7 Haziran 2010 Pazartesi

Jean Braun - Platon ve Akademia

Heidegger, Platon'u varlık ve görünüşü ayırmaya katkıda bulunmuş olmakla eleştirir; bu ayrım "görünüş"ü varlığın ortaya çıkması, görünmesi olarak kabul eden ilk Yunan filozoflarında var olmayan bir ayrımdır; ama Platon'un bu tavrının daha derin ve eski bir gelenekten kopuş şeklinde değil, sofistlerin, içinde hareketi ifade ettikleri varlıksız görünüşlere karşı bir mücadele çabası olarak açıklanması gerektiği söylenebilir: Platon görünüşün varlığını arar, oysa sofistler, rölativizm ve mobilizmin bulanık sularında balık avlarlar. (s. 49)
Platon'a göre matematik sadece felsefeye hazırlıktır, kendi içinde bir değeri yoktur çünkü "öğrenilmesi gereken müzik parçasının prelüdüdür" sadece. Müzik parçasının kendisin icra edecek olan diyalektiktir. (s. 53)
Diyalektik yöntemini kullanan kişi sadece "her şeyin özünü tanıyabilen kişi değildir", bunun ötesinde, bütün bilimlerin doruğuna ulaştığında nesneleri ve varlıkları artık yan yana ya da üst üste konmuş gibi görmez, onları bir bütünlük ve uyum içinde kavrar ve bu sayede ona her şey İyi'nin birliğinden başka bir şey olmayan bir birliğin ışığında görünür. Böylece, "bir bütünlük içinde görebilen kişi mantıkçıdır; ötekiler değildir."
Bu diyalektikte iki aşama vardır:
a) Yükselen diyalektik: Bu diyalektik düşünceden düşünceye, varsayımsal olmayana, bütün düşüncelerin düşüncesine, yani İyi'ye kadar yükselir, özün kendisini nicelik ve güç olarak aşar ve onun ötesinde yer alır.
Dolayısıyla yükselen diyalektik, her şeyin ilkesini, sonra da ilkelerin ilkesini keşfetmek amacıyla çokluktan tekliğe doğru gider. Sokrates'in ahlakla ilgili diyaloglarında uyguladığı ve gösterdiği diyalektik budur.
b)İnen bir diyalektik: Bu diyalektik aklın gücüyle her şeyin dayandığı varsayımsal olmayan bu ilkelerin farklı sonuçlarını geliştirmeye ve böylelikle deneylere başvurmadan bir düşünceler dizisini yeniden oluşturmaya çalışır. Böylece, Platon, diyalektik yöntemiyle çalışan kişiyi bir bedeni doğal parçalarına ayıran bir kasaba benzetir. İnen diyalektik Devlet ve Timaios'da uygulanan diyalektiktir. (s. 54/55/56)
İdea, nesnelerde aşkındır ve ruhta içkindir.
İnsan kendisini kör eden (duyulur dünya) görünür olanla kendisini kör eden bir ışığın (kavranabilir dünyayı aydınlatan İyi) kavşağında bulunmaktadır.
İnsan burada nesnelerle yetinemeyecek kadar çok görür ama kendisini bir tanrı gibi göremeyecek kadar da az görür. (s. 60)
Platon'da bir fikir idealizmi vardır.
İnsan, düşündüğünün üstündedir.
Diyalektiğin amacı: aynı olanı ve ötekini kavramak,
etleri uzuvların birbirlerine eklendiği belli noktalara göre kesen kasap gibi eklemlenmeleri göz önünde bulundurmak. Diyalektik, şeyleri birbirlerinden ayıran dünyanın yapısını içeren bir katılım olan fikirlerin katkısıyla logosla örtüşme çabasıdır. Dolayısıyla, diyalektik, ayrı olanın insanın ölçüsüne göre değil, tanrının ölçüsüne göre nerede birleşmiş olması gerektiğini kavrayabilme çabasıdır. (s. 75)
Logos bizi hem yukarı, tanrılara ait olan yere hem de aşağıda kalan ve bütün insanlarda ortak olan şeye bağlar. Aşk gibi bir şeydir, tanrılar ve insanlar arasında bir taraftan gelenleri öbür tarafa aktaran bir tür aracıdır, hem zengin hem yoksuldur, içinde öldüğü ifade edilmeyen bir şey ve gene içinde gerilediği bir gevezelik arasında kalmıştır. (s. 77)
Her şeyin kendi özelliklerini aldıkları bu yaşam ve özün "ötesini" doldurmak... logos'un gerekli ve imkansız amacı budur. Gerekli çünkü logos her zaman bir İyi'ye davet ve İyi'nin hatırlanması olmalıdır, imkansız çünkü bu İyi her zaman insanın ulaşabileceğinin ötesinde bulunur. (s. 79)
Mit sayesinde dile getirilemeyen anlatılabilir ve iletilemeyen iletilir, onun sayesinde bizi bu dünyadan, iyiliğin bulunduğu yerden ayıran mesafe kısmen artadan kaldırılır. (s. 83)
Sonsuzluk doğmayan ve kaybolmayan ideaların varlık biçimidir, bu nedenle "vardır" ifadesi sadece sonsuz töz için kullanılabilir. (s. 86)
İnsan ruhu üç bölümden oluşur: birinci bölümü dünya zevklerine düşkünlüktür; aşağı zevkler ona bağlıdır. Merkezi göbeğin alt kısmıdır, ilkesi düşüncesizlik ve arzudur. Erdemi ölçüdür.
Kalp ölümlü ruhun ikinci bölümüdür. Tutkular ondan doğar, merkezi diyaframdır, ilkesi öfke ve erdemi cesarettir.
Düşünce, ruhun ölümsüz olan tek bölümüdür, merkezi kafadır, ilkesi akıl ve erdemi ihtiyaçtır.
Bireyde ruhun üç bölümünden her birinin doğru rol oynamasını sağlayan adalettir. (s. 92/93)
Filozofun ruhu felsefe aracılığıyla "kurtarılır". Ruhlarının felsefe tarafından ele alındığında tamamen bir bedene zincirlendiği ve yapıştığı bilim dostları tarafından iyi bilinir. (s. 97)
Platon yeni sitede ve yeni site aracılığıyla sofistlerin retoriğinin açtığı logos krizini ortadan kaldırmak istemiştir; yeni site Sokrates'in ölüme mahkum edilmesi, yalanın gerçeğe, kötülüğün iyiliğe egemen olması gibi skandalların tekrarlanmasını engellemelidir. (s. 109)
Platon'un siyasetini etik bir gereklilik yönlendirir; toplum öncelikle bir adalet düşüncesine göre biçimlendirmek zorunda olduğu için daha sonra da onda bulacaktır kendini... (s. 111)

Çeviren: İsmail Yerguz
Dost, Ankara, 2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder