Maupassant-Ömer Seyfettin Mukayesesi
Mustafa Özsarı, VI. Uluslararası
Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi Kongresi 12-14 Ekim 2016
Maupassant’ın Deux Amis başlıklı
hikâyesinde, 1870’te Paris’in Prusya tarafında kuşatılması esnasında Paris
sokaklarında karşılaşan Sauvage ve Morrisot adlı iki arkadaşın balık tutma
maceraları anlatılırken, Ömer Seyfettin’in Beyaz Lâle başlıklı hikâyesinde
1912’de Serez’in işgali esnasında Lâle adlı genç kızın namusunu kurtarmak için
verdiği mücadele ele alınır.
Greimas, anlatı analizlerinde
yapısal semiyotik olarak adlandırılan yeni bir inceleme metodu geliştirdi.
Derin yapı analizleri olarak da tanınan bu modelin temeli, (…) izotopi,
semiyotik kare ve aktansiyal model kavramlarına dayanmaktadır.
Greimas, edebî, ticarî, siyasî ve
felsefî metinlerin anlamlarına semiyotik analizlerle ulaşmanın mümkün olduğu
kanaatindedir.
İzotopi kavramı ve izotopi
analizleri Greimas’ın yapısal semiyotik modelinin temelini oluşturmaktadır.
İzotopiler, Greimas’a göre, edebî
metinlerde hem semantik hem de fonetik düzeyde bulunmaktadır.
İzotopi, ilk aşamada edebî
metinlerdeki kesin olarak bulunan fonetik ve semantik unsurların tekrarı veya
tekrarlanması olarak tanımlanabilir.
Greimas’ın yapısal semiyotiğin
temelini de metinlerin tutarlılığını sağlayan izotopik tekrarlar
oluşturmaktadır.
Deux Amis, 1870 senesinde Prusya
kuşatması esnasında Paris sokaklarında tesadüfen karşılan Sauvage ve Morrisot
adlı iki arkadaşın hikâyesidir.
Bu iki arkadaş Paris balık tutmak
için Valerian dağı eteklerinden geçen nehre gitmek arzusundadırlar. …balıkları
tutmaya başlarlar. Fakat onları, Alman işgal komutanı görür ve yakalar. Alman
komutan iki dosttan Fransız ordusunun parolasını söylemesini ister. Eğer
söylemezlerse, iki dostu vuracağını ifade eder. İki Parisli Fransız savunma
gücünün parolasını söylemezler ve onları da Alman askerleri öldürüp nehre
atarlar.
Beyaz Lâle’de ise, Bulgar Binbaşı
Radko Balkanenski komutasındaki Bulgar Ordusu 1912 Ekim ayında Serez’in işgal
eder.
Balkanenski aynı zamanda Serez’in
en güzel Türk kızı olan Lâle’ye de sahip olmak arzusundadır.
…önce Lâle’nin ailesinden herkesi
öldürtür.
Lâle’ye sahip olmak için ona
saldırır. (kız intihar eder) Balkanenski, henüz yeni ölmüş olan Lâle’nin ölü
bedeni üzerinde iğrenç emellerini gerçekleştirir.
Gerek Maupassant’ın gerekse Ömer
Seyfettin’in hikâyesinde Greimas’ın semiyotik kare diye adlandırdığı karede yer
alan temel izotopilerden hava, su, toprak ve ateş kullanılmaktadır. Maupassant’ın
hikâyesinde ateş olarak güneş kullanılmıştır. Güneş, Sauvage ve Marrisot’u
balık tutmaya teşvik eden bir unsurdur. Ömer Seyfettin’in hikâyesinde ateş,
Serez’de silah patlamasından çıkan ateş ile Serez’in en büyük fırınında çıkan
alevlerdir.
Maupassant’ın hikâyesinde
ateş hayatı sembolize ederken Ömer Seyfettin’in hikâyesinde tam anlamıyla ölümü
sembolize etmektedir.
Maupassant’ta Valerian
dağından gelen barut kokusu hayatı yok ederken, Ömer Seyfettin’de ise Serez’in
atmosferini bir ölüm sessizliği ve ölüm kokusu sarmıştır. Bu durumda her iki
yazar da havayı hayat karşıtı olarak görmüşlerdir.
Hacı Hasan Efendi’nin konağının
bahçesi (…) cennet bahçelerinden bir bahçe gibi diye nitelenerek övülmüştür. Bu
durumda toprak Ömer Seyfettin’de hayatı sembolize eder (life). Buna karşılık,
Maupassant’ta toprak Valerian dağının etekleri olarak karşımıza çıkmaktadır ve
(not life) yani ölümlülüğü sembolize etmektedir.
Sauvage ve Morrisot Alman
askerlerine Fransız ordusunun parolasını söylememişler, Alman Askerleri de
onları kurşuna dizmiş ve nehre atmışlardır.
(Lale) Balkaneski’ye ruhunu ve
bedenini teslim etmemiş, zeminde Fıskıyeli havuza atlamış, böylece ruhunu suya
teslim etmiştir.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder