17 Kasım 2013 Pazar

Michel Foucault - Toplumu Savunmak Gerekir

Michel Foucault - Toplumu Savunmak Gerekir

College de France'ta verilen dersler 
(1975-1976)

François Ewald ve Alessandro Fontana yönetiminde, Mauro Hertani ve Alessandro Fontana tarafından Michel Foucault Merkezi için Birlik çerçevesinde hazırlanan baskı

7 Ocak 1976 Tarihli Ders
Nedir ders? - Uyruklaştırılan bilmeler. - Savaşımların tarihsel bilgisi, soykütükleri ve bilimsel söylem. - Soykütüklerin mizası, iktidar. - İktidarın hukuksal ve ekonomik olarak kavranması. - Baskı ve savaş olarak iktidar. - Clausewitz'in aforizmasının tersine dönüşü.

"iktidar nedir?" sorusu tam da bütünü kavrayan kuramsal bir soru olacaktır.
İktidarın çözümlenmesi ya da iktidarların çözümlenmesi, şu ya da bu biçimde ekonomiden çıkarsanabilir mi?
İktidar, somut olarak, her bireyin elinde bulundurduğu ve bir iktidar, bir siyasal hükümranlık oluşturmak için devredebilecek olduğu şeydir. (s. 29)

Siyasal iktidar tarihsel varlık olma gerekçesini ve somut biçiminin ve fiili işleyişinin ilkesini ekonomide bulur.
İktidar, ekonomiye göre her zaman ikinci konumda mıdır? Her zaman ekonomi tarafından erekleştirilip bir anlamda işlevselleştirilir mi? (s. 30)

…politika, savaşın başka araçlarla sürdürülmesidir. (s. 31)

Barışın ve onun kurumlarının tarihi kaleme alındığında, yazılacak olan bu savaşın tarihinden başka bir şey olmayacaktır hiçbir zaman. (s. 32)

14 Ocak 1976 Tarihli Ders
Savaş ve iktidar. - Felsefe ve iktidarın sınırları. - Hukuk ve kraliyet iktidarı. - Yasa, egemenlik ve uyruklaştırma. iktidarın analitiği: yöntem soruları. - Hükümranlık kuramı. – Disiplinci iktidar. – Kural ve norm.

1970-71'den bu yana üzerinde gezinmeye çalıştığım şey, iktidarın "nasıl"ıydı.
İktidar ilişkilerinin gerçeklik söylemlerini üretmek için seferber ettiği hukuk kuralları nelerdir?

…o gerçekliği talep eden ve işleyişi için buna gereksinimi olan iktidar tarafından gerçekliği üretmeye zorunlu kılınırız. (s. 38)

Batıda hukuk kraliyet siparişinin hukukudur. (s. 40)

Hukuka, kanımca, yerleştirilmesi gereken bir yasallık açısından değil, kullandığı uyruklaştırma usulleri açısından bakmak gerekir. (s. 41)

…iktidarın yukarıya doğru bir çözümlemesini yapmak gerekecek, (s. 44)

Hükümranlık kuramı, bedenler ve bedenlerin ne eylediğinden çok toprak ve toprağın ürünleri üzerinde uygulamada olan bir iktidar biçimine bağlıdır. (s. 49)

21 Ocak 1976 Tarihli Ders
Hükümranlık kuramı ve egemenlik kurucular. - İktidar ilişkilerinin çözümleyicisi olarak savaş. - Toplumun ikili yapısı. – Tarihsel-siyasal söylem, kesintisiz savaşın söylemi. - Diyalektik ve diyalektiğin kodlamaları. – Irklar savaşımının söylemi ve bunun transkripsiyonları.

…disiplinlere ve bunlara bağlı olan bütün bilme ve iktidar etmenlerine karşı bir şey ileri sürmek istendiğinde somut olarak ne yapılıyor? Hayatta ne yapılıyor? Yüksek memurlar sendikası ve bunun gibi başka kurumlar ne yapıyorlar? Tam da o hukuku, gerçekte hükümdarlığın hukuku olan şu ünlü biçimsel, burjuva hukukunu yardıma çağırmaktan başka ne yapıyoruz? (s. 53)

Hükümranlık, uyruktan uyruğa yönelen, uyruklar arasındaki siyasal ilişkiyi kuran kuramdır.
…başlangıçta kendisini sayısız iktidarla donatır, bunlar sözcüğün siyasal anlamında güç değil fakat olanaklar, yetkeler, yeterliklerdir. (s. 55)

Uyruk, iktidarın birliği ve yasa… (…) …hükümranlık kuramının etkide bulunduğu öğeler bunlar.

Savaş, siyasetin başka yollarla yürütülmesi olabilir, ama siyasetin kendisi başka yollarla sürdürülen savaş değil midir? (s. 59)

Savaş uygulamaları ve kurumları önce merkezi bir iktidarın elinde toplandı.
Sonuç olarak bu savaşın devletleştirilmesiydi.
…askeri kurumlarla donanmış bir devletin doğuşu, ancak ortaçağın bitiminde görülür. (s. 60)

…hukuk, barış, yasalar çarpışmalardaki kan ve çamurdan doğdu.
Kurumların ve düzenin motoru savaştır.
Başka deyişle savaşı barışın ardında deşifre etmek gerekir.
Dolayısıyla bizler birbirimize karşı savaş içindeyiz;
Tarafsız özne yoktur. Zorunlu olarak birisinin düşmanıyızdır. (s. 62)

…artık "kendimizi topluma karşı savunmalıyız" değil, "kendimize rağmen (…) karşı-ırkın getirdiği bütün biyolojik tehlikelere karşı toplumu savunmalıyız" (s. 73-74)

28 Ocak 1976 Tarihli Ders
Tarihsel söylem ve bunun taraftarları. - Irklar savaşımının karşıtarihi. - Roma tarihi ve Kutsal Kitap'ın tarihi. - Devrimci söylem. - Irkçılığın doğuşu ve dönüşümleri. - Irkın arılığı ve devlet ırkçılığı: Nazi dönüşümü ve Sovyet dönüşümü.

Tarihimiz, jüpiteryen bir tarihtir.
Tarihsel söylem artık hükümranlığın söylemi, hatta ırkın söylemi değil, ırkların, ırkların çatışmasının, uluslar ve yasalar içerisindeki ırklar savaşımının söylemi.
Birileri için zafer olanın ötekiler için yenilgi anlamına geldiği öğrenilecektir. (s. 81)

"ırk" sözcüğü değişmez bir biyolojik anlamla bağıntılı değildir.
…belirli bir tarihsel-siyasal farklılaşmayı işaret eder. (s. 88)

Artık savaş anlamında çarpışma değil biyolojik anlamda mücadele vardır: türlerin ayrışması, en güçlünün seçilmesi, en uyumlu ırkların ayakta kalması vb.

Irkın saflığı izleği, ırklar savaşımının yerini aldığında, ırkçılığın doğduğunu ya da karşı-tarihin biyolojik bir ırkçılığa dönüştürülmesinin gerçekleşmekte olduğunu düşünüyorum.
Irkçılık, tam anlamıyla devrimci söylemdir, ama tersine çevrilmiştir. (s. 92)

"Tarihte Roma'yı övmeyen ne var ki?"

4 Şubat 1976 Tarihli Ders
Yahudi düşmanlığına ilişkin yanıt. - Hobbes'ta savaş ve hükümranlık. - İngiltere' de, kralcılarda, parlamentaristlerde ve Levellers' da (Tesviyeciler) fetih söylemi. - İkili şema ve siyasal tarihselcilik. - Hobbes'un saf dışı bırakmak istediği.

Toplumsal yapı bir sınıflar piramidinden ya da bir hiyerarşiden oluşmuş değildir, tutarlı ve birlikçi bir organizma oluşturmaz, ama yalnızca kesin bir biçimde ayrı olmakla kalmayan birbirine karşıt iki bütünden oluşur. Ve toplumsal yapıyı oluşturan ve devleti işleyen bu iki bütün arasında var olan bu karşıtlık ilişkisi aslında bir savaş ilişkisi, bir sürekli savaş ilişkisidir; devlet, bu savaşın söz konusu iki bütün arasında, görünürde barışçıl olan biçimler altında sürdürülme yolundan başka bir şey değildir. (s. 98)

…uygar bir devlet içerisinde bile yola çıkan birisi evinden ayrıldığında, kapısını özenle kilitlemeyi asla unutmaz, çünkü hırsızlar ve soyulanlar arasında süren kesintisiz bir savaş olduğunu iyi bilir. (s. 99)

Farklılık barış getirir.
Buna karşılık, farksızlık, yetersiz farklılık durumunda (…)Başkalarından, bir başkasından biraz daha zayıf olan bile, yine de pes etmek zorunda kalmamak amacıyla kendisini oldukça güçlü görmek için, en güçlü olana yeterince yakın durur. Dolayısıyla zayıf asla vazgeçmez. Güçlüye gelince ki o yalnızca ötekilerden biraz daha güçlüdür, kaygı duymayacak ve tetikte durmak zorunda kalmayacak denli güçlü değildir hiçbir zaman.

…savaştan kaçınmak isteyen ondan ancak bir koşulla kaçınabilir: savaşmaya hazır olduğunu ve vazgeçmek durumunda olmadığını göstermelidir.

Öyle bir hareket edecektir ki, savaşma noktasında olan öteki, kendi gücünden kuşku duymaya başlayacak ve böylelikle bundan vazgeçecektir. (s. 101)

Savaş durumunu belirleyen, doğal biçimde eşitlikçi rekabetlerin bir tür sonsuz diplomasisidir. (s. 102)

Yaşamı ölüme tercih etme istenci: işte hükümranlığı, kurum ve karşılıklı anlaşma usulüne göre kurulmuş olan hükümranlık kadar hukuksal ve yasal bir hükümranlığı kuracak olan budur. (s. 105)

…iktidar ilişkileriyle uğraşıldığı anda, hukukun alanına, hükümranlığın alanına değil; erkin, egemenliğin alanına girilir. (s. 120)

11 Şubat 1976 Tarihli Ders
Kökenlerin anlatısı. - Troya söylencesi. - Fransa'nın veraseti. - "Franco-Galli". - İstila, tarih ve kamu hukuku. - Ulusal İkicilik. - Hükümdarın bilmesi. - Boulainvilliers'den "Fransa'nın Durumu". Mahkeme kalemi, devlet dairesi ve soyluların bilmesi. - Tarihin yeni bir öznesi. - Tarih ve anayasa.

Hukukun tarihi (…) ihanetlerin, hem de ihanetler üzerine binen bütün ihanetlerin ortaya dökülmesi olacaktır. (s. 140)

1 8 Şubat 1976 Tarihli Ders
Ulus ve uluslar. - Roma fetihi. - Romalıların büyüklüğü ve çöküşü. -Boulainvilliers'ye göre Germenlerin özgürlüğü üzerine. – Soissons vazosu. - Feodalilenin kökenleri. - Kilise, hukuk, devletin dili. - Boulainvilliers' de savaşın üç genellemesi: tarihin yasası ve doğanın yasası; savaşın kurumları; güçler hesabı. - Savaş üzerine gözlemler.

Doğanın eşitlikçi yasası, tarihin eşitlikçi olmayan yasası karşısında zayıftır.
Tarihin yasası her zaman doğanın yasasından daha güçlüdür.
Tarihin gücünün, doğanınkinden daha büyük olması: sonuç olarak, tarihin doğayı bütünüyle örtmesine neden olan budur. Tarih başladığında artık doğa konuşamaz, çünkü tarihle doğa arasındaki savaşta her zaman tarih üstün gelir. Tarih ve doğa arasında bir güç ilişkisi vardır ve bu güç ilişkisi kesin biçimde tarihin yararınadır. Dolayısıyla doğal hukuk yoktur, ancak kaybeden taraf olarak vardır: her zaman tarihin en büyük mağlubudur, o "ötekidir". (s. 167)

25 Şubat 1976 Tarihli Ders
Boulainvilliers ve tarihsel-siyasal bir continuum'un kurulması. - Tarihselcilik. - Tragedya ve kamu hukuku. - Tarihin merkezi yönetimi. - Aydınlanma sorunsalı ve bilmelerin soykütüğü. - Disiplinci bilmenin dört işlemi ve bunların etkileri. - Felsefe ve bilim. – Bilmelerin disipline sokuluşu.

Boulainvilliers için, güç ilişkisi ve iktidarın oyunu, tarihin özünü oluşturur. (s. 179)

Tarih bize savaşta olduğumuz düşüncesini getirdi ve bizler tarih içerisinden birbirimizle savaşmaktayız. (s. 181)

Ayıklama, normalleştirme, hiyerarşileştirme ve merkezileştirme / Disiplinci iktidar.

3 Mart 1976 Tarihli Ders
Tarihsel bilmenin taktik genelleşmesi. - Kuruluş, Devrim ve çevrimsel tarih. - Yabanıl ve barbar. - Barbarın üç süzgeçten geçirilişi: tarihsel söylemin taktikleri. - Yöntem soruları: epistemik alan ve burjuvazinin karşı-tarihselciliği. - Devrimde tarihsel söylemin yeniden canlandırılması. - Feodalite ve gotik roman.

…gotik romanlar, aynı zamanda terör, korku ve gizem dolu olduğu gibi siyasal romanlardır, çünkü bunlar hep haksızlıkların, iktidarı kötüye kullanmaların anlatısıdır; adaletsiz hükümdarların, acımasız ve eli kanlı senyörlerin, küstah din adamları vb'nin hikâyesidir. (s. 218)

10 Mart 1 976 Tarihli Ders
Devrimde ulus düşüncesinin siyasal olarak yeniden geliştirilmesi: Sieyes. - Kuramsal sonuçları ve tarihsel söylem üzerindeki etkileri. - Yeni tarihin iki kavranılırlık çizelgesi: egemenlik ve bütünlenme. - Montlosier ve Augustin Thierry. - Diyalektiğin doğuşu.

XVIII. yüzyılda savaşı siyasal ilişkilerin, başat ve hemen hemen tek çözümleyicisi kılmış olan şey, temelde tarihin söylemiydi. (s. 223)

Monarşinin ulus tanımı:
Ulus, aynı topraklarda yaşayan, aynı dili konuşan, aynı geleneklere sahip bir topluluk, bir kalabalık, bir bireyler topluluğu olduğu için var değildir. Ulusu bu oluşturmaz. Ulusu oluşturan şey, yan yana bireylerden başka bir şey olmayan, bir bütün bile kurmayan ama hepsi, her biri bireysel olarak, kralın bedensel, canlı, gerçek kişiliğiyle hem hukuksal hem de fiziksel belirli bir ilişkide bulunan kişilerin var olmasıdır. Ulusun yapısını oluşturan, uyruklarının her biriyle olan fiziksel-hukuksal ilişkisi içerisinde, kralın bedenidir. (s. 225)

Sieyes bir ulusun var olması için iki şeyin olması gerektiğini söyler: ortak bir yasa ve bir yasama erki. İşte hukuk devleti bu. (s. 226)

Tarih ve felsefe şu ortak soruyu soracaklardır: şimdide tümel olanı taşıyan nedir?
Şimdide, tümel olanın hakikati olan şey nedir? Bu tarihin sorusudur, bu aynı zamanda felsefenin de sorusudur. Diyalektik doğmuştur. (s. 243)

1 7 Mart 1976 Tarihli Ders
Hükümranlık iktidarından yaşam üzerindeki iktidara. – Yaşatmak ve ölmeye bırakmak. - Beden-insandan tür-insana: biyo-iktidarın doğuşu. - Biyo-iktidarın uygulama alanı. - Nüfus. - Ölüm ve özellikle de Franko'nun ölümü üzerine. - Disiplinin ve düzenlemenin işleyişleri: işçi sitesi, cinsellik, norm. - Biyo-iktidar ve ırkçılık. – Irkçılığın uygulama işlevleri ve alanları. - Nazizm. - Sosyalizm.

XIX. yüzyılın en temel olaylarından biri, yaşamın iktidar tarafından göz önüne alınması diyebileceğimiz şeydir: bir anlamda, canlı varlık olarak insan üzerinde bir iktidar kurma, biyolojik olanın bir devletleştirilmesi… (s. 245)

Biyopolitiğin işi nüfusladır…
Biyopolitiğin yöneleceği şey, toplamda kendi zamanı içerisinde ele alınan bir nüfus içinde meydana gelen belirtisiz, rastlantısal olaylardır. (s. 251)

Hastalanma oranını değiştirmek, düşürmek gerekecektir; yaşamı uzatmak gerekecektir; doğum oranını artırmak gerekecektir. (s. 252)

…gözetleme ve terbiyeyle, bireyin bedeni üzerindeki iktidar mekanizmaları uygun hale getirildi - bu disiplini oluşturdu. (s. 255)
(Gözetleme ve terbiye mekanizmaları; okul, hastane, kışla, atölye vs.)

Cinsellik, tamı tamına bedenin ve nüfusun buluşma yeridir. Demek ki disipline dayanır, (s. 257)

Irkçılığı devletin mekanizmalarına sokan, işte bu biyo-iktidarın birden belirimidir.
Gerçekten de nedir ırkçılık? Öncelikle, iktidarın sorumluluğunu yüklendiği o yaşam alanı içerisinde bir kopukluk yaratmanın yoludur: yaşaması gerekenle ölmesi gereken arasındaki kesinti. (s. 260)

Aramızdan ölenlerin sayısı ne kadar çok olursa, ait olduğumuz ırk da o kadar saf olacaktır. (s. 263)

Dersin Özeti
İktidar ilişkilerinin somut çözümlemesini yürütmek için, hükümranlığın hukuksal modelini bir yana bırakmak gerekiyor.
(Çünkü bu model) …yasayı iktidarın temel belirtisi kılar. (s. 271)
(İktidarın özneleri nasıl üretebildiğini incelemek gerekir.
Sonuç olarak iktidarı anlamak için, iktidarın uyguladığı/kullandığı baskı tekniklerini saptamak gerekir.)

Öncelikle incelenmesi gereken, savaştır; soyut ve somut şekilleriyle.
Ortaçağdan bu yana devlet sisteminin evrimine paralel olarak savaş uygulamalarında gözlenen evrim, savaş araçları ve savaş hakkının merkezileşmesidir.

Savaş, bütün iktidar kurumlarının temeli durumuna geldi.
İngiltere'de Coke ya da Lilburne, Fransa' da Boulainvilliers ve daha sonra
Buat-Nançay tarafından parlatılmış olan bu söyleme göre, devletlerin doğuşuna yol açan savaştır. (s. 273)

Hobbes'un herkesin herkesle savaşı dediği şey (…)herkesin, herkes tarafından kendisi için oluşturduğu tehlikeyi ölçtüğü, ötekilerin dövüşme isteğini kestirdiği ve kuvvete başvurduğunda altına gireceği riski değerlendirdiği bir tasarlama oyunudur. Hükümranlık kesinlikle savaşçı bir egemenlik olgusuyla değil, tersine, savaştan kaçınmayı olanaklı kılan bir hesapla kurulur. Hobbes' a göre devleti kuran ve ona biçimini veren savaş-olmayandır. (s. 275-276)

Önemli olan, tarihsel çözümleme ilkesinin ırkların ikiliğinde ve savaşında araştırılmış olmasıdır. Bu ilkeden yola çıkarak ve Augustin ve Amedee Thierry'nın kitaplarının aracılığıyla, XIX. yüzyılda tarihin iki tür çözümü gelişecektir: bunlardan biri sınıf savaşımına, öteki biyolojik çatışmaya eklemlenecektir. (s. 277)

Dersin Konumu
Foucault (…)tımarhaneler, delilik, tıp, hapishaneler, cinsellik, "polis" üzerine yürüttüğü sayısız tarihsel çözümlemede, daha çok iktidarın işleyişini, etmenlerini, "nasıl"ını araştırdı.

(faşizm ve Stalinizm) “Bunları bizim için böylesine şaşırtıcı kılan sayısız nedenden bir tanesi, tarihsel benzersizliklerine karşın tam anlamıyla özgün olmamalarıdır. Faşizm ve Stalinizm öteki toplumların çoğunluğunda zaten bulunan mekanizmaları kullandı ve genişletti. Yalnızca bu değil, fakat iç çılgınlıklarına rağmen bu ikisi, geniş bir ölçüde, bizim siyasal usçuluğumuzun fikirlerini ve yöntemlerini kullandı.” (s. 281)

…"cinsellik", bulgulamayı, deşifre etmeyi bilme koşuluyla, bireylerin gerçeğinin ortaya çıkarılacağı, sırlar odası değildir; cinsellik daha çok, (…)"insan bedeninin
anatomo-politiği" ve "nüfusun biyo-politiği"yle iki biçimli olarak yaşam üzerinde kurulan iktidarın kendisini gösterdiği alandır. (s. 283-284)

İktidarın olduğu yerde, her zaman direniş vardır, biri ötekiyle iç içedir.

Bilmenin ve onun iktidarla olan ilişkilerinin çözümlemesini yapmak istediğimizde strateji kavramı temeldir.

“Sonuç olarak, her çatışma stratejisi iktidar ilişkisi olmayı düşler ve her iktidar ilişkisi, kendi gelişim çizgisini izlediği kadar, direnişlerle kafa kafaya gelse de, muzaffer stratejiye dönüşme eğilimindedir.” (s. 289)

II faut defendre la societe
Türkçeleştiren: Şehsuvar Aktaş
Yapı Kredi Yayınları
Aralık, 2002




disiplinci iktidarın etmenleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder