Dücane Cündioğlu - Kur'an-ı Anlamanın Anlamı
Hermeneutik Bir Deneyim I
Anlama ve Yorumlama’nın Mahiyeti
(Bu kitap) sadece nasıl anlaşılması gerektiğini değil, niçin
öyle anlaşılması ve/veya anlaşılmaması lazım geldiğini de ele almaya
çalışacaktır.
Mantık, Fıkıh, Belagat gibi ilimler Tefsir İlminin
oluşmasına katkıda bulunmuşlar ve tabiatıyla, Kur’an müfessirleri için bu
ilimlerde derinleşmek bir zaruret olmuş…
Kur’an’ın evvelemirde “dilsel bir metin” oluşuydu. Dilsel
bir metni anlamak ve açıklamak, ister istemez dilin kendisine ait hususiyetleri
bilmekle mümkün olabilirdi.
Kur’an Allah'ın kelâmı, O'nun konuşması, O'nun sözü olduğuna
göre, evvelemirde dille alâkalıdır,
Kur'an Allah'ın kelâmı’dır, Allah'ın lisanı değil!
Kur’an, tarihi “tarih kitapları” gibi ele almaz.
Kur’an’da kullanılan dil, bu ilim dallarının dili değildir;
zira Kur’an’ın hedefi bu ilimlerin hedefi değildir.
Anlama faaliyeti, ‘anlam’ın ortaya çıktığı süreçtir
Anlam, onu anlatan’ın ilettiği bir şey olduğundan, doğru
anlam anlatılan’dan ibarettir; yani anlam, ancak anlatan’a sorularak
doğrulanabilir.
Söz’ün sahibine “ne demek istiyorsun?” diye sorulamadığında,
ister-istemez söz hakkında “Bu (söz) ne anlama geliyor?” suali sorulacaktır ki
işte bu durumda doğru anlam’ı kur(tar)mak için söz’ün tabii bağlamına ihtiyaç
var demektir.
İlk muhataplar da önemlidir ve doğru unlum onların
anladıklarıdır; zira yanlış anlasalardı, anlatan özne buna müsaade etmez ve
anlaşılanı doğrulamayarak onu yeniden ifade ederdi.
Anlama Faaliyetinin İstikameti
…Nasıl anladığımızı bilmiyorsak, ne anladığımızı da
biliniyoruz demektir. Eğer “anlam benim anladığımdan ibarettir” (=ne olsa
gider) diye düşünüyorsak, o zaman bu sualler —ve pek tabii ki cevapları da—
önemli değildir.
…anlam ‘elde edilmek’ değil, ‘iletilmek’ istenen (bir şey)
olarak ele alındığında, istikametin söylenen (şey)den muhataba doğru bir seyir
izlediği, izlemesi gerektiği (böylelikle gerçek özne’nin varlığı) itiraf
edilmiş olur ki anlatımda esas olan da budur…
…(doğru) anlam, anlatılan, yani söyleyenin murad ettiği
anlam’dır.
“Farklı anlamlar” — sanılanın aksine— birbirlerini
tamamlayan, müşterek anlam’ı kuran elemanlar olarak değil, birbirlerini iptal
eden, yok etmeye çalışan virüsler gibi iş görürler.
“birçok anlama gelen bir söz, hiçbir anlama gelmez.”
…bir ayetin farklı şekillerde anlaşılabilmesi, onun farklı
anlamlar vermek üzere vazedildiğini göstermez; yani farklılık anlaşılandadır,
anlatılanda değil!
…lafz-ı müştereken umum ifade edip etmediği meselesi
usûlcüler arasında çetin tartışmalara yol açmış…
Kelime cümle’nin içerisine dahil edilmeden önce — tabiri
caizse— özgürdür. Onu cümleye dahil eden, artık onun ifade edeceği şeyi de
tayin ermiş demektir.
…anlam tek tek sözcüklerde değil, sözcüklerden oluşmuş
terkiblerde, söz’ün bütününde tezahür eder, kendisini dil’in bütünü içerisinde
ifşa edip açığa çıkarır.
…ebced sıralaması, esasen “ebced, hevvez, hutti, kelemen,
sa‘vez, karaşed” şeklinde İbranî alfabesini temsil eder. Arapça'ya has harfler,
bu sisteme ‘sahez ve ‘dazığ şeklinde eklenmiştir.
İbranice, rakamları ifade etmek üzere özel karakterlere
sahip değildir
Anlam sadece ibarelerin kendisinde değil, bazen, hatta hemen
hemen ibarelerin durdukları yerdedir; Tıpkı herhangi bir taşın, tek başına iken
bir anlam ifade etmeyip bir sınır göstermesi için konulduğu yerde bir anlam
ifade etmesi gibi... Anlam taşın ‘kendisinde değil, ‘durduğu yerde ortaya
çıkar.
…muhatab ortada olmadığında anlam da ortada değildir.
…kelâm-ı İlahî, zaman ve mekân değiştiği için değişen
konuları ele aldığından dolayı değil, zaman ve mekânın değişmesiyle değişmeyen
konulan ele aldığından dolayı aşkındır
Dil, bir sözden kastedileni anlamada bir vasıta olmakla
birlikte, sözü kavramak, sözün muradı üzerinde tefekkür ve tedebbür etmek için
elbette dilbilgisinden daha fazlası lazımdır.
Kur’an’ın nazil olduğu zamanı dikkate almadan yapılan
yorumlar, anlama faaliyetinin henüz daha başında iken doğru anlamı elde etmede
başarısızlığa mahkum olmuş yorumlardır.
...çünkü zaman, anlam’ın en kuvvetli bağıdır.
Ne söylendiği, niçin söylendiği, kime söylendiği, nerede ve
ne zaman söylendiği önemli olmakla birlikte, bunlardan daha önemlisi, (bir şeyin)
nasıl söylendiğidir
…
Kaknüs Yayınları
5. baskı, 2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder