20. YÜZYILDA FELSEFE
20. yüzyılda / pek çok filozof / dili temel almış, söylemi
ve dilsel temsili bilgi ve hakikat arayışında felsefenin ulaşabileceği en
yüksek nokta diye tanımlamıştır.
19. yüzyıl filozoflarının önemli bir bölümü üniversite
dışında kalmıştı.
20. yüzyılda felsefe tamamen kurumsal olarak icra edilen,
üniversitelerde ve araştırma enstitülerinde yürütülen bir faaliyet haline
gelir.
…yüzyılın ilk yarısının hemen hemen tüm filozoflarının ortak
bir realist amaç doğrultusunda, nesnelliği yeniden ele geçirme çabasıyla
karakterize oldukları kabul edilir.
Bergson, tıpkı Schopenhauer gibi, sezgide
açımlandığına inandığı gerçekliğin, kör ve tatmini imkânsız olan bir iradeden
ziyade, yaratıcı bir hayat hamlesi olduğunu söylüyordu.
Analitik Felsefe
G. E. Moore’la başlar.
(Wittgenstein) hakiki problemlere çözüm bulunmasını
engelleyen yanılsamalara kapılınmasının en önemli nedeni, ona göre, dilsel
karışıklıklardır.
Russell gibi, Wittgenstein da gündelik dilin asıl mantıksal
formu gizlediğine inanır.
Kıta Felsefesi
…içeriğinde modern ya da Aydınlanma düşüncesinin çözülmesine
vücut veren felsefeleri veya Aydınlanma karşıtı bir karakterle karşımıza çıkan
felsefeleri barındırır.
Çağdaş Metafizikçiler
Bergson
…felsefesinin merkezine, “bir şeyi bilmenin birbirinden
farklı iki yolu bulunduğu” iddiasını geçirir.
Birinci yoldan elde edilen bilgi, nesneyi gözlemlediğimiz
bakış açısına, durulan yere bağlıdır.
…diğerinde, bilgi mutlaktır
Bergson, bunlardan birincisine, o, “analizin yolu,” diğerine
ise “sezginin yolu” adını verir.
Analiz-sezgi karşıtlığı, Bergson’da bizi, bilim-metafizik
karşıtlığına götürür.
…bilimlerin evrenin tam ve yeterli bir açıklamasını
veremeyeceklerini ve bu nedenle bir başka disiplinin bu bilimleri tamamlaması
gerektiğini savunur. Bu disiplin de metafiziktir.
…metafizik ile bilimin o çok arzu edilen birleşimini gerçek
anlamda sezgiyi temele alan bir felsefe gerçekleştirebilir.
Hayatta önceden hazır verilmiş formlar yoktur; hayat kendi
formlarını değişen koşullara göre sürekli olarak yaratır. “Yaşam bir eğilimdir”
ve eğilim birbirine karşı yönler yaratmayı gerektirir.
Tanrının gerçekliği yaratıcılık olarak ortaya konur.
…onda Tanrının temel belirlenimi yaratıcılıktır.
Alfred North Whitehead
…analitik düşünce tarzına karşı çıkmaktaydı. Şeylerin
özünde, birbirleriyle ilişkili olmanın bulunduğunu söyleyen Whitehead, / felsefede
statik ya da değişmez bir varlık anlayışına karşı çıktı.
…felsefenin görevinin “olgulardaki formları aramak” ve bu
formları birbirleriyle olan karşılıklı ilişkilerine de vurgu yapacak şekilde
ortaya çıkarmak olduğuna inandı.
Newton, şeylerin doğasının mekânda var olan bireysel madde
parçacıklarından meydana geldiğini varsaymak açısından Antik Yunan atomcusu
Demokritos’u takip eder. Whitehead’e göre, buradaki hata esas itibariyle bir
madde parçacığını, bütün ilişkilerinden soyutlayarak, zaman ve mekân içinde
basit bir yere konumlandırıp, salt soyutlamalar üzerinden ilerleme yanlışından
oluşur.
…metafiziğinin dört temel kavramı vardır: Olay ya da
okasyon, prehansiyon ya da kavrayış, ezeli-ebedi nesneler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder