31 Temmuz 2023 Pazartesi

Ahmet Cevizci - Felsefe Tarihi - RÖNESANS FELSEFESİ

RÖNESANS FELSEFESİ

Aristoteles putu yıkıldı.

İstanbul’un fethedilmesi

Hümanizm

retoriğin diyalektik üzerinde kazandığı zafer

Platon araştırmalarının merkezi olan Floransa Akademisi

 

Montaigne (1533-1592)

Kuşkucuların argümanlarını yeniden ele aldı. İnsana canlılar dünyasının herhangi bir türü olmak dışında bir nitelik atfetmedi.

…kişinin bilgisizlik bilinci, geleneksel sosyal, politik ve dini form ya da yapılara bağlanmasının en temel nedenini oluşturur…

Ona göre kuşku, şeylerin hakikatine bağlanmaya karşı insanı korur.

 

Nikolaus Cusanus, şüphecilikten negatif teolojiye…

Rönesans düşüncesi çeşitlilikteki birliğe, doğanın çok çeşitli görünüşlerinin gerisine saklanmış güçlere bilgi ile sokulmak ister.

 

Giordano Bruno, evrenin merkezi diye adlandırılabilecek bir yıldız ya da gezegen bulunmadığını söyler.

Dünya sonsuz sayıda minimum ya da monaddan meydana gelir. Giardano Bruno monad ya da minimumları üç düzeyde ele alır. Buna göre matematiksel minimumlar birimlerdir; fiziksel minimumlar bölünemez ve bir anlamda canlı olan atomlardır; minimumlar, metafiziksel düzeyde ise ölümsüz ruhlara karşılık gelir.

 

Agrippa küçük evren olarak insanın kendisinde üç dünyayı bir araya getirdiğini öne sürer. Bu dünyalar da sırasıyla elementlerin bulunduğu maddi dünya, göksel cisimlerin meydana getirdiği dünya ve nihayet manevi dünyadır.

 

Rönesans’ta Aristoteles’in metinlerine beslenen güvenin yerini olguların doğrudan gözlemi almış, teolojik önyargılarla Skolastik düşünüş yerini ampirik verilerle doğrudan tanışıklığa bırakmıştı.

 

Nikholas Kopernik (1473-1543) aslında bir din adamıydı.

 

…madde-ruh düalizmi ya da Hobbes’ta olduğu gibi materyalizm şeklinde tezahür ettiği söylenebilir.

politik mutlakçılık

…tüccarlar / feodal soyluluktan kurtulmak için (feodallerin tasallutundan demek gerek) iktidarın merkezileşmesinin yanında oldu.

 

Machiavelli (1469-1527)

…ahlaki bir bakış açısıyla olması gereken üzerinde yoğunlaşmak yerine, tanık olduğu veya gördüğü şekliyle fiili politik hayatı konu almış ve politik olguları incelemiştir.

İnsanın özü gereği bencil olduğunu öne süren Machiavelli / toplumun doğal olmadığını ve onun bir sözleşmeden doğmadığını ilan eder…

…toplumun kaynağı / toplumun kurucusu

…herhangi bir ahlaki ilkeden hareket etmeyi reddederek, rasyonalizmden tam bir kopuşu gerçekleştirir. / yasa koyma ediminde egemenin iradesini serbest bırakır.

…güçlü ve birliği olan bir devlet için ihtiyaç duyulan erdemi ortak yarar çerçevesinde yaratan şey hukuktur, hukukun ortaya konması ise bir yasa koyucuyu gerektirir. Machiavelli buradan mutlak yasa koyucunun bu amaca ulaşmak için her yolu kullanabileceği sonucunu çıkarır; o, hukukun da ahlakın da nedeni veya yaratıcısı olduğu için politik işlevini yerine getirirken, kendisini bunlardan hiçbiriyle bağlamaz.

…özgür bir cumhuriyet mutlak monarşiden daha üstün ve iyi bir yöntemdi.

Papalığın etkisinin ortadan kaldırılması için de mutlak bir hükümdara ihtiyaç duyar.

 

Thomas More (1478-1535)

Ütopya gerçekten de giderek yükselen ticari sömürü ruhuna karşı radikal bir protesto olarak kaleme alınmıştır.

…güç politikasının iktisadi ve toplumsal bozukluk ve kötülükleri artırdığını öne sürer.

…din ve ahlakın doğrularının sorgulanmasına / More, hiçbir şekilde izin vermez.

 

Richard Hooker (1553-1600)

Aquinalı Thomas’tan yararlanarak bir doğal hukuk öğretisi geliştiren Hooker’ın esas amacı, İngiltere’de Kraliçe Elizabeth’in hükümdarlığını temellendirmekti.

…doğa durumundan toplumsal yaşama geçişi “rıza” kavramına dayanarak açıklar.

 

Jean Bodin (1530-1596)

…politik düşünceye “egemenlik” kavramını armağan etmiş

…monarşiyi felsefi ve hukuksal temeller üzerine oturtur…

…devleti “birçok ailenin ve bu ailelere ortak olan şeylerin doğrulukla yönetilmesi” olarak tanımlar.

…devletin kökenini, zapt etmek isteğinin yol açtığı “güç ve şiddete” dayandırır.

…devletin iktidarını eşkıya veya zorbaların iktidarından ayıran özelliğin devlet yönetiminin adaleti içermesi,

…ailedeki otorite ile devletteki otorite arasında bir paralellik kurar.

Tiranlığın iktidarının yalnızca köleler, kullar, serfler üzerinde olduğu yerde, devlette egemen güç özgür yurttaşlar üzerinde hüküm sürer.

Bodin’e göre, en yüksek buyurma-yönetme gücü olarak egemenlik mutlaktır,

Egemen, kendisini ne koyduğu yasalarla ne de kendinden öncekilerin yaptıklarıyla bağlar.

…süreyle kısıtlanmış olan ya da istendiği zaman geri alınabilen bir iktidar, egemenlik olmayıp, sadece bir yetkidir. Söz konusu yetkiyi kullanan ise egemen olmayıp, sadece bir yönetici olarak kalır.

 

Johannes Althusius (1557-1638) bütün cemaat ya da toplumların temeline sözleşmeyi koyar.

…bir topluluğun amacına erişmesi için ortak bir otoriteye sahip olması gerekir.

Althusius’a göre, egemenlik ancak halkın elinde bulunabilir

 

Hugo Grotius (1583-1645)

…doğal hukuk kurallarını insanın rasyonel ve toplumsal bir doğaya sahip olduğu ilkesinden çıkartır

...beşeri hukuk, yasa üç türlüdür. Birinci / bir babanın, efendinin veya benzer amirlerin emirlerini ifade eden yasadır. İkincisi ise sivil güçten çıkan ve özel bir politik toplum içinde yaşayan insanların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen sivil yasa olarak pozitif hukuktur. Üçüncü beşeri hukuk türü ise ulusların yasası, yani zorlayıcı gücünü milletlerin iradesinden alan uluslararası hukuktur.

…insan, doğasını meydana getiren rasyonalite uyarınca uyum ve barış içinde yaşamak isteyen bir varlık olduğundan, barışı sağlayacak bir otorite tesis etmek amacıyla bir birleşme sözleşmesiyle toplumu yaratır ve bir politik sözleşme ile toplumun yönetim biçimini ve yöneticilerini belirler.

 

17. yüzyıl felsefesi, özne temelli / düşünce, duygu ve eylem yönünden mutlak ve kesin bir özgürlük talebini dile getirip somutlaştırır.

17. ve 18. yüzyıldaki bütün büyük özgür filozofları üniversiteden uzak durmuşlardır.

17. yüzyılın bütün büyük filozoflarına göre, hakikat dini otorite veya kutsal metinler tarafından aktarılan bir şey değildir; hakikat akla dayalı, özgür ve tarafsız araştırma ile keşfedilen bir şeydir.

…bilime modern zamanlarda, pratik değeri, sağladığı yarar için değer verilmiştir.

 

Francis Bacon (1561-1626)

…doğayı doğrulukla bilmenin tek güvenli yolunun bilim olduğunu, bilimsel yöntemin insana doğayı denetleyeceği bilgiyi sağlayacağını ileri sürmekteydi.

Novum Organum bilimsel yöntem ve metodolojideki, Nova Atlantis [Yeni Atlantis] ise toplum ve politik alandaki reform teşebbüsünü ifade eder

…bilginin farklı dalları veya çeşitli bilimler insan zihninin farklı meleke ya da yetilerini temsil eder veya yansıtır; buna göre, tarih belleğe, şiir ya da edebiyat hayal gücü ya da imgeleme, felsefe de akla karşılık gelir.

Gerçek bir ilerleme için teoriyle pratiğin kesinlikle birleştirilmesi gerektiğini savunan Bacon, ilke olarak spekülatif her disiplinin yanına pratik bir sanat getirmeye çalışmıştır. Örneğin, fiziğin pratik karşılığı mekaniktir.

…bilginin özsel özelliğini, doğruluk yerine, faydada gören Bacon, bütün bir geçmişin bilgeliğini inkâr edip, bilimlerin, bütün bir insani bilginin yeni baştan inşasını kendisinin en büyük amacı yapar.

Bacon Machiavelli’yle, siyaset felsefesinin insanların ne yapmaları gerektiği üzerinde değil de ne yaptıkları üzerinde uzmanlaşmak durumunda olduğu konusunda tam bir uyuşma içinde oldu.

Bacon Anglikanizme bağlılığını hep sürdürdü.

 

Thomas Hobbes (1599-1679)

Leviathan’da pek çok Aristotelesçi kavram ve düşünceyle özel olarak alay etti.

Machiavelli’nin realizmini takip ederek, doğal hukuk öğretisini insanın yetkinliği düşüncesinden ayırmaya özen gösterdi. (insanlarda) baskın olanın, Sokratik geleneğin öne sürdüğü gibi, akıl değil de duygu ve tutkular olduğunu öne sürdü.

…mekanik materyalizmine uygun olarak üç ayrı cisim olduğunu öne sürüyordu: Evreni meydana getiren madde, diğeri insanı oluşturan beden ve sonuncusu da bir vatandaşlar topluluğunu meydana getiren politik gövde.

…her şey maddi olduğuna, olup bitenler mekanik nedenlerin bir sonucu olarak vuku bulduğuna göre, bilinecek olan her şeyin duyularımız aracılığıyla bilinmesi gerekir.

 

(Hobbes’a göre) Düşünce dilden önce gelir,

…hayatın korunması ve sürdürülmesinin insan eyleminin biricik ve temel amacı olduğunu söylemiş ve etik görüşünü, bu öz varlığını koruyup devam ettirme itkisi, çabası, eğilimi ya da istemi üzerine inşa etmiştir.

…insan aklını, değeri tanıyacak, değer yaratacak veya taşıyacak bir melekeden ziyade, iştihanın veya arzuların muhtemel sonuçlarını hesaplama yetisine indirger.

Hobbes, doğallıkla hazcılığa ve göreciliğe varır. Onun gözünde iyi, insan tarafından istenilir olanla özdeştir.

Doğa durumuna, yani “herkesin herkesle savaşına” son verecek olan şey, her insanın her şey üzerinde sahip olduğu doğal haktan başkalarıyla aynı ölçüde vazgeçmesi, yani sahip olduğu hakkın başkalarının hakkıyla eşit ölçüde sınırlandırılmasına rıza göstermesidir. Bu sınırlandırma, insanların sahip oldukları doğal hakkı karşılıklı olarak tek bir kişiye devretmelerini ve onu egemen olarak tanımalarını öngören bir sözleşme sayesinde gerçekleşir.

…egemenin ya da devletin ilk ve en temel hakkının ceza verme ve polis gücü tesis etme hakkı olduğu söylenebilir.

…egemenliğin temel ilkeleri; onun “mutlak”, “bir”, “sürekli” ve “bölünmez” olmasından çıkar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder