Bazı filozoflar insan etkinliğinin edindiği deneyime başvururlar. Hint düşünürleri ise tam tersine hep bilinçsiz ruh hallerimizi ve etkinliğimiz dışında kalan şeyleri öne sürerler. Hint yaratılışı insanı ve toplumu gölgede bırakır.
İnsan ancak kendisinden kaçmak yoluyla dünyadan kaçabilir. Bu da ancak hipnotik esrime yoluyla gerçekleşebilir.
Herşey görünüşten ibarettir. Bu görünüşün gücüde bizim onlara verdiğimiz bağlayıcı nitelikten ileri gelir. Kendini dünyadan kurtarıp özgür kılmak onu katıksız gerçekdışılığını iyice görmek demektir.
Çin düşüncesinde ise tam tersine insanın nesnelerin ahlakına ve somut şevkine yöneltilmiş gerçek bir ayak uydurma dehasını buluyoruz.
Antik Yunan
Anaksimandros'a göre ilk madde sonsuzdur. Herakleitos tüm çelişkilerde tek bir çelişkinin imgesine rastlar. Bu, süreklilik (veya birlik) ile değişkenlik (veya uyumsuzluk) arasındaki çelişki.
Phitagorasçılara göre yüce yasa uyumda, soğuk-sıcak gibi çelişkiler sistemi oluşturan birbirine karşıt kavramlar arasındaki uyumda bulunur.
Özdeşliğin hiçe sayılması çelişki getiriyor o halde gerçeğe ulaşan tek yol bu katıksız özdeşliği kabullenmekten, kanıtlamaktan ibaret. Hem de içerdiği tüm sadelik ve kusursuzlukla. Parmenides'te imgelem eşsiz varoluşu karşılığı olan simetrik şekilden ayırmaz.
Zenon'un ileri sürdüğü düşünceler Parmenides'in tezini yerleştirmek, varlığın varlığını kabul ettirmek amacını güder.
Çeviren: Nihan Önol
Varlık, 1972
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder