Guy Debord – Gösteri Toplumu ve Yorumları
(Bu, birkaç kişinin
ürünü olamayacak kadar geniş ölçekli bir oyun,
Oyunun geniş çaplı
oluşu, bizlerin de bir yerinden oyuna dâhil olmamızla mümkün olmuştur.)
Notlar
Modern üretim koşullarının hâkim olduğu toplumların tüm
yaşamı devasa bir gösteri birikimi olarak görünür.
Genel anlamda gösteri, yaşamın somut tersyüz edilişi olarak,
canlı olmayanın özerk devinimidir.
Gösteri bir imajlar toplamı değil (…) nesnelleşmiş bir dünya
görüntüsüdür.
Gerçek anlamda altüst edilmiş dünyada doğru, bir
yanlışlık anıdır. (s. 15)
Gösteri, kendini tartışılmaz ve erişilmez devasa bir
olumluluk olarak sunar. “Görünen şey iyidir, iyi olan şey görünür” der, başka
bir şey demez. (s. 16)
Gerçek dünyanın basit imajlara dönüştüğü yerde basit imajlar
gerçek varlıklar ve hipnotik bir davranışın etkili motivasyonları haline gelir.
Gösteri, felsefeyi gerçekleştirmez, gerçekliği
felsefileştirir. Spekülatif evrende değerini yitirmiş olan şey, herkesin somut
yaşamıdır. (s. 17-18)
Zorunluluk toplumsal olarak düşlendiği ölçüde düş zorunlu
hale gelir.
Gösterinin kökeninde
yatan şey, en eski toplumsal uzmanlaşma yani iktidarın
uzmanlaşmasıdır. (s. 19)
Gösterinin kaynağı dünyanın birliğinin kaybedilmesidir.
Gösteri ayrı olanı birleştirir, ama ayrı olarak
birleştirir.
İzleyici ne kadar çok seyrederse o kadar az yaşar; kendisini egemen ihtiyaç imajlarında bulmayı ne kadar
kabul ederse kendi varoluşunu ve kendi arzularını o kadar az anlar.
…izleyici hiçbir yerde kendini evinde
hissetmez, çünkü gösteri her yerdedir. (s.
22)
…imajlar seçkisinin bu duyumsal dünyanın yerine geçtiği
gösteride tam anlamıyla gerçekleşen şey bu meta fetişizmi ilkesidir. (s. 25)
İktisadi büyüme, toplumları, ayakta kalmaları için doğrudan
doğruya mücadele etmelerini isteyen doğal baskıdan kurtarmıştır, ama bu noktada
toplumlar kurtarıcılarından kurtulmayı başaramamışlardır.
Ekonomi dünyayı değiştirir, ama onu sadece ekonomi dünyası
haline getirir. (s. 26)
Gösteri, metanın toplumsal yaşamı tümüyle işgal
etmeyi başardığı andır. Görülebilir olan sadece
metayla kurulan ilişki olmakla kalmaz, ondan başka bir şey de görülemez: Görülen dünya metanın dünyasıdır. (s. 27)
Gösteri paranın öteki yüzüdür.
Bilinçli olan her şey yıpranır.
Yaşayan insanın gösterideki temsili olan ünlü
kişi, olası bir rolün imajını kendinde toplayarak, aslında bu bayağılığı
somutlaştırır. Ünlü kişi olmanın koşulu
görünüşte yaşanmış olanda uzmanlaşmaktır; ünlü kişi fiilen yaşanmış olan
üretken uzmanlaşmalardaki parçalanmayı telafi etmek zorunda olan derinliksiz ve
görünür yaşamla özdeşleşme nesnesidir. (s. 34)
Dayatılan mal imajı, resmi olarak var olan her şeyin
bütünlüğünü kendi kendisinde toplar ve genellikle totaliter bütünlüğünün
garantisi olan tek bir insan üzerinde yoğunlaşır. Herkes bu mutlak ünlüyle ya
olağanüstü bir şekilde özdeşleşmeli ya da yok olmalıdır. (s. 37)
Koleksiyon için üretilen anahtarlıkların koleksiyonunu yapan kişinin
biriktirdiği şey metanın bağışlayıcılığıdır, bu onun sadık olanlar
arasındaki gerçek mevcudiyetinin görkemli bir işaretidir. Şeyleşmiş insan,
metayla olan samimiyetinin kanıtını herkese duyurur. (s. 38)
Reklamın her yeni yalanı aynı zamanda bir önceki yalanın
ikrarıdır. Totaliter iktidarın gizden
düşen her figürü, onu oybirliğiyle onaylanmış olan ve yanılsamasız bir
yalnızlar yığınından başka bir şey olmayan aldatıcı cemaati açığa çıkarır.
Gösterinin ebedi diye sunduğu şey değişim üzerine kuruludur
ve temeliyle birlikte değişmek zorundadır. (s. 40)
Faşizm (…) burjuva ekonomisinin kendini aşırı bir şekilde
savunmasıydı. (s. 62)
İnsan, yani “sadece Varlığı ortadan kaldırdığı
ölçüde var olan negatif varlık” zamanla özdeştir.
Zamanın bilinçsiz hareketi tarihsel bilinç içinde kendini
gösterir ve doğrulanır. (s. 72)
“Yazılar devletin düşünceleri; arşivler ise hafızalarıdır.” Novalis
Yaşamı üzerinde tasarruf hakkından vazgeçen kişi
artık ölümü kabul edemez.
Hayat sigortası reklamlarının yaptıkları tek şey, bu
iktisadi kayıptan sonra, sistemin düzenini sağlama almadan ölmenin suç olduğunu
ileri sürmektir.
Reklam bombardımanlarının geri kalan bütün cephelerinde ise
yaşlanmak kesinlikle yasaktır.
Ölümün bu toplumsal yokluğu yaşamın
toplumsal yokluğuyla özdeştir. (s. 89)
(Tanrı’nın ölümünün
ilanı, geri dönüşsüz bir bilgi akışı üretir)
…bu noktada kültürün her sonucu kültürün çözülmesine doğru
bir adımdır.
Kültür, eski dünyanın yaşam tarzını yok etmiş olan
tarihin sonucudur,
Kültür, pek anlamı olmayan bir dünyanın anlamıdır.
(s. 99)
Sanatın büyüklüğü ancak yaşamın gün batımında ortaya çıkmaya
başlar.
Barok, merkezini yitirmiş bir
dünyanın sanatıdır.
(Ortaçağ sonrası kilisenin merkezi otoritesinin çökmesi)
Sanat, “Sonsuzluğa karşı yaşamı seçmişti” der, Eugenio d’Ors (s. 101)
Dadaizm, sanatı
gerçekleştirmeden ortadan kaldırmak istedi; sürrealizm ise sanatı
ortadan kaldırmadan gerçekleştirmek istedi. (s. 103)
Bu toplumun hakikati (imajların yüzeysel hâkimiyeti
altındaki toplum), bu toplumun yadsınmasından başka bir şey değildir. (s. 106)
Kültürün gerçek anlamda yadsınması, onun anlamını koruyacak
olan tek şeydir. (s. 111)
İdeoloji, tarihin çelişkilerle yüklü gidişatında, sınıflı
bir toplum düşüncesinin temelidir. (s. 112)
Tersyüz edilmiş hakikatin maddi temellerinden kurtulmak,
işte çağımızın kurtuluşunu oluşturan şey budur. (s. 116)
“…her şeyden korkulacak durumlarda korkulacak hiçbir şey
yoktur.” Sun Tzu
Gösteri Toplumu
…modern gösterinin özünde ne olduğunu gösterdim: sorumsuz
bir egemenlik statüsüne ulaşmış otokratik pazar ekonomisinin hükümranlığı ve bu
hükümranlığa eşlik eden yeni hükmetme tekniklerinin tamamı. (s. 124)
Tepki görmeyen yalan, ilk olarak, sesini duyurma
yeteneğini kaybeden ve hemen ardından da tamamen ortadan kalkan kamuoyunu yok
etmeyi başardı. (s.
131)
Her uzman kendi efendisine hizmet eder,
Uzmana ihtiyaç duranlar, farklı güdülerle, tahrifçiler ve
budalalardır. Birey, olayları kendi kendine idrak edemediğinde resmi olarak
uzman tarafından güvenceye alınacaktır.
…birçok meşhur şarabın kimyasal yollarla taklit edilmesinin
kârlı bulunduğu bir dönemin şarapları, ancak bu şarapların daha iyi ayırt
edilebilen yeni kokularını sevmeye enayileri ikna edebilecek uzmanlar
yetiştirmek koşuluyla satılabilir. (s. 133-134)
Gösterinin bilme ihtiyacını duymadığı bir tarihsel kanıt
artık kanıt olmaktan çıkar.
Gösteri karşıtı olup ün kazanmak hemen hemen
olanaksız hale gelmiştir. (s. 134)
Gösteri, iddialarını sadece dairesel hareketlerle
ilerleyerek kanıtlar: geri dönüşler yapar, kendini tekrarlar ve herkesin
tanıklık edebileceği tek şey kamuoyu önünde doğrulanabilen ve inanılabilen şey
olduğundan bu şeyin bulunduğu yeri doğrulamaya devam eder.
İnsanlar babalarından çok, yaşadıkları zamana
benzerler. (s. 135)
Tarihin Yunan’da, demokrasiyle birlikte ortaya çıktığı
zannediliyor. Oysa tarihin dünyadan demokrasiyle birlikte silindiği
kanıtlanabiliyor. (s. 136)
Olayların bir sonraki aşamasını öğrenmek amacıyla sürekli
olarak seyreden kişi asla harekete geçmeyecektir: seyirci olmanın koşulu budur.
Asla cezalandırılmamış olan her şey gerçek anlamda
serbesttir.
Bu durumda skandaldan söz etmek artık modası geçmiş
kaçmaktadır. (s. 137)
Üstünlük için sırayla mücadele eden partiler, bu
devasa devlet yapısını sahiplenmeyi, kazananların ganimeti olarak
görmektedirler. (s.
138)
Ekonomi politik / insanın nihai yadsınması
…aldatıcı, yanıltıcı, sahtekâr, baştan çıkarıcı,
kurnaz, dalavereci; bu kelimelerin tamamı birleştirildiğinde bugün gösteri
toplumunun portresini yaparken kullanılabilecek bir renk paleti meydana gelir. (s. 151)
Dezenformasyon, kaçınılmaz olarak usta bir düşman tarafından
kasten manipüle edilmek koşuluyla bir miktar hakikat taşımak zorundadır.
Kısacası dezenformasyon, hakikatin kötü kullanımıdır.
Dezenformasyonda bulunan suçlu, ona inanan budaladır. (s. 153)
“Gerçek anlamda
altüst edilmiş bir dünyada doğru, bir yanlışlık anıdır.” Hegel
…cehalet sadece sömürülmek amacıyla üretilmiştir. (s. 156)
(Cehalet, üretilmiş bir kavramdır. Sanayi sonrası toplumunun
bu kavramının içeriğini ve kullanım alanını yeniden düzenlediğini iyice
öğrenmek, başlangıç için gerekli ilk adımdır. Başlayabileceği bir şeyi
olanlara…)
Herkes uzmanlara ayrılmış küçük bir sır alanının kaçınılmaz
varlığını kabul eder, birçok insan çoğu şeyin bu sırrın içinde olduğuna inanır.
(s. 163)
İşin içyüzünü bilmekten mutlu olan kişi, bu içyüzü
eleştirmez ve kendisine açıklanan bütün gizli bilgilerdeki esas gerçeklik
payının kendisinden daima saklanacağını bilmek istemez. Hile yapanların
yardımsever koruyuculuğu sayesinde sahte de olsa biraz daha fazla oyun kâğıdını
görebilir, ama hiçbir zaman oyunun kurallarını öğrenemez. Böylece kendisini
derhal manipülatörlerle özdeşleştirir ve aslında onun da paylaştığı bir
cehalete karşı aldırışsız kalır. Çünkü yalancı zorbalığa aşina olan bu kişilere
sunulan bilgi kırıntıları, normal olarak yalanla zehirlenmiş, denetimsiz ve
manipüle edilmiştir. Bu bilgi kırıntıları yine de kendilerine ulaşanları
sevindirir çünkü bu insanlar kendilerini hiçbir şey bilmeyenlerden daha üstün
hissederler. Zaten bu bilgi kırıntılarının tek işlevi tahakkümü daha saygın
kılmaktır, asla onu anlaşılabilir kılmak değil. Bu bilgiler insanlara birinci
sınıf seyirci ayrıcalığı sağlar: bu insanlar kendilerinden gizlenen şeyi
kullanarak değil, ifşa edilene inanarak bir şeyleri anlayabileceklerine
inanacak kadar budaladırlar. (s. 164)
Hukuk devleti kavramı, modern ve sözde demokratik devletin
genelde de nu özelliklerinden vazgeçmesiyle birlikte yaygın bir şekilde
kullanılmaya başlanmıştır. (s. 170)
Bir şey yapılabileceği sırada istenmelidir; zira
ne mevsimler ne de zaman kimseyi bekler. (s. 180)
…dünyada, mevcut toplumsal düzene düşman olanlar ile fiilen
bu durumdan yola çıkarak hareket edenler dışında hiç kimsenin benim kitabıma
ilgi duyacağına inanmıyorum. (s. 187)
La Société du Spectacle
Türkçeleştiren: Ayşen Ekmekçi – Okşan Taşkent
Ayrıntı Yayınları
Şubat 1996
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder