13 Eylül 2014 Cumartesi

Bilgiyi hurafeden, sözde-bilimden ayıran nedir?

Imre Lakatos – Bilimsel Araştırma Programlarının Metodolojisi
Tanıtım Metni


Bilgiyi hurafeden, sözde-bilimden ayıran nedir?

Bilim felsefesi alanında 20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olan Imre Lakatos, özellikle pozitivist bilim felsefesine yönelttiği eleştirileriyle dikkat çekti. Karl Popper’ın öğrencisi olan Lakatos, Popper ile Kuhn arasındaki bilimsel bilginin niteliği hakkındaki tartışmalara bu iki düşünürün fikirlerini sentezlemek üzere dâhil oldu.
Bilim ile bilim-dışı arasındaki ayrımın rasyonel olarak ifade edilmesi düşünce tarihinin en eski problemlerinden biridir. Popper’ın çalışmalarından sonra “sınır koyma sorunu” başlığı altında devam eden bu tartışmalar 20. yüzyılda Popper, Kuhn, Lakatos ve Feyerabend gibi düşünürlerin çalışmaları etrafında şekillenmiştir.
Bilimsel Araştırma Programlarının Metodolojisi adlı kitapta yer alan yazılarında Lakatos, bilim tarihi boyunca bu sınır koyma sorunu için önerilen çözümlerin analizini yapıp “araştırma programı” adını verdiği kendi ölçütünün bir tasvirini sunmaktadır.
Lakatos’un çalışmalarının merkezinde hangi bilginin bilimsel olduğu, bilim ve sözde-bilim ayrımı ile bilimsel bilgiyi elde etmemize yarayan yöntemler yer alır. 

Bir önerme, çok sayıda insanın inanması sonucunda bilgi olarak kabul görebilir. Ancak düşünce tarihi pek çok insanın saçma sapan inançlara kendilerini adaklarını gösterir. Öte yandan bir kurama inanmak şöyle dursun, onu hiç kimse anlamasa bile üstün bilimsel değer taşıyabilir. Bir kuramın bilimsel değeri, onu yaratan ya da onu anlayan insan zihninden bağımsızdır. Bilimsel değeri yalnızca, kuramın kestirimlerinin gerçekte hangi nesnel dayanakları olduğuna bağlıdır.

20. yüzyılın başlarında Viyana Çevresi mantıkçıları, bir kuramı matematiksel olabilirliği yüksekse bilimsel, zayıfsa bilim dışı kabul ettiler.
Karl Popper, bütün bilimsel kuramların matematiksel olasılığının sıfır olduğunu öne sürdü ve hangi nitelikteki bilginin bilimsel olduğuna dair tartışmalara yeni bir boyut kattı. Popper bir kuramı destekleyen önermelerin o kuramın bilimsel değerini arttırmadığını bilakis kuramı dogmaya dönüştürdüğünü söyler. Popper’ın önerdiği ölçütün nirengi noktası bilimsel kuramı yanlışlayan önermelerdir. Bir kuram, kendisini yanlışlayan bir önerme, gözlem ya da deney varsa bilimseldir. Eğer bir kuram yanlışlayıcı önermelerden sakınılıyorsa bilim dışıdır. Bu anlamda Einstein’ın görelilik teorisini, riskli ve kolaylıkla yanlışlanabilir ampirik öngörüler sunması nedeniyle bilimsel olarak nitelendiren Popper, Marx’ın ve Freud’un teorilerini böyle bir şeye imkân vermedikleri için sözde-bilimsel olarak değerlendirmiştir.
Thomas S. Kuhn, Popper’ın yanlışlamaya ve çürütmeye ilişkin görüşlerini yetersiz bulur. Çünkü bilimsel kuramlar yanlışlamaya karşı dirençlidirler. Kuhn bunun yerine aykırılıklar ve karşıt örneklerden söz etmeyi önerir. Belli yöntemi ancak başka bir yöntem ortadan kaldırabilir. Bilim çevrelerinde kabul gören model ya da örneklere Kuhn, paradigma adını verir.
Geçerli bir paradigma, çözmede başarısız olduğu problemlerin sayısı başarılı olduklarını geçince terkedilir ve yeni paradigmaya geçilir.
Lakatos, Popper’ın görüşlerini geliştirerek bir kuram kendisinden önceki kuramlara kıyasla fazladan deneysel içeriğe sahipse ve yeni olguların bulunmasına imkân veriyorsa kabul edilebilir ve dolayısıyla bilimseldir demektedir.
Bilim tarihi çok sayıda kuramlarla, araştırma programlarıyla doludur. Bir araştırma programı ilerlemeye bir başkasıysa gerilemeye neden oluyorsa bilim adamları ilerlemeye imkân veren programı desteklerler.

Bilim ile sahte-bilim arasında sınır koyma sorunu yalnızca felsefenin sorunu değildir, bu sorun aynı zamanda oldukça önemli etik ve politik içeriklere de sahiptir.
İktidarın bilime bakışı her zaman politik olmuştur. Mesele hiçbir zaman hangi kuramın doğru olduğu değildi. Hitler Alman bilimini Yahudi biliminden ayırdı. Stalin proleter, sosyalist bilimin burjuva bilimine daha üstün olduğunu düşündü; Burjuva biliminin burjuvalara, sosyalist bilimin de proletaryaya hizmet ettiğini düşündü; burjuva genetikçilerini toplama kamplarında ölüme gönderdi.
Lakatos, bilimin bilim olarak toplumsal sorumluluğu olmadığını savunur. Bununla beraber bilimin kirliliğe ve insanları tahakküm altına almaya değil bilakis özgürlüğe hizmet etmesinden yanadır.

Lakatos, büyük bilimsel başarıların tanımlayıcı biriminin yalıtılmış tek bir hipotez değil bir araştırma programı olduğunu iddia eder.
Lakatos’a göre bir bütün olarak bilim bir araştırma programı olarak görülebilir.
Bütün bilimsel araştırma programları ‘çekirdekler’i ile tanımlanabilir. Bir araştırma programının ‘çekirdeği’ de uzun bir deneme yanılma süreciyle yavaş yavaş gelişir.
Örneğin der Lakatos, Newton’un çekim kuramı, Einstein’ın görelilik kuramı birer araştırma programıdır. Her birinin inatla savunulan karakteristik çekirdeği vardır. Bununla birlikte her bir araştırma programının çekirdeğe kıyasla oldukça esnek koruyucu kuşağı vardır. Koruyucu kuşakta yer alan önermeler kurama yönelik eleştiri ve sorgulamaları savuşturmakla görevlidirler.
İki kuram rekabet içindeyken biri yozlaşıyor diğeri ise ilerlemeye devam ediyorsa bilim insanları ilerlemekte olan kurama katılma eğiliminde olurlar. Bilimsel devrimlerin sebebi sadece budur.

Kitabın Künyesi
Bilimsel Araştırma Programlarının Metodolojisi
The Methodology of Scientific Research Programmes
Türkçeleştiren: Duygu Uygun
Alfa Yayınları
Nisan, 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder