27 Eylül 2014 Cumartesi

İşlevselcilik

İşlevselcilik ve Toplumsal Değişme
Erken Dönem İşlevselci Kuramlar / Evrimci Kuramlar
Yapısalcı kuramlar toplumu parçalardan oluşmuş bir bütün olarak görür ve bütünün nasıl işlediğini açıklamaya çalışır. İşlevselci yaklaşım da yapısalcı toplumsal kuramlardan biridir.
İşlev kavramı genel olarak Talcot Parsons’ın çalışmalarıyla birlikte anılır.
Erken işlevselci toplum kuramcıları Comte, Spencer ve Durkheim’dır. Her üçünün de amacı toplumsal değişimlerin dinamiklerini belirlemek ve düzeni tesis etmenin yöntemini bulmaktır.
İşlevselciler genel olarak toplumu bir organizmaya benzetirler ve bu nedenle organik kuramcılar olarak da anılırlar.
Comte, toplumu anlayabilmek için iki temel kategori kullanır; toplumsal statik ve toplumsal dinamik. Toplumsal statikle toplum düzeninin ilkelerini ortaya koymaya çalışır. Toplumlardaki değişimi açıklayabilmek için de toplumsal dinamik kavramını kullanır.
İnsan toplulukları üç temel aşamadan geçer; teolojik, metafizik ve pozitif.
Teolojik aşamada olayların nedenleri doğaüstü güçlere atfedilir. Bu düşüncenin ilk basamağında nesneler de dâhil olmak üzere her şeyin canlı kabul edildiği fetişist dönem yer alır. Bu aşamayı çok tanrıcılık takip eder. Son aşama ise tek tanrıcılıktır.
Metafizik aşama, Avrupa Rönesans’ı ile başlar. Bu dönemde tek tanrı düşüncesinin yerini ne olduğu açıklamayan ruh kavramı alır. Bu aşamada insan toplulukları için temel birim devlettir.
Pozitif aşama kaçınılmaz son evredir. Bilimsel bilgi ile sanayi devriminin özelliklerini içinde taşır.
Benzer biçimde Spencer da toplumsal değişmeyi organizmaların evrimi gibi toplumsal evrim olarak ele alır. Darwin’in doğal seleksiyon kavramını sosyolojiye uyarlamıştır. Sanayi toplumu evrimleşmenin en son aşamasıdır.
Emile Durkheim’ın toplumsal değişme kuramının dört temel noktası vardır:
1) Toplumların kökeni sorunu: Çağdaş toplumların ilkel toplumlardan evrildiği görüşünü benimser.
2) Toplumsal değişmenin aşamaları. İki aşama mevcuttur: a) mekanik dayanışma, b) organik dayanışma.
Mekanik dayanışma ilkel toplumlarda da görülen toplumsal organizasyondur. Mekanik dayanışmada kolektif bilinç hâkimdir. Büyük ölçüde homojendir. Bireyi aracısız şekilde topluma bağlar. İnanç ve hassasiyetleri ortaktır. Bireysel haklardan söz edilmez (kabile düzeni).
Organik dayanışma ise iş bölümünden kaynaklanır. Organik dayanışma benzerlikle yerine farklılıkları esas alır. Bireysel haklara imkân sağlanır.
3) Toplumsal değişmenin nedeni. Durkheim toplumsal değişmeyi nüfus artışına bağlar. Nüfus arttıkça etkileşim ve iç bölümü de artar. Böylece mekanik dayanışmadan organik dayanışmaya geçilir.
4) Toplumsal evrimin/gelişmenin yönü. Mekanik olandan organik olana yöneliktir.

Evrimci kuramların temel varsayımları:
1) bütünlük.
2) Evrensellik.
3) Gizil güç. Değişme içseldir.
4) Gerekircilik. Değişme tersine dönmez.
5) Dereceli toplumsal değişim. Aşamalar arası geçiş birikimsel ve düzenlidir.
6) Yönlenme. Değişme döngüsel değil doğrusaldır.
7) İndirgeme. Doğanın ve uygarlığın ilerleyişinde etkili güçler her yerde mevcuttur.

Yapısal İşlevselcilik / Yeni Evrimcilik
En önemli temsilcileri Talcot Parsons ve Neil Smelser’dir.
İşlevselciliğin temel ilkeleri:
1) Toplum parçalarını birbirleriyle ilişkili bir bütün olarak ele alırlar.
2) Neden ve etki ilişkileri çoklu ve karşılıklıdır.
3) Toplumsal sistemler dinamik bir denge durumundadır.
4) Mükemmel bütünleşme asla gerçekleşmez.
5) Değişim yavaşça gerçekleşir.
6) Değişim, iç farklılaşma, yenilikler ve sistem dışı duruma uyumun bir sonucudur.
7) Sistem paylaşılan değerler vasıtasıyla bütünleşir.

Persons toplumsal süreci toplumsal değişimden ayırır.
Toplumsal süreç dört türlüdür:
a) denge durumu: sistem içindeki süreçleri içerir. Statik veya dinamik olabilir.
b) yapısal değişim: temel değişimleri içerir.
c) yapısal farklılaşma: sistemin bir bölümünde meydana gelen değişim.
d) evrim: toplumların gelişme kalıplarını tanımlayan süreç.

Denge durumu dört temel ilkeye dayanır:
1) Inertia ilkesi: etki olmadığı sürece denge durumunun hızı ve yönü aynıdır.
2) Eylem ve karşı eylem ilkesi: süreçteki bir değişme başka bir değişme ile dengelenir.
3) Çaba ilkesi: değişimin hızı motivasyonun gücüyle doğru orantılıdır.
4) Sistem-bütünleşme ilkesi

Toplumsal değişme, toplumsal sistemin en üst seviyesinde yer alan değerler sistemindeki değişimi ifade eder. Karşılıklı bağımlılık nedeniyle birimlerin birindeki değişim diğerlerini de etkiler.
Yapısal farklılaşma sistemin tamamında değil, alt sistemlerde meydana gelen değişimi içerir.
Toplumların evriminde üç temel aşama vardır: ilkel, orta ve modern.
İlkel seviyeden orta seviyeye geçişteki en önemli değişme yazılı dildir.
Orta seviye ile modern seviye arasındaki en önemli değişim hukuk sistemini mümkün kılan kurumsallaşmış normlardır.
Değişim nasıl gerçekleşir?
1) Kurumsallaşmış kalıpların üstesinden gelecek metotların bulunması,
2) Gerginliğe neden olan eylemin yapıcı olasılıklar içeren bir türünün olması,
3) Kurumsallaşabilecek yeni bir kalıp modelin bulunması,
4) Modele uyumun ödüllendirilmesi, gerekli kişisel çıkarların tesisi.
Değişime neden olan dış ögeler farklı sosyal sistemlerde yer alan insanlar ya da kültürlerle meydana gelen etkileşimden de kaynaklanabilir. Savaş, önemli bir dış nedendir.
Toplumsal değişmeye neden olan iç ögeler, alt sistemlerden birinde veya birkaçında görülen dengesizliğe neden olan durumu işaret eder.

Neil Smelser bu kuramı sanayi devrimini açıklamak için kullanmıştır. Toplumsal değişmenin belirleyicileri olarak dört temel öğe ortaya koyar: yapısal ortam, değişme arzusu, hareket ve kontrol.
İşlevselci Kurama Yönelik Genel Eleştiriler
1) Toplumsal sistemin parçalarının bütüne olan yararlarından dolayı var olduğunu iddia ederler. Oysaki bu sadece bir etkidir.
2) Biyolojide bir organizma, bir parçası işlevini yerine getirmezse ölür. Toplumda ise böyle değildir. Toplumlar ölmez sadece değişir.
3) Düzeni sağlamak için çözüm olarak sunulan fikir birliği gerçekçi değildir. Üzerinde fikir birliğine varılmış değerler yoktur. Toplumun durağanlığı değerlerin varlığına değil yokluğuna bağlıdır. Belli bir değer üzerinde fikir birliğine varan insanlar düzen içerisinde kalamazlar, o değeri elde etmek isterler.
4) İşlevselci kuram insan davranışlarının sistem tarafından belirlendiğini varsayar hâlbuki sistemi belirleyen insandır.
5) Düzen ve norm kavramlarına çok fazla atıf yaparlar hâlbuki düzensizlik ve çatışan çıkarlar her daim vardır. Çatışma, her zaman ve her koşulda değişimin temel dinamiğidir.

İşlevselcilik ve Modernleşme
İşlevselciler sanayi toplumunu insan topluluklarının ulaşacağı en üst aşama olarak telakki ederler. Demek ki bu görüş kapitalizmin güdümündedir.
Yayılmacı (Difüzyon) yaklaşım evrim kuramlarında ısrarla tekrarlanan farklı toplumlarda farklı zamanlarda tekrarlanan kalıplar düşüncesine karşı çıkar. Kültürel kalıplar bir kez ortaya çıkar. Farklı toplumlarca farklı zamanlarda tekrarlanma durumu çok nadirdir.
Parsons’ın yapısal-işlevselci toplum çözümlemesi 1940 ve 50’li yılların Amerikan toplumunun sistematik açıklamasıdır.
Modernleşme kuramlarının amacı ise soğuk savaş döneminde sanayileşmemiş toplumlarda batı teknolojisinin yol açacağı değişimi incelemektir.
Persons geçişi sağlayacak eylem kalıplarını ilerleyen yıllarında revize etmiştir. Belirlediği eylem kalıplarını temel dikotomiler olarak sunar:
1) Etkinlik ya da edilgenlik
2) Bireycilik ya da kolektivizm
3) Evrenselcilik ya da partikülarizm
4) Atfetme ya da başarı
5) İşlevsel özselcilik ya da işlevsel yayılmacılık

Parsons bu eylem kalıplarının nasıl gruplandığına bakarak dört farklı toplum yapısı öngörür:
1) Evrenselci – başarı odaklı. Batı toplumu.
2) Evrenselci – Atfetme odaklı. Nazi döneminden önceki Alman toplumu ve eski SSCB.
3) Partikülaristik (yerelci) başarı odaklı. Çin
4) Partikülaristik – atfetme odaklı. Geleneklere çok fazla değer veren yapılardır. İspanyol kökenli Amerikalılar.

Bert Hoselitz, Persons’ın kuramını geliştirerek geleneksel ve modern toplumları anlamaya, açıklamaya çalışmıştır. Ekonomik değişme sadece ekonomik faktörlerle açıklanamaz. Ekonomik dönüşümde toplumsal sapkınlar da önemli faktörlerdir. Ekonomik, toplumsal ve kültürel faktörler birbiriyle ilişkilidir. Kültürel faktörler belli toplumlarda gelişmenin önünde engel olarak karşımıza çıkabilir.

Marion Levy, batı teknolojisi sanayileşmemiş toplumlara götürülürse ne olur sorusuyla ilgilenmiştir. Levy’ye göre üçüncü dünya ülkelerinde toplumsal ve ekonomik değişimlerin belirleyicisi geleneksel değerlerdir. Bu değerler bireyler arası özel ilişkilere dayanır. Yani Batı toplumlarından farklıdırlar. Kültürel anlamda Batılı değerlere entegre oldukça ekonomik anlamda da ilerlemeleri kolaylaşacaktır.

Daniel Lenner’e göre modernleşme küresel bir süreçtir ve dünyanın her yerinde aynıdır. Geleneksel değerleri temsil eden İslam toplumları modernleşmenin akılcı ve pozitivist ruhu karşısında savunmasızdır. Kitle iletişim araçları vasıtasıyla modernleşme bireyler üzerinde de değişime neden olacaktır. 1950-54 yılları arasında Ankara’nın Balgat semtindeki değişmeyi konu alan çalışmasında bölgenin geleneksel değerlerden modernleşmeye nasıl geçtiğini anlatır.

David McClelland, başarı ihtiyacı içindeki girişimci yeni nesillerin toplumsal değişim için gerekli dinamikleri sağlayacağını savunur. McClelland, psikolojiye ağırlık vermekle birlikte sosyal ve tarihsel faktörleri de göz ardı etmez.

Neil Smelser üçüncü dünya ülkelerinin modernleşmesini toplumu harekete geçirecek iteleyicilerle açıklar. Bu iteleyiciler güçlü siyasi kurumlar ve liderlerdir.

Walt W. Rostow ekonomik faktörlerin yanında toplumsal kararlar ve hükümet politikaları içeren bir program sunar. Rostow’a göre gelenekselden modernleşmeye doğru beş aşamadan geçilir:
1) Geleneksel toplumlar. Bu toplumlar dünyaya manevi pencereden bakar. Dolayısıyla üretim ihtiyaçlarla sınırlıdır.
2) Ekonomik gelişmenin ön şartları. Modern bilimin üretimin arttırılması amacıyla kullanılması.
3) Ekonomik kalkış aşaması. Bu noktada büyümenin önündeki engeller ortadan kaldırılır.
4) Olgunluk dönemi. Modern teknoloji tamamen ekonominin içine girer.
5) Üst seviye kitle üretimi.

Yapısal – İşlevselci Modernleşme Kuramının Eleştirisi
Sol kesim ve üçüncü dünya ülkelerince bu yaklaşımlar eleştirilmiştir.
Alwin W. Gouldner’e Parsons toplumsal düzenin nasıl sürdürüleceğine odaklanmıştır. Birtakım amaçlar ve değerler öne sürer ancak bunların kime ait değerler olduğunu sorgulamaz. Parsosns değerlerin yaratılmasına değil aktarılmasına vurgu yapar.

Anthony Giddens
Organizma benzetmesi temelinde ele alınan toplumsal yapıda sistemin ihtiyaçlarının merkeze yerleştirildiğine dikkat çeker. Hâlbuki toplumsal sistemlerde toplumsal aktörlerin istekleri vardır. Toplumsal yaşamda yapılar insan eylemleriyle üretilir ve yeniden üretildikleri sürece vardır bu yapılar. Bu nedenle yapısallık ve işlevselcilik bir arada kullanılamaz.
Değişime neden olan etkenler dış nedenler olarak sunulur, hâlbuki bu yanlıştır. İnsan, dünyaya şekil verir. İnsanlar her durumda dış çevreye uyum sağlamazlar, çoğunlukla onu değiştirirler.

Andre G. Frank, Rostow’u şu açılardan eleştirir:
1) Genel tarih anlayışı: Geleneksel toplum kategorisinde Çin, Maya ve Kuzey Afrika’yı Feodal Avrupa’yla aynı kategoriye dâhil etmek yanlıştır. Avrupa feodal dönemi yaşarken ismi anılan diğer toplumlar bazı açılardan Avrupa’dan çok daha ileriydiler.
2) Avro-Amerikan tarih anlayışı: Batı merkezli tarih anlayışının ekonomik gelişmeye indirgenmesi, dünyanın geri kalanının gelişmesi-ilerlemesi için Batı’yı düşman olarak kabul etmesini gerektirir.

3) Etnosentrizm ve üst seviye kitle üretimi: Kuzey Amerika yaşam tarzı gelişmişliğin en üst seviyesi olarak sunulur. Bu hastalıklı bir tutudur. Özü itibariyle paraya tapınmadır. 
---
TOPLUMSAL DEĞİŞME KURAMLARI
Editör: Hatice Yeşildal
Anadolu Üniversitesi, Eylül 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder