Jean-Michel Besnier – İmkânsızın
Politikası
İsyanla Bağlanma
Arasında Entelektüel
Georges Bataille ve onun entelektüel etkinliği hakkında bir
araştırmadır.
“Eğer bilseydim ki girişimlerimden bir teki bile beni
hayatım boyunca bağlamayacak (…) kendimi sulara atmayı tercih ederdim.”
Paul Nizan
Böylece entelektüellerin tarihinde geçicilik, uzun süre
eylemin cesaretiyle birleşik bir vaziyette kalır. (s. 17)
Heidegger: “Düşünmek, Varlık tarafından Varlık için
bağlanmadır.”
Nietzsche’nin yaptığı büyük etki:
...anlam yokluğunun yakalanması gereken bir şans olduğunu
belirtiyor, ereklerin olmadığını bilirseniz, hiç rastlantı olmadığını da
bileceksiniz. (s. 36-37)
Fransız felsefe camiası,
Çeşitli Hegeller ile yüzleşti.
Sonunda gerçeği kavradı ve kendini tanıdı
Kendisini radikal biçimde Hegelci olmayan biri olarak
tanıdı. (s. 54)
Batailla: “Kojeve’nin dersleri beni on kere altüst etti,
ezdi, öldürdü.”
Jean Wahl
Heidegger, tanrıtanımaz eksiksiz bir felsefeye girişen ilk
kişidir. Fakat bu girişimi, Sein und Zeit’ın ilk cildinde girişilen
fenomenolojik antropolojinin ötesine götürememiş…
Bu antropoloji temelde, Tinin Görüngübilimi’nin
antropolojisine yeni hiçbir şey katmıyor. (s. 57-58)
İnsan
Bir fail haline gelmeyi kabul ettiği anda (…) tarih perdesi
açılır.
Bu tarih trajediden kaçamayacaktır. (s. 63)
Kojeve şöyle yazar: Hegel, Tanrı olarak adlandırılan şeyin
gerçekte tarihsel evrimin sona ermiş bütünlüğü içinde alınmış insan olduğunu
anlıyor ve ilan ediyor. Tarihin sonu fikri Tanrıda söz konusu olanın insanlıktan
başka bir şey olmadığı şeklindeki bir yanlış anlayış ile aynı çağa aittir;
Hegel’in sonlu bilincin sonlu olmayı bıraktığını ve aklın doğa içindeki
yabancılaşmasının, getirdiği sistemle birlikte sona erdiğini göstererek
açıkladığı gibi. Sonuçta Hegelcilik, nihayet kendinin ölümlü olduğunu bilmekte
ve tarihini özgürleşmesinin tarihi olarak anlamakta özgür olan insanlığın
tanrılaştırılmasıdır. (s. 71)
Tarihin sonunda insanın yok olması, evrensel bir felaket
değildir.
O halde
İnsan, Doğa ile verili Varlık ile uyum içindeki hayvan
olarak hayatta kalır. Yok olan gerçek anlamıyla İnsandır. (s. 90)
İmkânsız öncelikle, tam da tamamlanmamışlık anlamına gelir.
Bir savaş dönemi, tarihin tamamlanmamışlığını ortaya koyar.
(s. 93)
Yapacak hiçbir şey yokken eyleme isteğiyle kıvranan insan ne
yapabilir? Amerikalılar gibi yaşamak! (s. 97-98)
Kişilerin (…) toplumsala karşı direnen bir yakınlık içinde
ve sevgi kaygısı içinde birbirlerini buldukları bir dünya… (…)Le Bleu du ciel ve
kitabın iki kadın arasında kararsız kalmış kahramanı, tüm özgünlüklerini bundan
alırlar. (s. 123)
Politika, din, mistisizm; fakat aynı zamanda erotizmin ortak
noktası, varoluşu imkânsızın yüksekliğine çıkarmak, yani onu istila etmektir, o
derece ki orada sınırlarını kaybedecek ve ona musallat olan farklılaşmamışın
içinde eriyecektir. (s. 127)
Tarihin sonunda, topluluğun “aylak” kalması kaçınılmazdır ve
umutsuzluğa ve düzensiz etkinliğe maruz bulunan bir dünya içindeki gücü tam da
buradan gelir. Şu halde eğer bu topluluk eylemde bulunuyorsa, bu aşırılıkladır,
ölçüsüzlükledir. (s. 129-130)
İmkânsızın politikası, mümkünün politikasını keşfetmek için
en iyi yoldur. (s. 137)
Felsefe, imkânsızın anlamıdır. (s. 197)
La Politique de
l'impossible: L'intellectuel entre révolte et engagement
Türkçeleştiren: Işın Gürbüz
Ayrıntı Yayınları
Mayıs 1996
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder