Kötülüğün Şeffaflığı
Dünya kusursuz biçimde işleyen bir tuzaktır.
Jean
Baudrillard - Kötülüğün Şeffaflığı
Aşın Fenomenler Üzerine Bir Deneme
Orji Sonrası
Orji, tam da modernliğin patladığı andır; her alandaki
özgürlüğün patladığı andır…
Hiçbir şey gerçekten yansımıyor; ne aynada ne de (bilincin
sonsuza değin bölünmesinden ibaret olan) başdöndürücü alanda gerçekten yansıyan
bir şey yok artık.
…değerin bir doğal yasası, bir ticari yasası ve bir yapısal
yasası vardır.
Doğal evrenin, ticari evrenin ve yapısal evrenin ardından
değerin fraktal evresi geldi bile.
İyi artık kötünün karşıtı değildir.
Fraktal değer şemasının ta kendisidir bu; kültürümüzün de
güncel şemasıdır.
Düşüncesini yitiren bir şey gölgesini yitirmiş adama benzer;
bu şey, kendini kaybettiği bir çılgınlığın içine düşer.
Her bireysel kategoriye virüs bulaşabilir, her alanın yerine
bir diğeri geçebilir: Türlerin karışması.
Türlerin karışımı yasası dayatılıyor
bize. Her şey cinseldir; her şey politiktir; her
şey estetiktir, hem de aynı zamanda. Her şey politik bir anlam kazandı,
özellikle de 1968’den bu yana…
Kültürün fotokopileştiği nokta. Her
kategori mümkün olduğunca genelleşir ve böylece tüm diğer kategoriler
tarafından emilir. Her şey politik olduğunda artık hiçbir şey politik değildir
ve politika sözcüğünün anlamı kalmaz.
Her şey estetik olduğunda artık güzel ya da çirkin olan bir
şey kalmaz ve sanat da yok olur (s. 15).
Artık trans-politika evresindeyiz, yani politikanın üreme ve
sonsuz simülasyon derecesi olan sıfır derecesindeyiz. Çünkü kendini aşmayan bir
şey, ancak yok olmadan yaşamaya devam edebilir. Demek ki politika asla yok
olmayacak ve yerine hiçbir şeyin çıkmasına da izin vermeyecektir.
Trans-Estetik
Sanatın her yerde çoğaldığını görüyoruz. Sanat üzerine
söylem ise daha da hızlı çoğalmaktadır. Ama sanatın ruhu yok oldu.
Nerede birikme (stasis) varsa orada metastaz (metastasis)
vardır.
(Sanat) yok olan tüm biçimler gibi, simülasyon içinde
kendini yinelemeyi deniyor, ama yakında yerini uçsuz bucaksız yapay bir müzeye
ve zincirinden boşanmış reklamcılığa bırakarak tamamen silinip gidecektir (s.
21).
Değer yargısı yokluğunda değer alevler içinde yok olur.
Değerin vecd halidir bu.
Trans-Seksüel
Cinsel beden, günümüzde bir tür yapay yazgıya mahkum
edilmiştir. Bu yapay yazgı da trans-seksüelliktir.
…cinsel farksızlık oyunu, cinsel kutupların farksızlaşması
ve haz olarak cinselliği umursamama anlamında trans-seksüellik.
Kendimize arşivlerde, bir anıda, bir tasarı ya da gelecekte
kimlik arayacak zamanımız yok artık. Bize şipşak bir bellek, doğrudan bir
bağlantı, anında doğrulanabilecek bir tür reklam kimliği gerekiyor.
Her kişi kendi görüntüsünü arıyor. Kendi varoluşunu deri
sürmek artık olanaklı olmadığından, ne var olmayı ne de bakılıyor olmayı dert
etmeksizin boy göstermekten başka yapılacak bir şey kalmıyor geriye. Varım,
buladayım değil; görülüyorum, bir imajını; bak bana, bak! Narsisizm bile değil
bu; sığ bir dışadönüklük, herkesin kendi görünüşünün menajeri haline geldiği
bir tür reklamcı saflığı (s. 27).
Trans-Ekonomik
Gerçek bir felaket olmayacak, çünkü sanal felaket
koşullarında yaşıyoruz.
Kullanılabilir nükleer gücün binde biri dünyayı ortadan
kaldırmaya yeterliyken dünya var olmayı sürdürüyor.
İnsan, bir zamanlar aşkındı, şimdi yörüngesinden çıktı.
…üst işlevler insanı uydulaştırıyor.
Tek gerçek yapay uydu paradır: Şaşkınlık verici bir
devingenliktedir ve anında değiştirilebilir niteliktedir.
İşsizlik de bir tür yapay uydudur…
Aşırı İletken Olaylar
Trans-politik biçim olarak terörizmin, patolojik biçim
olarak AIDS ve kanser, genel anlamda cinsellik ve estetik biçimi olarak
trans-seksüelliğin ve travestiliğin aynı zamanda ortaya çıktığının farkındayız.
Günümüzde sadece bu biçimler büyüleyicidir.
Vaktiyle bir soygun simülasyonu yapmış olan bir grup, gerçek
silahlı soygun yapandan daha ağır bir cezaya çarptırılmıştı: Gerçeklik
ilkesinin ihlali gerçek saldırıdan daha ciddi bir saldırıdır (s. 43).
Tekniğin ve bilimin amacı, bizi her tür hakikat ve gerçeklik
ilkesinin ötesindeki, mutlak olarak gerçekdışı bir dünyayla yüz yüze
getirmektir daha çok. Çağdaş devrim, belirsizliğin devrimidir.
Bunu kabullenmeye yanaşmıyoruz. İşin tuhaf yanı, daha fazla
enformasyon ve daha fazla iletişimle bu belirsizlikten kurtulacağımızı
umuyoruz, oysa böyle yapmakla belirsizlik ilkesini daha vahim hale getiriyoruz.
İşlemsel Temizlik
Her şey şeylerin işlemsel biçimde yaratılmasına adanmış
olmalıdır. Artık üreten toprak değil, zenginliği yaratan da iş (Toprak ile işin
dillere destan düğünü) değildir; toprağı ve işi ürettiren şey, sermayedir. İş,
artık eylem değil, bir işlemdir. Tüketim artık sadece mallardan bir haz alma
değil; bir haz aldırma, gösterge nesnelerin diferansiyel dizilişi model
alınarak belirlenmiş endeksli bir işlemdir.
İletişim konuşmak değil, konuşturmak; enformasyon bilmek
değil, bildirmektir.
Bildirmekten başka bir bilme olmamalıdır. Konuşturmaktan,
yani iletişim eyleminden kaynaklananın dışında bir konuşmak olmamalıdır.
İnteraktif* dışında bir eylem olmamalıdır bundan böyle; en fazla bir monitör ve
bellek olmalıdır (s. 47).
Bütün kategorilerimiz artık yapaylık dönemine girmiştir;
burada artık istemek değil istetmek, yapmak değil yaptırmak…
İyi haber, bilginin dijital şeffaflığından geçer. İyi reklam
hiçlikten geçer, en azından ürünün etkisizleştirilmesinden geçer; moda da
kadının ve kadın bedeninin şeffaflığından geçer; iktidar da bu iktidarı
uygulayan kişinin anlamsızlığından geçer.
Fotokopi ve Sonsuz
İnsanlar akıllı makineler yaratıyor ya da düşlüyorlarsa
gizliden gizliye kendi akıllarından umut kestiklerinden ya da dehşet verici ve
gereksiz bir aklın ağırlığı altında ezildiklerindendir: O zaman bu aklı
kullanabilmek ve onunla eğlenebilmek için aklı makinelere hapsederler.
Yapay akıl akılsızdır, çünkü yapaylığı yoktur.
Bu makinelerde hesabın basitliği vardır ve sundukları
oyunlar ise komütasyon ve kombinasyon oyunlarıdır
Ne yazık ki bir makine asla kendi işlemini aşamaz;
bilgisayarların derin hüznünü açıklayan budur belki...
Makine, insan ne istiyorsa onu yapar; ama buna karşılık
insan, makinenin yapmaya programlandığı şeyi gerçekleştirir yalnızca.
Ne rahatlık! Sanal makineler geldi, sorun bitti! Artık siz
ne öznesiniz ne nesne, ne özgürsünüz ne yabancılaşmış, ne o ne bu: Birbirinizin
yerine geçmenin verdiği hayranlık içinde aynısınız.
Korunma ve Zehirlilik
Savunması elinden alınmış insan, bilim ve teknik karşısında
büyük ölçüde dayanıksız hale gelir; tıpkı tutkuları elinden alındığında
psikoloji ve bunu izleyen terapiler karşısında büyük ölçüde dayanıksız hale
gelmesi, tıpkı hastalığa yol açan etkilerden ve hastalıklarından kurtulduğunda
tıp karşısında büyük ölçüde dayanıksız hale gelmesi gibi (s. 59-60).
Kendince bir antikor ve doğal bağışıklık içeren bir savunma
ağı olan düşünce de çok büyük tehdit altındadır. Her tür hayvani ve metafizik
refleksten arıtılmış beyin-omursal bir elektronik bellek lehine, düşünce kendi
yerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Aşırı korunmuş bir alan içinde beden
tüm savunma sistemini yitirir. Ameliyat salonları öyle korunur ki hiçbir
mikrop, hiçbir bakteri hayatta kalamaz. Oysa gizemli, anormal viral
hastalıkların burada doğduğu görülür. Çünkü virüsler, boş yer buldukları anda
hızla çoğalırlar.
Bir sistem tüm olumsuz öğelerini dışladığında ve bir yalın
öğeler kombinasyonuna dönüştüğünde zehirlilik bu sistemi, bedeni ya da
bilgisayar ağını ele geçirir.
Sanallık ve viral durum atbaşı gider. Bedenin kendisi bir
bedensizliğe, sanal bir makineye dönüştüğü için virüsler onu ele geçirir.
Mutlak korunma öldürücüdür.
Felaketin gizli düzeni, tüm bu süreçlerin kendi aralarında
yakınlığı ve sistemin bütünü ile türdeşliklerinde yatar. Düzensizlik içinde
düzen budur: Tüm aşırı fenomenler kendi aralarında tutarlı oldukları gibi bütün
ile de tutarlıdırlar.
Sistemlerimiz geliştikleri ölçüde bu fenomenler daha da
aşırılaşacaktır.
Modanın etkisi
Bu etki hiçbir zaman açıklığa kavuşturulmadı. Moda,
sosyolojinin ve estetiğin düş kırıklığıdır.
Aracılıktan tasarruf yapan her şey zevk kaynağıdır. Baştan
çıkarma, kendi'nin aracılığı olmadan birinden ötekine yönelen harekettir.
Değişimde, anlamın aracılığı olmadan bir biçimden· diğerine gidilir.
İtki ve Tepkime
Simmel, "Olumsuzlama dünyanın en iyi şeyidir. Bu
yüzden, kişileri bir hedefte anlaşamayan büyük kitleler burada
buluşurlar," diyordu. Kitleleri olumlu görüş ya da eleştirel niyetleri
içinde kışkırtmak gereksizdir; çünkü kitlelerin bu tür görüş ya da niyetleri
yoktur: Değişime uğramamış bir güçleri vardır yalnızca, bir reddetme güçleri.
Bağışıklık, antikor, nakil ve reddin bu kadar söz konusu
olması bir rastlantı değildir. Kıtlık evresinde yutma ve sindirmeyle uğraşılır.
Bolluk evresinde sorun, atmak ve kovmaktır. Genelleşmiş iletişim ve enformasyon
fazlası insanın tüm savunmalarını tehdit ediyor. Simgesel alanı, zihnin
muhakeme alanını koruyan hiçbir şey yok artık. Neyin güzel neyin çirkin
olduğuna, neyin orijinal neyinse orijinal olmadığına ben karar veremediğim gibi
biyolojik organizma da kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğuna karar
veremiyor artık. Bu durumda her şey kötü nesne olur ve yegane savunma, ani
tepki veya reddetmedir.
Terörizmin Aynası
Bizim şiddetimiz, aşırı-modernliğimizin ürettiği şiddet,
terördür. Simülakr bir şiddettir bu: Tutkudan çok ekrandan doğar, görüntülerin
doğasıyla aynı yapıdadır.
Medya her zaman terörist şiddetin ön saflarındadır. Terörist
şiddeti özellikle modern bir biçim haline getiren budur.
Devletler, birbirlerine saldıramadıkları ya da birbirlerini
yok edemedikleri anda, devletin kendi doğal göndermesine karşı savaşı olan bir
tür sivil savaş, iç savaş içinde, neredeyse otomatik olarak kendi halklarına ya
da kendi topraklarına yönelirler
Devlet, bir sevgisizlik ve umursamazlık politikası
keşfediyor. Her tür resmi politikanın arkasındaki transpolitikanın gerçekliği
budur; toplumsallığın yok olması karşısındaki hayasız taraftarlık.
Peki O Halde Kötülük Nereye Gitti?
Bütün biçimleriyle terörizm, kötülüğün trans-politik
aynasıdır.
...çağdaş kötülük biçimlerinin anamorfozu sonsuzdur.
Bugün bir deliye "deli" muamelesi yapılıyor mu?
Artık bir özürlüye bile "özürlü" muamelesi yapılmıyor; kötülükten
böylesine korkuyoruz, Öteki'ni, mutsuzu, indirgenemezi belirtmekten kaçınmak
için böylesine örtmecelere boğuyoruz kendimizi
…bir şey kendiliğinden iyi gittiğinde her tür hak gereksiz
hale gelir; ve eğer hak talebi dayatılıyorsa, istenen şey kaybedilmiş demektir:
Su, hava, yer hakkı tüm bu öğelerin adım adım yok olduğunun teyit edilmesidir.
Cevap hakkı diyalog yokluğunu gösterir, vs.
Ölüler Sergisi
Heidegger Nazi olmakla suçlanıyor; suçlanmasının ya da aklanmasının
ne önemi var
Nazizmin, toplama kamplarının ve Hiroşima'nın anlaşılır olup
olmadığını asla bilmeyeceğiz; artık aynı zihinsel evrende değiliz.
Herkes suçlu olduğuna göre kim genel af ilan edecek?
Enerjinin Yazgısı
Enerji modernliğin tüm sanayi ve teknik düşlerini besleyen, fantastik
yansıma türüdür; insan kavrayışını bir irade dinamiği yönüne sevk eden de odur.
Bir topluluğun enerjisi, zenginliği ve parıltısı kusurlarından,
kötülüklerinden, aşırılık ve zayıflıklarından gelir.
Enerji ve zenginlik ne kadar harcanırsa o kadar artar. Felaketin
enerjisidir bu ve hiçbir ekonomik ölçüm bunun hesabını tutamaz (s. 97).
İnsan türünün maruz kaldığı tehlikeler, eksiklikten
kaynaklanan tehlikeler olmaktan çok aşırılıktan kaynaklanan tehlikelerdir
Lanetli Yan Teoremi
Lanetli yanın enerjisi ile lanetli yanın şiddeti, kötülük
ilkesinin ifadesidir.
Kötülük ilkesi (…) Bir ölüm itkisi değildir, tam tersine,
yaşamsal bir kopma ilkesidir.
Madem cennetten bilme suçuyla kovulduk, hiç olmazsa bundan
tam yararlanalım.
Kötülük lanetli yan gibidir; kendini harcayarak yeniden
üretir.
Kökten
Ötekilik
Kendi Cehennemi
…düş gerçeğe doğru itildiğinde kendini yok eder.
…klonlama, anne gibi babayı da ortadan kaldırır
…klonlama kendinin yinelenmesini kutsar
Tüm mekanik protezlerden çok daha etkili ve daha yapay olan
sibernetik protezdir. Çünkü gen kodu "doğal" değildir.
Kişi artık ötekiyle yüz yüze gelmiyor, ama kendi kendisiyle çatışıyor.
Oysa tüm toplumumuz ötekiliği etkisiz kılmayı, doğal
gönderme olarak ötekini yok etmeyi amaçlıyor. İletişim yüzünden bu toplumun
kendisine karşı alerjisi artıyor (s. 116).
Farklılık Melodramı
Öteki'ni keşfetme, araştırma ve "icat" orjisi
yaşıyoruz.
İnsan Hakları'ndan sonra Öteki Hakları'nın ilan edilmesi gerekirdi.
Zaten bu yapıldı da: Evrensel Farklılık Hakkı.
İnteraktif varlık yeni bir değişim biçiminden değil de toplumsalın
ve ötekiliğin kayboluşundan doğmuştur.
Bilgisayar için öteki yoktur. Bu nedenle akıllı değildir.
Çünkü akıl bize her zaman ötekinden gelir. Bu nedenle bilgisayar böylesine
başarılıdır.
Gece gündüzün ötekisi midir? Peki, erilin dişinin ötekisi
olduğunu bize söyleten nedir? Bu ikisi, kuşkusuz, kesintisiz bir baştan çıkarma
içinde, günle gece gibi birbirini izleyen ve değiş tokuş olan tersine
çevrilebilir anlardan başka bir şey değildir. Filan cinsiyet asla falan
cinsiyetin ötekisi değildir
İyilik ve kötülük ayrımı için de aynı şey geçerlidir:
Bunların birbirinden ayırt edilebilmesi bir düştür, uzlaştırılmak istenmesi
daha da gerçekdışı bir ütopyadır
Öteki öteki olduğu, yabancı yabancı kaldığı sürece ırkçılık yoktur.
Öteki farklı hale geldiğinde, yani tehlikeli biçimde yakınlaştığında ırkçılık
ortaya çıkmaya başlar.
Uzlaşmazlık
Bağlantı ve uzlaşma ilkesinin karşıtı kopma ve uzlaşmazlık
ilkesidir. Bu çatışmada galip gelen taraf, tanım olarak birinciyi ebediyen mat
ettiğinden, her zaman için uzlaşmazlıktır.
Bu, iyilik ve kötülük sorunu ile aynıdır (s. 131).
Kökten Egzotizm
Bütün insanlar egzotizm yasasına boyun eğmiştir...
Yolculuk… / Fotoğraf…
Fotoğraf çekme isteği belki de şu saptamadan kaynaklanır:
Bir bütün perspektifi içinde, anlam açısından bakılan dünya oldukça hayal
kırıcıdır. Ayrıntıda ve aniden görüldüğünde ise her zaman kusursuz bir açıklık
içindedir.
Venedik Takibi
Karşılaşma, yüzleşme; her zaman aşırı gerçek, aşırı
doğrudan, aşırı patavatsızdır.
Karşılaşan insanların nasıl durup durup tanıştıklarına,
kimliklerini bildirdiklerine bakın (birbirlerini sevenlerin bunu birbirlerine
sürekli söylemeleri gibi).
Öteki, asla doğal olarak öteki değildir: Baştan çıkararak,
kendine yabancı kılarak, hatta başka yolu yoksa yok ederek öteki kılınması
gerekir.
Dünya kusursuz biçimde işleyen bir
tuzaktır.
Viral Konukseverlik
Herkes ötekinin yazgısıdır ve herkesin gizli yazgısı da
kuşkusuz lanetleme ya da herhangi bir başka ölüm itkisiyle değil; kendi yaşamsal
yönelimi adına, ötekini yıkmaktır
Mikrop türüyle insan türü arasında, hem ortakyaşarlık hem de
kökten bağdaşmazlık vardır.
İrade Sapması
…felsefenin sırrı, belki de kendini tanımak veya nereye
gittiğini bilmek değil, ötekinin gittiği yere gitmektir; kendi kendine düşlemek
değil, ötekilerin düşlediğini düşlemektir; kendi başına inanmak değil,
inananlara inanmaktır
İnsanların gölgelerini yitirdikleri
günümüzde, biri tarafından izleniyor olmak son derece gereklidir; her birimizin
kendi izlerini yitirdiği günümüzde birinin izlerinizin içine girmesi son derece
acildir
Artık inanamıyoruz; ama inanana
inanıyoruz. Artık sevemiyoruz; yalnızca seveni seviyoruz. Artık ne istediğimizi
bilmiyoruz, ama bir başkasının istediğini isteyebiliyoruz.
İstemek, inanmak, sevmek ve karar vermek nedeniyle kendini
bir başkasına vermek; bu bir vazgeçme değil, bir stratejidir. Ötekini kendi yazgınız
yaparak ondan en incelikli enerjiyi çekip alırsınız. Yaşamınızın sorumluluğunu
bir olay ya da göstergeye vererek yaşamınızın biçimini aşırırsınız.
(Gombrowicz) İnsana maskesini çıkarmasını öğütlemiyorum (bu maskenin
ardında yüz yok), ondan istenebilecek şey, durumundaki yapaylığın bilincine
varması ve bunu itiraf etmesidir.
Tuhaf Cazibe Olarak Nesne
Sonuç olarak ötekilik figürleri tek bir şeyde özetlenir:
Nesne.
Yabancılaşmanın ötesine geçmenin iki yolu vardır: Ya –bıktırıcı
ve günümüzde pek umut vaat etmeyen- yabancılaşmama ve kendini yeniden ele
geçirme. Ya da diğer kutup; mutlak öteki, mutlak egzotizm.
Öteki, kendimi sonsuza dek yinelememi engelleyendir.
La Transparance du Mal
Essai sur les phenomenes extremes
…
Türkçeleştiren: Emel Abora -·Işık Ergüden
Ayrıntı Yayınları, 1995
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder