23 Nisan 2020 Perşembe

Abdurrahman Kasapoğlu - Carl Gustav Jungun Kehf Suresi Tefsiri

 

Abdurrahman Kasapoğlu - Carl Gustav Jung’un Kehf Suresi Tefsiri

 

Jung, Kehf/Mağara adını taşıyan sûreyi büyük bir ustalık ve sempati ile -itiraz edilebilecek noktalar bulunmakla birlikte- yorumlamıştır. Bu yorumlarını, 1938 yılında Eranos Konferansı'nda sunmuştur.

 

BİRİNCİ BÖLÜM

ASHÂB-I KEHF KISSASI

Jung'a göre mağara, yeniden doğuşun gerçekleştiği yer, insanın kuluçkaya yatıp yenilenmek üzere kapatıldığı gizli bir oyuktur.

 

Güneşin Ashab-ı Kehf i rahatsız etmemesi, ebedî gölge sembolüyle ilişkilendirilmiştir.

 

Jung'a göre, Ashab-ı Kehfin yedi kişi olması, onların kutsallığına, uykuda dönüşüm geçiren ve ebedî gençliğe kavuşan tanrılar olduklarına işaret eder.

 

İKİNCİ BÖLÜM

HIZIR KISSASI

Jung'a göre, Hızır kıssası Ashâb-ı Kehf kıssasının ve yeniden doğuş sorununun daha net ve ayrıntılı bir versiyonudur.

 

Suya batırılma hiçliğe bir dönüş olarak anlamlandırılırken, su yüzüne çıkma da, insanın yeniden doğduğunu dile getirir.

 

Simyacılar denizdeki kılçıksız ve derişiz garip bir balıktan söz ederler. Bu balık "canlı taş"ın (fılius philosophorum) yani felsefe taşı'nın özünü temsil eden "yuvarlak unsur"dur. Ab-ı hayat'ın simyadaki karşılığı olan aqua permanes yani hiç bitmeyen su'dur. "Can veren" diye şöhret bulan bu suyun bir özelliği de, katı olan her şeyi eritmesi, sıvı olan her şeyi de pıhtılaştırmasıdır.

Kur'an tefsirlerinde, balığın kaybolduğu yerdeki denizin sert toprağa dönüştüğü ve toprakta balığın izlerinin hâlâ görülebildiğinden söz edilir.

 

Hızır'ın görünmesi ile balığın kaybolması arasında gizli bir ilişki vardır"

 

Balık, rüya gören kimsenin ruhunu temsil eder. Ayrıca yenilenme kabiliyetini ve beslenmeyi simgeler. Kıssada, dönüşüme uğrayan / balıktır.

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ZÜLKARNEYN KISSASI

Jung / Hızır kıssasıyla Zülkarneyn kıssasını, karşılıklı birbirini tamamlayan iki sahne gibi değerlendirmiştir.

 

Zülkarneyn / tarihî bir şahsiyettir.

 

Zülkarneyn bir gün batı tarafına doğru yolculuğa çıkmış

Batı yönünde karaların bittiği son noktaya, / ulaşmış…

Deniz ufkunda batmakta olan güneş, Zülkarneyn'e kara balçıklı bir su kaynağına gömülür gibi görünmüştür.

Güneşin batışıyla, dünya hayatının faniliği ve sınırlılığı anlatılmış olabilir.

Sûfî yorumda Zülkarneyn'in batı tarafına yolculuğu, aşağı âleme doğru gidişini temsil eder.

 

Zülkarneyn, doğu yönünde yapmış olduğu yolculukta güneşin doğduğu yere, ışıklarını ilk yaydığı yerleşim birimine ulaşmıştır. Güneşi bir toplumun üzerine doğarken bulmuştur.

 

Sûfî yoruma göre, Güneşin doğduğu yer, insanın nefs-i natıkasıdır. Zülkarneyn'in doğuya yolculuğu ruhlar âlemine ulaşmayı sembolize eder.

 

Âyetlerde anlatılan varlık ve olayların sembolik anlam taşıdığını söyleyebiliriz.

 

Jung, Kur'an'da sık sık rastlanan tutarsızlıkların Zülkarneyn kıssasının anlatıldığı âyetlerde de kendini gösterdiğini, sûre içerisinde kıssanın anlatımına geçişin ani olduğunu ileri sürer.

 

Jung, Kur'an'da Hızır ile Allah arasında ayırım yapılmadığı görüşünü savunur. Bu durumu, Hızır'ın ilâhî bilgi ve iradeyi temsil ettiği şeklinde yorumlayabiliriz.

 

Sûfî yorum / İki dağ arasında yaşayan ve söz anlamayan kimseler olarak nitelenen toplum, gaye ve amaçtan yoksun insanlardır.

 

SONUÇ

Jung'a göre, Hz. Musa Hızır'la birlikte yaşadığı tecrübelerde, bilinçdışı süreçleri bütün açıklığıyla görme imkanı bulmuştur.

Mengüceli Yayınları, Malatya, 2006

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder