5 Kasım 2013 Salı

Karl Marx – Yahudi Sorunu

Karl Marx – Yahudi Sorunu


Alman Yahudileri özgürleşme istiyorlar.
Yurttaşsal, politik bir özgürleşme.

Bruno Bauer onları yanıtlıyor: Almanya’da kimse politik bakımdan özgürleşmiş değil. Biz kendimiz özgür değiliz, sizi nasıl özgürleştirebiliriz? (s. 5)

Yoksa Yahudiler Hıristiyan uyruklarla eşit tutulmak mı istiyorlar? Bu durumda Hıristiyan devletin haklılığını kabul ediyorlar…
Yahudi, Almanya’nın özgür oluşuyla ilgilenmiyorsa, Alman, Yahudi’nin özgür oluşu ile niye ilgilensin?

Bu devlette Yahudi, Yahudi olma ayrıcalığına sahiptir. Yahudi olarak Hıristiyanların sahip olmadığı haklara sahiptir. O zaman niye kendisinin sahip olmadığı ama Hıristiyanların yararlandığı hakları istiyor? (s. 6)

Şu halde siz Yahudiler neye dayanarak özgürlük istiyorsunuz? Dininize dayanarak mı? Ama o, devlet dininin can düşmanı. Yurttaş olarak mı? Almanya’da yurttaş yok. İnsan olarak mı? Ama siz, başvurduklarınızdan daha çok insan değilsiniz ki. (s. 7)

Başkalarını özgürleştirebilmek için önce kendimizi özgürleştirmeliyiz.

Yahudi ile Hıristiyan arasındaki karşıtlıkların en sert biçimi dinsel karşıtlıktır.
Bu karşıtlık onu olanaksızlaştırarak çözülür: Dini kaldırarak (Her ikisi de dinin ortadan kalktığı bir ortamda bir araya gelebilirler, yoksa daima biri Hıristiyan diğeri Yahudi olduğu sürece karşıtlık devam edecektir). (s. 8)

Bauer, genel olarak insanın dini, yurttaşsal özgürleşme için bırakmasını istemektedir. Öte yandan o tutarlı biçimde, dinin politik kaldırılışını, dinin tümden kaldırılışı saymaktadır. (s. 11)

Almanya’da Yahudi sorunu, tamamen teolojik bir sorundur. (s. 12)

Din artık bizim için neden değil, tersine yalnızca dünyasal sınırlılığın fenomeni olarak söz konusudur. Bu yüzden biz, özgür yurttaşların dinsel sıkıntılarını onların dünyasal sıkıntılarıyla açıklıyoruz.
…dünyasal kısıtlamalardan kurtuldukça, dinsel sınırlılıkların üstesinden geleceklerdir.
Biz (…) teolojik sorunları dünyasal sorunlara dönüştürüyoruz. (s. 14)

Devlet, insan ile insanın özgürlüğü arasındaki aracıdır. (s. 16)

Gerçekte, kusursuz Hıristiyan devlet, (…) tanrıtanımaz devlettir, demokratik devlettir, dini sivil toplumun geri kalan öğeleri arasına süren devlettir. (s. 22)

Tamamlanmış Hıristiyan devlet, kendini devlet olarak tanıyan ve üyelerinin dinini göz ardı eden devlet demektir. (s. 28)

Politik özgürleşme, aynı zamanda halka yabancılaşmış devletin, hükümdar erkinin dayandığı eski toplumun çözülmesidir. (s. 38)

Nedir Yahudiliğin dünyasal temeli? Pratik gereksinim, özel çıkar.
Nedir Yahudinin bu dünyalık dini? Bezirgânlık. Bu dünyalık tanrısı? Para. (s. 44)

Yahudinin özgürleşmesi, son tahlilde insanlığın Yahudilikten özgürleşmesidir (ticarete/bezirgânlığa atıf yapılıyor). (s. 45)

Pratik gereksinim ve özel çıkarların tanrısı paradır.
Para, İsrail’in kıskanç tanrısıdır, önünde başka hiçbir tanrı varlığını sürdüremez. Para insanların tüm tanrılarını aşağılar ve onları metalara çevirir.
Bu yüzden de tüm dünyayı, hem insan dünyasını hem doğayı, özgül değerinden yoksunlaştırır: para insanın işinin ve insanın varoluşunun yabancılaşmış özüdür ve bu yabancı öz insana hükmeder ve insan da ona tapınır. (s. 48)

Yahudilik zirvesine sivil toplumun tamamlanışıyla ulaşır, ama sivil toplum tamamlanışına ancak Hıristiyan dünyada ulaşır. (s. 50)

Hıristiyanlık Yahudilikten çıkmadır ve yeniden onda çözüşmüştür.
Hıristiyan baştan beri teorize eden Yahudiydi, Yahudi bu yüzden pratik Hıristiyandır ve pratik Hıristiyan da yeniden Yahudi olmuştur. (s. 51)
  

Zur Judenfrage, 1844
Türkçeleştiren: Niyazi Berkes
Sol Yayınları
Ekim 1997, Ankara


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder