25 Nisan 2013 Perşembe

Zygmunt Bauman – Küreselleşme


Zygmunt Bauman – Küreselleşme
Toplumsalın Sonuçları

Dünyanın kaçamayacağı kaderi = Küreselleşme (!)


(Moda sözcükler)
Şeffaflaştırdıklarını iddia ettikleri deneyimler ne kadar çok olursa, sözcüklerin kendisi o denli bulanıklaşır.

Bu kitap, küreselleşme fenomeni hakkında, görünenin ötesinde bir şeyler olduğunu gösterme çabasıdır.

Küreselleşme ne kadar birleştirirse o kadar böler.
…yerkürenin tek tipliliğini teşvik etme nedenleriyle bölme nedenleri özdeştir. (s. 8)

Küreselleşmiş bir dünyada yerel kalmak, toplumsal sefaletin ve alçalmanın bir göstergesidir. (s. 9)

(Kitabın özeti s. 10-11)
Birinci bölüm, zaman ve mekânın tarih boyunca değişkenlik gösteren doğası ile toplumsal örgütlenmenin kalıp ve ölçüsü arasındaki bağı ele alıyor.
(yani) …toprak ağası olup da mülkünden uzakta yaşama(yı).

Ortak mekânın anlamını tanımlama ve uygulama hakkı için verilen modern savaşların hangi aşamaları izlediği bu kitabın ikinci bölümünün konusudur.

Üçüncü bölüm, siyasal egemenler (hakkında)

Dördüncü bölüm, (yaşanan) değişimlerin kültürel sonuçlarının bir listesini çıkarıyor.
Hareket halinde olmak (turistler ve aylaklar)

Son bölüm, bu kutuplaşmanın (küresel/yerel) en uç ifadelerini (-kutup olarak mahkûmları ele alıyor)

…modern uygarlığımızın sorunu, kendini sorgulamayı bir yana bırakmış olmasıdır.
…yanlış sorular sormak, çoğu kez gözlerin gerçekten önemli meselelerden başka yönlere çevrilmesine hizmet eder. Sessizliğin bedeli insan ıstıraplarıyla ödenir.

“Bir şirket,
…ona yatırım yapan insanlara aittir (bir ülke de ona yatırım yapanlara aittir).” Denis Duclos (s. 13)

Uzaklık
…toplumsal bir üründür.
Mesafe kat ediş hızına bağlı olarak değişir.

Yakın,
Bildik olan şeydir.
Uzak,
İçinde kişinin öngöremediği ya da kavrayamadığı şeylerin meydana geldiği ve o zaman da nasıl tepki vereceğini bilemediği bir mekândır.
Uzakta olmak, sıkıntı içinde olmak demektir. (s. 21)

…ucuz iletişim
Hafızayı besleyip sağlamlaştırmaktan çok, hafızanın üzerine akın ederek onu boğmaktadır (enformasyonun sürekli ve çok fazla olması boşuna değil!). (s. 24)

Mekân, işlenmiş/merkezileştirilmiş/örgütlenmiş/normalleştirilmiş hale geldi
Mekânı örgütleyen şeyler teknik kapasite, tekniğin eylem hızı ve kullanım maliyeti oldu. (Bu tür mekânlar) Tanrı kerameti değil, inşa edilmiştir; doğal değil yapaydır. (s. 25)

“Hıristiyanlar cenneti maddi dünyanın kaosu ve kokuşmuşluğunun ötesinde, idealleştirilmiş bir âlem olarak hayal ettilerse,
Günümüz siber-mekân misyonerleri de kendi âlemlerini maddi dünyanın sorunları “üzerinde” ve “ötesinde” bir yer olarak sunuyorlar. İlk Hıristiyanlar cenneti insan ruhunun bedeninin zaaflarından ve yanılgılarından kurtulacağı bir âlem olarak tanıtırken, siber-mekânın savunucuları ise siber-mekânı benliğin fiziksel bedenin sınırlarında kurtulacağı bir yer olarak ayakta alkışlıyorlar.” Margaret Wertheim (s. 27)

Siber-mekânda bedenlerin önemi yoktur, ama bedenlerin hayatında siber-mekânın kesin ve vazgeçilmez bir önemi vardır. (s. 28)

Sibernetik farklılaşma
…dikbaşlı tutum dikbaşlılık yerine uysallıkla karşılanırsa, büyük ihtimalle bu uysallık daha fazla dikbaşlılık doğuracaktır, daha fazla dikbaşlılık da karşılığında daha fazla uysallığa yol açacaktır.
Bunu da her zaman sistemin çökmesi izleyecektir. (s. 31)

Modernleşme, başka şeylerin yanı sıra, insanların dünyasını cemaatler üstü devlet yönetimi için elverişli hale getirmek demekti. (s. 42)

Mekân yönetimi açısından bakıldığında modernleşme, haritacılık haklarının tekele bağlanmasıdır. (s. 49)

…geleceğin parlak şehri, bildiğimiz sokakların ölümü olacaktır.
Parlak Şehir’in binaları gibi yolları da belirli görevlere tahsis edilecektir; yolların tek görevi trafiği sağlamak, yani insanları ve malları, işlevsel olarak birbirinden ayırt edilmiş yerlerin birinden diğerine taşımak olacaktır ve bu tek işlev, amaçsız, aylak, boş gezenlerin ya da sadece tesadüfen gelip geçenlerin neden olduğu mevcut sıkıntıların hepsini tümden giderecektir. (s. 52)

Biz duygusu…
…göz önündeki herkesin tekdüze benzerliğiyle emniyet altına alınan eşitlik yanılsamasında aranır.
Tek biçimlilik uyumluluğu besler; uyumluluğun öteki yüzü ise hoşgörüsüzlüktür. (s. 56)

Çağdaş korkular…
…içerideki düşmana odaklanır. (s. 57)

Komşuları sevmek ya da onlardan nefret etmek artık mesele değildir. Komşulardan uzak durmak bu ikilemin icabına bakacak ve seçim yapmayı gereksiz kılacaktır. (s. 58)

…seyretme eylemi seyredenleri yerelliklerinden koparır; onları, bedensel olarak yerlerinde kalsalar bile, en azından tinsel olarak, uzaklığın artık bir mesele olmadığı siber-mekâna taşır. (s. 62)

Küreselleşme, Jowitt’in “yeni dünya düzensizliği”nin başka adıdır. (s. 69)

Küreselleşme sahnesine çıktığında devlet striptiz yapmaya başlar, gösterisinin sonunda üzerinde yalnızca çıplak acil ihtiyaçları, yani baskı güçleri kalır. Maddi temeli tahrip olmuş, egemenliği ve bağımsızlığı iptal edilmiş, politik sıfatı silinip kaybolmuş ulus devlet, mega şirketlerin basit bir güvenlik birimi haline gelir…
Dünyanın yeni efendilerinin doğrudan yönetmeye ihtiyacı yoktur. Ulusal hükûmetler onlar adına işleri yoluna koyma görevini üstlenmiştir. (s. 77)


…devletin ekonomik yaşamla ilgili hiçbir şeye dokunmasına izin verilmemektedir. Bu yöndeki herhangi bir girişim, anında karşısında dünya piyasalarının öfkeli cezai yaptırımlarını bulacaktır.
…sırf spekülatif dövizler arası işlemlerinin günlük toplam hacmi 1.300 milyar dolara erişmiştir (rakamlar 1997 yılına ait!); bu miktar, ticari mübadele hacminin elli katıdır ve neredeyse tüm dünyadaki “merkez bankaları”nın rezervlerinin 1.500 milyar dolarlık hacmine eşittir. Passet’nin vardığı sonuç şudur: “Bu yüzden, hiçbir devlet, “piyasaların” spekülatif baskılarına birkaç günden fazla dayanamaz.” (s. 78)

Zenginlik küresel, sefalet ise yereldir.

Zamanı ve mekânı fiilen ortadan kaldıran teknolojiler, mekânı çok kısa sürede soyup yoksullaştırırlar. (s. 86)

“Yoksulluğa çare bulunamaz; çünkü o kapitalizm hastalığının bir septomu değil tam tersine, kapitalizmin sağlıklı ve gürbüz olduğunun, giderek daha büyük birikimi ve çabayı teşvik ettiğinin kanıtıdır.” Jeremy Seabrook

Toplumumuz bir tüketim toplumudur. (s. 92)

Toplumumuzun üyelerine dayattığı norm, bu rolü oynama kabiliyeti ve istekliliğidir. (s. 92/93)

Tüketim toplumu kültürü, öğrenmeyle değil, ekseriyetle unutmayla ilgilidir. (s. 94)

“Arzu, tatmini arzulamaz. Tam tersine, arzu arzuyu arzular.” Mark C. Taylor & Esa Saarinen

Tüketme kapasitelerini artırmak için, tüketicilere hiçbir zaman soluklanma fırsatı tanınmamalıdır (Windows 3/5/7/8…vs.). (s. 96)

…uygun niteliklere, yeterli ailevi kaynaklara ya da yeterli birikime sahip olmayan insanların işverenler tarafından çok daha fazla sömürülmesi… (s. 103) (bu da eğitim sistemimizin temel düsturu oluyor).

Singapur, Tokyo, Paris vs.
Oralar yabancı yerler değil, ama ev de değil(!). (s. 104)

Turist seyahat eder, çünkü bunu ister; aylaklar seyahat eder, çünkü katlanılabilir başka seçenekleri yoktur. (s. 106)

Mekânsal sınırlama
Hapis uygulamaları, …her çağda, nüfusun massedilmeyen, kontrol edilmesi güç ve aksi halde sıkıntı doğurmaya yatkın kesimleriyle baş etmenin birincil yöntemi olmuştur. (s. 120)

Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası yöneticileri Hong Kong’da yaptıkları Eylül 1997 tarihli yıllık toplantıda Alman ve Fransızların daha çok insanı iş sahibi yapma yöntemlerini sert bir üslupla eleştirdiler. Onlara göre, böylesi çabalar “emek piyasasının esnekliği”nin ruhuna ters düşüyordu. (s. 127)

…ceza sistemi toplumun tepesine değil tabanına darbe indirir.

Nedenlerden
Birincisi
…belli bir türdeki bir düzeni korumakla ilgilenen yasa koyucuların bir bakıma ayıklama niyetidir.
Tüm ulusu, ulusun tüm kaynaklarını soyup soğana çevirmenin adı “serbest ticareti desteklemek”tir. (s. 138)

…vergi kaçakçıları ve zimmetine para geçirenler için mahkeme dışı uzlaşma, yankesicilere ya da hırsızlara kıyasla sonsuz büyüklükte bir ihtimaldir.
…yerel düzenlerin aktörleri küresel güçlerin üstünlüğünün öylesine farkındadırlar ki, bu noktaya varmayı bir başarı olarak değerlendirirler.
…tepedekilerin suçları söz konusu olduğunda kamuoyunun uyanıklığı en iyi halde dağınık ve anlık, en kötüsünde ise hiç yoktur.

Yüksek düzeydeki dolandırıcılık davalarında cereyan edenler, sıradan gazete okurlarının entelektüel kapasitelerini aşar; ayrıca basit hırsızların ve katillerin davalarını böylesine ilginç bir seyirlik olaya dönüştüren feci dramları da içermezler.

Tepedeki suça ilişkin bir şeyler yapar görünmekten elde edilebilecek pek fazla siyasi sermaye yoktur. (s. 139/140)

…oysa araba hırsızları, gaspçılar ya da tecavüzcüler ve yasa ve düzenden sorumlu olup da bunları ait oldukları yere, yani hapishaneye tıkmakta çok gevşek ya da merhametli davrananlar söz konusu olduğunda kamuoyundan öfke çığlıkları yükselir.

Donald Clammer 1940 yılında “mahpuslaştırma” terimini türetmiştir. Clammer’in tespitlerine göre, cezaevlerinde yatanlar, onları öncesine kıyasla hapishane duvarları dışındaki hayata daha az uygun ve gündelik hayatın kural ve gereklerini izlemeyi daha az becerebilen insanlar haline getiren son derece özgün bir hapishane kültürü edinirler.
Hapishane, Clammer’in kanaatine göre bir suç okuludur. (s. 141/142)

Globalization
Türkçeleştiren: Abdullah Yılmaz
Ayrıntı Yayınları
İkinci Baskı, 2006 

2 yorum:

  1. Merhabalar bu kitap ile ilgili kitap inceleme ödevim var.. inceleme akademik bir yapida (https://www.hukukkurami.net/editor/Sayi_1/01_incelemerehberi.pdf) yapılması gerekiyor.. bu şekilde soyut ve düşünce yapısı olan kitapları yapım gereği anlayamıyorum ve okurken biraz sıkılıyorum.. bana verebileceğiniz tavsiyeler veya yardımlar var mı
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayfanın içeriği, ödeve konu olan kitabın özetidir; bu özeti "bir başkası" tarafından kitapla ilgili yapılmış bir inceleme olarak okuyabilirsiniz. Bu durumda diyebiliriz ki ödeve konu olan kitap ve ayrıca bu kitapla ilgili yapılmış (kısmî) bir inceleme var elinizde. Bu halde dahi "bana sorarsanız" ödev için yeterince yardımcı malzemeye sahipsiniz.
      Devam edelim: Baumann'ın Küreselleşme adlı kitabının 77 ve 78. sayfalarında yazdıklarını, kitabın temel tezleri olarak okudum, ödeve muhatap olsaydım, bu merkezden hareketle kitabı incelerdim (okuyup açıklamak üzere notlar alırdım). Notlar üzerinden, ödevde olması istenen "akademik" normları karşılamak için, kitaptan aldığınız notları, konuyla ilgili yazılmış başka yayınlara ve yazarlara atıflar yaparak yazmanız, açıklamanız yeterli olur (diye düşünüyorum).

      Sil