar, Türk dünyasının doğu uçlarında, Yemak (Kimak),
Başkurt ve Kırgız’lar arasında yaşamaktadırlar.
Kayların 12. yüzyıldaki coğrafi sahaları ve tarihi rolleri
hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Buna göre, bunların 11. yüzyılın ikinci
yarısında, bulundukları coğrafi sahada, yani Cungarya'da göçebe hayatı sürmekte
devam ettiklerini tahmin edebiliriz.
Kay 1ar hakkında en önemli bilgiyi, Avfî'nin 1231 'de yazmış
olduğu Cawämi al-Hikâyât adlı derleme ürünü büyük ve önemli eserindeki bir
parçada buluyoruz.
11. yüzyılda Uzakdoğu'daki birtakım göçebe Türk (ve Moğol)
kabilelerinin batıya doğru hareketlerini hikâye etmektedir…
Türk dünyasının en doğu uçlarında yaşayan ve 12. yüzyıldan
beri çeşitli Moğol unsurları arasında kalarak göçebe hayatının gerektirdiği
çetin mücadeleler sonucunda zayıflayan, parçalanan, başka örgütlenmelere
karışan, köle sıfatıyla Müslüman memleketlerine -belki de Uzakdoğu saraylarına-
götürülüp satılan Kaylar, bağımsız bir kabile olarak, yavaş yavaş tarih
sahnesinden çekilmiş olmalıdırlar.
Sekizinci Bölüm
Oğuz Boylarından Kayığ=Kayı Kabilesinin Göçü ve Tarihi
Rolü
Şimdi Osmanlıların etnik kökenleri meselesi kadar ve belki
bundan daha önemli olarak "Anadolu'nun Türkleşmesi" olayıyla da
ilgili olan bu Kayı kabilesi hakkında -tarihi ve toponimik belgelerin bıraktığı
imkân dairesinde- bilgi vermek istiyoruz.
Bununla beraber, biz burada doğrudan doğruya Oğuzlar'ın
tarihlerini değil, sadece Kayı
kabilesinin tarihini inceleyeceğimiz için, bu kabile adına ilk kez rastlanan
11. yüzyıldan daha geriye gidecek değiliz.
Mahmûd Kaşgari'nin eserinde (…) Kayı ismine ilk kez burada,
22 Oğuz kabilesinin başında rastlıyoruz: Mahmûd, Selçuklu sultanlarının mensup
oldukları Kınık boyundan sonra Kayığ (yani Kayı) boyunu anıyor ki, bundan, bu
kabilenin sosyal mevki (yani kabile asaleti) bakımından diğerlerinin üstünde
kabul edildiği anlaşılıyor. 14. Yüzyıl başlarında tarihçi Reşîdeddîn, bundan
biraz farklı olarak, Oğuzların 24 kabilesini anmaktadır ki, Kayılar burada en
başta gelmektedir.
İlk kez, 11. yüzyılda adına rastladığımız bu kabilenin,
Artuklular devletinin kuruluşunda tarihi bir rol oynadığı, kroniklerde bu
konuda bir açıklık bulunmamakla beraber, bunların paralarından anlaşılıyor.
Demek oluyor ki, bu kabile, Selçuklular İmparatorluğu'nun kuruluşuna, diğer
Oğuz kabileleriyle birlikte katılmış ve 11. ve 12. yüzyıllarda Artukluların
yönetiminde Doğu Anadolu sahalarında bulunmuştur.
Bugün Kayı ismini taşıyan yerlere, yalnız pek sınırlı bir
oranda Kuzey Azerbaycan'da ve en fazla Anadolu'da rastlanması, bunların
nerelerde yerleşmiş olduklarının biricik izidir.
Dokuzuncu Bölüm
P. Wittek'in, "Osmanlıların Kayı'lardan Olmadığı” Teorisi
ve Bu Teorinin Eleştirisi
P. Wittek'e göre, Osmanlıların Kayılardan olduğu iddiası,
ilk kez Murad II. Devrinde başlayan bir nevi romantik akımın etkisiyle, 15.
yüzyıl Osmanlı tarihçileri tarafından uydurulmuş ve bu sonradan olma gelenek,
Şair Ahmedî'den başlayarak Osmanlılar hakkında yazılmış olan
birtakım vakayinameler, bunların sadece Oğuzlardan olduğunu söylerler.
Murad II. Devrinde yazılan Yazıcıoğlu Ali'nin
Selçukname'sinde, Edirneli Rûhî tarihinde, Lutfi Paşa tarihinde ve nihayet
İdris Bitlîsî'nin Heşt-Behişt'inde, Osmanlı hanedanının ve bunların
yönetimindeki kabilenin Kayılardan olduğu belirtilir; Dede Korkut Kitabının
Osmanlılar devrinde tespit edilmiş nüshasında da, Osmanlıların Kayılardan
olduğu, yukarıdaki vakayinamelerde olduğu gibi, bu kabilenin şeref ve asaletine
ait bazı rivayetlerle birlikte ileri sürülür.
Timur. Yıldırım Bayezîd'e, tehdit ve hakaret maksadıyla
gönderdiği bir mektupta, onun "gemici bir Türkmen neslinden geldiği
keyfiyetinin kendisince bilindiğini ve bütün Mısır, Suriye, Anadolu halkının da
bunu bildiğini” ifade eder (s. 77).
Gibbons, Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu adlı kitabında,
Osmanlı sülalesinin Komnen hanedanına mensup, din değiştirmiş bir prensin
çocukları olduğunu iddia eder.
P. Wittek de Osmanlı hükümdarlarının kendilerini Kayılara
mensup göstermelerinin nedenini, "Oğuz boyları arasında bunların en
şerefli mevkiye sahip olmalarına" dayandırıyor.
Onuncu Bölüm
Bu İncelemelerden Elde Edilen Sonuçlar
Osmanlı sülalesi, Oğuzlar'ın Kayı boyuna mensup küçük bir
aşiret parçasının başında bulunan Osman tarafından kurulmuştur ve bunu
reddetmek için (P. Wittek teorisi) ortada hiçbir tarihi neden yoktur.
Kayılar, Anadolu'nun ilk fethi sıralarından başlayarak,
diğer birtakım Oğuz boylarıyla beraber buraya gelmişler ve kendilerine mensup
olan Artuk-oğulları devletinin kuruluşunda önemli bir rol oynamışlardır.
Osman'ın yönetiminde Anadolu'nun Türk-Bizans uçlarında
yaşayan küçük Kayı oymağının, 14. yüzyıl başlarında henüz yarıgöçebe hayatı
sürdüğü kesindir.
…
Birinci Basım: Nisan 1999
Kaynak Yayınları
Bu çalışma, ilk olarak "Osmanlı İmparatorluğu'nun Etnik
Menşei Meseleleri" adıyla Belleten, 1. Teşrin 1943, sayı 28, C.VII,
s.219-303'te yayımlanmıştır.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder