Rıza Kıraç – Babam Freud’u Bilmeden Öldü
Biliyorum,
daha iyisini yapabilirim. O zaman hiç kimse mutlu olmaz.
Varlığımı
inkâr edecek bir yerde durmalıyım. Kendimi fark ettikçe korkuyorum. (s. 15)
Kadınların
sevgisizliğini gördüğüm yere döneceğim.
Bar
taburesine.
Yıllardın
yazamayan zihnim,
Körelmiş.
(s. 16)
“Hangi
gündeyiz?” diye soracağım kendime.
Hangi
günse o gündeyiz. (s. 19)
Sait ev
arkadaşım.
Saitliğinin
gereğini yapar. (s. 20)
Uyumak
niye yatakta zorlaşır? (s. 21)
Sadece
içiyor musun?
Evet, sadece
içiyorum. (s. 30)
“İkinci
şaraptan sonra biraya döneceğimi nereden biliyordun?”
…ben
onun için olsa olsa kötü enerjiyim.
“…daha
uzun uzun konuşmak istiyorum seninle,” diyor.
…senin
evine gidebilir miyiz? (s. 39)
““Benimle
sevişecek misin?” diye soruyor meydan okurcasına.
“Kocandan
başka kimseyle yatmadın. Sabah pişman olursun,” diyorum.
(kadın
anlatıyor)
Kötü
bir gündü. İlk kez böyle oldu.
Bugün tıkandım.
Kaybettim
her şeyi. Bulduğumu sandığım her şey kayıpmış.
Böyle
bir yaşam istememiştim. (s. 45)
Kara
vermek zorundayım.
Gitmiş kadın.
Yağmur
sesiyle uyanıyorum.
Adı
neydi kadının? Sormamıştım ki. (s. 47)
“Bugün
günlerden ne?” diye soruyorum.
Barmen
düşünüyor.
“Dur
abi, birine sorayım,” diyor. (s. 51)
Belli
bir yaşa gelmenin bazı avantajlar sağladığı gerçek.
İnsanları
birkaç dakika içinde çözebiliyorsun. İstemediğini kendinden uzaklaştırıyorsun.
Bunun
için yalnızsın. (s. 52)
(Kadın
anlatıyor)
“Kimse
beni sevmiyor. Şiirlerimle ilgileniyorlar sadece. Ben sevilmek istiyorum.” (s.
77)
Taklit
edemezsiniz.
Ucuz
gevezeliktense susmak daha iyi. Konuştukça ağırlaşıyor her şey. Kötü bir yemek
kokusu gibi üstüne siniyor.
“Belki
yine görüşürüz,” diyor.
“Her
gece oradayım. O taburede,” diyorum.
Bu gece
bara gitmeyeceğim.
Bu
kadınla ya da kadının benzerleriyle karşılaşmak istemiyorum. (s. 111)
“Sait
ben yokum. Tıpkı senin gibi, bir insanın zihninde uyduruldum. Yok, aslında yüzlerce
insanın zihninde uyduruldum. Kitaplarımı okuyan insanların zihninde yeniden
yaratıldım. Onlar beni biçimlendirdikçe, ben niye yazdığımı unuttum. (s. 140)
İçtiklerim
içimi kurutuyor. Birkaç yıl daha böyle devam edersem öleceğimi biliyorum.
Ablam gülümsüyor.
“Neye
ihtiyacın var Sait?” diye soruyor.
Bu bir
rüya mıydı?
Kâbus
değil miydi? (s. 177)
“Bir
gazeteci arkadaşımız sizinle röportaj yapmak istiyor.
“Yıllardır
röportaj vermiyorum. Yazmayı bıraktım.”
“…Saygı
duyuyorum bu tavrınıza.”
Ne
saygısı lan! Siz saygı duyasınız diye yapmadım ki bunu. Kim öğretiyor böyle boktan, basmakalıp lafları size?
“Yorma
beni,” diyorum. (s. 183)
Kutsal
kitaplarda yazan “oku” sözcüğünün aslında “dinle” olduğunu tebliğ etmek
isterdim. (s. 191)
Uzun
boylu bir kadın pistte dans ediyor.
“Benimle
intihar eder misin?” diye sormak istiyorum. (s. 196)
Şu
boktan hayatta yapmayı en çok sevdiğim şeyi yaparak ölmeliyim. İçerek.
Bardan
çıktığımda takip etmiş beni. Bütün gece gittiğim barlarda beni izlemiş. (s.
208)
“Sen
uyurken ben burada yeni bir dünya kurdum…”
“Yemeğini,
temizliğini, seni de istemiyorum!” diye bağırıyorum. (s. 213)
Ölmek
için güzel bir gün.
Erkekler
hep aynı kadınla karşılaştığını sanır.
Bu
yüzden mi hayal kırıklıkları hiç bitmez?
Zamanı
gelince her şey kendini anlatır. (s. 223)
Ölmemişsin.
Elimden
tutup benimle atlar mısın?
Yaşamak
bir kazaydı. Bunun üstesinden gelmem gerekiyordu. (s. 228)
Dudaklarımda
sigara, defter önümde.
Yazmaya
başlıyorum. (s. 235)
Babam
Freud’u Bilmeden Öldü
Altın
Kitaplar
Kasım
2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder