Duyusal içeriklerin bilinci olarak bilme, kavramsal yetilerin kullanımı olmaksızın mümkün değildir; bu Hegel ve Kant'ın bu bağlamda ortak görüşüdür.
Kavram, Kant'ın transendental mantığında tanımladığı gibi kendisi aracılığıyla çeşitli tasarımların ortak bir tasarım altında düzenlenmesini sağlayan bir işlev niteliğindedir. Böylelikle kavram, niteliklerin biraradalığından farklı bir şey değildir ve altında ona ait olarak yer alan tek tek durumlara ortak bir yapı kazandıran analitik özdeşlik olarak düşünülür.
Duyusal bilinç dolaysız değildir.
Bilen olarak bilincin nesnelerle ilişkisinin dolaysız olması sadece kavramlar aracılığıyla mümkündür.
Kant, kendi kuramında görü ve kavramın şemalar aracılığıyla uzlaştırılmasını gerekli görmekte; Hegel ise duyusal kesinliğin epistemik açıdan eksik göründüğünü ve algılama sürecinde bir şeyi doğru kabul etmenin aşılması gereken biçimi olduğunu belirtmektedir. Bu sonuç Hegel'e naif gerçekliğe karşı ve dış dünyanın gerçekliğine karşı tam anlamıyla dile getirilmemiş kuşkucu bir agümanı yapılandırma yolunu açmaktadır.
İnsanlar şeylerden değil, şeylere ilişkin teorilerden rahatsız olurlar.
Çeviren: Müge Akpınar
Monokl,
Hegel Özel Sayısı
(s. 83-93)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder