1 Ekim 2024 Salı

Umberto Eco - Edebiyata Dair

Umberto Eco - Edebiyata Dair


 

Edebiyatın Bazı İşlevlerine Dair

Edebiyat, dili biçimlendirmeye katkıda bulunurken kimlik ve topluluk yaratır. Önce Dante’den söz ettim ama Homeros olmadan Yunan uygarlığının, Luther’in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus dilinin, kuruluş şiirleri olmadan Hint uygarlığının halinin ne olacağını düşünelim.

 

Bazı kahramanlar bir şekilde kolektif olarak gerçek hale gelmişlerdir çünkü topluluk onlara yıllar ya da yüzyıllar boyunca tutkulu yatırımlar yapmıştır.

 

Hipermetin sayesinde özgür ve mucitvari bir yazı pratiği de doğdu. İnternette öykülerin gidişatını sonsuz olasılıkla değiştirmenizin mümkün olduğu anlatı pratiklerine katılarak kolektif olarak öykü yazabilmenizi sağlayan programlar bulabilirsiniz. Eğer bunu bir grup sanal arkadaşla birlikte bir metin bağlamında yeni şeyler icat ederek yapabiliyorsanız, neden aynı şeyi zaten var olan yazmsal metinler için de yapmayasınız?

 

Kaderimizi değiştirme konusundaki her arzumuz karşısına somut ve elle tutulur bir biçimde onu değiştirmenin imkânsızlığı çıkar.

 

Edebiyatın temel işlevlerinden birinin bu Kader ve ölüm eğitimi olduğuna inanıyorum.

 

Cennet Okuması

 

Komünist Manifesto’nun Biçemine Dair

Metin tıpkı Beethoven'ın 5. Senfoni'si gibi olağanüstü bir davul vuruşuyla başlıyor: “Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor,"

 

Manifesto bir siyasi söylev başyapıtı olarak kalır ve bu nedenle okullarda Cicero'nun Catilinarie söylevleri ve Shakespeare’de yer alan, Marcus Antonius'un Sezar'ın cesedi başındaki söyleviyle birlikte okutulmalıdır. Neden mi? Marx'ın aldığı klasik kültür eğitimini göz önüne alırsak, Manifesto'yu yazarken söz konusu metinleri aklının bir köşesinde yer aldığını ihtimal dışında bırakmamamız gerekir.

 

Valois’nın Yoğun Sisleri

Sylvie'yi yirmi yaşındayken tesadüfen keşfetmiş Nerval hakkında çok az şey bilerek okumuştum.

 

Sylvie bir rüyanın rüyasıdır

 

Olay örgüsü, öykünün yüzeydeki yapılanma biçimidir ve karşımıza yavaş yavaş çıkmaktadır: Genç bir adam tiyatrodan çıkar, Loisy'de baloya gitmeye karar verir, yol boyunca daha önce yaptığı bir yolculuğu hatırlar, baloya varır, Sylvie'yi yeniden görür, onunla bir gün geçirir, Paris'e döner, aktrisle bir macera yaşar ve sonunda (Sylvie artık Dammartin'de evli bir kadındır) kendi öyküsünü anlatmaya karar verir.

…bu olayların seyri sırasında geçip gitmiş zamanlara ait anılar canlanır,

Olay örgüsü, okurken gözlerimizin önünde olan şeydir. Öykü ise bu kadar açık ve net değildir

 

On dört bölüm boyunca asla konuşan kişinin bir şeyler anlatarak mı yoksa bir şeyler anlatan birini temsil ederek mi karşımıza çıktığını anlayamıyoruz - üstelik ilk bakışta bu birinin bu şeyleri yaşamakta mı yoksa hatırlamakta mı olduğu da asla açık seçik görülemiyor.

 

Wilde, Paradoks ve Aforizma

Aforizma / Yunanca bu terim “bir adak ya da sunu için bir kenara koyulan şey" ve “adak/kurban" anlamlan dışında zaman içinde “tanım, deyiş, özlü söz"" anlamları kazanmıştır.

 

Birbirlerine öyle sıkı sarılmışlardı ki duygulara yer kalmamıştı.

 

Dorian Gray’in Portresi

…birkaç istisna dışında en akılda kalıcı aforizmalar Lord Wotton gibi saçma bir karakterin ağzından aktarılmıştır.

En sıradan şey bile saklandığı zaman kıymete biner.

 

Paraya ihtiyacım yok, para, hesabı ödeyenlere lazım

 

Yarattığımız her etki bize bir düşman olarak dönüyor, popüler olmak için vasat olmak gerekir.

 

Günümüzde pek çok insan, asla pişman olmadıkları tek şeyin hataları olduğunu iş işten geçtikten sonra anlıyor.

 

Hırs başarısızların son sığınağıdır.

 

Sanatçının Bir Bachelor Olarak Portresi

Bir bachelor (i) Henüz evlenmemiş yetişkin bir erkektir, (ii) Bir başkasının hizmetindeki genç bir şövalyedir, (iii) Lisans derecesi elde etmiş biridir, (iv) Aşk mevsiminde çiftleşmeyi becerememiş erkek fok balığıdır.

O halde bachelor, ne olursa olsun henüz olgunluk durumuna erişmemiş, natamam biridir.

 

Avrupa tek bir dil ve kültür (Yunan-Roma dünyası) çekirdeğinden doğdu ve sonra bu dilin, farklı uluslarda farklı dillere ayrışmasıyla yüzleşti.

 

Mancha ve Babil Arasında

Nasıl ki, "Durdurun dünyayı inecek var," diyemiyorsak, aynı şey Kütüphane için de geçerlidir, oradan çıkılamaz.

 

Joyce sözcükler üzerinde, Borges flkirler üzerinde oynamıştı.

 

Sözcüğün atomik öğeleri kökler, heceler, ses birimlerdir.

 

Fikirlerin ya da gösterilenlerin atomik öğesi ise her zaman bir fikir ya da bir başka gösterilendir.

 

Borges ve Etkilenme Endişem

Nihayetinde pek çok yazar ortak konuları ele alır; çünkü deyim yerindeyse bu konular doğrudan gerçeklikten gelirler. Örneğin, Gülün Adı'ndan sonra pek çok kişinin birdenbire ortaya çıkıp manastır yangınından söz eden başka kitaplar bulduğunu hatırlıyorum,

 

Foucault Sarkacı’nın yapısını belirleyen Gül-Haç Tarikatı'yla buluşmam ise tamamen karşıt bir durumdur. Gençliğimden itibaren küçük bir rafta büyü bilimleriyle ilgili kitapları topluyordum, sonra bir gün Gül-Haç Tarikatı hakkında kesinlikle aptalca bir kitap elime geçti ve böylece aklıma gizemciliğin aptallığına dair bir Bilirbilmezler'ini yapma fikri geldi.

 

Neden Önceki Günün Adasına karakterin tıpatıp benzerini yerleştirdim? Çünkü Tesauro, ("Aristoteles Dürbünü" romanlarıyla ilgili bölümde) barok bir roman yazmak istiyorsanız tıpatıp benzeri koymanın zorunlu olduğunu söylemektedir.

 

Camporesi’ye Dair: Kan, Beden, Hayat

…kültürel antropologdur.

 

Camporesi’nin kültürel antropolojisi vahşidir, gaddardır, belgelenmiştir, gerçektir.

 

Sembole Dair

Sembolün nerede olduğunu saptamaya ve yeniden bulmaya kudreti yetmeyenler olarak, şüphe ve komplo kültürü tarafından zehirlenmiş durumdayız.

 

Stile Dair

Stil insani erdemdir.

 

…üç eleştiri biçiminin ilkine kitap tanıtımı diyeceğiz; okurlara henüz tanımadıkları ve bilmedikleri bir eserden söz edilir. / Kitap tanıtımı, en iyi örneklerinde, okurlara henüz okumadıkları bir eser hakkında özetleyici bir fikir vermekle ve sonra eleştirmenin (beğeniye dayalı) yargısını okurlara dayatmasıyla kendini sınırlayabilir. İşlevi fazlasıyla bilgilendirici (kısa bir süre önce bir eserin piyasaya çıktığını ve belli özelliklere sahip olduğunu söyler) ve güvenilir bir tanı koymaktan ibarettir

 

İkinci eleştiri biçiminde (edebiyat tarihi) okurun bildiği ya da en azından daha önce haklarında konuşulduğunu duymuş olması gereken metinlerden söz edilir.

 

…üçüncü biçim / metin eleştirisi

Bu tarzı seçen eleştirmen okurun eser hakkında hiçbir şey bilmediğini varsaymak zorundadır, üstelik söz konusu eser İlahi Komedya bile olsa.

 

…gerçek eleştiri yapmak bir metnin nasıl oluştuğunu anlamak ve başkalarının anlamasını sağlamaksa, kitap tanıta ve edebiyat tarihi, bu işi tam anlamıyla yapamıyorlarsa, eleştirinin tek gerçek biçimi metnin göstergebilimsel bir okumasıdır.

Göstergebilimsel okuma metinden keyif alma yolları için reçete vermez, daha ziyade metnin neden bize keyif verebileceğini gösterir.

 

Eleştirel kitap tanıtımı, tavsiye verme işlevi nedeniyle, metnin söylediği şey hakkında bir yargı dile getirme zorunluluğundan muaf tutulmayabilir (korkaklık durumları istisna sayılır); tarihsel eleştiri, olsa olsa bize bir eserin çeşitli ve birbirinden farklı kaderleri olduğunu ve kendisine verilen tepkilerin değişken olduğunu gösterebilir.

 

Les Semaphores Sous La Pluie

Uzam sözcüklerle nasıl temsil edilir?

 

…canlandırma, bir şeyi göstermekten çok görme isteği uyandırmalıdır.

 

Biçimin Pislikleri

Takozlar bütünün gidişatı için gerekli dayanak noktaları olarak görülürler, köprüler ve lehimler gibi "bunlarda sanatçı, daha az özen göstererek, daha büyük bir sabırsızlıkla ya da hatta kayıtsızlıkla iş görür

 

Bir kapının kolayca ya da görkemli biçimde açılması için bir menteşeye ihtiyacı vardır

 

…büyük bir yazar, takozlar karşısında çıktığında okurun onları atlama eğiliminde olduğunu ve takozlar olmadığında da diyaloğun yorucu ya da anlaşılmaz hale geleceğini bilen kişidir.

 

Metinlerarası İroni ve Okuma Düzeyleri

Gülün Adı bir yazarın eski bir elyazmasını nasıl bulduğunu anlatarak başlar. Bulunmuş elyazması toposunun hatırı sayılır bir yaşı olduğundan burada tam bir alıntıcılık içinde buluruz kendimizi, bunun doğrudan sonucu olarak derhal çifte düzgüleme alanına girilir: Okur, eğer anlatılan öyküye katılmak istiyorsa oldukça bilgece bazı düşünceleri ve normalin üç katına varmış bir üstanlatısallığı kabul etmek zorundadır, çünkü yazar sadece kendisiyle diyalog içinde olacağı bir metni baştan sona tamamıyla yaratmakla kalmamakta, aynı zamanda onu aslı XIV. yüzyılın sonunda yazılan bir elyazmasının neo-gotik X. ve XIX. yüzyıla ait bir versiyonu olarak sunmaktadır.

 

Poetika ve Biz

Poetika bir metafor teorisinin ilk kez geliştirildiği eserdir.

(Ricoeur) Aristoteles, metaforu açıklamak için hareket düzeninden ödünç aldığı bir metafor yaratmıştır. Aslında Aristoteles'in metafor teorisi bizi her dil felsefesinin temel sorunu olan, metaforun temelde yer alan bir yazınsallığa göre değerlendirildiğinde bir sapma mı yoksa her yazının sıfır derecesinin doğduğu yer mi olduğu sorunuyla karşı karşıya getirir.

 

Aristoteles kendi eylem teorisini tanım teorisiyle birleştirme noktasına varamamıştı; çünkü kendi kategorilerinin tutsağıydı, her eylemden önce gelen ve eylemlere izin veren ya da onlara maruz kalan tözler olduğuna inanıyordu.

 

Amerika Karşıtı Üç Neslin Amerika Miti

Antik dönemlerde paideia felsefi sohbet ve homo-seksüel ilişki aracılığıyla aktarılan bir şeydi. Modem zamanlarda ise test kitapları ve okulda verilen dersler kullanılmaya başlandı.

 

Pavese ve Vittorini'yi okumuş olan nesil partizan savaşında mücadele etmiştir, genellikle komünist çetelere katılmışlar, Ekim Devrimi'ni ve Stalin'in karizmatik figürünü kutlarken bir yandan da ümit, yenilenme, gelişme ve devrim olarak bir Amerika'dan çok etkilenmiş ve onu takıntı haline getirmişlerdir.

 

İtalyanların Amerika'ya karşı tutumunu ve özellikle de Amerikan karşıtı İtalyanların tutumunu anlamak için Americana’yı da, o yıllarda neler olduğunu da hatırlamanız gerekiyor. Solcu İtalyanlar, yoldaş Sam'i düşünüp parmaklarıyla onun resmini gösterirken I want you diyorlardı.

 

Yanlışın Gücü

…tarihin seyri boyunca pek çok insan başka insanların inanmadığı bir şeye inanarak eylemde bulunduğuna göre, zorunlu olarak kabul etmek zorunda olduğumuz şey, her birimizin için Tarih'in, farklı ölçüde bir Yanılsamalar Tiyatrosu olduğudur.

 

Ortaçağ’ın, dünyayı düz bir disk gibi değerlendirdiği düşüncesi nasıl yayıldı?

 

Ortaçağ yolculukları hayalî seyahatlerdi. Ortaçağ büyük ölçüde hayrete şayan şeylere yönelik beğeniyi tatmin etmek için uzak ve erişilmez ülkelerden söz eden ansiklopediler, Imagines Mundi yani hayalî dünyalar üretti

 

Günümüzde, Lorenzo Valla'dan sonra Constitutum Constantini belgesinin özgün bir belge olmadığını biliyoruz. Oysa o belge olmadan, o belgenin özgünlüğüne duyulan derin inanç olmadan Avrupa tarihi tamamıyla farklı bir seyir izlerdi.

 

Tarihî sonuçları yoğun olan bir başka icat da Gül- Haç kardeşliği öyküsü…

1614 yılında Fama Fratemitatis R.C. [Gül-Haç Kardeşliğinin Öyküsü] başlıklı bir manifesto ortaya çıktı. Bu manifestoda gizemli Gül-Haç kardeşliği kendi varlığını açıkça dile getiriyor, kendi tarihi ve mit haline gelmiş kurucusu Christian Rosencreutz hakkında bilgi veriyordu

1615 yılında, Almanca yazılmış Fama'yla birlikte Latince ikinci bir manifesto ortaya çıkacaktı: Confessio fratemitatis Roseae mıci.s. Ad eruditos Europae. [Gül-Haçlıların Kardeşlik Kabulü. Avrupa Öğretimi]

 

…her iki manifesto da kardeşliğin gizlilik özelliğini ısrarla vurguluyor ve üyelerinin kardeşliğin doğasını açıkça dile getiremeyeceklerini belirtiyorlardı

 

1623'te Paris’te Gül-Haçlılar'ın kente varışını bildiren isimsiz manifestolar görüldü

Ortak ses, Gül-Haçlılar'ın Şeytan'a taptıklarıydı

 

XIX. yüzyıl başında taht ve mihrabı korumak için Aydınlanma ruhuyla savaşmak üzere Gül-Haç ve Tapınak Şövalyeleri miti yeniden ele alınacaktı.

 

Seyyar bir Rus rahip Sergey Nilus, “Rasputinvari" hırslarını desteklemek için, Deccal fikrini de takıntı haline getirdiğinden, Protokoller metnini yorumlar ve yayımlar.

 

Nasıl Yazıyorum

Roman yazmaya öylesine başlamıştım. Bir defter alıyor ve künye bilgilerini de içeren ilk sayfayı yazıyordum.

 

Ortaokulda anlatılar yazıyordum

 

İlk romanım Gülün Adı’nı kırk altı ile kırk sekiz yaşlarım arasında yazdım.

 

Önceki Günün Adası

Doğa hakkında yazmayı denemeliyim.

Doğadan başka şeyin görünmeyeceği yer neresi olabilirdi? Bir kazazedeyi ıssız bir adaya yerleştirmek yeterliydi.

 

…ufuk açıcı başlangıç fikri söz konusu olduğunda bunlardan çok fazla varsa bu hiç de ufuk açıcı olmadıklarının göstergesidir.

 

Sadece Okur için yazılır. Sadece kendisi için yazdığını söyleyen biri yalan söylemekten başka bir şey yapmıyordur.

 

Gelecekteki bir okura yönelmeyi beceremeyen kişi mutsuz ve umutsuzdur.

 

Sulla Letteratura

Türkçeleştiren: Betül Parlak

3. basım, 2019

Can Yayınları 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder