Martin Heidegger – Lisan
İnsanoğlu konuşur. Rüyalarımızda ve uyanıkken
konuşuruz.
Şu ya da bu şekilde devamlı konuşuruz.
İnsanoğlunun doğası gereği lisana sahip olduğu
söylenir.
Bu ifade, insanın, diğer yetenekleriyle birlikte
konuşma yeteneğine de sahip olduğu anlamına gelmez.
Konuşan insan, insandır anlamını taşır.
Lisanı tartışmak, ne olduğunu tespit etmek, onun
yerini tayinden çok kendi yerimizi tayin etmemiz, kendi kendimizi tanımamız
anlamına gelir.
Akıl lisandır (Hamann)
Lisan konuşur. Kendimizi bu cümlenin ifade ettiği
uçuruma düşmeye bırakırsak boşluğa yuvarlanmayız. Yukarıya doğru, yüksek bir
yere doğru düşeriz. Bu yükseklik bir derinlik ortaya çıkarır. Bu ikisi, insanın
yaşamı için bir ikamet yeri, bir konut bulmak için içinde olmayı isteyeceğimiz
bir âlemi kuşatırlar.
…konuşma ifade etmedir.
…konuşma insana has bir etkinlik olarak görülür.
Bu yüzden lisan konuşur diyemeyiz; çünkü bu şu
anlama gelecektir:
…insan lisanı konuşan değil lisan tarafından
konuşulan olur. (s. 45)
…konuşma konuşulanda tamama ermiş olur. Lisanın
konuşması konuşulanda sürer. Konuşma konuşulanda muhafaza edilir.
Bir Kış Gecesi
Pencereye yağan karla bezeniyor,
Uzun uzun çalıyor akşam duası çanı,
Evin donanımı dört dörtlüktür
Sofra hazırdır birçok kişiyi ağırlamaya.
Avare dolaşanlar, birkaçın üstünde sayıları,
Karanlık yollarda varırlar kapıya.
Altın çiçekler açan lütuf ağacı
Yeryüzünün serin çiğini soğuyarak.
Avare sessizce atar adımını içeri;
Acı eşiği taşa döndürmüş.
Durur masasının üstünde ekmek ve şarap
Duru bir parlaklık içinde.
(Trakl)
Ustalık kesin olarak, şiirin şairin şahsını ve
ismini inkâr edebilmesidir. (s. 47)
Şiirin konuşumunda şiirsel muhayyile kendini dile
getirir. Şiirde dile getirilen şey şairin kendinde bulduğu şeydir. Bu şekilde
kelimelere dökülen şey, kendi içeriğini dile getirmek suretiyle konuşur. (s.
48)
İlk kıta şeyleri nesneleşmeye çağırır.
…ilk kıta yalnızca şeyleri zikretmez. Aynı zamanda
dünyayı da zikreder. Fani varlıklar olarak… …birçok kişiye seslenir. Şeyler,
fanileri nesneleştirir. (s. 50)
İkinci kıta
farklı bir şekilde konuşur. Tabii ki o da çağrıda bulunur.
“sayıları birkaçın üstünde” olanlar, karanlık
yollarda dolanıp duranlar çağrılmaktadır. Bu ölümlüler, ölüme doğru yol alan
avare gibi ölmeye yeteneklidirler. (s. 51)
“Acı eşiği taşa döndürmüş”
Eşik, kapı aralığını bir bütün olarak taşıyan zemin
kirişidir. Eşik, dışarısıyla içerisinin birbirleriyle birleştikleri ortayı
oluşturmaktadır.
Ortadakinin yerleşimi dayanıklı bir şeye, yani sert
bir şeye gereksinim duyar. Ortadakinin yerleşkesi olarak eşik, acı tarafından
taşlaştırılmış olduğu için serttir.
Her sahici işitiş, kendi söylemesini durdurur. (s.
57)
İnsan, lisana mukabelede bulunmak suretiyle konuşur.
Bu mukabele işitmedir.
İnsan, ancak lisana mukabelede bulunmak suretiyle
konuşur.
Lisanın konuşması, bize konuşulmuş olan şeyde hitap
eder.
Türkçeleştiren: Hatip Yetimoğlu
Yönelişler
Sayı: 48, Temmuz 1990, s. 43-48
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder