21 Kasım 2013 Perşembe

Babam Freud’u Bilmeden Öldü

Rıza Kıraç – Babam Freud’u Bilmeden Öldü


Biliyorum, daha iyisini yapabilirim. O zaman hiç kimse mutlu olmaz.

Varlığımı inkâr edecek bir yerde durmalıyım. Kendimi fark ettikçe korkuyorum. (s. 15)

Kadınların sevgisizliğini gördüğüm yere döneceğim.
Bar taburesine.

Yıllardın yazamayan zihnim,
Körelmiş. (s. 16)

“Hangi gündeyiz?” diye soracağım kendime.
Hangi günse o gündeyiz. (s. 19)

Sait ev arkadaşım.
Saitliğinin gereğini yapar. (s. 20)

Uyumak niye yatakta zorlaşır? (s. 21)

Sadece içiyor musun?
Evet, sadece içiyorum. (s. 30)

“İkinci şaraptan sonra biraya döneceğimi nereden biliyordun?”

…ben onun için olsa olsa kötü enerjiyim.

“…daha uzun uzun konuşmak istiyorum seninle,” diyor.
…senin evine gidebilir miyiz? (s. 39)

““Benimle sevişecek misin?” diye soruyor meydan okurcasına.
“Kocandan başka kimseyle yatmadın. Sabah pişman olursun,” diyorum.

(kadın anlatıyor)
Kötü bir gündü. İlk kez böyle oldu.
Bugün tıkandım.
Kaybettim her şeyi. Bulduğumu sandığım her şey kayıpmış.
Böyle bir yaşam istememiştim. (s. 45)
Kara vermek zorundayım.

Gitmiş kadın.
Yağmur sesiyle uyanıyorum.
Adı neydi kadının? Sormamıştım ki. (s. 47)

“Bugün günlerden ne?” diye soruyorum.
Barmen düşünüyor.
“Dur abi, birine sorayım,” diyor. (s. 51)

Belli bir yaşa gelmenin bazı avantajlar sağladığı gerçek.
İnsanları birkaç dakika içinde çözebiliyorsun. İstemediğini kendinden uzaklaştırıyorsun.
Bunun için yalnızsın. (s. 52)

(Kadın anlatıyor)
“Kimse beni sevmiyor. Şiirlerimle ilgileniyorlar sadece. Ben sevilmek istiyorum.” (s. 77)

Taklit edemezsiniz.

Ucuz gevezeliktense susmak daha iyi. Konuştukça ağırlaşıyor her şey. Kötü bir yemek kokusu gibi üstüne siniyor.

“Belki yine görüşürüz,” diyor.
“Her gece oradayım. O taburede,” diyorum.
Bu gece bara gitmeyeceğim.
Bu kadınla ya da kadının benzerleriyle karşılaşmak istemiyorum. (s. 111)

“Sait ben yokum. Tıpkı senin gibi, bir insanın zihninde uyduruldum. Yok, aslında yüzlerce insanın zihninde uyduruldum. Kitaplarımı okuyan insanların zihninde yeniden yaratıldım. Onlar beni biçimlendirdikçe, ben niye yazdığımı unuttum. (s. 140)

İçtiklerim içimi kurutuyor. Birkaç yıl daha böyle devam edersem öleceğimi biliyorum.

Ablam gülümsüyor.
“Neye ihtiyacın var Sait?” diye soruyor.

Bu bir rüya mıydı?
Kâbus değil miydi? (s. 177)

“Bir gazeteci arkadaşımız sizinle röportaj yapmak istiyor.
“Yıllardır röportaj vermiyorum. Yazmayı bıraktım.”
“…Saygı duyuyorum bu tavrınıza.”
Ne saygısı lan! Siz saygı duyasınız diye yapmadım ki bunu. Kim öğretiyor  böyle boktan, basmakalıp lafları size?
“Yorma beni,” diyorum. (s. 183)

Kutsal kitaplarda yazan “oku” sözcüğünün aslında “dinle” olduğunu tebliğ etmek isterdim. (s. 191)

Uzun boylu bir kadın pistte dans ediyor.
“Benimle intihar eder misin?” diye sormak istiyorum. (s. 196)

Şu boktan hayatta yapmayı en çok sevdiğim şeyi yaparak ölmeliyim. İçerek.

Bardan çıktığımda takip etmiş beni. Bütün gece gittiğim barlarda beni izlemiş. (s. 208)

“Sen uyurken ben burada yeni bir dünya kurdum…”

“Yemeğini, temizliğini, seni de istemiyorum!” diye bağırıyorum. (s. 213)

Ölmek için güzel bir gün.

Erkekler hep aynı kadınla karşılaştığını sanır.
Bu yüzden mi hayal kırıklıkları hiç bitmez?

Zamanı gelince her şey kendini anlatır. (s. 223)

Ölmemişsin.

Elimden tutup benimle atlar mısın?

Yaşamak bir kazaydı. Bunun üstesinden gelmem gerekiyordu. (s. 228)

Dudaklarımda sigara, defter önümde.
Yazmaya başlıyorum. (s. 235)

Babam Freud’u Bilmeden Öldü



Altın Kitaplar

Kasım 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder