Emile Durkheim (1858-1917)
1884’de Fransa’da Bordeaux Üniversitesinde
sosyal bilimci unvanı ile atanan ilk kişi olarak ders vermeye başladı. 1902’de
Sarbonne Üniversitesinde çalışmalarına devam etti ve aynı üniversitede Eğitim
ve Sosyal Bilim Profesörlüğüne atandı.
Durkheim’ın sosyolojik yaklaşım ve yöntemi,
önemli ölçüde pozitivist bir bilim anlayışını temsil etmektedir.
Çalışmasına, sosyolojinin çalışma
nesnesinin ne olduğu sorusuyla başlar. Ona göre sosyolojinin
çalışma konusu toplumsal olgulardır.
Durkheim toplumsal olguları maddi ve maddi nitelikte-olmayan toplumsal olgular olarak
iki şekilde sınıflandırır. Maddi olgular maddi
olmayan toplumsal olguları etkilemektedir.
A. Maddi-toplumsal
olgular
1. Toplum
2. Toplumun yapısal bileşenleri (kilise,
devlet gibi)
3. Toplumun morfolojik (nüfus dağılımı,
yerleşim düzeni) bileşenleridir.
B. Maddi-olmayan
toplumsal olgular ise,
1. Ahlâk,
2. Kolektif bilinç,
3. Kolektif temsiller ve kolektif eğilimlerdir.
Toplumsal olguyu diğer olgulardan ayıran
temel olarak iki ayırıcı niteliği vardır:
Birincisi, toplumsal
olgular bireylerin bilinçleri dışında var olur.
Sosyolojik açıklama bireysel güçlerin dışında
kolektif güçlerle ilgilidir.
İkincisi, toplumsal
olgular kendilerini bireylere zorla kabul ettirirler. Toplumsal olgular,
bireyler üzerinde baskıcı ve sınırlandırıcı bir güce de sahiplerdir.
Durkheim’ göre, toplumsal olgular (özel
olarak da ahlâki kurallar) bir yandan bireylerden bağımsız varlığını devam
ettirirken diğer yandan da bireylerin bilinçlerinde içselleşmektedir. Örneğin, ahlâki kurallar bize dışsal ve bizi kısıtlayan bir toplumsal
olgudur ancak birey onu içselleştirdiği ölçüde davranışına yön verir.
Durkhiem’e göre, toplumsal olguların gözlemlenmesine
ilişkin en temel ilke onları nesnelermiş gibi ele alma gerekliliğidir.
Toplumsal
olguların gözlemine ilişkin kurallar:
a) Toplumsal olguyu ele alırken ilk önce
her türlü peşin hükümden sistematik olarak kopmak gerekmektedir.
b) sosyolog mutlaka ele aldığı toplumsal
olguyu tanımlamak durumundadır.
c) Toplumsal olgular kendi tekil ve
değişken görünümlerinden soyutlanarak ele alınmalıdır.
Normal
ile patolojik olanın ayrımına ilişkin kurallar:
Durkheim’de normallik genellik ölçütüne
göre tanımlanmaktadır. Bir olgunun normal sayılmasının temel nedeni onun sıklığıdır.
Durkheim’a göre belirli bir oranda seyreden
suç normal, belirli bir oranın dışında seyreden suç ise patolojik (topluma
zararlı) olarak kabul edilmelidir.
Toplum
tiplerinin belirlenmesine ilişkin kurallar:
Durkheim, toplumları karmaşıklık derecesine
göre sınıflandırmaktadır. Ona göre, tek parçalı (yalınç) toplum daha önce
hiçbir parçalanmanın izini taşımayan, sadece var olan haliyle tek bir parça
olan toplumdur (örn. İlkel toplum = horde).
Durkheim, horde’lerin birleşmesiyle oluşan klanı tarihsel olarak bilinen en basit toplum olarak sınıflandırmaktadır.
Klanların da özlerini değiştirmeden yan yana
gelmesi çok parçalı toplumları meydana getirir (kabile).
Toplumsal
olguların açıklanmasına ilişkin kurallar:
Durkheim’a göre, bir toplumsal olgunun nedeni
ancak başka bir toplumsal olguda aranmalıdır. Nedensellik ilkesi gereği böyle
bir kuralı gerekli görmüştür.
Durkheim toplumsal olguların nedenlerinin toplumsal
ortamda aranması gerektiğini düşünmektedir.
Bunun yanı sıra, toplumsal olgular topumun ihtiyaçlarının
karşılanması açısından sahip oldukları işlevler açısından da araştırılmalıdır.
Durkheim’ın işlevselci toplum modeli, modern
sosyolojinin gelişimini derinden etkilemiştir.
Sosyolojik
kanıtlamaya ilişkin kurallar:
Durkheim’a göre, bir olgunun başka bir
olguya neden olduğunu kanıtlamanın tek yolu olayların aynı zamanda birlikte meydana
gelip gelmediklerine bakmaktır.
BİREY
VE TOPLUM
Durkheim’e göre, insanların, hayvanlardan
farklı olarak; arzuları sınırsızdır.
İnsanların sahip olduğu dürtülere ve
tutkulara gem vurulmaması hem insanların kendileri için hem de toplum için
önemli bir tehdittir.
Toplum insanın arzuları üzerinde sınırlamalar
getirir.
Durkheim’e göre insanlar, tutkuları dışsal
güçler tarafından kontrol altına alındığı zaman özgür olacaktır. Onun yaklaşımı
içinde en önemli dışsal güç ortak ahlâktır.
Bir toplumdaki doğru ahlâki eylem sadece
bireysel arzuların toplumun veya grupların hizmetine feda etmesiyle oluşur.
Ona göre, bireyi ilgilendiren tek şey
kendisidir ve birey toplumsal çıkarların farkında olmayabilir. Bu yüzden de
öyle bir sistem olmalıdır ki, bu sistem ile bireye sürekli toplumsal çıkarlara
saygı göstermesi gerekliliği hatırlatılsın. Durkheim’e göre bu ancak ahlâki
disiplin ile sağlanabilir. Bu ahlâki disiplin de çocukluğun erken dönemindeki
sosyalleşme süreciyle sağlanacaktır.
Anomi toplumsal yapının özelliklerinden biridir ve bireylerin
amaçlarının peşinden koşarken ahlâki bir rehberliğin olmadığı bir durumu karakterize
eder.
Anomi özellikle toplumsal değişim sürecinde
ortaya çıkabilir.
Bireyin topluma karşı ahlâki bağının güçlü
olmaması onun bireysel olarak topumdan kopmasına, yabancılaşmasına ve aşırı
bireyselleşmesine neden olacaktır.
Durkheim, hem bireyler, hem de birey ve
toplum arasında dengenin oluşturulması ve süründürülebilmesi için güçlü bir
toplumsal dayanışmanın gerekli olduğunu düşünür.
TOPLUMSAL
İŞBÖLÜMÜ
Toplumdaki işbölümü geliştikçe birey daha
fazla bağımsızlaşmakta ve özerklik kazanmaktadır.
Durkheim’e göre işbölümü, “farklı ama bir
bütün içindeki faaliyetleri yerine getiren kişi ya da grupları koordine etmeyi
sağlayan, istikrarlı bir düzenlemeyi anlatır.” Onun için, toplumdaki işbölümü, maddî
nitelikte bir toplumsal olgudur
Durkheim, toplumsal evrimi işbölümü olgusu
temelinde açıklamaktadır. Toplumların evrimsel süreci içinde işbölümüne bağlı
olarak gelişen ideal tipte iki tür toplumsal yapıdan söz etmektedir: Birincisi
mekanik dayanışmacı, ikincisi ise organik dayanışmacı toplum tipidir.
Mekanik
Dayanışmacı Toplum
İşbölümünün oldukça sınırlı olduğu ve farklılaşmanın
olmadığı toplumlar için kullanılmaktadır. Herkesin hemen her işi yapabildiği
toplumsal yapıları işaret etmektedir. Bu toplumlarda genellikle kolektif
(ortak) bilinç egemendir. Durkheim’e göre, kolektif bilinç bir toplumda yaşayan
bireylerin ortak inanç ve duygularına tekabül eder.
Mekanik dayanışmaya dayalı toplumlarda
cezalandırıcı hukukun düzenlenmesi büyük oranda kitlelerin elindedir
Organik
Dayanışmacı Toplum
Farklılaşmaya dayalı, işbölümünün ve toplumsal
farklılaşmanın yoğun olduğu toplumlar için kullanılmıştır. İşbölümüne bağlı olarak uzmanlaşmanın gelişmesi bireylerin sınırlı
görev ve sorumluluklara sahip olmasına neden olmaktadır.
Modern toplumda insanlar daha çok sınırlı
sayıda görevler yüklendiklerinden yaşamlarını devam ettirmek için toplumda diğer
insanlara muhtaçtırlar.
Mekanik dayanışmaya dayalı toplumlarda
güçlü olan kolektif (ortak) bilinç, organik dayanışmalı toplumlarda daha az
önemlidir. Bireyler arasında yaşanan farklılaşma arttıkça kişiler kendi özel
seçimlerine göre inanma, isteme ve davranış geliştirme konusunda özgürleşmektedir.
Organik dayanışmalı toplumlarda uygulanan
hukuk onarıcı veya iade edici hukuktur.
Dinamik
Yoğunluk
Bu kavram, bir toplumdaki insan sayısını ve
insanlar arası etkileşim miktarını ifade etmektedir. İnsanların sayılarındaki
ve kendi aralarındaki etkileşimin artışı, mekanik dayanışmadan organik dayanışmaya
doğru giden bir değişimi sağlamaktadır.
Anomi
Durkheim’a göre ahlâk maddi-olmayan bir toplumsal
olgudur ve problemlerin çoğu ortak ahlâkın zayıflamasından kaynaklanmaktadır.
Anomi
toplumsal geçiş dönemlerinde normların olmadığı ya da görece normsuzluk
durumunu ifade eden bir kavramdır.
İNTİHAR
Durkheim’a göre intihar, sosyolojik bir olgudur.
İntihar, toplumsal dayanışmanın çok yüksek veya
düşük olduğu yerlerde bağımlılık ve özerklik ilişkisindeki dengesizliğin bir
sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Ölen kişi tarafından, ölümle sonuçlanacağı
bilinerek yapılan olumlu ya da olumsuz bir hareketin doğrudan ya da dolaylı sonucu
olan her ölüm olayına intihar denir.
Maddi toplumsal bir olgu olarak dinamik yoğunluk
intihar üzerinde önemli bir etkiye sahip değildir.
Kolektif bilinç, kolektif temsiller ve
toplumsal eğilimler gibi maddi nitelikte olmayan toplumsal olgular, intihar üzerinde
önemli bir etkiye sahiptirler.
Durkheim, bireylerin toplumla olan bütünleşme
düzeylerindeki aşırılık ya da yetersizlik durumu ile toplumun bireylerin davranışlarını
düzenleme düzeyindeki aşırılık ya da yetersizlik durumuna bağlı olarak ortaya çıkan
belirli intihar tipleri belirler.
Bencil
ve anomik intihar tipleri:
Modern endüstriyel toplumlarda bireylerin toplumla
yetersiz bütünleşmeleri bencil tipte intiharlara, toplumun bireylerin davranışlarını
yeterince düzenleyememesi ise anomik tipte intiharlara yol açabilmektedir.
Anomik intihar oranları hem ekonomik durgunluk
dönemlerinde hem de hızlı ekonomik büyüme ve refah dönemlerinde artmaktadır.
Özgeci
ve kaderci İntihar tipleri:
Geleneksel toplumlarda bireylerin toplumla
aşırı düzeyde bütünleşmeleri özgeci tipte intiharlara (bir değer uğruna intihar
etmek), toplumun bireylerin davranışlarını aşırı düzeyde düzenlemesi ise
kaderci tipte intiharlara yol açabilmektedir (kölenin intiharı).
DİN
OLGUSU
Durkheim modern toplumlarda uzmanlaşma ve
ideolojik nedenlerden dolayı dinin kaynaklarının araştırılmasının imkânsız olduğunu
düşündüğü için, din olgusunu ilkel toplumlar bağlamında ele almıştır.
Ona göre tüm dinlerin kaynağı toplumdur.
Durkheim’e göre, dinin kaynağını kolektif bilinç
oluşturur ve bu kolektif bilincin kaynağı ise toplumdur.
Durkheim’e göre sanıldığının aksine din
yüce bir tanrıya inanmak değil, kutsal sayılan şeylere inanmaktır.
Durkheim’e göre, dinin gelişimi önce kutsalın
belirlenmesini, sonra kutsal olanla ilgili inançların örgütlenmesini ve son
olarak da, inançlara bağlı olarak ortaya çıkan ayin ve uygulamaları gerektirir.
Dinin temel işlevlerinden biri toplumsal dayanışmayı
sağlaması ve güçlendirmesidir.
---
Klasik
Sosyoloji Tarihi
Editör:
Prof.Dr. Serap Suğur
Anadolu
Üniversitesi Yayını, No: 2685
Çok yardımcı oldunuz teşekkürler :)
YanıtlaSil