Abdurrahman
Kasapoğlu - Carl Gustav Jung’un Kehf Suresi Tefsiri
Jung, Kehf/Mağara adını taşıyan sûreyi büyük bir ustalık ve
sempati ile -itiraz edilebilecek noktalar bulunmakla birlikte- yorumlamıştır.
Bu yorumlarını, 1938 yılında Eranos Konferansı'nda sunmuştur.
BİRİNCİ BÖLÜM
ASHÂB-I KEHF KISSASI
Jung'a göre mağara, yeniden doğuşun gerçekleştiği yer,
insanın kuluçkaya yatıp yenilenmek üzere kapatıldığı gizli bir oyuktur.
Güneşin Ashab-ı Kehf i rahatsız etmemesi, ebedî gölge
sembolüyle ilişkilendirilmiştir.
Jung'a göre, Ashab-ı Kehfin yedi kişi olması, onların
kutsallığına, uykuda dönüşüm geçiren ve ebedî gençliğe kavuşan tanrılar
olduklarına işaret eder.
İKİNCİ BÖLÜM
HIZIR KISSASI
Jung'a göre, Hızır kıssası Ashâb-ı Kehf kıssasının ve
yeniden doğuş sorununun daha net ve ayrıntılı bir versiyonudur.
Suya batırılma hiçliğe bir dönüş olarak anlamlandırılırken,
su yüzüne çıkma da, insanın yeniden doğduğunu dile getirir.
Simyacılar denizdeki kılçıksız ve derişiz garip bir balıktan
söz ederler. Bu balık "canlı taş"ın (fılius philosophorum) yani
felsefe taşı'nın özünü temsil eden "yuvarlak unsur"dur. Ab-ı hayat'ın
simyadaki karşılığı olan aqua permanes yani hiç bitmeyen su'dur. "Can
veren" diye şöhret bulan bu suyun bir özelliği de, katı olan her şeyi
eritmesi, sıvı olan her şeyi de pıhtılaştırmasıdır.
Kur'an tefsirlerinde, balığın kaybolduğu yerdeki denizin
sert toprağa dönüştüğü ve toprakta balığın izlerinin hâlâ görülebildiğinden söz
edilir.
Hızır'ın görünmesi ile balığın kaybolması arasında gizli bir
ilişki vardır"
Balık, rüya gören kimsenin ruhunu temsil eder. Ayrıca
yenilenme kabiliyetini ve beslenmeyi simgeler. Kıssada, dönüşüme uğrayan /
balıktır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ZÜLKARNEYN KISSASI
Jung / Hızır kıssasıyla Zülkarneyn kıssasını, karşılıklı
birbirini tamamlayan iki sahne gibi değerlendirmiştir.
Zülkarneyn / tarihî bir şahsiyettir.
Zülkarneyn bir gün batı tarafına doğru yolculuğa çıkmış
Batı yönünde karaların bittiği son noktaya, / ulaşmış…
Deniz ufkunda batmakta olan güneş, Zülkarneyn'e kara
balçıklı bir su kaynağına gömülür gibi görünmüştür.
Güneşin batışıyla, dünya hayatının faniliği ve sınırlılığı
anlatılmış olabilir.
Sûfî yorumda Zülkarneyn'in batı tarafına yolculuğu, aşağı
âleme doğru gidişini temsil eder.
Zülkarneyn, doğu yönünde yapmış olduğu yolculukta güneşin
doğduğu yere, ışıklarını ilk yaydığı yerleşim birimine ulaşmıştır. Güneşi bir
toplumun üzerine doğarken bulmuştur.
Sûfî yoruma göre, Güneşin doğduğu yer, insanın nefs-i
natıkasıdır. Zülkarneyn'in doğuya yolculuğu ruhlar âlemine ulaşmayı sembolize
eder.
Âyetlerde anlatılan varlık ve olayların sembolik anlam
taşıdığını söyleyebiliriz.
Jung, Kur'an'da sık sık rastlanan tutarsızlıkların
Zülkarneyn kıssasının anlatıldığı âyetlerde de kendini gösterdiğini, sûre
içerisinde kıssanın anlatımına geçişin ani olduğunu ileri sürer.
Jung, Kur'an'da Hızır ile Allah arasında ayırım yapılmadığı
görüşünü savunur. Bu durumu, Hızır'ın ilâhî bilgi ve iradeyi temsil ettiği
şeklinde yorumlayabiliriz.
Sûfî yorum / İki dağ arasında yaşayan ve söz anlamayan kimseler
olarak nitelenen toplum, gaye ve amaçtan yoksun insanlardır.
SONUÇ
Jung'a göre, Hz. Musa Hızır'la birlikte yaşadığı
tecrübelerde, bilinçdışı süreçleri bütün açıklığıyla görme imkanı bulmuştur.
…
Mengüceli Yayınları, Malatya, 2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder