28 Eylül 2014 Pazar

Postmodernizm

Postmodern Sosyal Teori
Postmodernizm sanatta, filmlerde, mimaride ve benzeri alanlardaki kültürel ürünleri ifade eder. Postmodernite ise tarihsel anlamda modern dönemi izlediği düşünülen sosyal ve politik çağı betimler. Postmodernizm, modernlik eleştirisi üzerinden yeni bir döneme atıfta bulunmaktadır
Postmodernizm, “bir tarihsel geçmiş duygusunun yitirilmesi”, “gerçekliğin yerini imajların alması”, “simülasyonlar”, “zincirden boşalmış göstergeler” olarak da tanımlanmaktadır.

Aydınlanma Düşüncesine Tepki
Aydınlanma, bir ütopya olarak insanın özgürleşmesi ve yücelmesi amacını taşımaktadır. Aydınlanma, insana kendi aklını kullanma cesaretini vermiştir.
Akıl ve bilim, sürekli ilerlemenin bir motoru olarak görülür. Bunun yanında ekonomide verimliliğin artması/artırılması sürecinde aklın araçsal kullanımını ön plana çıktı. Aydınlanmanın miti olarak kabul görülen akıl, ne yazık ki, Horkheimer’in ifade ettiği üzere bir “akıl tutulması” yaşayarak çatışan çıkarlara hizmet etmeye başlamıştır. Aklın amaçlara ulaşmak için kullanılan araçlarla tanımlanıyor olması yeni bir egemenlik biçimini getirmiş ve tümelin akıl yolu ile tikel üzerinde egemenliğine neden olmuştur. Böylece tümel, bireyin aklını işgal ederek bir bakıma Aydınlanmanın kendi kendini imha etmesine yol açmıştır.

Frederich Nietzsche (1844-1900)
Nietzsche’ye göre, 18. ve 19. yüzyıllarda modernleşmenin doğuşunu olanaklı kılan ne akıl, ne bilim, ne de tarihin ileriye doğru akış düşüncesidir. Aristoteles’ten bu yana akıl, bilginin ortaya çıkmasına neden olan bir araç olarak benimsenmiştir.
Oysa bilgi edinme sürecinin kaynağında akıl değil, insanın yaşam enerjisi bulunmaktadır.
İnsanların yaşam enerjisi yüksek olanları dahi olarak (üst insan) niteleyen Nietzsche, bu insanların bir taraftan yaratıcılığı ve ilerlemeyi diğer taraftan bencillik ve buna bağlı olarak vahşeti yapısında barındırdığından söz eder.
Bu nedenle aydınlanma projesi iyimser öncüllerin aksine bir yabancılaşmanın, acımasızlığın ve vahşetin egemen olduğu bir biçime dönüşmektedir.
Bu bağlamda “üst değerlerin değersizleşmesi” ya da nihilizm, 19. yüz yılda sürdüğü gibi postmodern dönemde de bu etkisini daha belirgin olarak hissettirmektedir.
Nietzsche için tarihe anlam veren sürecin güç ve iktidar olduğu görülmektedir.
Gücün kaynağını yaşam enerjisi olarak nitelediği “seçkin” bireylerde arar.

Modern Sanata Karşı Postmodern Sanat Anlayışı
Modern sanatın özellikleri:
Modernizmin özgürlük ve özgünlük özelliği, sanatsal alanın her yönüne yansımıştır. Modern sanat anlayışı sürekli özgürleşmeyi geçerli kılmak için geleneği yadsıma yoluna gitmiştir. Böylelikle sanayi toplumunda özne kaybolmakta ve makineleşen üretim sürecinin mekanik bir parçası haline gelmesi söz konusu olmaktadır.
Modern sanatçı içinde yaşadığı toplumda konusunu seçip ürününe yansıtmakta ve onu yorumlamaktadır. Sanatçı seçtiği, algıladığı ve yorumladığı konu ile bir toplumsal amaca yönelmektedir.
Modern sanatın üçüncü özelliği kültürün ve sanat ürünlerinin metalaşmasıdır. Sanatçı artık ürünlerini piyasaya çıkarmakta, diğer sanatçılarla rekabet etmekte ve böylece yaratıcı yıkıcılığın sanatsal üretime egemen olması durumu söz konusu olmaktadır.
Modern sanatın dördüncü özelliği seçkinci olmasıdır.
Postmodern sanat estetiğinin özellikleri;
Estetik ölçüde sanatçının kendi için bilincini, topluma göre daha çok ön planda tutulmaktadır.
Sanatçının topluma karşı bir misyon ve anlatısı bulunmamakta, bunun yerine montaj ve eklemleme geçmektedir.
Gerçek açık uçlu olarak bırakılmakta ve gerçekliği yansıtmak yerine belirsizlik ve kararsızlık önem kazanmaktadır.
Bireyin bütünleşmiş kişiliği ve tutarlı olması değerleri bir tarafa bırakılarak hümanist değerlerden arındırılması öncelenmiştir.
Postmodernizmde yüksek sanat ve kitle sanatı ayrımı yadsınarak taklit ve yapıştırma teknikleri ile sanat yapıtının üretimi esas alınmıştır.
Modern sanatın eleştirisi, sanat anlayışı ve estetiğinin giderek marjinalleşmesini getirmiş ve bu “sanatın ölümü” olarak yorumlanmıştır. Bu durumda modern sanat anlayışı ve estetiğin geçerliliğini yitirmesi, sanat ile gerçeklik arasındaki bağın tümüyle kopması olarak nitelendirilmiştir.

Modernizm-Postmodernizm Karşılaştırması
Postmodernizmin birçok kültürel alanın çabasını -mimarlık, edebiyat, fotoğraf, film, resim, video, dans, müzik ve başka yer- gibi içinde taşıdığı aşikârdır. Bunlar bireyin hem kendilik temeline hem de sanata vurgu yapar.
Postmodernistlere göre her şey zamanın ve şansın ürünüdür. Bu bağlamda
postmodernist hedeflere ulaşılabilmesi için temel araçlar ironi, alay ve parodidir.
Postmodernizm şeylerin gerisinde mutlak bir gerçekliğin olmadığı önermesini yapar. Çünkü sahip olduğumuz bakış açımız aracılığıyla anlamlandırır ve öyle görürüz.
Artık tek bir gerçeklikten söz edilemez. Tüm toplumsal hayat, gerçeklerin değil taklitlerin, modellerin, saf imgelerin ve temsillerin denetimi altına alınmıştır. Baudrillard’ın simülasyon kuramı bu durumu çok net ifade eder.
Gerçekliğin imgeler okyanusunda boğulduğu bu dünyada anlama yer olması mümkün değildir.
fiüphe postmodernizmin ebedi ve kalıcı şartıdır. Her şeyden şüphe et.
Postmodernizm çeşitlilikle ve çoklukla ilgilenir. Hiçbir tarzın, diğeri üzerinde egemen olamayacağını ileri sürer.
Postmodernizmin görüldüğü ilk alanın sanat olduğu bilinmektedir (Dadaizm).
Modernizmin ana kavramı olan akıl ve her şeyin rasyonel ölçüler içinde yürütülmesi düşüncesi, postmodernizmde aklın tükenmişliği olarak yorumlanır.

---
Çağdaş Sosyoloji Kuramları
Editör: Prof.Dr. Aylin Görgün Baran & Prof. Dr. Serap Suğur
Anadolu Üniversitesi, 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder