M. Fatih Kanter - Ömer Seyfettin Hikâyelerinde Değer Aktarımı Bağlamında Kadınlar
Ömer Seyfettin hikâyelerinde (…)
Toplumun geleceğine yön veren kadınlar, Primo Türk Çocuğu, Fon Sadriştayn’ın
Oğlu, Fon Sadriştayn’ın Karısı, Piç, Harem ve Zeytin Ekmek hikâyelerinde hem
olumlu hem olumsuz yönleriyle ele alınır. Bir anne olarak kadının çocuğun
kimlik inşası sürecindeki etkisi de bu hikâyelerde gözler önüne serilir.
Ömer Seyfettin, kimlik kurgusuna
ilişkin verileri eserlerinde işlerken kadınların belirleyici bir rol
üstlendiklerini annelik üzerinden dile getirmektedir.
Primo Türk Çocuğu adlı hikâyede
Kenan adlı Türk bir baba ile Grazia adlı İtalyan bir annenin çocuğu olan
Primo’nun kimlik karmaşası anlatılır. Kenan, Grazia ile evlenmek uğruna millî
değerlerinden uzaklaşmış bir karakterdir.
Grazia, Primo’yu İtalyan kimliği
taşıyan bir birey olarak yetiştirmeyi arzu eder. Oysa Primo arkadaşı Orhan’ın
“-Senin baban Türk değil mi? (…) -O halde sen de Türksün” telkiniyle birlikte
sarsılır.
Grazia, Batılı Devletlerin ve
İtalyanların başka ülke topraklarını sömürge olarak kullanmalarına içten içe
sevinen milliyetçi bir karakter olarak işlenir.
Fon Sadriştayn’ın Karısı adlı
öyküde yabancı bir kadınla evlenmenin millî kimliği zedeleyebileceği tezini öne
sürer.
Alman kadın, Sadrettin’le evlendiği
günden itibaren disiplinli bir aile hayatı kurar. O duygularından çok aklıyla
yaşayan bir kadın tipidir. Ancak Alman kadınla evlilik, Sadrettin’i kendi
değerlerine yabancılaştırır.
Çocuğun kimlik inşasında annenin
rolü babanınkinden farklıdır. Annenin kimliğinden tevarüs edilen bu durum,
çocuğun genlerine işler. Bunun yanı sıra çocuğun yetiştirilme tarzı ve duygu
aktarımı da kimlik inşasında belirleyicidir. Alman kadının mekanik ve akli
değerlerle hayata yaklaşımını ödünçleyen çocuk, kendi menfaatlerinin peşinden
gider.
Piç adlı hikâyede Nihat adlı bir
adamın kimlik krizi, Türklüğünden utanması ve bu utancın neden olduğu aşağılık
kompleksi çerçevesinde betimlenir. Türk olmayı bir türlü kabullenemeyen Nihat,
asıl babasının Fransız olduğunu öğrenerek Katolik bir Fransız gibi davranmaya
başlar.
Harem hikâyesinde Batılılaşmayı
yanlış algılayan toplumun bireylerinin nasıl yozlaştığına dikkat çekilir.
Hikâyede Sermet ve Nazan adlı karı koca, (…) Batılı bir yaşam tarzının gereği
olarak evlerinde alafranga toplantılar yaparlar.
Zeytin Ekmek hikâyesinde ise çok
fakir olan Naciye adlı güzel ve alımlı bir kadının güzel yemekler uğruna
kocasına ihanet etmek üzereyken dönüşü işlenir.
Bir tarafta para, kıyafet ve güzel
yiyecekler için namusundan vazgeçen Sabire öte yandan kocasının eve her hafta
getirdiği zeytin ekmekle karnını doyuran ve bundan mutlu olan Naciye.
…
Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, Sayı: 4/4, 2015 (s. 1607-1615)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder