İlyada, ortak özelliği Troya Savaşı ya da Akhilles'in zaferi olan bir epizotlar bütünü değildir; Bu bir öfkenin ve intikamdan sonra nihayet yatışma anı gelene dek süren trajik sonuçların hikayesidir.
Savaşın farklı anları kendi aralarında birbirine bağlanır. Bunlar da Akhilleus'un kişisel dramıyla birleşirler. (s. 17)
Diğer uygarlık destanlarında olduğu gibi, çok sayıda canavar, olağanüstü yaratık ve anekdot bulunan destan çevresinin şiirlerinin ruhundan büyük ölçüde farklıdır. Homeros'daki eylem tamamen insani düzeydeki olguların birbirine eklenmesine odaklanmıştır, kişiler ve olaylar da insani düzeye yakındır.
Sözlü şiirden gelen Homeros'un iki destanı bu gelenekten koparak edebiyatın hükümranlığını açmıştır. Sözlü şiirlerin uzun devamı, edebiyatın doğumunu sağlamış olan tedrici olgunlaşmayı açıklasa da yeni bir çağın başlangıcını belirlemiş olan fetihçi uyanışı da buna eklemek gerekir. (s. 18)
Odysseia, kolonizasyonun başlamasından önce muhtemelen pek dikkat çekmemiş olan Batı ülkeleriyle ilgilidir.
Ve genellikle, 900'den önce Akdeniz'e pek yayılmış olmayan Fenikelilerden söz etmektedir.
İlyada'da ise bunlardan tek bir defa söz edilir. Diğer yandan, İlyada'dakinden daha karmaşık bir toplumsal ve politik durum tarif edilmektedir. Ahlaki bakımdan Odysseia, örneğin yalvaranlara merhamet hakkı gibi çeşitli kuralları kabul ederken, bunlar, İlyada'da o kadar net değildir. Tanrılar ise aynıdır elbette ama Odysseia'da adalete İlyada'da olduğundan daha fazla bağlıdırlar; insanlara müdahale edenlerin sayıları daha azdır. Müdahale etmeleri için, örneğin Odysseus ile Athena arasındaki bağ gibi özel ve kişisel bir duygu gerekir. İlyada'daki açık çatışmaların yerini tanrısal gizeme olan saygı alır.
Son olarak, edebi açıdan, Odysseia daha az güçlüdür, ama daha cezbedidir, daha ölçülüdür, ara renklere daha fazla yer verilmiştir, daha ayrıntılı bir psikoloji görülür.
Odysseia'da kimi zaman kahramanlığın bir tür reddine, epiğin bir anlamda inkarına rastlanır. (s. 24)
Homerosçu dil asla kimse tarafından konuşulmuş bir dil değildir. Kaynaklandığı uzun geleneği ve şiirsel bir dil olma yönündeki kasıtlı özlemini bütünüyle yansıtmaktadır. (s. 28)
Şiirlerde geçmişin anılmasını bir tanıklık değil, geçmişte kalmış bir dünyanın güzelleştirilerek anıştırılması olarak ele almaya davat etmektedir. (s. 29/30)
(ezgi): En eski ile en yeni hiç sorunsuz yan yana bulunur.
Tarihin çeşitliliği de şiirde birleşmektedir. (s. 38)
Odysseia'nın coğrafyaya bağlılığı, İlyada'nın tarihe sadakatinden daha fazla değildir; ve burada da, uzun bir aktarım ve uyarlama çalışması şairi yavaş yavaş özgürleştirmiştir. (s. 40)
Tarih yalnızca şairin anıştırdığı şey değildir; aynı zamanda, onun anınsamasını yöneten şeydir de.
Bu eser bütünüyle tarihten yola çıkarak, tarihin akışı içinde ve belli ölçülerde de tarihe karşı yaratılmıştır. (s. 41)
İlyada tanrılar ile insan arasında bir diyalog gibi kurulmuştur. Burada kusursuz bir dostluk tanrıça ile faniyi birleştirmektedir. Tanrıları tanıma/tanıtma tarzındaki bir farklılıktır bu.
Odysseus, Odysseia'da kahramanlarla çevrili değildir, benzerleriyle karşı karşıya da değildir; tek başınadır; ve maceraları onu beşeri dünyanın sınırlarına götürür. (s. 57)
Şair, gerektiğinde kendisi de müdahale ederek, günün birinde ölümün geleceğini herkesin en kısa sürede hatalarının kurbanı olacağını herkese hatırlatır. Bu telkinler sayesinde, kahramanların eylemleri guru ya da acımasızlık krizleri, tamamen trajik bir görünüme kavuşur. (s. 77)
İlyada'nın trajikliği şair tarafından dışarıdan vurgulanmıştır. Odysseia'nın patetiği ise içeriden kahramanlarının yüreğinde yaşanmıştır. (s. 78)
Destanda tanrısal bir adalet duygusu olduğu söylenebilir, ama bu konuda berrak ve sistematik bir fikir asla yoktur.
Homeros'ta her şeyin kaynağı tanrılardır; yalnızca bir teşebbüsün sonucu değil, onu doğuran fikir de tanrılara bağlıdır. (s. 86/87)
Yalnızca doğal olan ile doğaüstünün, insani olan ile tanrısal olanın birbirlerine yakınlaştığını, birleştiğini, birbirlerini kapsadığını göstermeyi hedeflemektedir. (s. 90)
Homeros, büyülü yanı değil, tarihin insani yanını ortaya çıkarmıştır. (s. 92)
Asla ihlal edilmeyen tanrılara saygı, güvencesinin tanrılar olduğu düşünülen ve Homeros'un toplumuna tartışmasız değerler getiren bazı kurallara saygıyı da beraberinde getirir: Yeminlere, içilen andlara ve konuklara gösterilen saygı bu türdendir. (s. 101)
Homeros'un kahramanlarının, Homeros'tan sonra da tragedyada yeniden yaşadıkları bir gerçektir. Orada hepsi lekelenmiş, şerbetlenmiş ve tartışma konusu olmuştur. (s. 106)
Homeros'ta yaşamın güzelliği her yerdedir. (s. 109)
Yaşam, güzelliklerden başka bir şey değildir. (s. 110)
Yaşam ve ölüm karşısında bir tür akrabalık kurulur; özellikle de karşı taraflarda olanlar arasında Homeros bu yazgı ortaklığını kimi zaman laf arasında vurgulamak istemiş gibidir. (s. 116)
Yatışma ise bir yazgı ve ıstırap ortaklığı duygusu ile olur. (s. 117)
Çeviren: Işık Ergüden
Dost, Ankara, 07
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder