Ahmet Kavas – Geçmişten Günümüze
Afrika
Afrikalılar sadece Nelson Mandela’yı tanıyarak büyümüyorlar.
Mali Sultanı Kankan Musa’nın ismi bu kıtanın unutulmayanları
arasında geçmektedir.
Bizi Afrika’ya bağlayan hususların başında bin yıldan fazla
bir süredir Türklerin Afrika’da varolma mücadelesi gelir.
Arap asıllı Müslümanlar dini konularda kendilerine rehberlik
edenlere şeyh derken Berberiler ve (…) Batı Afrikalı Müslüman toplumlar ise
manevi önderlerine murabıt kelimesiyle aynı manaya gelen “marabu” demektedirler.
Malili Hamahullah isimli marabu Fransızlar tarafından
üzerinde en fazla baskı kurulan kişi oldu.
Rabih b. Fazlahllah
Sudan asıllı Zübeyr Rahme’in yanında yetişen Rabih,
İngilizlerin 1882 yılında ülkelerini işgale başlamaları üzerine, emrindeki
binlerce askerle (…) Çad Gölü bölgesine
ilerledi.
Avrupalıların (…) bölgeyi istilasını en az yirmi sene
geciktirdi.
Afrikalı Sultan Kanku
Musa
Mandeng dilinde “mense” kelimesi “sultan” manasına gelir.
Kanku kelimesi ise annesinin adı olup kendi adından önce
söylendiğinde “Kanku’nun oğlu Musa” anlamına gelir.
1307 yılında Mali sultanı oldu.
Payitaht merkezi Niani şehri idi.
Maliki mezhebindendi.
…meşhur olmasını sağlayan husus (…) 1324-1325 yıllarında
gerçekleştirdiği Hac seferidir.
Hac yolculuğunu en önemli kılan meseleler (…) Hicaz’da
sadaka olarak dağıtmak üzere beraberinde götürdüğü altınlarıydı. (s. 3)
Kanku Musa’nın dağıttığı altınlar dilden dile dolaştı ve 14
yüzyılda İspanyol denizciler Batı Afrika haritalarında Kanku Musa’nın yaşadığı
coğrafyayı altın diyarı olarak betimlediler. İspanyol ve Portekizli
denizcilerin Afrika’ya olan ilgisi bu tarihlerden sonradır.
Kuloğulları
Anadolu’dan Afrika Türkiye’sine dönüşü olmayan maceralar
için asırlar boyunca yiğitler akın ettiler.
Zor kullanmadan ve tamamen kendi rızalarıyla kaydolan
yiğitler gemilere doldurularak ocak merkezlerine götürülüyorlardı.
Birçoğu Akdeniz’e açılarak Avrupa gemilerinden güven içinde
dolaşmaları karşılığında haraç alıyor, vermeyi reddeden denizcilerin kendileri
dahil bütün mallarına el koyuyorlardı. Onlar için terlemeden mal kazanma tabiri
de bu gelenekten kaynaklanıyordu. (s. 9)
Genelde Endülüs’ten bu eyalet merkezlerine göçmelerine
yardım ettikleri Müslümanların kızlarıyla evlenmeyi tercih ediyorlardı.
Türk asıllı hanımlarla veya cariyelerle evliliklerinden
doğan çocuklar sıradan Türk muamelesine tabi tutuluyordu. Ama Arap, Berberi ve
Endülüslü Müslüman kadınlarla olan evliliklerinden doğan çocuklara “Kuloğlu”
denilip farklı muamele de bulunuluyordu.
Osmanlı idaresi boyunca “ahali-i sadıka” olarak tanındılar.
Hizmetleri karşılığında yerli ahalinin ödedikleri vergilerden muaf tutuldular.
(s. 10)
Medhiye Şehri
Tunus’un doğu sahilinde bir kol gibi uzanan liman şehridir
Medhiye.
Şehri, 909 yılında Ubeydullah el-Mehdi ele geçirdi.
Şehir bu tarihten sonra Şiiler için güvenli bir sığınak
oldu.
1539 yılında Hafsî sultanı Mevlay Hasan’ı Barbaros Hayrettin
Paşa’ya karşı koruduğunu iddia eden Şarlken bu sultanla bir antlaşma yaparak
Medhiye dahil birçok yeri ele geçirdi.
Turgut Reis şehri alıp kendine karargâh edindi.
Şarlken, Andre Dorya komutasındaki 40 bin kişilik donanmayı
buraya sevk etti. (s. 17)
Düşman, Medhiye’yi aldı. Hızır Reis, esir edildi.
Kanuni, derhal sefer hazırlığına girişti.
Önce Trablusgarp’a yöneldi. Burayı aldıktan sonra Korsika’da
Cenevizlilere karşı savaştı.
Trablusgarp’ı kaybeden İspanyollar, Medhiye’de fazla
kalamayacaklarını anlayıp şehri çevreleyen surların altına lağım döşediler.
Tarihi surları yerle bir, Medhiye’yi ise
onarılmayacak şekilde tahrip ettiler.
1881’de şehir, Fransız işgaline maruz kaldı.
Mombasa
1331 yılında Makdişu’dan Kilve’ye kadar bütün şehirleri
dolaşan seyyah İbn Batuta (…) buralara ilk defa Biladüssevahil demişti: Yeni
Sahiller Ülkesi, (s. 23)
Svahili adı İbn Batuta’nın kullandığı Sevahil kelimesinden
gelmektedir.
1497 yılında Vasco da Gama’nın Afrika sahillerini gezip
Hindistan’a kadar gitmesi (…) İslam dünyası için tam bir kâbusa dönüştü.
Portekiz donanması aynı güzergâhı kullanmak üzere 1500
yılında denize açıldı. Uğradıkları her ada şehrini vergiye bağladılar.
1505 yılında daha kuvvetli bir donanmayla bölgeye açılan
işgal ordusu önlerine çıkan en ufak bir engeli yakarak yıkarak aşıyordu. (s.
24)
Müslümanların ticarete dayalı hayatları söndü.
Mombasa, Doğu Afrika’nın en büyük limanıdır.
Mombasa ilk defa Müslümanlar tarafından yerleşime açıldı.
(s. 25)
Portekizliler Mombasa’da Fort Jesus isimli kaleyi inşa
ettiler (1596).
Berberiler
Kendi lisanlarında “hür insanlar” manasına gelen “İmazığın”
kelimesiyle ifade ettikleri milli adlarından ziyade “barbar topluluklar”
manasına da gelen “Berberi” adıyla tanındılar. (s. 33)
Berberiler Zenate ve Senhace olmak üzere iki ana kola
ayrılırlar.
Madagaskar
Madagaskar yerlilerine ve konuştukları lisana Malgaş
denmektedir. Müslümanların buraya ayak basmalarıyla birlikte uzun asırlar Büyük
Komor (Kamer) adası olarak bilinen bu ada Avrupalıların işgalinden sonra San
Lorenzo adını aldı.
1825’te kurulan Hova krallığı onlardan da şiddetli
davranarak Müslümanlara baskı uyguladı.
Fransa 1885’te adayı tamamen işgal etti.
Ada, 1960’ta bağımsızlığına kavuştu.
Moritus
Moritus’ta yaşayan Müslümanların 93 Harbi’nde Osmanlı
Devletine gönderdiği yardımlardan söz ediliyor.
Hollandalılar 1568’te buraya Mauritius adını verdiler.
Adanın hayvan ve bitki örtüsünü bozan Hollandalılar burada
şeker kamışı üretmek istediler.
1700’li yılların başında adayı terk ettiler.
Fransızlar 1715’te derhal buraya geldiler. (s. 49)
Yaklaşık 100 yıl sonra bölge, İngilizlerin kontrolüne geçer.
İngilizlerle birlikte adaya Hindistan’dan köleler getirildi.
Müslümanlar 1853’te Cuma Camii’ni ibadete açtılar.
Kara Fatih
Hidiv İsmail Paşa zamanında Osmanlı Devleti adına Mısır’ın
sınırları güneyde Etiyopya, güney batıda ise Kongo sınırlarına kadar dayandı.
Abbas Zübeyir Rahmet Mansur Paşa (1830-1913) Sudan’ın
kuzeyinde doğdu ve burada yetişti.
1856 yılında Sudan’ın henüz Mısır tarafından ele
geçirilemeyen bölgelerinden güneydeki Bahrü’l-Gazel’e inerek burada kendine ait
bir idare kurdu.
Mısırlılar Zübeyir Paşa ile mücadele etmektense onu bu
bölgede hidiv naibi ilan ederek kendisine paşalık unvanı verdiler. (s. 57)
1882’de İngilizler Mısır ve hemen ardından da Sudan’ı işgale
teşebbüs etti.
Muhammed Ahmed, İngilizleri Sudan’a girdiklerine pişman
etti. (s. 58)
Rabih, Muhammed Ahmed’e tabi olup İngilizlerle mücadele
etti.
Ordusunu alarak kıtanın iç bölgelerine yürüdü.
1896 yılında Rabih Bornu’da yeni bir hanedan kurdu.
Rabih’e karşı başlattıkları ilk savaşlarda Fransızlar
yenilerek çekilmek zorunda kaldılar.
Fransızlar Afrika kıtasındaki bütün güçlerini toplayarak
Rabih’e saldırdılar.
Rabih, 22 Nisan 1900’de, Kussri meydan savaşında yenildi.
(s. 62)
Mehmet Emin Paşa
18. yüzyılın başından itibaren
Afrika’daki eyaletler yarı bağımsız devlet gibi hareket
etmeye başlayınca, Osmanlı Devletinin bölgedeki kontrolü ve otoritesi
zayıfladı.
Bunun da neticesi olarak Avrupalı devletler bölgede çok
rahat tasarruf imkânı elde ettiler.
Hartum’un temelleri Kavalalı Mehmet Ali Paşa zamanında
atıldı.
1882 yılına kadar devam eden idari döneme Türkiye adı
verildi. (s. 67)
Asıl adı Eduard Carl Oscar Teodor Schnitzer olan (Doktor
Schnitzer) Emin Bey, Prusya asıllıdır.
Aslen Yahudi’dir.
1863’te Osmanlı’nın Viyana sefaretine müracaat edip,
doktorluk yapmak istediğini belirtti. Talebi kabul edilince Osmanlı’nın emrinde
Arnavutluk’ta göreve başladı.
Özel doktor ve tercüman olarak hizmet verdiği İsmail Hakkı
Paşa ile birlikte Erzurum’a gitti. Bu ikili Trabzon’da da birliktedirler.
Trabzon’da muayenehane açıp Hayrullah Hekim olarak tanındı. İsmail Hakkı Paşa,
Yanya’ya tayin edilince onunla birlikte Rumeli’nin yolunu tuttu. Valinin ölmesi
üzerine İstanbul, Almanya ve Mısır’da kısa süreler geçiren Doktor Schnitzer,
1875’de Hartum’da muayenehane açtı. Kendini Türk olarak tanıttı.
Sudan valisinin (Gordon Paşa) desteği ve yardımlarıyla
1876’da Ekvator Afrika’sının ilk hastanesini kurdu.
Gordon Paşa’nın siyasi memuru sıfatıyla Uganda’ya gitti.
Gordon Paşa 1876’da Mısır Sudan’ı genel valisi oldu. 1878’de
Doktor Schnitzer, Mehmet Emin Paşa adıyla Hartum ve çevresinin valisi olarak
görevlendirildi.
İngilizlerin Mısır’ı işgalinden sonra Mehmet Emin Paşa’nın
Mısır’la olan ilişkileri kopmaya başladı. Servetini fildişi olarak stoklamaya
başladı.
1889’da Almanlarla temas kurarak onlar için çalışmaya
başladı. 26 Nisan 1890’da yanında 100 askerle birlikte Tabora’ya Alman
bayrağını dikti. Ardından doğu Kongo tarafına yöneldi.
1892’de Kisangani’dü öldürüldü.
Kongo
Hamid b. Muhammed b. Cuma el-Mürcibî
Başkenti Kinşasa olan ülkeyi kurdu.
Afrika’nın bu bölgesi 19 yüzyılın başlarında Avrupalıların
uzak durduğu bir yerdi. El-Mürcibî, yanında ateşli silahlarla bölgeye
girdiğinde silah sesleri ve top ateşinden korkan yerliler kendi dillerinde bu
silah seslerini “Tippu Tip” şeklinde telaffuz ettiler ve bu el-Mürcibî’yi de bu
isimle anmaya başladılar.
Fizan
Abdülkadir Cami Bey 1877’de İstanbul’da doğdu.
1918 yılına kadar Fizan mebusu olarak kaldı.
Redd-i İlhak Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı.
Birinci Meclis’te Aydın milletvekili olarak bulundu.
Kurulan ilk hükümette dahiliye vekili oldu. (s. 90)
1945 yılında Tan gazetesinin başyazarlarındandır.
4 Aralık 1945’te CHP ve başbakan Saraçoğlu’nun emriyle Tan
gazetesinin matbaası yıktırıldı. (s. 101)
Kitap ilerleyen bölümlerinde, Fransızların sömürdüğü
topraklarda Müslümanların yaşadıklarından, Kongo ve Liberya’nın son yüzyıl ki
tarihinden, Haiti’den ve son olarak İdi Amin’den söz ediyor.
Kitabevi Yayınları
Şubat 2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder