Heidegger – Varlık ve Zaman
Varlığın anlamı sorusunun somut olarak geliştirilmesi bu
incelemenin amacıdır.
Varlık sorusunun zorunluluğu, yapısı ve önceliği
Varlık sorusunu açık biçimde tekrarlama zorunluluğu
Varlık sorusu günümüzde artık unutulmuştur.
Şöyle denilmektedir; Varlık, kavramların en temeli ve en boş
olanıdır.
Bu yüzden Varlık kavramı, her türlü tanımlama girişimine
direnmektedir. En tümeli olduğu için bu kavramın aslında tanımlanmaya da
ihtiyacı yoktur.
Dolayısıyla söz konusu ön yargılara ilişkin tartışmayı
varlığın anlamına ilişkin tartışmayı varlığın anlamına yönelik soruyu yeniden
sorma zorunluluğunu aşikâr kılma noktasına kadar götürmekle yetinilecektir.
Bu konuda üç ön yargı bulunmaktadır.
1- Varlık, kavramların
en tümelidir.
To on esti katholou malista panton
Varlık en tümel olandır.
Aristoteles, Metafizik, B4, 1001 a21
“Varlık anlayışı zaten varolanda kavradığımız her şeyde
kapsanmış bulunmaktadır.”
Thomas Aquinas, Summa Thelogiae, II, 94 a2
Hâlbuki varlığın tümelliği, cins tümelliği değildir.
Çünkü varolanlar cins ve türlerine göre kavramsal biçimde
ifade edildikleri zaman Varlık, varolanların en yüksek olanını sınırlandırmaz:
“Varlığın varolanların bir cins olması mümkün değildir.”
Airstoteles, Metafizik, B3, 998 b22
O halde Varlığın tümelliği, bütün cins niteliğindeki
tümelleri aşmaktadır.
O halde varlığın tümelliği Ortaçağ ontolojisinin kullandığı
terminolojiye göre Varlık, transcendens’tir (aşkın kavram).
Demek ki Varlık en tümel kavramdır dendiğinde bu onun hiçbir
ek açıklamaya ihtiyaç duymayan en açık kavram olduğu anlamına gelmez aksine
Varlık kavramı en karanlık olandır.
2- Varlık kavramı
tanımlanamazdır.
Bu sonuç varlığın en yüksek tümel olmasından
çıkarsanmaktadır.
Gerçekten de Varlık’ı, bir varolan olarak kavramak mümkün
değildir.
Tanımsal açıdan Varlık, daha yüksek kavramlardan
türetilemediği gibi daha alt kavramlarla da gösterilemez.
Varlık, varolan gibisinden bir şey değildir.
Varlığın tanımlanamaz oluşu, Varlığın anlamına ilişkin
soruyu sormaktan bizi muaf kılmadığı gibi, aksine bizi bu soruyu sormaya
çağırmaktadır.
3- Varlık, kavramların
en kendiliğinden anlaşılanıdır.
Hep belirli bir Varlık anlayışı içinde yaşıyor olmamız ve
Varlığın anlamının aynı zamanda hep karanlık içinde bulunuyor olması, esasen
Varlık’ın anlamına ilişkin soruyu yeniden sorma zorunluluğunu kanıtlamaktadır.
Varlığa ilişkin sorunun formal yapısı
Yapılması gereken, Varlık’ın anlamına ilişkin soruyu formüle
etmektir.
Her soru sorma bir aramadır.
Aranılan, aramaya önsel olarak yol göstermektedir.
Soru sormak, varolanı öyleliği ve neden, nasıllığıyla bilmek
için aramak demektir.
Bilmek için aramak bir incelemeye dönüştüğünde, sorunun neye
yönelik olduğu meydana çıkartılarak belirleniyor olmaktadır.
Her soru sorma, bir şeye ilişkin soru sormak demek
olduğundan bir sorulana sahiptir.
Öte yandan bir şeye ilişkin her soru sorma, o şeye ilişkin
soru sorma anlamına gelir, dolayısıyla soru sormaya, sorulanın yanı sıra
sorgulama aittir.
Soru sorma bir arama olduğundan, aranılan, ona öncesel
olarak yol göstermektedir.
Varlık’ın ne demek olduğunu bilmiyoruz.
Varlık’tır, yani bir varolanı varolan olarak belirleyendir.
Varolanın zaten hep bir şeye yönelik -olduğu- olarak
anlaşıldığı şeydir.
Varlık sorusunun anlaşılması için birincil felsefi adım, muthos tina diageisthai yapmamak, yani hikâye
anlatmamaktır.
Bir başka deyişle, varolan olarak varolanın menşeini başka
bir varolana dayandırarak belirlemeye çalışmamaktır.
Dolayısıyla Varlık sorusunu çalışmak şu demektir:
Bir varolanın (soruyu soranın) kendi varlığı içinde şeffaf
kılınması.
Varlığın anlamına ilişkin sorunun formülasyonunda esasen
döngüsel kanıtlama diye bir şey olmaz.
Çünkü bu sorunun cevabı, çıkarsayıcı bir temellendirmeye
yönelik değil, temelleri teşhir edici biçimde açığa çıkarmaya yöneliktir.
Varlık sorusunun ontolojik önceliği
Felsefi açıdan asli olan, sahih olarak tarihsel bakımdan
varolanın tarihsellik noktasında yorumlanmasıdır.
Nitekim Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi başlıklı eserinin
müspet kazanımı da zaten onun bir bilgi kavramı olmasında değil, doğaya esasen
neyin ait olduğunun ortaya çıkartılmasına yönelik atılan bir adım olmasındadır.
Kant’ın transendental mantığı, adı doğa olan inceleme
sahasının a priori inceleniş mantığıdır.
Dolayısıyla Varlık sorusu; varolanları şu veya bu şekilde
varolanlar olarak enine boyuna araştıran, bu sırada da hep belirli bir varlık
anlayışı içinde hareket eden bilimlerin olanaklılığının a priori koşullarını
amaçlamakla sınırlı olmayıp, özellikle antik bilimlerin öncesinde yatan ve
onların temellerini atan ontolojilerin olanaklılık koşullarını inceler.
Varlık
Sorusunun Ontik Önceliği
Dasein, öteki varolanlar arasında yer alan bir varolan
değildir sadece.
Dasein’ın ontik olarak ayrıcalıklı oluşu, onun bir varolan
olarak kendi varlığını icra ederken bizatihi kendi varlığını mesele etmesinden
kaynaklanır.
Bir başka deyişle, bizatihi varlık anlayışına sahip olmak
Dasein’ın bir varlık belirlenimidir.
Dasein’ın ontik ayrıcalığı, onun ontolojik olmasında yatar.
Dasein’ın şu veya bu şekilde davranış gösterebildiği ve bir
şekilde her daim belirli bir davranış içinde bulunduğu varlığına “varoluş”
diyoruz.
Dasein kendini daima kendi varoluşundan hareketle anlar.
Yani kendisine özgü olanı bizatihi kendi olmak ya da olmamak
olanağıyla.
Dasein bütün ontolojilerin ondan neşet ettiği/edeceği
fundamental ontoloji existensiyal çözümlemesinde aranmalıdır.
Dasein’ın ontolojik çözümlemesi esasen fundamental
ontolojinin ta kendisidir.
Hatta Dasein, Varlık’ı bakımından önceleyici olarak
soruşturulacak olan varolan işlevini
görmektedir.
Varlık sorusunun
çalışılmasındaki çifte görev
İncelemenin yöntem ve planı
Dasein ontik anlamda kendisine en yakın, ontolojik anlamda
en uzak olandır.
Ama ön ontolojik anlamda o kendisine yabancı değildir.
O halde Varlık’a ilişkin soruda, Dasein çözümlemesi baş
gereklilik olmalıdır.
Adına Dasein dediğimiz söz konusu varolanın varlığının
anlamının zamansallık olduğu gösterilecektir.
Dasein’ı zamansallık olarak yorumladığımızda, esasen
Varlık’ın anlamına ilişkin rehber sorumza henüz bir cevap vermiş olmuyoruz.
Burada yapılan, o cevabın kazanılabilmesi için gerekli
zeminin hazırlanmasıdır.
Zaman, hem bizatihi varlığı anlayan Dasein’ın varlığı
olarak, hem de varlık anlayışının ufku olarak zamansallıktan hareketle asli
biçimde açığa çıkarılmalıdır.
Ontoloji Tarihini Yıkma
Ödevi
Dasein’ın varlığı, anlamını zamansallıkta bulmaktadır.
Nitekim zamansallık, Dasein’ın zaman içinde varolan olup
olmadığından, zaman içinde nasıl varolduğundan başka bizatihi Dasein’ın bir
zamansal varlık minvali olan tarihselliğinin de olanak koşuludur.
Tarihsellik, bizatihi Dasein’ın Varlık konstitüsyonu olan
yaşanılmışlık demektir.
Dasein’ın kendi geçmişi (ve b her zaman kendi neslinin
geçmişi demektir) onu takip etmez, aksine hep onun öncesinden gider.
Dasein, içinde var olduğu dünyaya tutulmuşluk ve bu dünyadan
vuran şavkla kendini yorumlama eğilimi içinde değildir sadece.
Gelenek Dasein’ın tarihselliğini kendi kökeninden / kökünden
koparır.
Böylece Dasein sadece en uzak ve yabancı kültürlerin
felsefelerindeki olanaklı bir akın, bakış açısı çeşitliliğini ilgiye layık
bulmaya ve bunlar içinde hareket etmeye başlar.
Kant’ın ontolojik temel yönelimi, Yunanlıların temel
yönelimiyle aynıdır.
Ontolojik menkulatın yıkımı gerçekleştirildiğinde ancak,
Varlık sorusu hakiki somutluğuna kavuşabilecektir.
Böylece varlığın anlamına ilişkin sorunun neden kaçınılmaz
olduğunun eksiksiz kanıtı sağlanacak ve o soruyu tekrarlama lafının ne anlama
geldiği tanıtlanacaktır.
İncelemenin
Fenomenolojik Yorumu
Ontolojinin ödevi varolanların varlığının tefhimi ve
bizatihi varlığın tasrihidir.
Tarihsel makulata dayalı ontolojilerden ve benzerlerinden
medet uman ontoloji yöntemlerineyse daima şüpheyle yaklaşılmalıdır.
Fenomenoloji ibaresi, birincil olarak bir yöntemsel
kavramdır.
Bu ibare, felsefi araştırmaya konu olan nesnelerin içeriksel
niteliklerini değil araştırmanın nasılını ifade etmektedir.
Fenomenoloji tabiri iki bileşenden meydana gelmektedir:
Fenomen ve Logos
Bu bağlamda fenomenoloji de fenomen bilimi anlamına
gelmektedir.
Fenomen Kavramı
Fenomen kavramının dayandığı Yunancadaki phainomenon
ifadesi, kendini gösterme anlamına gelen phainesthai fiilinden türetilmiştir.
Dolayısıyla phainomenon şu demektir; kendini gösteren, zuhur
eden, ayan olan.
O halde fenomen ifadesinin anlamı bakımından şunu
sabitleyebiliriz; kendini-kendinde gösteren, ayan olan.
Dolayısıyla phainomena (fenomenler) gün ışığında bulunan ya
da ışığa çıkarılabilenlerin tümlüğü anlamına gelmektedir ki Yunanlılar bunu
genellikle basitçe ta onta (varolan) ile
özdeşleştirmişlerdir.
Fenomen tabiri, başka
bir şey gibi görünme, zahiri, zevahir gibi anlamlara sahiptir.
Buna göre fenomenler asla görünümler değildir.
Fakat her görünüm bir fenomene muhtaçtır.
Logos Kavramı
Logos hep akıl, hüküm, kavram, tanım, sebep, ilinti olarak
çevrilmekte, yani daima yorumlanmaktadır.
Logos’un aletheuein olarak
hakiki oluşu şu demektir: Nutukta hakkında sözü edilen varolanı, legein sırasında apophainesthai
olarak mahfuzluğundan kurtarmak ve onu bir mahfuz-olmayan (alethes) olarak görünür kılmak, yani keşfetmek.
Aynı şekilde hakiki olmamak (pseudesthai)
da örtmek anlamındaki yanılmak demektir.
Bir şeyi, görünür kılma minvali içinde başka bir şeyin önüne
koymak ve böylece onu, olmadığı bir şeymiş gibi göstermek.
Logos’un işlevi bir şeyi yalın olarak görünür kılmak (ayni
varolanın müşahade ettirilmesi) olduğundan aynı zamanda akıl anlamına da
gelebilmektedir.
Fenomen olarak logos; zemin, ratio anlamına gelmektedir.
Nihayet logomenon olarak logos, bir şey olarak söz yönelttikleri
bir şeyle olan ilişkisi içinde (yani ilişkilendirilmişlik ile) görünür kılma
anlamına da geldiğinden, logos, ilişki ve bağıntı anlamını da kazanır.
Varlık trenscendens’ın ta kendisidir.
Dolayısıyla felsefe, Dasein’ın hermenötiğini başlangıç
noktası alan evrensel fenomenolojik ontolojidir.
Fenomenolojiyi anlamanın yegâne yolu, onu bir olanaklılık
olarak yakalayıp kavramaktır.
Varolanın varlığı kendi içinde tarihseldir.
Bu sözün söyleniş tarzından dolayı bir şey söylenmediği
açıktır.
1- Dünyadaki varlık
2- Dünyasallığı içinde dünya
3- Birlikte varlık
Kendi-olma
olarak dünyadaki varlık
4- Genel olarak içinde varlık
5- Oradaki varlığın (Dasein) geçici bir sergilenişi
6- Kaygı
Dasein’ın gündelikliğinin bir hiçlik değil ama bu varolan
şeyinolumlu bir fenomenal karakteridir.
Dasein’ın bu gündelik ayrımsızlığına sıradanlık diyoruz.
Dünya içindeki Varlık, hiç kuşkusuz Dasein’ın a priori
zorunlu bir durumudur.
Ama onun varlığını bütünüyle belirlemek için yeterli
olmaktan çok uzaktır.
Dünyasallık Çözümlemesinin Descartes’ın Dünya Yorumuna Karşı
Öne Çıkarılması
Descartes’ın ontolojik açıdan incelediğimiz üç yanı
1- Dünyanın rex extensa olarak belirlenimi
2- Bu ontolojik belirlenimin temelleri
3- Dünyanın Kartezyen omtolojik hermenötik tartışması
Kendinde varolan bir şeyi varlığı için terim,
substantia’dır.
Varlık düşüncesi tözseldir.
Bir tözün varlığı bir gereksinimsizlik yoluyla
belirlenir/nitelenir/vuku bulur.
Böyle iki töz vardır:
Res cogitans
Res extensa
Oradaki varlıkla, Dasein’da yakınlığa doğru özsel bir eğilim
yatar.
Yakınlaştırma ve uzak(sız)laştırma her durumda
yaklaştırılana ve uzak(sız)laştırılana doğru tasalı varlıktır.
Nesnel olarak uzun bir yol nesnel olarak çok daha kısa ama
belki de ağır bir gidiş olan ve sonsuz uzun olarak bulunacak bir yoldan daha
kısa olabilir.
Ama gene de ancak böyle bir ön-gelme’de o sıradaki dünya
asıllığı içinde elaltında bulunur.
Birlikte Varlık ve kendi olma olarak dünyadaki varlık – İnsan
Dasein varolan şeydir ki; her durumda benim kendimdir ve
varlığı her durumda benimdir.
Bu belirlenim ontolojik bir durumu, ama yalnızca onu
gösterir.
Aynı zamanda her durumda ontik olarak bir benin bu varolan
şey olduğu ama başkalarının olmadığı bildirimini kapsar.
Gene de insanın töz’ü ruh ve beden bireşimi olarak tin
değil, ama varoluştur.
Burada insanın dünya içindeki yaşayışını ruha dönüş süreci
olarak algılamak gerek. Tin, diyecek olursak, insanın tözünü tin olarak
belirlemek, kişinin ama ben, bu duyulur mekânda olmaklığımla bunu nasıl
gerçekleştirebilirim/benimseyebilirim/idrak edebilirim diye sormasına olanak
sağlar.
Yaşamın merkezine varoluşu koyarsak, dünyada olmaklığımız,
sorgulanmak suretiyle bir varoluş aşaması tesis eder ki bu da üst bir aşama
olarak Tin’i bze gösterir.
Genel olarak dünyayı dünya içinde varolan-şeyler ile
özdeşleştirmeyi isteyecek olursak, o zaman Dasein’da dünyadır demeliyiz.
Başkaları herkes değildir.
Başkaları daha çok insanın kendini çoğunlukla onlardan
ayırmadığı kendisinin de onlardan olduğudur.
Birlikte, oradaki varlık ≡ Dasein’ın dünyadaki varlığı
Başkasının eksikliği ancak bir birlikte-varlık için
olabilir.
Yalnız varlık birlikte-valığın eksikli bir kipidir.
Başkaları ile birlikte-varlık Dasein’ın varlığına aittir.
Bir varlık ki Dasein için varlığının kendisinde önemlidir.
Buna göre, birlikte-varlık olarak Dasein özsel olarak
başkaları uğrunadır. Bu öz üzerine varoluşsal önesürüm olarak anlaşılmalıdır.
Kendini-tanıma kökensel olarak anlayan birlikte-varlıkta
temellenir.
İnsanın kendisi, başkalarına aittir ve onların gücünü
arttırır.
Herkes başkasıdır ve hiç kimse kendisi değildir.
Gündelik Dasein’ın kim’ine ilişkin soruyu cevaplayan insan
hiç kimse’dir ki Dasein birbiri arasında varlıkta daha şimdiden kendini ona
teslim etmiştir.
Orası’nın Varoluşsal
Yapılanışı
Ruhsal Durum Olarak
Dasein
Ontolojik olarak ruhsal durum başlığı altında belirttiğimiz
şey ontik olarak en tanıdık ve en gündelik olan şeydir. Ruh durumu, bir ruh
durumu olma.
Ruhsal durumun bir kipi olarak korku
Korku hakkında, korktuğu şey, korkan varolan şeyin
kendisidir Dasein.
Ancak varlığında onun için bu varlığın önemli olduğu
varolan-şey korkabilir.
Biri için korkma, başkaları ile ruhsal durum birlikteliğinin
bir yoludur.
Anlama – eğer anlamayı temel bir varoluşsal olarak
yorumlarsak, o zaman bu fenomenin Dasein’ın varlığının temel kipi olarak
kavrandığını görürüz.
Anlama – Dasein’ın kendisinin kendi olabilmesinin varoluşsal
varlığıdır ve dahası öyle bir yolda ki bu varlık kendisinde varlığının nasıl
bir iş üzerinde olduğunu açığa sürer.
Genel olarak varoluşu anlama her zaman dünyanın bir
anlaşılmasıdır.
Dilin varoluşsal ontolojik temeli konuşmasıdır.
Doğru işitmediğimizde, anlamadığımızı söylememiz
rastlantısal değildir.
Dasein işitir çünkü anlar.
Sessiz kalmak için Dasein’ın söyleyecek bir şeyi olmalıdır.
Boş konuşma her yeni soruşturmayı yavaşlatarak kendine özgü
bir yolda bastırıp geciktirir.
Dasein’ın kendisi boş konuşmada ve kamusal yorumlanmışlıkta
kendine kendini insanda yitirme ve zeminsizliğe düşme olanağını sunarsa bu
demektir ki Dasein kendi için düşmeye doğru sürekli bir ayartma
hazırlamaktadır.
Dünyadaki Varlık kendinde kışkırtıcıdır.
Dünyadaki Varlığın varoluşsal bir kipi düşme fenomeninde
belgelenir.
Düşüşteki dünyadaki-varlık kışkırtıcı-dingin-leştirici
olarak aynı zamanda y a b a n c ı l a ş t ı r ı c ı d ı r.
Dasein’ın Varlığı Olarak
Kaygı
Endişe, Dasein’ın Varlık olanağı olarak, onda açığa serilen
Dasein’ın kendisi ile birlikte Dasein’ın kökensel Varlık bütünlüğünün belirtik
ayrımsanışı için fenomenal temeli sağlar.
Dasein’ın Varlık’ı kendini kaygı olarak serer.
Bu varoluşsal temel fenomenin ontolojik geliştirilmesi en
yakından kaygı ile özdeşleştirilebilecek fenomenlere karşı sınırlamayı
gerektirir. Bu tür fenomenler, istenç, dilek, düşkünlük ve dürtüdür.
Kaygı onlardan türetilmez, çünkü bunların kendileri onda
temellenirler.
Önünde endişe duyulan şey genel olarak dünyadaki varlıktır.
Önünde endişe duyulan şey bütünüyle belirsizliktir.
Korku, dünyaya düşen asılsız ve böyle olarak kendinden
gizlenen endişedir.
Endişe bireyselleştirir.
Bu bireyselleşme Dasein’ı düşmesinden geri çeker.
Kaygı Olarak Dasein’ın
Varlık’ı
Endişelilik ruhsal durum olarak dünyadaki varlığın bir
kipidir; önünde endişe duyulan şey fırlatılmış dünyadaki varlıktır (dünyaya
fırlatılan varlık).
Hakkında endişe duyulan şey dünyada olabilmedir.
Dilekte bulunma ontolojik olarak kaygıyı kapsar.
Varlığın ilk şekli kaygı
Logos
Varolan şeyin nasıl davranacağını söyler.
Dasein, özsel olarak düşüşte olduğu için, varlık durumuna
göre hakikat dışındadır.
Varsaymak
Bir şeyi bir başka varolan şeyin varlığının temeli olarak
anlamak demektir.
Varoluş, olabilme demektir.
Ama asıl olabilme demektir.
Asıl olabilmenin varoluşsal yapısı varoluş-düşüncesi içine
getirilmedikçe bir varoluşsal yoruma yol gösteren öngörü kökensellikten
yoksundur.
Ama bir asıl olabilmenin tanıklığını vicdan verir.
İnsan yaptığıdır (icra ettiğidir).
Dasein ancak öldüğü sürece vefat edebilir.
Varoluşsal sorunsal yalnızca Dasein’ın sona-doğru-varlığının
ontolojik yapısının ortaya koyuluşunu hedefler.
Vefat önünde bir korku ve ölüm önünde kaygı/endişe
birbirleriyle karıştırılmamalıdır.
Kaygı bireyin keyfi ve olumsal bir zayıf ruh-durumu
değildir; tersine, Dasein’ın temel ruhsal-durumu olarak, Dasein’ın kendi sonuna
doğru fırlatılmış varlık olarak varolduğu olgusunun açığa serilişidir.
Dasein varolduğu sürece olgusal olarak ölmektedir.
Vicdan
Anlamak için bir şey verir / açığa sürer.
Vicdan taşımayı isteme, endişe için hazırlık olur.
Kim bir şeyi-sessizce anlamaya sunmak istiyorsa, söyleyecek
bir şeyi olmalıdır.
Buna göre bu çağırma bir sessiz kalmadır.
Vicdanın çağrısının anlaşılması insanda yitmişliği ortaya
serer.
Ölümünde Dasein mutlak olarak (her şeyi) geri almalıdır.
Kaygı ve Kendilik
Kaygı ontolojik olarak realiteden türetilmez.
Ya da realitenin kategorileri ile kurulmaz.
Kaygının Ontolojik
Anlamı Olarak Zamansallık
Olmuşluk gelecekten kaynaklanır, dahası öyle bir yolda ki,
olmuş olan gelecek kendinden şimdiyi bırakır.
Böyle olmuş olmada şimdikileştiren gelecek olarak birlik
taşıyan fenomene zamansallık deriz.
Zamansallık kendini asıl kaygının anlamı olarak ortaya
serer.
Gelecek, geçmiş ve şimdi kavramları ilkin asılsız zaman
anlayışından gelişmişlerdir.
Ekstase
Dışarı çıkarma, uzaklaştırma, meditasyon
Zamansallığın ekstateleri
Zamanın karakteristiği
Sonu olmayan saf bir şimdiler-ardışıklığı olarak onda
kökensel zamansallığın ekstatik karakterinin düzleştirilmesinden oluşur.
Kökensel ve asıl zamansallığın ilksel fenomeni gelecektir.
Zaman, zamansallığın zamansallaştırılması olarak kökenseldir
ki, böyle olarak kaygı yapısının yapılanışını olanaklı kılar. Zamansallık özsel
olarak ekstatiktir.
Zamansallık kendini kökensel olarak gelecekten
zamansallaştırır. Kökensel zaman sonludur.
Anlamın Zamansallığı
Varoluşsal bir terim olarak anlama, bir olabilmeye doğru
tasarlıyor-olma demektir ki, Dasein her durumda onun uğruna varolur.
Bekleme, beklemede olma üzerine temellenmiş bir gelecek
kipidir ki, kendini aslında önceleme olarak zamansallaştırır.
Endişe, ölüme doğru fırlatılmış varlık olarak dünyadaki
varlıktan doğar.
Endişe ancak, kararlı bir Dasein’da tırmanabilir.
Kişi her şeyi görmüş olsa bile, merak dosdoğru yeni bir şey
uydurur.
Dasein kendini zamansallaştırdığı sürece bir dünyada vardır.
Eğer hiçbir Dasein varolmazsa, orada hiçbir dünya da olmaz.
Zamansallık kaygının Varlık anlamıdır.
Zamansallık ve
Tarihsellik
Ölüm gene de yalnızca Dasein’ın sonudur ve biçimsel olarak
alındığında yalnızca tek bir sondur ki, Dasein’ın bütünlüğünü çepeçevre
sarar/kuşatır/ihata eder.
Ama öteki son başlangıçtır, doğuştur.
Ancak doğum ve ölüm arasındaki varolan şey aranan bütünü
sunar.
Dasein tarihseldir.
Dasein’ın olgusal olarak kendi tarihi vardır ve bu
varolan-şeyin varlığı tarihsellik yoluyla oluşturduğu içindir ki bir tarihi
olabilir.
Kararlılık varoluşun kendi kendisine bağlılığını oluşturur.
Dasein’ın varlığı kaygıdır.
Zaman, sayılmış olandır.
Uzay/mekân zamandır.
Zaman, uzay/mekânın hakikatidir.
Dasein’ın tarihi
- Cennetten kovulma, fırlatılma, düşüş
- Dasein dile (logos), varlığa (sein) düşer.
- Varlık ölüme yolculuktur.
Doğum, zaman, tarih, ölüm ≡ Zaman / tarih
Düşüş
Dünya içinde varlık
Sıradanlık
Gündeliklik
Uzaklık/düzleşmek
Kamusallaşma/herkes ve başkalarıyla varlık
Dasein’ın varlığının ele alınması, ontoloji
Varlığın anlamı sorusu, fenomenoloji
Bunu anlama çabası, hermenötik
Dasein’ın ontolojisinin incelenmesi, fundamental ontoloji
Varlık ve Zaman ≡ Fenomenolojik (fundamental) ontolojinin hermenötiğidir.
Kaygı sonucunda hatırlama ile düşüş sona erer.
Dasein’ın zamanda tarihte ölüme doğru yolu, faniliği ile
ölümde son buldu.
Dasein’ın çabası düşmüşlüğünü, yabancılaşmasını aşarak
varlığını ve varoluşunu olanaklı, hakiki – hakikat içinde açığa serebilmektir.
Türkçeleştiren: Aziz Yardımlı
İdea Yayınları
2004
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder