26 Kasım 2013 Salı

Kitleler Psikolojisi

Gustave Le Bon – Kitleler Psikolojisi


Çağımız, insanının düşüncesinin sürekli olarak değiştiği, nazik ve buhranlarla dolu bir devre içinde bulunmaktadır.
Bu değişimin nedenleri;
a) Uygarlığımızın tüm öğelerinin kaynağı olan dini, politik ve toplum inançlarının yıkılmış olması,
b) Bilim ve teknolojinin hızla geliştirdiği yaşam koşullarıdır.

Eski düşünce yok olmakta yerine yenisi oturmaktadır.
Bilim bize gerçeği, en azından zekâmızca anlaşılması mümkün münasebetleri öğretmeyi vaat etti. Bilim bize hiçbir zaman barış ve saadet getireceğini vaat etmedi.

Önceki yüzyıllarda kitleleri yöneten kişiler farkında bile değillerdi çok iyi bir psikolog olduklarının. Zira başka bir kimse bu geniş insan kalabalıklarına hükmedemezdi. Napolyon’un Fransa’yı ve insanlarını iyi tanıması büyük bir lider olması için yeterliydi. Ancak diğer ülkelere hükmedememesi o ülkelerin insanlarını iyi / yeterli derecede tanımıyor olmasından kaynaklanıyordu.

Zorba krallar daima kabul ettirebilir kitlelere. Kitlenin canı yakılırsa, zorba krallar bile protesto edilir. Ancak kitle ezilirse ses çıkarmaz, zorbalığa tepki dahi göstermez.

Kitleyi meydana getiren kişilerin birbirlerine karşı olan her türlü farklılıkları kabul edip şunu söyleriz; kalabalığın içinde bireysel her şeyden arınmış kolektif bir ruh oluşmaya başlar.

Kitle içinde bireyin davranışını beyni kontrol etmez. Tamamen bilinçaltının elindedir. Herhangi bir kışkırtılmaya karşı mantığa başvurmadan tepki gösterir.

Kitle her yerde kadın gibidir. Bunların en aşırısı Latin kitleleridir. Onlara dayanan kimse az zamanda yükseğe çıkabilir.

Kitleler arası farklılıkları da kadın örneğine koşut örnekle açıklamak mümkündür.

Kolektif gözlemlerde sürekli bir yanlış dikkat çekicidir.
Eğer kitle çoğu defa akıl ve yargılama ile hareket etseydi ve yalnızca kendi çıkarlarını düşünseydi, dünya üzerinde hiçbir uygarlık gelişemezdi.

Kitleyi yönlendirmenin bir yolu hatip eliyledir. Kitle ruhunu anlayabilen hatip, onların seviyesinde/kitlenin seviyesinde bir konuşma ile kitleye yön verebilir.

İlkel insandan pek bir farkı olmayan kitle içindeki insanın hayal dünyası önemli bir işleve sahiptir. Yalnızca hayalleriyle düşünebilen kitleler hayaller aracılığıyla etki altına alınabilirler. Tiyatro ve gösterimler bu nedenle önemlidir.

Kitleleri kontrol edebilmek için kitlenin hayal gücü üzerinde etkin olmak gerekir.

Geleneksiz, milli ruhu olmayan bir uygarlığın varolması mümkün değildir.

Bir kavim geçici isteklere göre değil, karakterinin gerektirdiği gibi idare olunur.

Hayatta başarılı olmanın ana şartları, yargılama, tecrübe, girişim ve karakterdir. Bunlar kitaplardan öğrenilmez.

En eski kavimlerden günümüze tüm uygarlıklar daima kuruntuların etkisi altında kalmışlardır. Bu kuruntulara inanmış, onları yüceltmiş, onları mit haline getirmişlerdir.
20. yüzyıla doğru filozoflar büyük bir gayretle bu kuruntuları yıkmaya koyuldular. Onları yıkmakla ümit ve teselli kaynaklarını da yıkmış oldular. Böylelikle kavimleri kendilerine bağlayacak hiçbir ideal takdim edememiştir felsefe. Bunda en önemli pay sosyalizme aittir. Sosyalizmin ilk yıllarında hızla taraftar toplayabilmiş olmasının nedeni biricik saadet hülyası olmasıydı.

Kitle, çapanından vazgeçmeyen bir sürüdür.

Bir insana inanç aşılamak, onun gücünü kat kat arttırmak demektir.

Kitlenin ruhuna daima hakim olan özgürlük gereksinimi değil, esirlik gerekliliğidir.

İnsanları etkilemek için yapılan söz sanatlarının en etkilisi tekrardır. Her ne kadar yanlış da olsa bir sözün tekrarı kitlede o sözün doğruluğuna dair bir kanaat oluşturur.

Bir insanın değeri münakaşa edilmeye başlandığı gün, o insanın ölüm günüdür.

Kitleler ikna edilebilse bile kastlar asla ikna edilemez.

Hayat Yayınları
Kasım 1997
---


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder