25 Nisan 2013 Perşembe

Martin Heidegger – Lisan


Martin Heidegger – Lisan

İnsanoğlu konuşur. Rüyalarımızda ve uyanıkken konuşuruz.
Şu ya da bu şekilde devamlı konuşuruz.
İnsanoğlunun doğası gereği lisana sahip olduğu söylenir.
Bu ifade, insanın, diğer yetenekleriyle birlikte konuşma yeteneğine de sahip olduğu anlamına gelmez.
Konuşan insan, insandır anlamını taşır.

Lisanı tartışmak, ne olduğunu tespit etmek, onun yerini tayinden çok kendi yerimizi tayin etmemiz, kendi kendimizi tanımamız anlamına gelir.

Akıl lisandır (Hamann)

Lisan konuşur. Kendimizi bu cümlenin ifade ettiği uçuruma düşmeye bırakırsak boşluğa yuvarlanmayız. Yukarıya doğru, yüksek bir yere doğru düşeriz. Bu yükseklik bir derinlik ortaya çıkarır. Bu ikisi, insanın yaşamı için bir ikamet yeri, bir konut bulmak için içinde olmayı isteyeceğimiz bir âlemi kuşatırlar.  

…konuşma ifade etmedir.

…konuşma insana has bir etkinlik olarak görülür.
Bu yüzden lisan konuşur diyemeyiz; çünkü bu şu anlama gelecektir:
…insan lisanı konuşan değil lisan tarafından konuşulan olur. (s. 45)

…konuşma konuşulanda tamama ermiş olur. Lisanın konuşması konuşulanda sürer. Konuşma konuşulanda muhafaza edilir.

Bir Kış Gecesi
Pencereye yağan karla bezeniyor,
Uzun uzun çalıyor akşam duası çanı,
Evin donanımı dört dörtlüktür
Sofra hazırdır birçok kişiyi ağırlamaya.

Avare dolaşanlar, birkaçın üstünde sayıları,
Karanlık yollarda varırlar kapıya.
Altın çiçekler açan lütuf ağacı
Yeryüzünün serin çiğini soğuyarak.

Avare sessizce atar adımını içeri;
Acı eşiği taşa döndürmüş.
Durur masasının üstünde ekmek ve şarap
Duru bir parlaklık içinde.
(Trakl)

Ustalık kesin olarak, şiirin şairin şahsını ve ismini inkâr edebilmesidir. (s. 47)

Şiirin konuşumunda şiirsel muhayyile kendini dile getirir. Şiirde dile getirilen şey şairin kendinde bulduğu şeydir. Bu şekilde kelimelere dökülen şey, kendi içeriğini dile getirmek suretiyle konuşur. (s. 48)

İlk kıta şeyleri nesneleşmeye çağırır.
…ilk kıta yalnızca şeyleri zikretmez. Aynı zamanda dünyayı da zikreder. Fani varlıklar olarak… …birçok kişiye seslenir. Şeyler, fanileri nesneleştirir. (s. 50)

 İkinci kıta farklı bir şekilde konuşur. Tabii ki o da çağrıda bulunur.
“sayıları birkaçın üstünde” olanlar, karanlık yollarda dolanıp duranlar çağrılmaktadır. Bu ölümlüler, ölüme doğru yol alan avare gibi ölmeye yeteneklidirler. (s. 51)

“Acı eşiği taşa döndürmüş”
Eşik, kapı aralığını bir bütün olarak taşıyan zemin kirişidir. Eşik, dışarısıyla içerisinin birbirleriyle birleştikleri ortayı oluşturmaktadır.
Ortadakinin yerleşimi dayanıklı bir şeye, yani sert bir şeye gereksinim duyar. Ortadakinin yerleşkesi olarak eşik, acı tarafından taşlaştırılmış olduğu için serttir.

Her sahici işitiş, kendi söylemesini durdurur. (s. 57)

İnsan, lisana mukabelede bulunmak suretiyle konuşur. Bu mukabele işitmedir.

İnsan, ancak lisana mukabelede bulunmak suretiyle konuşur.

Lisanın konuşması, bize konuşulmuş olan şeyde hitap eder.  


Türkçeleştiren: Hatip Yetimoğlu
Yönelişler
Sayı: 48, Temmuz 1990, s. 43-48

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder