1 Ekim 2024 Salı

Umberto Eco - Devlerin Omuzlarında (Milano Dersleri)

Umberto Eco - Devlerin Omuzlarında (Milano Dersleri)

 


Umberto Eco’nun burada yayımlanan on iki metni, her birinin bitiminde yer alan tarihte, özel olarak Milanesiana için yazılmış ve festivalde yazar tarafından ve görsellik katılarak lectio magistralis biçiminde 2001 yılından 2015 yılına kadar okunmuştur.

Metinlerde yer alan güncel duruma ait göndermelere yer vermedik.

 

Devlerin Omuzlarında

Cüceler ve devler konusu beni her zaman büyülemiştir.

Oğulların babalarını öldürmeye meyilli olduklarını kabullenmek için psikanalistleri rahatsız etmeye gerek yoktur

 

Catullus döneminde modernus sözcüğü henüz yoktu ama Latin geleneğine karşı çıkmak için Yunan lirizmine eğilen şairlere novi (yeni) deniyordu.

 

Modernus terimi, bizim için antik dönemin bitmesiyle yani I.S. V. yüzyıla doğru, Avrupa’nın Karolanj Rönesansı’ndan önce gelen -ve bize hepsinden daha az modern gibi görünen- ciddi anlamda karanlık parantezin içine düştüğü dönemde sahneye çıkar.

 

V. yüzyılın sonlarına doğru halk artık Latince değil Gal-Roman, İtalo-Roman, İspano- Roman ya da Roman-Balkan gibi diller konuşuyor.

 

Ortaçağ düşünürü sadece kendinden önce gelenlerin düşüncelerinin şurasında burasında ufak değişiklikler yapmanın doğru olacağını düşünüyor, selefleri sayesinde daha açık seçik düşünceler üretebildiğine inanıyordu.

 

[Bernardo di Chartres, bizlerin devlerin omuzlarında duran cüceler gibi olduğumuzu söylerdi; bu sayede onlardan daha uzaklan görebilirdik ama bunu boyumuz ya da keskin gözlerimiz sayesinde değil, omuzlarında dikilerek onlardan daha yukarıda olduğumuz için başarabilirdik.]

 

…geleceğe uzanan gelişim hareketi olarak / tarih, Kilise babalarının icadıdır

 

Bilgisayar kuşakları bölmez, tam tersine birleştirir.

 

Güzellik

…eserler yapabilselerdi, / atlar tanrılarını at, öküzler de tanrılarını öküz gibi resmederlerdi

 

Ortaçağ ışığın ve rengin güzelliğini nasıl görüyordu?

 

Ortaçağ insanı kendini son derece aydınlık bir ortamda temsil ediyordu (ya da şiir yazdığında, resim yaptığında böyle yansıtıyordu).

Barok resmi incelediğimizde, La Tour resminde nesneler ışık darbesi altındadır,

 

Dante ışığı mistik ve kozmolojik bir olgu olarak kutsayan ilahi geleneğin izinde ilerliyordu

 

“şeytan imgesi, şeytanın çirkinliğini iyi sergilediğinde güzeldir”

 

Çirkinlik

Marx / Ben çirkinim ama en güzel kadını satın alabilirim. Demek ki ben çirkin değilim çünkü çirkinliğin etkisi, itici gücü, para tarafından yok edilmiştir.

 

Güzel için evrensel ifadeler var mıdır? Hayır, çünkü güzel, mesafeli olandır, tutkunun yoksunluğudur. Çirkin ise tutkudur.

Yani estetik bir hükümde bir mesafe vardır. Ben ona sahip olmasam da bir şeye güzel derim; tutkularımı sustururum.

 

…on yedinci yüzyıldan başlayarak, sonra on sekiz ve on dokuzuncu yüzyılda anlatılan ilk masallarla birlikte çocukların küçüklükleri karabasanlarla doldu; Kırmızı Başlıklı Kız'dan Pinokyo'nun Ateşyiyen'ine, gizemli ve rahatsız edici ormanlara kadar her şey ürkütücüydü.

 

…çok sayıda yazarın, sanayi dünyasının çirkinliklerini tanımlamış olması etkileyicidir.

 

Kitsch zevk yoksunluğu olarak tanımlanabilir

Kitsch’in özü ahlaki kategorinin estetik kategoriyle yer değiştirmesinde yatar.

(Broch ) “O sanatçıya ‘iyi bir iş’ değil de ‘güzel bir iş” buyurur; onun için önemli olan güzel etkidir.”

 

Camp, bir şeylerin güzelliği ile değil onun yapaylık ve stilize oluş derecesiyle ilgilidir. En iyi örnek Art Nouveau’dur; o aydınlatma araçlarını çiçekli ağaçlara dönüştürür; bir oturma odasını mağara ya da mağarayı oturma odası yapar, orkideler döküm demirdir

 

Camp, zevk sadece zevk değildir, der; zevksizliğin de bir zevki vardır. Camp güzeldir çünkü korkunçtur.

 

Mutlak ve göreceli

…mutlak ve göreceli kavramları üzerine ciddi bir ders en azından iki bin beş yüz yıl sürmeli

 

Gerçek bir şeyler olduğuna güven, insanoğlunun hayatta kalabilmesi için temel koşuldur.

 

Alev güzeldir

Havayı her gün soluyor, suyu gündelik yaşantımızda kullanıyor, toprağı daimi olarak çiğniyoruz ama ateşle yaşadığımız deneyim giderek daha fazla azalma riski taşıyor.

 

…ateş, doğmak ve büyümek için onu yaratan iki odun parçasını yutuverir -ateşin bu doğuşu güçlü bir cinsel değer taşır, çünkü alevin tohumu bir sürtünmeyle atılır- …ateş pek çok şeydir, -fiziksel olgunun yanı sıra- sembol haline gelir,

 

Kutsal Kitap'ta ateş daima Tanrı’nın görünür hale gelmesinin imgesidir

 

Ateşin ele geçmesiyle birlikte sanatlar; en azından Yunan deyişiyle teknikler doğdu ve böylelikle insanoğlu doğanın egemenliğini kazandı.

 

Herakleitos ve Empedokles felsefelerinde ateş sadece yaratıcı güç olarak değil ama aynı zamanda yok edici ve yeniden canlandıncı güç olarak da kimlik kazanıyor.

 

Hava karbondioksit ile kirlenmekte, su bir yandan kirleniyor, bir yandan giderek azalıyor. Sadece ateş gücünü koruyor, ısı fobunda Yeryüzü’nü korutuyor ve mevsimleri altüst ediyor, buzlan eriterek denizlerin topraklan ele geçirmesine neden oluyor.

 

Görünmez olan

Yazınsal kişiler değişken semiyotik nesnelerdir çünkü kimliklerini yitirmeden bazı özelliklerini yitirebilirler; öyle ki hayal dünyasında ünlü D’Artagnan bir şövalyedir ama Üç Silahşörler için o sadece bir acemidir.

 

Paradokslar ve aforizmalar

En klasik antinomi, yalancınınkidir: “Ben yalan söylüyorum” cümlesi ne doğru olabilir ne yanlış.

 

Chamfort’un şu sözünü analım: "Tutumlu, insanların en zenginidir; cimri de en yoksulu.”

 

Edebiyat tarihi aforizma bakımından zengindir ve paradokslar da onlardan biraz daha azdır. Aforizma sanatı kolaydır (atasözleri de aforizmadır, anne her yerde annedir, ısıran köpek havlamaz) oysa paradoks sanatı zordur.

 

Mutluluk zevklerimizde değil şeylerdedir.

Mutluluk zevklerimizdedir, şeylerde değil.

Bu ters yüz aforizmalar için ben "yengeç adımı aforizma” terimini kullanıyorum. Yengeç adımı aforizma Witz meyilli bir hastalıktır, bir başka deyişle, esprili görünmesine rağmen, zıddının eşit biçimde gerçek olmasını dert etmez.

 

Öğrenmeyi beceremeyenlerin hepsi öğretmeye koyulmuştur.

 

Sınavlarda budalalar bilgelerin yanıtlayamadığı sorular yaratırlar.

 

Asla yengeç adımına dönüştürülemeyecekmiş gibi görünen yegane paradokslar Stanislaw J. Lec.’e aittir.

Taksitle uyumakla ölümden indirim yapılabilse!

Rüyamda gerçeği gördüm. Uyanmak ne büyük rahatlık!

 

Hatalı bilgi vermek, yalan söylemek, sahtecilik yapmak

Ptolemaios, Güneş’in Dünya’nın çevresinde döndüğünü söylerken bu elbette var olan bir olgu değildi ve yanıldığı için böyle diyor ama yalan söylemiyordu.

 

Aldatanlar ve aldatılanlar vardı. Ne var ki tek yüzlü bir yalan ve üç yüzlü yalan da vardır.

Tek yüzlü yalanda söz konusu olan onursuzluktur, gerçeği bilen biri kendi kendine yalan söyler - ve genellikle sonunda kendi de inanır. Onursuzluk durumunda yalan söyleyen ve yalan söylenen, aynı kişidir

 

Üç çehreli yalanda -şart olmasa da- ironi olabilir.

…ironi ancak söze muhatap olan kişi gerçeğin ne olduğunu bilirse işlevini yerine getirir.

…ironi yazılı olarak yapılıyorsa tırnak işareti, italik yazı ve hatta (ne utanç) üç nokta kullanılır.

 

Siyon Bilgeleri Protokolleri

…bu metnin yazarları sahte belge düzeniediklerinin bilincindeydiler ama bunun kutsal olduğunu, metnin Yahudilerin gerçek projelerini yansıttığını düşünüyorlardı.

 

Sanatta bazı kusurlu biçimler üzerine

Kusur hakkında çok konuşulur ama kavramın kendi kusurlu kalma riski taşır.

…insan bedeni kusurludur ve bu nedenle de evrimleşme yeteneğine sahiptir.

 

Takoz, yüce bir sonuç elde etmek için vasat bir araçtır.

 

Monte Cristo yazılmış olan tüm romanların en tutkulu olanlarından biridir ve öte yandan tüm zamanların ve tüm yazınlar en kötü yazılmış romanlarından biridir. Monte Cristo her yandan dökülür. Sıfatı bir satır sonra yineleme yüzsüzlüğü gösterir, bu sıfatları arsızca üst üste yığar,

Dumas'ınn neden böyle yaptığını bilmiyoruz. Yazmayı bilmediğinden değil. Üç Silahşörler daha yalın, hızlıdır, belki kendi psikolojisinden kaynaklanan nedenler vardır ama rahatça akar ve okumak bir zevktir. Dumas para nedeniyle böyle yazıyordu; satır başına ödenti alıyordu ve bu nedenle uzatmak zorundaydı.

 

Bir hikâyenin nasıl işleneceği bilinemiyorsa, daha önce başka yerlerde işe yaramış benzer durumlara başvurulur.

 

Sır hakkında bazı açıklamalar

Modern çağda, Avrupa devletlerinin kuruluşuyla, orduların ve askeri operasyonların giderek genişleyen topraklar yüzündeki karmaşık organizasyonlarıyla (Otuz Yıl Savaşları) kriptografi sanatı gelişir.

 

Gizli olarak sunulan her doktrinin kısmetinde Gülhaç hikâyesi vardır.

Sonra, bir şekilde Gülhaç geleneğine bağlı olarak 18. yüzyılda sembolik masonluk doğdu

 

Masonluk sırrı, doğası gereği ihlal edilemez: Mason onu öğrenmeden, ancak sezgisel olarak idrak edebilir.

…sırrı olmayan Masonluk, Rotary kulübüdür.

 

…açıklandığı zaman insanı hayal kırıklığına uğratan başka sözde sırlar…

 

Gülhaç mensubu bir okültist olan Josephine Peladan’ın söylediği gibi açıklanmış inisyatik sır hiçbir işe yaramaz.

 

Bir giz olduğuna inan; kendini erginlenmiş biri gibi duyarsın.

 

Bir komplonun komplo olması için bir giz olması gerekir.

 

Ele geçmesi ve ulaşılması mümkün olmayan bir sırra her ne pahasına olursa olsun ulaşmanın tek yolu dehşetli arzudur.

 

Komplo

…sır ne kadar güçlü ve baştan çıkartıcıysa içi o kadar boştur.

 

11 Eylül konusunu ele alalım…

 

Komplo sendromu dünya kadar eskidir ve bunun felsefesini müthiş bir biçimde işleyen de Kari Popper olmuştur.

 

…internette rastladığım bir site son iki yüzyılda yaşanan her türlü uğursuzluğu Cizvitlere bağlıyordu.

 

Çakma bilgiler neden başarı kazanır? Çünkü başkalarından saklanan bir bilgi vaat ederler

 

Dan Brown’ın Da Vinci Şifresi kitabının bir parodisini yazdım.

 

Kutsal olanın temsili

 

Sulla spalle dei Giganti

Türkçeleştiren: Eren Yücesan Cendey

Doğan Kitap, 2019 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder