31 Temmuz 2023 Pazartesi

Ahmet Cevizci - Felsefe Tarihi - FRANSIZ AYDINLANMASI

FRANSIZ AYDINLANMASI

Özgürlüğün her türüne, mutlak bir inanç beslediler.

 

Bernard le Bovier de Fontenelle (1657-1757)

tarihin bir yığın peri masalı ve bir sürü yanlıştan ibaret olduğunu söyler…

otoriteden doğallıkla nefret eder; bir şeyin doğruluğunu kanıtlamak için herkesin ona inandığının ileri sürülmesini saçmalık olarak değerlendirir.

Ona göre, ilkel insanın korktuğu her şey, kısa bir süre sonra ibadet ya da tapınmanın objesi haline getirilmiştir.

 

Montesquieu Baronu Charles Louis de Secondat (1689-1755)

politika bilimine yönelik ampirik, analitik ve özellikle de karşılaştırmalı yaklaşımda bulunur.

Tanrı ile insan arasında kurulan ilişki onu, evrensel yasaların bulunduğu sonucuna götürür.

Hobbes’un doğa durumundaki insan görüşüne de karşı çıkar.

 

Her milletin yasalarının o milletin yönetim biçimiyle, onun iklim ve coğrafya benzeri fiziki koşulları ve hürriyet, gelenek ve görenekler, ticaret ve din benzeri sosyal koşullarıyla uyumlu olması gerektiğini söyler…

 

…iktidarın kimde olduğu ve bu iktidarı nasıl kullandığı ölçütünden hareketle, üç ayrı yönetim biçimi olduğunu öne sürer: Cumhuriyet, monarşi ve despotizm.

 

Demokrasi, Montesquieu’ye göre ancak küçük devletlerde başarılı olabilir, sadece Atina benzeri küçük kent devletlerine uygun düşer.

 

Aristokrasi / soylulardan ılımlı bir tutum benimseyerek eşitliğe mümkün olduğunca yaklaşmalarını beklemesi ama kendisinin eşitsizlik üzerine temellenmiş olması nedeniyle çelişik bir yönetimdir.

 

Monarşide / kral ile yönetilen halk arasında ara iktidarlar bulunduğunu öne sürer. Soylular ile din adamları veya ruhban sınıfı / monarşi iktidarının “akmasını” sağlayan zorunlu kanallar olup, monarşinin despotizme dönüşmesinin önündeki en büyük engeli oluşturur.

 

…eşitsizlikler ve farklılıklar üzerinde temellenmiş / Monarşinin modern zamanların yönetim biçimi olmasının temel nedeni, / modern toplumların kişisel çıkarın peşinden koşulduğu ve ticaretin, zenginliğin, lüksün her yanı sardığı yapılar olması…

 

Despotizm / monarşinin bozulmuş şekli / “tek adamın kural ve yasa tanımaz keyfi yönetimi”

 

…ideal yönetim tarzı olarak, yasama, yürütme ve yargı güçlerinin ayrılığına, dengeli anayasa düşüncesine dayanan anayasal monarşiyi keşfetmiştir.

 

özgürlüğün ilk koşulu “bağımsızlığın sınırlanması”dır.

yasama ve yürütme güçleri aynı kişi ya da kurumda olursa, burada politik özgürlük olamaz.

 

Voltaire

Fransız monarşisiyle kiliseye açtığı savaş yanında, esas din ve Hıristiyanlık konusundaki görüşleriyle tanınır.

hayalcilere ve idealistlere hiç güvenmemiş,

İngiltere’de, bir şekilde idealize ettiği anayasal monarşiye büyük bir hayranlık beslemiş, fakat Fransa’ya döndüğünde, / mutlak monarşinin savunuculuğunu yapmış…

 

La Mettrie

ruhun var olmadığını savunur / varolanın yalnızca madde olduğunu kanıtlamaya çalışır

 

Condillac

duyumculuğuyla ünlüdür.

 

D’Alembert

Ansiklopedi projesinin mimarı ve iki editöründen biri

Bilgiyi fenomenlerin “gerçek” doğaları yerine, onların insan tarafından algılanışına dayandırır.

mutluluğa erişmenin yegâne yolu, başkalarının mutluluğunu hesaba katmaktan geçer.

 

Diderot

maddenin statik olmayıp, dinamik bir yapı sergilediğini öne sürmüş…

 

D’Holbach

insanın bilgisizliğinden ve güçsüzlüğünden dolayı, doğal nedenleri bulamadığı her seferinde, işin içine Tanrı ve ruhu karıştırmış olduğuna inanır.

 

Condorcet

İyimserdir, Doğabilimlerinde kaydedilen ilerleme ile moral ve sosyal bilimlerde kaydedilecek ilerleme arasında yakın bir ilişki bulunduğunu / insanın doğabilimlerinden elde ettiği bilgi yardımıyla doğal çevresini düzenlemeyi öğrenmekle kalmayıp, moral ve sosyal bilimlerden kazandığı bilgi yoluyla sosyal ve politik çevresini düzenlemeyi de öğreneceğini söyler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder