31 Temmuz 2023 Pazartesi

Ahmet Cevizci - Felsefe Tarihi - GENÇ HEGELCİLER

 GENÇ HEGELCİLER

…materyalizm / mülkiyetsiz ve sınıfsız bir toplum oluşturma amacının bir parçası olarak tasarlanmıştı.

…sosyalizmi meşrulaştırmak için tarihi oldukça farklı bir şekilde yorumlayan Marx / tarihsel materyalizm adı altında yeni bir tarih düşüncesi ortaya koyar / tarihsel materyalizme temel olacak bir materyalist evren telakkisi geliştirdi.

…genç bir Hegelci olarak Marx’ı en fazla etkileyen şey, Hegel’in Tanrıyı doğa ya da dünya ile özdeşleştirmesi olmuştur.

(genç Hegelciler) Hegel’deki özdeşliğin bir ayağını değiştirerek, Tanrının yerine insanı veya insanlığı koyarken, doğallıkla tam bir ateizme vardılar.

 

Ludwig Feuerbach (1804-1872)

…en önemli başarısı / din çözümlemesi

Feuerbach’a göre, felsefenin bir bilim, yani antropoloji haline gelmeye ihtiyacı vardır.

Feuerbach, modern felsefenin özü itibariyle teoloji tarafından çizilen yolu izlediğini düşünür.

Spinoza / maddeyi Tanrının bir sıfatı ya da ana niteliği haline getirmiş / dolayısıyla da maddenin Tanrılaştırılmasıyla sonuçlanmıştır.

…panteizm / dinin gelecekteki çözülüşü veya yıkılışını haber verir.

 

…tinin Tanrısallaştırılması / teizm

…tinin çözülüşü / panteizm

…rasyonalizm, özü itibariyle tamamen seküler bir tavır olduğu için duyular tarafından keşfedilen dünyanın hesabını vermek durumunda kalmıştır.

…rasyonalizm bunu zihin dünyası ile duyu dünyası arasında mutlak bir boşluk bulunduğunu öne sürerek yapabilirdi

Hegel / bu boşluğu Descartes’ta tanrısallaştırılan aklı bir bütün olarak dünyaya yaymak suretiyle kapayabildi.

 

Descartes ve Kant tarafından tanrılaştıran akıl

Spinoza eliyle tanrılaştırılan madde

Hegel tarafından tanrılaştırılan bilinç

 

Feuerbach / bilincin, insanların gerçek benliği, zihnin özü olduğunu savunur

 

İnsan / izlenimlerin pasif bir alıcısı değildir, fakat deneyimin oluşumuna aktif ve yaratıcı bir biçimde katılan bir varlıktır.

 

Karl Marx

Marx / daha sonraki sosyal teoriyi fazlasıyla etkileyecek bir tarihsel gelişme öğretisi ortaya koyan bir sosyal bilimcidir.

Proletarya devrimi ve sınıfsız toplum, onun gözünde kapitalist bir ekonominin özünde var olan çelişkilerin zorunlu sonuçları olmak durumundadır

 

(Diyalektik) Hegel gibi Marx için de insanlık tarihinin, içinde barındırdığı her sosyal sistemin kaçınılmaz olarak karşıtına dönüştüğü bir zorunlu gelişme süreci

 

Marx bir toplumsal sistem içinde belli öğeleri birbirinden ayırır:

(1) İnsanların kendileriyle hayat için gerekli araçları sağladıkları aletlerden, beceri ve tekniklerden meydana gelen “üretim güçleri” (teknoloji);

(2) üretenlerin üretim sürecinde birbirlerine bağlanma biçimlerinden oluşan ve “toplumun ekonomik yapısını” oluşturan “üretim ilişkileri” (iktisat).

(3) Toplumun hukuki ve politik kurumları ve nihayet

(4) toplumun üyelerinin kendilerini ve birbirleriyle olan ilişkilerini kendileri aracılığıyla düşündükleri düşünceler, düşünsel alışkanlıklar ve idealler.

Marx, bu sonuncuların yani düşüncelerin toplumsal gerçekliğin tahrif edilmiş resimleri olduğunu düşünür ve onları “ideolojiler” olarak tanımlar.

 

(Marx) insanların geçim araçlarını üretirken, dolaylı olarak kendi maddi yaşamlarını ürettiklerine işaret eder.

 

Marx açısından tarihsel diyalektiğin itici gücünü üretim ilişkileri meydana getirir.

…ilk evre / “ilkel toplum” veya “kabile toplumu”

…kabile toplumunda, ataerkil aşiret reislerden, aşiret üyeleri ve kölelerden meydana gelir.

Marx’ın analizinde aşiret mülkiyetinden sonra gelen mülkiyet şekli, köleci mülkiyettir.

Marx’ta üçüncü mülkiyet biçimi, Ortaçağ’da gördüğümüz feodal mülkiyettir.

Marx’ın mülkiyet biçimlerine ilişkin analizinde, bundan sonra yer verdiği iki mülkiyet tipi: kapitalist mülkiyet ile sosyalist ve komünist mülkiyettir.

 

…başlangıçtaki ilkel komünizmi köleci toplum, köleci toplumu da feodalizm izler. Feodalizmin ardından da kapitalizm gelmek durumundadır.

 

Marx’ın tarihsel materyalizm öğretisine göre, kapitalizmde sınıf mücadelesinin en az üç temel özelliğinden söz etmek mümkündür.

(Sistemde iki sınıf var) Burjuvalar / işçiler

 

…kapitalist sistemde ürünün emeğin maliyetinden daha yüksek bir bedelle satılması ve böylelikle artı değerin üretim araçlarına sahip olan burjuvalar tarafından alınması, işçinin sömürülmesine ve emeğin yabancılaşmasına yol açar.

 

Ona göre, insanın özü her şeyden önce, onun bir türün yani insan türünün üyesi olmasından başka, bu durumun bilincinde olan bir varlık olmasıyla belirlenir.

 

Kapitalizm Eleştirisi

…burada, mübadele ve kapital insanlar arasına girer, onlara aracılık edip, etkileşimlerini kontrol altına alır.

Marx’a göre, mübadele insani erdemleri de bozar; ahlaki erdemler burada peşinden koşulmaları gereken hedefler veya amaçlar olmaktan çıkıp, sadece pazar ekonomisinin belirlediği amaçlara ulaşmak için kullanılan araçlar haline gelirler.

 

Yabancılaşma

Marx, insanın özünü ancak gerçek cemaat içinde gerçekleştirebileceği düşüncesini daha açık bir biçimde ifade etmek amacıyla, nesne ve nesneleştirme kavramlarına başvurur.

 

İnsanın emeğiyle yavaş yavaş ihtiyacı karşılayan nesnelere dönüştürülen doğanın, insandan bağımsız çıplak varoluşundan, nesnelerin insana yabancı olabilmelerinden söz edebilmek mümkün değildir.

 

İşçi üretim sürecinin ürününü bilinçli bir şekilde kontrol altında tutamıyorsa, / bu faaliyet sadece bir bireyin, kapitalistin çıkarına hizmet edecek bir araç haline gelir. Bu koşullar altında, işin kendisi de anlamsız hale gelir.

İşçi kapitalist düzende, yoğun işbölümünden dolayı üretim eylemine de yabancılaşır.

Yabancılaşmanın bu üç düzeyi, yani insanın emeğinden, üründen ve üretim sürecinden yabancılaşması, onda yabancılaşmanın birinci boyutunu ortaya koyar: Tinsel ya da manevi yabancılaşma yani bireylerin kendilerini hiçbir şekilde olumlayamamaları, doğrulayamamaları ve fiilen gerçekleştirememeleri durumu.

Yabancılaşmanın Marx’taki dördüncü düzeyi olan insanın türsel varlığına, türe yabancılaşması ise üründen ve üretim sürecinden yabancılaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıkar.

 

…kapitalist üretim tarzı hâkim olduğu veya varlığını devam ettirdiği sürece ortadan kaldırılamaz; dolayısıyla, yabancılaşmış insanların, bu düzende özgürleşebilmeleri ya da kendilerini gerçekleştirebilmeleri mümkün değildir.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder