Diana
Wynne Jones - Yürüyen Şato
Sophie Şapkalarla Konuşuyor
Yedi fersahlık çizme ve görünmezlik pelerini gibi şeylerin
sahiden var olduğu Ingary ülkesinde üç kız kardeşin en büyüğü olarak doğmak
büyük talihsizliktir.
Sophie Hatter üç kardeşin en büyüğüydü.
Pazar Kasabası'nda bir kadın şapkacısı işletiyorlardı.
En çalışkanları Sophie'ydi. Çok okuyordu
Bu sıralar herkes yine Çöl Cadısı'ndan bahsetmeye
başlamıştı. Bu cadı, Kral'ın kızını ölümle tehdit etmişti ve Kral da özel
büyücüsü Suliman'a Çöl'e gidip Cadı'nın icabına bakmasını buyurmuştu.
Pazar Kasabası'nın yukarısındaki tepelerde, (…) kara bir
şato belirince, herkes (…) Çok ama çok korkmuşlardı.
…şatonun Cadı'ya değil Büyücü Howl'a ait olduğu ortaya
çıktı. Büyücü Howl da epeyce kötü biriydi.
…topladığı genç kızların ruhlarını emerek eğlenmesiyle
tanınıyordu. Kimileri onun kızların kalbini yediğini söylüyordu.
Sophie tam okulu bitirecek yaşa geldiğinde Bay Hatter aniden
öldü.
(Kızlar okulu bırakıp çalışmak zorunda kaldılar)
Hayatındaki en ilginç şeyler müşterilerin anlattıklarıydı.
Kimse dedikodu yapmadan şapka alamaz.
Haftalar geçtikçe Sophie şapkalarla daha çok konuşur oldu.
Etrafta konuşacak pek kimse de yoktu.
İlginç şeyler oluyordu, ama daima başkalarına oluyordu.
Sophie Kısmetini Aramak Zorunda Kalıyor
"Evlenip on çocuk yapmak istiyorum."
"Daha o kadar büyümedin!" dedi Sophie.
"Yok canım," diye hemfikir oldu Martha. "Ama
on çocuk yapabilmek için bir an önce başlamam gerek.
Kapıdaki çan şıngırdarken, Sophie'nin o güne kadar gördüğü
en şık müşteri içeri süzüldü. Samur kürkü dirseklerinden sarkıyor, koyu siyah
elbisesinin her yanında elmaslar parıldıyordu.
Kadın hemen şapkaları reddetmeye başladı.
"İçeri girip şapka isteyen sizsiniz," dedi Sophie.
"Birileri Çöl Cadısı'nın yoluna çıkmaya kalkarsa daima
zahmet ederim," dedi kadın. "Sizin adınızı duydum Bayan Hatter,
üstelik ne rekabetinizi ne de tavırlarınızı umursuyorum. Buraya size bir dur
demek için geldim. İşte." Avucunu açarak elini Sophie'nin yüzüne doğru
savurdu.
"Yani siz Çöl Cadısı mısınız?" dedi Sophie sesi
titreyerek. Korku ve hayretten sesi tuhaflaşmış gibiydi.
"Ta kendisi," dedi kadın. "Bana ait olana
bulaştığın için bu da sana ders olsun."
"Bu arada, sana büyü yapıldığını hiç kimseye
söyleyemeyeceksin," dedi. Kadın çıkarken dükkanın kapısındaki çan hüzünlü
hüzünlü çıngırdadı.
Sophie aynaya doğru gidince bir kamburu olduğunu fark etti.
Aynadaki yüz gayet sakindi, çünkü tam da görmeyi beklediği şeyi görmüştü. Yaşlı
bir kadının incecik ak saçlarıyla çevrili, yıpranmış, kararmış; sıska bir yüzdü
bu. Sararmış ve sulu gözleri aynadan acıklı acıklı ona bakıyordu.
"Meraklanma ihtiyarcık," dedi Sophie aynadaki
yüze.
"Gayet sağlıklı görünüyorsun. Üstelik, gerçekte de
böyle bir şeye benziyordun zaten."
Topallayarak gidip şalını aldı ve tıpkı yaşlı kadınlar gibi
başına ve omuzlarına sardı. Sonra ayaklarını sürüyerek eve geçip içinde biraz
bozuk para olan cüzdanını ve bir parça peynir ekmek aldı. Anahtarı her zamanki
yerine dikkatle yerleştirerek evden çıktı ve ne kadar sakin olduğuna hâlâ
şaşarak sokakta topallamaya koyuldu.
Gayet güzel topallıyordu, ama bir bastona ihtiyacı vardı.
…bir kilometre kadar gittikten sonra bir çubuk gördüğünü
sandı, ama çalıların içinden çektiği zaman bunun eski bir korkuluğun alt kısmı
olduğu ortaya çıktı. Sophie korkuluğu dikeltti.
Sophie kemikli dizlerinin üstünde emekleyerek dalların,
çiçeklerin ve dikenlerin arasından çalıların içine baktı ve orada sıska, gri
bir köpekle karşılaştı.
Köpeği tutsak eden değneği çalıdan çekip çıkardığında, bunun
gayet güzel, süslü ve ucu demir bir baston olduğunu gördü.
Sophie azimle tırmanırken bastonuyla sohbet etti. Ne de olsa
yaşlılar sık sık kendi kendilerine konuşurlar.
Büyücü Howl'un şatosu bozkırda tangır tungur ona doğru
geliyordu.
Bastonunu kaldırıp buyurgan bir edayla salladı.
"Dur!" diye bağırdı.
Şato on metre ileride başka gümbürtüler ve gıcırtılar
çıkararak uysalca durdu. Sophie hoşnut bir şekilde şatoya doğru topalladı.
Sophie Şatoya Giriyor ve Anlaşma Yapıyor
Sophie'nin karşısındaki kara duvarda kocaman, kara bir kapı vardı.
Sophie çocuğun ardındaki odada göz gezdirdi. Kirişlerden, muhtemelen
büyücülere özgü olan şeyler sarkıyordu
Sophie çocuğu yana itip o koltuğa doğru atıldı. “Ah! İşte
kısmetim” diyerek koltuğa yerleşiverdi. Çok mutlu olmuştu.
Gecenin ortasında Sophie birinin horlamasına uyandı.
Horlayanın kendisi olduğunu fark edince huzursuzca ayağa dikildi. Ona sanki
birkaç saniyeliğine içi geçmiş gibi gelmişti, ama bu saniyelerde Michael gözden
kaybolmuş ve lambayı da yanında götürmüştü.
(Calcifer) "Ben bir ateş ciniyim," diye cevap
verdi mor ağız.
"Benimle bir anlaşma yapmaya ne dersin? Bağlı olduğum
sözleşmeyi bozarsan ben de senin büyünü bozarım."
Sophie Bazı Tuhaf Şeyler Keşfediyor
Sophie uyandığında üstüne güneş vurmuştu.
Bir büyücünün şatosunda olduğunu hatırlamıştı. Çevresine
bakınarak odayı incelemeye koyuldu.
Sophie gerçekten de çok sağlıklı bir kocakarı olduğunu fark
etti.
"Hah, merhaba Howl," dedi Michael çaresizce.
Sophie aceleyle arkasına dönüp baktı. Süslü püslü,
mavi-beyaz bir takım giymiş, uzun boylu, genç bir adam içeri girmiş, gitarını
bir köşeye dayıyordu. Cam yeşili tuhaf gözlerinin önündeki sarı saçlarını
savurarak Sophie'ye baktı.
Büyücü Howl, tüm kötülüğüne rağmen yirmilerinde bir çocuktu!
Yaşlı olmak ne kadar da farklı, diye düşündü tavadaki pastırmayı çevirirken.
Gösterişli giysiler içindeki bu delikanlıya, kendisinin Bahar Bayramında
acıdığı kız olduğunu söylemektense ölmeyi yeğlerdi. Demek Sophie'ye gönül
gözüyle bakmamıştı.
"Buraya yeni temizlikçiniz olmaya geldim elbette."
"Gerçekten temizlikçi misin?" dedi Howl.
Temizlenecek Ne Çok Şey Var
Sonraki günlerde Sophie şatoyu amansızca temizledi.
"Ama ben etrafı tertipli tutmak için buradayım,"
diye Howl'a bağırdı.
"Öyleyse hayatına anlam verecek yeni bir şey
bulmalısın," dedi Howl.
Howl Hislerini Sümükle Açığa Vuruyor
Howl masanın başında yoğun ve hızlı çalışıyor, ustaca ama
baştan savma büyüler hazırlıyordu.
Büyü Kral içindi.
Bir ordu bataklıktan ve engebeli topraklardan ağır araçları
nasıl geçirebilirdi?
Michael: “Howl sürekli böyle aşık olup durduğu için başımıza
gelen belaları bir bilseydin! Davalar açıldı, eli kılıçlı rakipler ortaya
çıktı, oklavalı anneler geldi, sopalarıyla babalar ve amcalar kapıya dayandı.
Hele teyzeler. Teyzeler çok fena. Şapka iğneleriyle peşine düşüyorlar. Ama en
kötüsü de bir kızın Howl'un nerede yaşadığını bulması ve perişan bir halde,
ağlayarak kapıyı çalması. Howl arka kapıdan çıkıyor ve hepsiyle Calcifer ile
ben uğraşmak zorunda kalıyoruz.”
"Mutsuz olanlardan nefret ediyorum," dedi
Calcifcr.
"Gözyaşlarını üzerime damlatıyorlar. Sinirli olmalarını
tercih ederim."
"Howl çok vefasızdır," dedi Calcifer. "Sadece
kızlar ona aşık olana kadar onlarla ilgilenir. Sonra umurunda olmaz."
(Howl) Ben onunla bu kadar ilgilenirken başka birini nasıl
düşünebilir ki?
"Sürekli onu düşünüyorum," dedi. "Tatlı,
tatlı Lettie Hatter."
Sophie'nin Şatodan Ayrılmasını Bir Korkuluk Önlüyor
"Yoksa bir şeye mi kızdın?"
"Kızmak mı?" dedi Sophie. "Niye kızacakmışım
ki? Birisi şatoyu çürük jöleyle doldurdu ve Porthaven'daki herkesi sağır etti,
Calcifer korkudan kül oldu ve birkaç yüz kalp kırıldı. Bunlar beni niye
kızdırsın ki?"
…kapı çalındı.
Gelen bir korkuluktu.
Sophie'nin ağzı açık kalmıştı. "Yani sen Çöl Cadısı'nı terk
mi ettin?''
Howl: "Ben olsam öyle demezdim. Bir süre için ondan
hoşlandığımı kabul ediyorum. Bazı açılardan çok kederli bir hanım, hiç sevgi
görmemiş. Ingary'deki her erkeğin ondan ödü kopuyor. Eminim sen de bu duyguyu
biliyorsundur Sophie'ciğim."
Sophie Şatodan Aynı Anda Birkaç Yöne Gidiyor
Ertesi sabah Calcifer neşeyle, gürül gürül yanmaya
başlayınca Sophie rahatladı.
Kapıya Bayan Fairfax çıktı. Tombul ve huzur dolu bir
kadındı. Tereyağı rengi saçlarını örüp kafasına tokalamış bu kadına bakmak bile
insanı hayatla barışık hale getiriyordu.
Michael Bir Büyüde Sorun Yaşıyor
"Bu sabah banyoda en az bir saat harcamayı unuttu
mu?" diye sordu Michael.
"Banyoda iki saat kaldı,” dedi Calcifer. "Yüzüne
büyüler yapıp durdu. Kendini beğenmiş budala!"
"İşte, gördün mü," dedi Michael. "Howl bunu
yapmayı unuttuğu gün onun gerçekten âşık olduğuna inanırım.
Calcifer Sophie'ye Bir İpucu Sözü Veriyor
Çocuk ufak tefekti
Elini neye atsa kaybeden insanlara has ümitsiz bir bakışı
vardı.
(Howl) Kapıyı hiçliğe açtı ve yürüyüp içine girdi. Michael
telaş içinde tabureden düşerek onun ardından gitti. Sophie de ayağa fırlarken
paketleri ocağın sağına ve soluna bıraktı. "Sakın üstlerine kıvılcım
düşmesine izin verme," dedi Calcifer'e aceleyle.
"Bana orada ne olduğunu söylemeye söz verirsen,” dedi
Calcifer. "Bu arada ipucunu da aldın.”
"Öyle mi?" dedi Sophie. Ona dikkatini veremeyecek
kadar telaşlıydı.
Howl Bir Büyüyü Aramak Üzere Tuhaf Bir Ülkeye Gidiyor
Hiçlik sadece birkaç santim kalınlığındaydı.
Howl: "Bu yeğenim Mari ve kardeşim Megan Parry. Megan,
bunlar da Michael Fisher ve Sophie…”
Sophie Howl'un Yaşlı Annesi Oluyor
Sophie: "Bu baston benimle geliyor. Manevi desteğe
ihtiyacım var."
Yaşlı büyücü gözlerini kapatınca Sophie bir oh çekti. Adeta
güçlü bir ışık sönmüştü.
Cadı Bir ateş ciniyle sözleşme yaptı ve yıllar içinde cin onun
kontrolünü ele geçirdi. Cinler iyi ile kötüyü ayıramazlar. Ama insanlar onlara
değerli bir şey, sadece insanların sahip olabileceği bir şey teklif ettiğinde
sözleşme yapmak için ayartılabilirler. Böylece hem insanın hem de cinin ömrü
uzar, ayrıca insan cinin sihir gücünü kendi gücüne ekleyebilir:" Bayan
Pentstemmon tekrar gözlerini açtı. "Konu hakkında ancak bu kadarını
söyleyebilirim," dedi.
Sophie Howl'un Adını Kirletiyor
Ön kapıya giden yol devasa bir merdivenden oluşuyordu ve her
altı basamakta kırmızı üniformalı bir asker bekliyordu.
Kral içerideydi; bir tahtın üzerinde değil, biraz altın
varaktan başka süsü olmayan kare şeklinde bir koltukta oturuyordu.
Howl'un söylemesini istediği hassas ve önemli şeylerin
hepsini unuttuğunu fark etti.
Sophie'nin aklında kalan tek şey oraya Howl'un adını
kirletmeye geldiğiydi.
"Büyücü Howl'a söyleyin Bayan Pendragon. Onu şu andan
itibaren Saray Büyücülüğü'ne atıyorum ve bu yıl sona ermeden Prens Justin'i ölü
ya da diri bulmasını Kral olarak emrediyorum. Artık çıkabilirsiniz."
Çöl Cadısı karşıdan ona doğru geliyordu. Sophie'nin nasıl
olup da Cadı'yı tanıdığını söylemek zordu.
"Vay, Bayan Hatter!" dedi Cadı bir kahkaha atarak.
"Yüzleri asla unutmam, özellikle de onları ben yapmışsam!”
"Peki nereye gidiyorsun?" dedi Cadı.
"Kral'ı görmeye gidiyorum."
"O halde benimle gel," dedi, "sana sarayın
yolunu göstereyim."
"İşte geldik. Saray orada," dedi Cadı. “O
merdiveni çıkabileceğinden emin misin?"
"Senden daha iyi çıkarım," dedi Sophie. "Beni
tekrar genç yaparsan bu sıcakta bile koşarak çıkabilirim."
"Bu hiç de komik olmaz," dedi Cadı. "Çık
bakalım. Kral'ı seninle görüşmeye ikna edersen, büyük babasının beni Çöl'e
sürdüğünü ve bu yüzden ona kin beslediğimi de hatırlat."
Kral: "Bana söylemeyi unuttuğunuz bir şey varmış,"
dedi.
"Evet," dedi Sophie. "Howl ancak kızınızı
onunla evlendirmeye söz verirseniz Prens Justin'i arayacağını söylüyor."
Bu aklıma nereden geldi? diye düşündü. İkimizi de idam ettirecek!
Prenses Valeria tatlı tatlı gülümseyerek masanın altından
dışarıya doğru emekledi. Tam dört dişi vardı. Doğru düzgün saçlara sahip olacak
kadar büyümemişti daha.
Saray Büyücüsü Nezle Oluyor
Kapı hızla vuruldu. Michael hemen Sophie'nin yanına sokulup
ona sıkı sıkı tutundu. "Korkma," dedi titreyerek. "Ben seni
korurum."
"Sıkıntıdan ölüyorum," dedi Howl acıklı bir sesle.
"Belki de sadece ölüyorumdur."
Howl: Cadı'nın lanetinin şartlarını aklımdan çıkaramıyorum.
Benim yıllarım, ya da başkasının. Hepsi orada, tam da hep
bulundukları yerdeler.
Hayır, beklediğim üç şey var sadece: denizkızları, adamotu
kökü ve rüzgarda beliren dürüst bir zihin.
Hepsinin gerçekleşmesi için sadece üç hafta kaldı ve
ardından Cadı beni yakalayacak.
"Yani kayan yıldızı ve asla vefalı ve güzel bir kadın
bulamamayı mı kastediyorsun?" dedi Sophie.
Howl: “…yıllar önce yaptığım bir sözleşme yüzünden buna ben
sebep oldum, bir daha hiç kimseyi doğru düzgün sevemeyeceğimi biliyorum.”
Howl Kılık Değiştirip Bir Cenazeye Katılıyor
"Güzel," dedi Howl. "Başka bir köpeği
kandırabiliyorsam, herkesi kandırabilirim. Cenazede hiç kimse mezar taşlarına
işeyen başıboş bir köpeğe dikkat etmeyecektir."
Kapıya gidip tokmağı maviye çevirdi.
"Bir dakika," dedi Sophie. "Madem cenazeye
kızıl bir seter olarak gidecektin, neden siyahlara bürünmek için bunca zahmete
girdin?"
Howl çenesini kaldırarak soylu bir eda takındı. "Bayan
Pentstemmon'a saygımdan," dedi kapıyı açarken.
Bu İşte Çok Cadılık Var
Başını yukarı kaldırmış insanlar sokağı doldurmuştu.
Sophie ile Michael da yukarı baktılar ve bacaların hemen
üstünde kocaman bir bulutun kaynadığını, eğilip bükülerek farklı şekiller
aldığını gördüler.
Yeşil-kahverengi saçları havada uçuşan ıslak kadınlar çığlık
çığlığa liman duvarına çıkmaya çalışıyorlar ve dalgaların arasında çığlıklar
atan başka kadınlara uzun ve ıslak kollarını uzatıyorlardı. Kadınların hepsinde
ayak yerine balık kuyruğu vardı. "Kahretsin!" dedi Sophie. ·'Lanette
bahsedilen denizkızları!" Demek ki geriye gerçekleşmesi gereken sadece iki
imkansız şey kalmıştı.
Howl'un Yürüyen Şatosu Taşınıyor
"sen eskiden kayan bir yıldız mıydın?"
Calcifer turuncu gözlerinden birini açtı.
"Elbette," dedi.
…düştüğün zaman öleceğini gayet iyi bilirsin.
"Bir büyücünün evinde kimse emniyette değildir,"
Kapı açıldı. Önlerinden ağır ağır geçmekte olan çiçekli,
büyük çalılar yavaşladı ve şato Sophie onların arasına inebilsin diye durdu.
Çalıların arasında uzun, açık yeşil çimenlikler her yana uzanıyordu.
Korkuluk ve Bayan Angorian Tekrar Ortaya Çıkıyor
Sophie Hislerini Otkıranla Açığa Vuruyor
(Lettie’nin âşığı Parcival) Cadı bana Lettie'yi
anlattırdığında, Pazar Kasabası'nda bir şapka dükkanı işlettiğini ağzımdan
kaçırdım. Bu yüzden Cadı ikimize de bir ders vermek için beni oraya götürdü.
Dükkanda sen vardın. Senin Lettie okluğunu sandı.
Büyücü Howl sık sık Lettie'yi baştan çıkarmaya geliyordu.
Lettie ondan hoşlanmamıştı ve benden onu ısırmamı istedi. Sonra bir gün aniden
Howl ona senin hakkında sorular sormaya başladı
Howl: …böyle güçlü bir büyüyü görür görmez tanımayacak kadar
işimin ehli olmadığımı düşünmüyordun herhalde, değil mi? Sen başka tarafa
bakarken büyüyü kaldırmak için bir sürü şey yaptım. Ama hiçbiri işe yaramadı.
Seni Bayan Pentstemmon'a götürdüm, onun bir çare bulabileceğini düşünmüştüm,
ama anlaşılan o da bulamadı.
Sophie Şatodan Ayrılmakta Yeni Güçlüklerle Karşılaşıyor
Fanny ona doğru dönünce hayretten ağzı açıldı. "Sophie”
diye bağırdı. "Yüce Tanrım, sana neler oldu kızım? Neredeyse doksan
yaşında görünüyorsun! Kötü bir hastalık mı geçirdin yoksa?"
Fanny başına gelenleri altıncı kez sorduğunda, "Çok
uzun hikaye," dedi Sophie.
Cadı'nın sesiydi. "Michael Fisher," dedi,
"efendin Howl'a söyle, yemimi yuttu. Şu anda Lily Angorian denen kadını
Çöl’deki kalemde tutuyorum. Ancak kendisi almaya gelirse onu bırakırım.
Şahitler Huzurunda Sözleşme Bozuluyor
Yedi fersahlık çizmeleri çiçekçinin vitrininden aldı ve
içlerindeki gülhatmileri, gülleri ve suyu boşalttı.
Onları doğru yere çevirdikten sonra, ayaklarını içlerine
soktu ve yürümeye başladı.
"Bayan Angorian nerede?'' dedi.
"Onu bulamayacaksın," dedi Cadı. "Howl
gelinceye kadar bekleyeceğiz."
Cadı hiddetle bir çığlık attı. Sarı saçlarını savurarak ve
sıska kollarını ileri uzatarak ona doğru koştu. Korkuluk onun üstüne atladı.
Şiddetli bir patlama oldu ve ikisi sihirli bir bulutun içinde kaldılar.
Cadı kendi içine katlanıp giderek inceliyor ve beyazlaşıyormuş
gibi görünüyordu. En sonunda sis tamamen kalktığında Cadı'dan geriye kalan
kemikler takırdayarak düşüp küçük bir yığın oluşturdu.
"Hayır, dostum," dedi Howl korkuluğa.
"Hayır, kalbini orada bulamazsın. Ateş cini almış
olmalı…”
"Demek Prens'i kurtaracaktın!" dedi Sophie.
"Neden kaçıyormuş gibi yaptın? Cadı'yı aldatmak için mi?"
''Hiç de değil!" dedi Howl. "Ben ödleğin tekiyim.
Bu kadar korkutucu bir şeyi yapmamın tek yolu, kendimi yapmadığıma
inandırmaktı!"
Yüce Tanrım! diye düşündü Sophie çevresinde dönen kumlara
bakarak. Dürüst davranıyor! hte bu da rüzgar. Lanetin son parçası da
gerçekleşti!
"Lanet olsun!'' dedi. ''İçkinin etkisi hâlâ
geçmemiş!"
"Hayır, başını yere vurdun," dedi Sophie.
…kalbinin geri dönmesi Howl'u pek fazla değiştirmemişti.
Sadece gözlerine daha derin bir renk gelmişti artık cam bilyeden çok göze
benziyorlardı.
…
Howl's Moving Castle
Türkçeleştiren: Bülent O. Doğan
İthaki Yayınları, 2. Baskı, 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder