9 Kasım 2013 Cumartesi

Rollo May – Özgürlük ve Kader

Rollo May – Özgürlük ve Kader


Siyasal özgürlük gerçekten kutsanmaya değer.
Ancak, ulusu meydana getiren bireylerin içsel kişisel özgürlüğüne sıkıca bağlı olmayan hiçbir siyasal özgürlük, geçerli kurallara harfi harfine uyanların ulusunda özgürlük ve robotlar tarafından inşa edilmiş hiçbir özgür ulus yoktur. (s. 5)

…yaptığının bilincinde olma özgürlüğü, bizleri insan olarak ayırt eden niteliktir.
Özgürlük, hedeflerimizle nasıl ilişki kurduğumuzdur ve kader de ancak biz özgürlüğe sahip olduğumuz için belirleyicidir. (s. 6)

Özgürlüğün doğası nedir?
Onun doğası belirli değildir. İşlevi doğasını değiştirmek, herhangi bir anda olduğundan başka bir şey olmaktadır. (s. 10)

Özgürlük olmaksızın
Hiçbir değer yoktur.
Değerlerin feda edildiği bu çağda, kendimizi toparlamamız –eğer bunu başarmak zorundaysak- bütün değerlerin kaynağı olan bu şeyle, özgürlüğe ulaşmamıza bağlıdır. (s. 11)

Varoluş ancak özgürlük içinde gerçektir…
Özgür olmak, kendin olmaktır. (s. 14)

Özgür olan, insan varlığının bütünüdür, irade gibi bir parçası değil. (s. 16)

Özgürlük, olanaktır.

İngilizcedeki possibility (olasılık) sözcüğü Latince posse “yetenekli olmak” sözünden gelir ki, bu aynı zamanda power (kuvvet) sözünün de orijinal köküdür. Böylece, dünya parlamentolarında sonu gelmez tartışmalara yol açan, sayısız savaş alanında dövüşülen ve kan yitirilen uzun ve dolambaçlı ilişki, kudret ve özgürlük arasındaki başlar. (s. 17)

Özgürlük daima “mümkün olan”la ilgilidir, bu da özgürlüğe esnekliğini, çekiciliğini ve tehlikelerini verir. (s. 18)

Özgürlük, sadece yitirilecek şeyi olmamanın öbür adıdır. (s. 19)

Özgürlüğümüzü teslim etmenin bedeli
Özgürlük için “gelişme gereksinimi” ve “yaşamda kalmanın da gereksinimi” diyor (Commager). İç özgürlüğümüzü yitirirse, onunla birlikte insanları robotlardan ve bilgisayarlardan ayıran özellikler olan kendimizi yönetme ve otonomimizi de yitiririz. (s. 24)

Özgürlük canlılığını kadere, kader de önemini özgürlüğe borçludur.

Akıl sağlığı hareketinin amacı
Anksiyetesiz yaşamak
Nükleer radyasyonun bulunduğu bir dünyada anksiyetesiz yaşamak… (s. 28)

Akıl sağlığının tanımı, felç edici anksiyete olmaksızın yaşamak, ama yaşamsal varoluşun uyarıcısı bir enerji kaynağı ve yaşam zenginliği olarak anksiyetenin olması şeklinde değiştirilmelidir. (s. 29)

Psikanaliz
Kişinin özgürlüğü deneyimini arttırmak için kaderin farkındalığını arttırma yöntemidir. (s. 35)

Geçmiş değiştirilemez, sadece onaylanabilir ve ondan öğrenilebilir. (s. 50)

Kader kavramı öfkenin yaşanmasını gerekli kılar. Hiç öfkelenmeyen bir kişi, emin olunuz ki kaderle hiç yüzleşmemektedir. Kişi kaderle yüzleşince, içinde öfke otomatik olarak ama bir güç şeklinde yükselir. (s. 66)

Keder, yalnız başına dünyaya bırakılmış olmanın yasıdır.

Yalnızlık bir bağlamda dürüstlüktür. Dürüstlükle kendinizi genel kitleden ayırır, konformizmden kurtulursunuz. Dürüst olmak, kendinizi bireyleştirmek bakımından yalnız olmaktır. (s. 68/69)

Kendine karşı dürüst olmaya cesaret edersen yalnız kalırsın. (s. 69)

…özgür olduğunuzdan emin olduğunuz an onu yitirmiş olursunuz.

Kendimizi daima özgürlüğün ne olduğundan çok ne olmadığını tarif ederken buluyoruz.

Özgürlük sıklıkla ve ısrarla negatif bir özellik olarak anlaşılır.
Onu en yoğun şekilde yitirdikten sonra hissederiz. (s. 73/74)

İnsan istiklal olmadan yaşayabilir ama özgürlük olmadan yaşayamaz. (s. 79)

Paradoks esastır.

İnsan toplumu için özgürlükten daha tahammül edilemez bir şey yoktur. (s. 95)

Bizleri kölen yap, ama bizleri besle

Picasso’nun söylemeye meraklı olduğu gibi, her yaratma işleminden önce bir tahrip işlemi gelir. (s. 101)

Serbest bırakılmış olan bir insan henüz serbest değildir. (s. 105)

Özgürlük bir son değil bir başlangıç ve bir süreçtir. Özgürlük hiçbir zaman statik değildir, hiçbir zaman bir defada kazanılmaz ve bu temel özgürlük her eylemde yeniden sağlamlaştırılması gereken bir iç durumdur. (s. 106)

Batı dünyasında bizler özgürlüğü bireysel bir kendini anlatım olarak yaşarız. Doğu’da ise özgürlük katılım olarak yaşanır. (s. 107)

Doğu toplumlarında özgürlük geleneklerle sağlanır. (s. 108)

Her birimizin özgürlüğü, kaderimizle yüzleşmemiz ve onunla ilişki içinde yaşamamızın derecesiyle doğru orantılıdır. (s. 122)

İnsanın kaderiyle bağlantı kurmada çeşitli yolları vardır. Bunlardan birisi onunla işbirliği yapmaktır.
Bir başka yol kişinin kaderinin farkında olması ve onu kabul etmesidir.
Üçüncü yol kendi kaderine angaje olması. Dördüncü yol ise kişinin kaderini doğrudan doğruya karşılaması ve ona meydan okumasıdır. Beşinci ve en aktif tepki, kişinin kaderle çarpışması ve ona isyan etmesidir. (s. 124/125)

…her şeyi istediğimiz herhangi bir zamanda değiştirebileceğimize inanma eğilimi,
Psikoterapiyle ya da tarikatlarla yaşamlarımızı ve kişiliklerimizi bir hafta sonunda yeniden yapabileceğimize/inşa edebileceğimize inanma eğilimi, yalnızca yaşamın kavranması değil aynı zamanda ona karşı yapılan bir saygısızlıktır. (s. 128)

Eğer kaderin gücünü algılamak istiyorsak, olumsuz talih unsuruyla olumlu kader unsurunu bir arada tutmayı kabul etmeliyiz.

Kader ve özgürlük bir paradoks, bir diyalektik ilişki oluştururlar. (s. 130)

Özgürlük hiçbir zaman kaderin olmaması demek değildir. Karşılaşılacak kader olmasa, ölüm, hastalık… …olmasa biz hiçbir zaman herhangi bir özgürlük geliştiremezdik. (s. 131)

Kibir, kişinin kaderi kabul etmesinin reddidir. Bu, kişinin büyük eylemleri kendi başına yaptığına olan inancıdır. (s. 137)

Ölümsüzlüğü canlandırabilmek için ölümlülük sağlanmalıdır. (s. 141)

Ölüm karşısında, ölümün basit ve kolay olduğu inancıyla direniyorsak, yaşam tatsız ve boş olur ve özgürlük kavramı anlamını yitirir. (s. 143)

Yaşam…
Hepsi çok küçüktür.

“İnsanlar, bir şeye zıt olanın aynı zamanda özdeş olduğunu kavramazlar.” Herakleitos (s. 147)

Ne kadar yükseğe gidebilirsek o kadar düşebiliriz de. (s. 165)

Eğer bizden farklı olan ama benzeri görülmemiş vahşet olanaklarına sahip bir dünyada bir arada varolmak zorunda olduğumuz diğerlerine merhamet ve empati duymak zorundaysak, kendi kaderimizle uzlaşmak esastır. (s. 166)

“Olaylar kendi yollarında ilerler, iyi değildir onlara kızmamız” Euripides

Özgürlüğün ilk işi onu seçmektir. (William James)

Dış dünyayı istediğimiz gibi değiştiremediğimize göre iç dünyayı değiştirebilir miyiz? (s. 183)

Christopher Lasch, narsistik kişiyi şöyle tanımlıyor; Geçmişin hurafelerinden kurtulmuş olarak o kendi var oluşunun gerçekliğinden bile kuşku duyar. Yüzeysel olarak rahat ve hoşgörülüdür, ırkçı ve etnik saflık dogmalarında fayda görmez ama aynı zamanda grup sadakati güvencesini de kaybetmiştir.
Cinsel yönelişleri püriten olmaktan çok serbestçidir, gene de kadim tabularadn arınmış olması cinsel bir huzur getirmemiştir.
Onanma ve alkışlanma ihtiyacında şiddetle rekabetçidir, ustalığa güvenmez çünkü onu bilinçaltından gem vurulmuş tahripkârlıkla bağlantılandırır.
Anti-sosyal dürtüleri derinlemesine barındırırken işbirliği ve takım çalışmasını över. Kural ve düzenlemelere saygıyı, bunların kendisine uygulanmayacağına gizliden inanarak göklere çıkarır. İsteklerinin hiç sınırı olmayan bir aç gözlüdür.
…derhal ödüllenme ister ve durmak bilmez, sürekli doyumsuz ihtiras halindedir. (s. 185/186)

Narsisizm, kendini sevme şeklinde gizlenmiş bir kendinden nefrettir. (Clint Weyand)

Yeni-Narsisizm beraberinde (…) gerçekliğe güvenmemeyi de getirdi.
“Gerçeklik, gün geçtikçe bize kameralarla gösterilen şey olmaya başladı.” (Susan Sontag)

Oynadığımız Kafkavari bir oyundur. (s. 191)

Yeni-narsisizmde kuvvetli bir öfke ve intikam motifi bulunduğu da gerçektir.
Çocukken öğrendiklerimiz sahteye dönüşüyor.

Bir başkasını sevmek denilen şeyle “kendini sevmek” iki farklı şeydir. Bir başka kimseye duyulan sevgi; birbirini güçlendiren, birbirini canlandıran, birbirlerinin farklılıklarına katkıda bulunan, (…) iki ayrı varlığı birleştirmeye yönelik arzudur. Esas olan o halde, iki farklı varlığı kombine etmektir.

Kendinden nefret edersen başkasını sevemezsin.
Bunun tersi, kendini seversen otomatik olarak öbürlerini de seversin, doğru değildir. (s. 196/197)

Yabancılarla seks, seksi yakınlıktan ayırabilmenin en iyi garantisi…

Yakınlaşma olmadan seks yapmanın bir ideal
Olmasının narsisizmin bir dışavurumu olduğuna, (yakınlıktan korku olduğuna) inanıyorum. (s. 199)

Yakınlık, iki insan arasında yalnız bedenlerini değil, aynı zamanda umutlarını, korkularını ve arzularını da paylaşmaktır. (s. 200)

Bir yaşam tarzı olarak yakınlık olamadan seks, efsanedeki Echo’da öngörüldüğü gibi, darılma ve öç almaya motive olur. Narcisus kendini hançerleyerek mahveder ama biz kendimizi, hayati parçalarımızın uzun ve tüketici bir ampütasyonuyla yok ederiz. (s. 212)

Ruhun işitmesi bir yetiyle, kulakla ya da zihinle sınırlı değildir. Bu yüzden bütün yetilerin boşluğunu gerektirir. Ve yetiler boş olunca bütün varlıklar dinler. O zaman asla kulağınızla duymadığınız ya da zihninizle anlayamadığınız tam önünüzde olan şeyin doğrudan yakalanması söz konusu olur. (Thomas Merton) (s. 215)

Şiir
Kelimeler arasındaki boşluklardır.

Ebedi anksiyete özgür insanın kaderidir.

Sessizlikten hangi şeytanın çıkacağını kim bilebilir?

İnsan özgürlük yerine güvenliği seçer.

Özgürlük ve anksiyete paranın iki yüzüdür, biri olmadan öbürü asla olmaz.

Anksiyeteden ancak riske girmemekle, yani özgürlüğümüzü terk etmekle kaçınabiliriz.

Konformizme doğru bir baskı her topluma girmiştir.

Sokrates
İsa
Jeanne d’Arc
İçgörüleri çok rahatsız edici olan, özgürlüğe refakat eden anksiyeteyi çok fazla davet eden kimseler, yeni fikirlerin yapacağı depremin yol açtığı korkudan yakınan kendi kuşakları tarafından ölüme mahkûm edilmişlerdir. (s. 253)

Otantik kâhin, geleceği görme
Özgürlüğü ile birlikte gelen anksiyeteyi yaşar.
Anksiyete hisseder, şarlatan ise etmez. (s. 255)

En iyisi içmektir.
Kültürümüzde anksiyeteden kaçmanın başta gelen yolu budur. (s. 256)

Koltuk değneği olarak kullanıldığında ilaçlar da alkol gibi özgürlüğü ve olanakları engelleme yolu olabilir.
Kişisel özgürlük o zaman buharlaşır.
O zaman insanoğlu, sadece önceden programlanmış yanıtlar veren duygusuz bilgisayara yaklaşmış olur. (s. 257)

B.F. Skinner, Özgürlük ve Şerefin Ötesi

Hangi tür olursa olsun dogmatizmden bir kısır döngü başlar. Kişinin güvenliği dogmatizmi besler ve dogmatizm de giderek güvenlik tarafından güçlendirilir. (s. 267)

Anksiyeteden kaçınılmıştır ama kişi kendi çitleri içinde mahpustur. (s. 268)

İyileşme hastanın kendi hastalığa direnç mekanizmalarının mobilize edilmesine dayanır. (s. 217)

Eğer negatif duygular vücutta negatif kimyasal değişiklikler yapıyorlarsa, pozitif duygular da pozitif kimyasal değişiklikler yapmazlar mı? (s. 273)

Düşman hastalığın kendisi değildir. Daha çok yanlış yaşam tarzıdır. Hastalığa yönelişli olan Batı tıbbı, hastaların doktora geliş nedeni olan septomu bloke edip ayırırken arkasında bin yıllık geleneğiyle Doğu tıbbı, semptom bize ne anlatmaya çalışıyor diye sorar.

Akupunkturun amacı
Vücudun devrelerini vücudun kendini iyileştirmesi için uyarmaktır. (s. 276)

İngilizcedeki spirit sözcüğü Latince “soluk” anlamına da gelen spirare kökünden gelir ve bu aynı zamanda aspire (amaç edinmek), aspiration (istek, özlem), inspire (esinlenmek) ve inspiration (esin) sözcüklerinin de köküdür. (s. 289)

Her insan sevdiği şeyi öldürür.
Kötülüğün kaçınılmazlığı, özgürlük için ödediğimiz bedeldir.
Kötünün inkârı aynı zamanda özgürlüğün inkârıdır. (s. 295/296)

Merhamet bize insan olmanın anlamı üzerine taze bir perspektif sağlar.
Merhametin olmadığı özgürlük şeytanidir. (s. 302)

Merhametin ilk adımı olan sevgi, özgürlüğü zalimleşmekten alıkoyar. (s. 306)

Keder, cevherdeki saf olmayan kısımları ergitip çıkarmaya yarayan bir ergitme fırınıdır. Keder, özgürlüğün kendisi değildir; ama özgürlüğe hazırlanmak için gereklidir.

Bir kimse dibe vurduğu zaman, yani en büyük kedere ulaştığında, ebedi güçlere teslim olabilir; bütün otantik dönüşümlerin dinamiği budur. (s. 309/310)

Freedom and Destiny, 1981
Türkçeleştiren: Ali Babaoğlu
Okuyanus Yayınları
2. Baskı, Mayıs 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder