Ferdinand de Saussure
(1857-1913)
Durkheim’e göre “dil toplumsal bir olgudur” ve bu nedenle
diğer tüm toplumsal olgular gibi bireysel olana indirgenemeyen kolektif
niteliktedir. Ferdinand de Saussure de yapısalcı dil bilimin unsurlarını
oluştururken bu düşünceden hareket eder.
Dilbilim üzerine olan çalışmalarında Saussure öncelikle, (a)
dil (langue), yani dilin soyut kuralları ile (b) söz (parole), yani dilin
konuşma şeklindeki somut hâli arasında bir ayrım yapar. Saussure için bu ayrım
aynı zamanda dilin kolektif karakteri ile sözün bireysel karakteri arasında da
bir ayrımdır. Başka bir ifadeyle dil, kolektif uzlaşıya dayalı olan ve
konuşmayı yönlendiren dilbilimsel kuralların soyut bir sistemidir. Söz ise bu
sistemin bireysel gerçekleştirme eylemleridir.
Saussure’un yaptığı bir diğer önemli ayrım da
a) senkronik/eşzamanlı dil çalışması (dili belli bir anda
mevcut bir ilişkiler yapısı veya sistemi olarak çalışmak) ile
b) diyakronik/artzamanlı dil çalışması (yani dilde zaman
sürecinde meydana gelen değişmeleri çalışmak) arasındaki ayrımıdır. Böylece
eşzamanlı dilbilim bir sistem olarak dil içerisindeki yapısal ilişkiler
üzerinde dururken, art zamanlı dilbilim yapısal ilişkilerdeki değişme ve
gelişme üzerinde durur.
Saussure dili, eşzamanlı bir perspektiften olguları
sistematik karakterde olan toplumsal ve uzlaşımsal bir kurum olarak tanımlar.
Söz ise sistematik karakterden yoksun olan art zamanlı bir boyuttur ve bireyin
(öznenin) dili kullanması ile ortaya çıkan gerçek/somut bir nesnedir.
Dil potansiyel bir gizil olanaklar bütünüdür ve bu bakımdan
sözün tersine gerçek bir nesne değildir. Saussure göre dil bilimin amacı dilin
bilinmeyen kurallarını, olanaklarını ve özelliklerini açığa çıkarmaktır.
Dil, bireysel kullanıma (söze) olanak sağlayan biçimsel kurallar
sistemidir.
Gösteren (Signifier) ve
Gösterilen (Signified)
Saussure’e göre dil, bir işaret veya gösterge sistemidir.
Dil yapısının unsurları göstergeler yani işaretlerdir. Yapısalcılığın kurucu
elemanları da bu işaretlerdir. Her işaret veya gösterge (a) gösteren
(signifier) ile (b) gösterilen (signified) olmak üzere iki bölümden oluşur. Bu
ayrımda gösteren, bir sözcüğün akustik/ses biçimidir. Gösterilen ise sözcüğün
işaret ettiği anlam/düşüncedir.
Gösteren (ses) ve gösterilen (anlam), birbirleri ile ilişkili
olarak var olurlar.
Gösteren ve gösterilen birbirlerinden önce var olmazlar
Gösteren ve gösterilen arasında, yani ses ile onun
anlamı/kavramı arasında hiçbir doğal bağ yoktur. Bu nedenle aynı gösterilen
(anlam) için farklı diller farklı gösterenler (sesler) kullanırlar.
Saussure göre dildeki sözcüklerin anlamı sözcüğün belirttiği
nesneden değil, dil yapılarından ortaya çıkar. Nesnelerin anlamları nesnelerin
kendilerinde içkin değildir, dil yapısı içinde oluşturulurlar.
Yapısalcılık, toplumların dil ve dilbilime benzer şekilde
anlamlı yapılar veya sistemler olarak analiz edilebileceklerini varsayar.
Modern Sosyoloji Tarihi
Editör: Prof. Dr. Serap Suğur
Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2304,
Eskişehir, Ocak 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder