15 Ocak 2015 Perşembe

Herbert Spencer

Herbert Spencer (1820-1903)
Demiryolu mühendisliği, teknik ressamlık ve gazetecilik gibi çeşitli işler yapmıştır. İsmi, çoğu zaman Comte ile birlikte anılır. Her ikisi de (a) bütün bilimlerin ortak felsefi köklere sahip olduklarına ve birleştirilebileceklerine, (b) doğal dünyayı yöneten yasalar gibi toplumsal dünyayı yöneten yasalar olduğuna ve (c) bu yasaların nasıl işlediği ortaya çıkarılırsa, toplumsal olguların tahmin edilebileceğine ve yönetilebileceğine inanmışlardır.

Spencer, liberalizmin bırakınız yapsınlar anlayışını benimsemiş, insanların birbirlerinin haklarına gönüllü olarak saygı göstermeleri sonucunda otomatik olarak doğal bir toplumsal denge oluştuğunu ve devletin bu dengeye, diğer bir deyişle insanlar arasındaki ilişkilere müdahale etmemesi gerektiğini ileri sürmüştür.

Spencer, bilimlerin Comte’un savunduğu gibi ardışık bir şekilde değil, koordinasyon içinde geliştiğini savunur. Spencer bilimleri daha farklı bir şekilde sınıflandırır, “fenomeni bilmemizi sağlayan formları dikkate alan bilimler (mantık ve matematik) ile fenomeni ya tek tek ögeleri arasında (mekanik, fiziki kimya vs.) veya toplam olarak (astronomi, biyoloji, psikoloji, sosyoloji, vs.) inceleyen bilimler arasında” bir ayrım yapar. Ona göre bilimsel birliği sentetik felsefe sağlayacaktır.

Spencer, tüm insanlığın evrimini açıklamaya çalışmıştır, bu açıdan toplum, evrensel bir yasanın özel bir kısmını oluşturmaktadır.
Spencer’a göre toplum da dâhil olmak üzere doğadaki bütün türler aynı evrim yasasına bağlı olarak evrim geçirmektedirler.

Toplumsal kurumları bir üst organizma (hiperorganzima) olan toplumun uzmanlaşmış organları olarak görmüş ve bu kurumları (a) destekleyici kurumlar (aile ve akrabalık), (b) dağıtıcı kurumlar (ekonomi) ve (c) düzenleyici kurumlar (din ve siyasal sistemler) şeklinde sınıflandırmıştır.
İnsan toplumları basit homojen toplumlardan karmaşık heterojen toplumlar olacak şekilde doğal olarak evrimleşirler.

Spencer’e göre, toplumda işbirliği sayesinde oluşmuş bir uzlaşma vardır, bunu bozacak herhangi bir dış müdahale söz konusu olursa bütün sistemin dengesi tehlikeye girer, dolayısıyla devlet müdahalesi sisteme yönelik bir tehdittir.
Nasıl doğa zayıf olanlardan kurtulmaya çalışıyorsa, toplum da zayıfları elemeli, onlardan kurtulmalıdır. Bu düşünce genel olarak Sosyal Darwinizm olarak adlandırılmıştır.


Spencer’in toplum modeli kendiliğinden büyüyen bir organizma metaforuna dayanır. Spencer’ın sosyolojiye en büyük katkısı, yapının ve işlevlerin farklılaştığı, karmaşıklaşmış ve gelişmiş bir toplum olan endüstri toplumunun ve bu toplumdaki ilişkilerin tek bir merkeze sahip olmadığı şeklindeki görüşüdür.

---
Klasik Sosyoloji Tarihi
Editör: Prof.Dr. Serap Suğur
Anadolu Üniversitesi Yayını, No: 2685

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder