22 Nisan 2014 Salı

Sermet Sami Uysal – Eşlerine Göre Ediplerimiz

Sermet Sami Uysal – Eşlerine Göre Ediplerimiz

Reşat Nuri vaktiyle hocalık yaptığı lisede, sınıfının en güzel kızına karşı derin bir yürek ürpertileri duymuştu… Neşvet adındaki genç kız da hocasına âşıktı. Fakat bu aşk, ancak bir hocaya duyulan hayranlıktan kaynaklanıyordu.
Reşat Nuri, bütün cesaretini toplayarak genç kıza evlenme teklif eder. Fakat aldığı cevap hiç de umduğu gibi değildir: “dünyada en çok sevdiğim, en çok hayranı olduğum hocam, kocam olamaz!” ve Reşat Nuri, daha sonra aynı sınıftan, yine çok güzel bir genç kız olan Hadiye Hanımla hayatını birleştirir.
Neşvet Hanım, Akşam Güneşi romanının kendisinin ilhamıyla yazıldığını da söylemişti. (s. 19)

Tanşu Bleda (Reşat Nuri’nin kızı)

Reşat Nuri, başından geçen bir olayı anlatırken o kadar hareketli ve hararetli anlatıyor ki âdeta o anı yeniden yaşıyor… (s. 40)

Çalıkuşu’nda esas vak’a tamamıyla hayali bir fantezidir. Ama içindeki detaylar ve tipler gerçek. Mesela Maarif’teki sağır Sami Bey, Süleyman Nasip’tir. (s. 41)

Bütün hayatı okuyup yazmakla geçti. Bilhassa Fransız edebiyatı ile çok alâkası vardır.

…ufak marangozluk işleri, elektrik tamiri filan gibi şeylere eli yatkındır.
…canı istediği zaman gayet spesiyal yemekler pişirir ve bununla âdeta dinlenir. (s. 42)

Refik Halit
Annesi Kırım hanları sülalesi Giray’lardan Nefise Ruhsar Hanımdır.

Eşi Nihal Karay
Kendisi (…) …babam Mahir Sait’in arkadaşı olduğundan ara sıra bize gelirdi. “Kız az daha büyü, seni alacağım!” derdi. Ben de bu şakasını sahi sanıp kendisine kaçtım! (s. 50)

2000 Yılın Sevgilisi’nde gayet ahlaklı bir kız var. O, eşimdir. Sonra Anahtar’daki aile kadını da eşimden mülhemdir.

…bu romanım (Nilgün) gazetede tefrika edilmeye başlanınca, okuyucu öyle tuttu ki, yazı işleri müdürü, “aman elden geldiğince uzat” diye âdeta yalvardı.

(Refik Halit, eşinden söz ediyor) Babasının anne tarafı da Yanyalı, Arnavut; oradan da Mehmet Akif’le akrabalık var. (s. 52)

…güzel yemeklerden zevk alır. Sonra içinde kadın bulunan meclislerde sohbetten hoşlanır. (s. 54)

Platonik aşk marazi bir şeydir.
Sıhhatli bir insanın platonik aşkı tatması imkânsızdır. (s. 55)

S.S. “Bir insanda aradığınız ilk vasıf?
R.H. “Sevimlilik.”

…en çok tesiri altında kaldığınız kimse?
Ziya Gökalp

Gorki ve Maupassant benim üstadlarımdır. Turgenyev’i de severim. Tabiat tasvirini Pierre Loti’den aldım. (s. 57)

1889 yılının 15 Martında Beylerbeyi’nde dünyaya geldim. (s. 58)

Peyami Safa
Servet-i Fünûn dönemi şairlerinden İsmail Safa’nın oğludur.

Nebahat Peyami Safa’ya sormaya baladım:
…ilk izleniminiz?
Çok ciddi idi. İnsana âdeta korku veriyordu. Tanıştığımızdan iki üç ay sonra nişanlandık. 1938’de de evlendik. (s. 67)

…eserlerinin pek çoğunda kendisi mevcuttur.
Peyami’nin romanlarındaki ikinci derecedeki tiplerin çoğu tanıdığımız kimselerdir.

P.S. “…teknik bakımdan da romanda yaşanmışın değeri, düşünülmüşün değerinden çok daha aşağıdır; çünkü yaşanmış, gerçekleşmiş bir tek ihtimalin zaruri ifadesi olduğu halde, tahayyül edilmiş kısımlar sayısız imkânlardan birisinin tercihidir. (…) bir sandalyeyi düşünmek, görmekten daha reeldir.
Yani sanatkâr için hayal, hakikatten daha hakikidir. (s. 68)

Bir pasajı kırk defa yazdığı olmuştur.
…en beğendiğiniz romanı?
Matmazel Noralya’nın Koltuğu

Proust’u sever ve okur.

…batıl itikat yoktur. Bugünün batıl itikatları, yarının hakikatleridir.
Duanın ölüyü bile dirilteceğine inanırım. (s. 72)

Faruk Nafiz Çamlıbel
Hazine-i Hassa başmüfettişi Süleyman Nazif Bey’in oğludur.

Eşi, Azize Çamlıbel

Şiirler zaten hadiseler ve tesadüflerin mahsulü olduğundan ben onlarda varım.

Gezmeyi ve bilhassa vapur seyahatini çok sever.

On beş, yirmi senedir, dedi, devam eden serbest vezin tamamen başıboş olduğu halde şairlerin hepsi aynı sesi veriyor. Birçok değerler mazbut vezinle daha iyi olurdu. Onlar da serbest vezinde eridiler. Nasıl bir nizama girecekler bilemiyorum. Aslında kendilerine kıyıyorlar…
Yahya Kemal, Mehmet Akif’ten sonra, şairin mevkiini yükseltmek için hiçbir şey yapılmadı. (s. 93)

Ercüment Ekrem Talu
Recaizade Mahmut Ekrem’in oğlu.

Cumhurbaşkanlığı başkâtipliği görevindeyken,
Latife Hanım, kocasının Ercüment Ekrem’e gösterdiği yakınlığı (…) kıskanır, Ercüment Ekrem’i iğnelemekten sanki zevk alır…
Fakat bir gün Latife Hanım, yaptığı şakayla tahammül mülkünü yıkınca, Ercüment Ekrem’in de suratı asılır.
Latife Hanım: “Latife yaptım” deyince,
Ercüment Ekrem: “Latife latif gerek!” diye cevap verir.
Ercüment Ekrem ertesi gün gazetelerde “sıhhi sebeplerden dolayı vazifesinden ayrıldığı” haberini okur! (s. 108)

Nurullah Ataç

Eşi, Leman Hanım

N. A. “Ben ne Allah’a inanırım ne de Müslümanım.”

S.S. “Eşiniz en çok neyi sever?”
L.H. “Kavgayı!”
Hoşlanmadığı şey?
Temizlik.

…sevdiğim şeylerden biri de yatakta makine ile yazı yazmaktır.
Hammer mütercimi olan babam da yatakta oturup kamış kalemle yazı yazardı. (s. 119)

Abdülhak Hamit’le Namık Kemal’de şiir yoktur.
Şiirden anlamak Mehmet Akif’in şair olmadığını anlamakla başlar. (s. 120)

İnönü’ye büyük sevgim ve muhabbetim vardır.

Falih Rıfkı Atay
Servet-i Fünûn dergisinde ilk şiir ve yazıları yayımlandı.
Suriye’de Cemal Paşa’nın özel kâtipliğini yaptı.

1952’de Bedii Faik’le Dünya gazetesini kurup ölünceye kadar başyazarlığını yaptı.

Eşi, Mehruba Hanım
…evlenmenize birisi çok engel olmaya çalışmış.
Evet, Atatürk. O, kendisine yakın olanların katiyen evlenmelerini istemezdi. (s. 133)

…konuşurken fikrinin aksini iddia edenlere kızar… Onları ikna etmeye çalışır.

Yusuf Ziya Ortaç
Musevi okulunda eğitim gördü.
Hüviyetini saklayan insanlardan korkulmaz.

Orhan Kemal Öğütçü
1920-1923 arası milletvekilliği yapmış olan avukat Abdülkadir Kemali Bey’in oğlu.
Babası, Ahali gazetesi ile yönetime muhalefetini sürdürünce aile Suriye’ye kaçmak zorunda kalınca Orhan Kemal de orta sonda okulu bıraktı.
Çukurova’daki çetin hayatı yakından yaşadı.
Askerliğini yaparken tutuklanarak Kayseri cezaevine konuldu.
Nazım Hikmet’le Bursa cezaevindeyken tanıştı. Onun tavsiyesine uyarak şiir yazmayı bırakıp hikâye ve romana yöneldi.

Eşim Nuriye, vaktiyle bir iplik fabrikasında birlikte çalışıyorduk.
Cemile romanı hemen hemen kendisidir.
İncinin Hikâyeleri, kızım Yıldız’dan mülhemdir. Oradaki ana baba da biziz. (s. 168)

Kemal Sülker bana Orhan Kemal ismini verdi.

Sanat her şeyden evvel cemiyet için, cemiyetin hayrı için bir vasıtadır.

S.S. “Eserlerinizden en çok beğendikleriniz?”
O.K. “Bereketli Topraklar Üzerinde ve Vukuat Var

…yirmi iki yirmi üç yaşlarında iken, iktisadi şartların baskısında hiçbir çıkış yolu bulamayarak intihar etmek istemiştim ve kendimi bıçakla ağır surette yaralamıştım. (s. 173)

Oktay Rıfat
TDK’nın ilk başkanlığını yapan Samih Rıfat gibi aydın bir babanın oğlu.
Amcası Ali Rıza Çağatay, dayısı Ali Fuat Cebesoy, kuzeni Nazım Hikmet, kendisi aynı zamanda Mehmet Ali Aybar’ın kardeşinin torunu.

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar doğru dürüst edebiyat hareketi olduğuna kani değilim. Bu devirlerdekiler, ikinci derecedeki Avrupa şairlerinin ve muharrirlerinin tesiri altında kalmışlardır. (s. 184)

Sanat, içtimai vazifesi olan bir mesaidir.

Ziya Osman Saba

Eşi Rezzan Saba: “Bebek” hikâyesinin kahramanı oğlum Osman. “Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi”nin kahramanı bizzat kendisi.”

Sanatkârın her şeyden evvel hür olarak çalışması taraftarıyım. Sanat, cemiyet için de olabilir. Fakat cemiyet için de yaparken yine güzellik unutulmamalıdır. (s. 272)

Reşat Enis Aygen
İşçilerin yaşamını ve gasp edilen haklarını, toplumdaki çarpıklıkları romanlarına bütün çıplaklığıyla dile getirir.

Ruşen Eşref Ünaydın
Öğrencisi olduğu Tevfik Fikret’e ve sanatına karşı duyduğu hayranlığı, Fikret’le ilgili eserlerinde, hatta Rübab-ı Şikeste” sahibini peygamberlik mertebesine çıkararak uzun uzun anlattı. (s. 337)

L&M Yayınları

Ağustos 2004

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder