İlkçağ Felsefesi
MÖ 6. yüzyılla 5. yüzyıl
Zerdüşt (MÖ 628-551), Thales (MÖ 625-547), Siddhartha
Gautama (MÖ 563-545), Konfüçyüs (MÖ 551-479) ve Lao-Tzu (MÖ 6. yüzyıl).
Buda / Kendisine “uyanmış, aydınlanmış” anlamında
Buda adı verilmiş…
Konfüçyüs, uyumlu bir topluma giden yolu belirleme ve
gözler önüne serme çabası içinde oldu. / …uyumlu ilişkiler, önderlik ve devlet
adamlığı üzerine konuştu; kişinin kendisini sorgulamasından, dönüştürmesinden,
başkalarına ilham vermesinden ve erdemli biri olmak için sergilemesi gereken
çabalardan söz etti.
Konfüçyüs’ün çıkış noktası, tek tek her insan varlığının
hayatının, iyisiyle kötüsüyle ailenin oluşturduğu genel bağlam içinde yaşandığı
düşüncesiydi. / Toplumsal ilişkilerin oluşturduğu tabakalar yok olup gittiği
zaman, geride birey ya da benlik diye bir şey de kalmıyordu.
…denge, düzen ve ahenk ideali bağlamında, Konfüçyüs,
dengenin “zevk, kızgınlık, keder, neşe, kendinden geçme benzeri duygulara”
kapılmamak olduğunu, ahengin ise “insani duyguların tam zamanında ve gerekli
durumlarda zuhur”undan başka bir şey olmadığını söylüyordu.
Lao-Tzu / doğa ve duygu…
Zerdüşt / Ahura Mazda, kötülüğe tekabül eden mutlak
karanlığın tam karşısında, iyilikten yanaydı. Bizim hem iyilik ve hem de kötülükle
dünyaya geldiğimizi, bu ikisi arasında verilen mücadelenin hayatımızı
anlamlandıran en önemli şey olduğunu söyledi…
Thales / …salt doğal gerçeklikle, genel olarak
varlığın doğasıyla meşgul oldu.
…varlığa ilişkin felsefi ve tümüyle rasyonel bir açıklama
geliştirdi.
(Yunan) Fenikelilerden alfabenin yanı sıra, belli bir
teknolojik birikim ve bazı dini düşünceler…
Mısır’dan, başkaca şeyler yanında, Yunan mimarisinin ana
unsurlarını ve geometriyi…
Babil’den ise astronomi ve matematik öğrendiler, birtakım dini
düşünceler aldılar.
Mısır tanrısı Osiris, Yunan’da bir Tanrı ya da yarı-tanrı
diye bilinen Dionyssos olup çıkmış…
MÖ 6. yüzyılda Dionyssos’un oldukça kuvvetli gizler kültü
Yunanistan’ın neredeyse tamamına yayılmıştı. Söz konusu Orpheusçu gizlere göre,
dünyayı Titanlar yönetmekteydi. Bu Titanlar, tanrıların kralı ve Dionyssos’un
babası olan Zeus’u doğuran Gaia’dan, yani yerden çıkmışlardı. Dionyssos
Titanlarca öldürüldükten sonra, Zeus da bunun karşılığında Titanları öldürdü.
İnsanlar, Yunan mitolojisine göre, işte onların küllerinden doğdular.
(Yunan’da düşüncenin gelişmesinde Miletos önemli bir merkez;
bu şehir Küçük Asya’da ve Persleri etkisine daha açık bir konumda. Dolayısıyla
Pers kültüründen ve düşüncesinden evvela Miletos etkilendi.)
Persliler sayesinde keşfettikleri kültürel unsurların
başında Zerdüştçülüğün tektanrıcılık, ruhun ölümsüzlüğü ve iyi-kötü ikiliği
gibi ana öğretileri gelmekteydi.
Nihai gerçeklik, onlara göre ancak birtakım temel ilkeler
yoluyla kavranabilirdi…
Öte yandan, 6. yüzyılla birlikte Yunan mitolojisi epeyce
yorgun düşmüş ve problematik hale gelmişti.
Yunanlılar / Yahudi, Çin, Hint ve Pers düşüncesi yanında,
Akdeniz’in güneyindeki uygarlıklardan da kompleks astronomi sistemleri, ileri
matematikleri, ruhun doğası üzerine takıntılı düşünceleri olan kültürlerden de
etkilenmişti.
Sokrates
Onu özel hale getiren iki şey var: birincisi, Sokrates’in
felsefenin nasıl ve ne için olması gerektiğiyle ilgili standartları koymuş
olmasıdır.
Sokrates olmasaydı, Platon herhalde hiç olmazdı. (tersi de
söylenebilir)
Yunan’da felsefe, dini ya da mitolojik düşünceden kopuşun
sonucunda, doğal olayların, doğaüstü değil de doğal nedenlerle açıklanması
gerektiği inancıyla, insan aklına dayanan bağımsız bir faaliyet olarak başladı…
(Mısırlılar için bilgi) onu sadece pratik bir amaca hizmet
ettiği ölçüde istediler…
(Felsefenin konularına kafa yormak için maddi zenginliği
şart kabul etmek… Bilgiyi pratik fayda dışında soyutlamaya dahil etmiş olmayı
“çalışma, para kazanma zarureti”nden uzak olmaya bağlıyorlar.)
…felsefi düşünüş öncesindeki insanın yaptığı gibi, görmek ya
da inanmakla ilgili bir konu değil… merak etmekle, düşünmekle, daha doğru bir
deyişle düşünümle, kısacası akıl ile ilgili bir konudur.
Helenik felsefenin doğal siyasi dekoru kent-devletidir,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder