Umberto Eco - Edebiyata Dair
Edebiyatın Bazı İşlevlerine Dair
Edebiyat, dili biçimlendirmeye katkıda bulunurken kimlik ve
topluluk yaratır. Önce Dante’den söz ettim ama Homeros olmadan Yunan
uygarlığının, Luther’in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus
dilinin, kuruluş şiirleri olmadan Hint uygarlığının halinin ne olacağını
düşünelim.
Bazı kahramanlar bir şekilde kolektif olarak gerçek hale
gelmişlerdir çünkü topluluk onlara yıllar ya da yüzyıllar boyunca tutkulu
yatırımlar yapmıştır.
Hipermetin sayesinde özgür ve mucitvari bir yazı pratiği de
doğdu. İnternette öykülerin gidişatını sonsuz olasılıkla değiştirmenizin mümkün
olduğu anlatı pratiklerine katılarak kolektif olarak öykü yazabilmenizi
sağlayan programlar bulabilirsiniz. Eğer bunu bir grup sanal arkadaşla birlikte
bir metin bağlamında yeni şeyler icat ederek yapabiliyorsanız, neden aynı şeyi
zaten var olan yazmsal metinler için de yapmayasınız?
Kaderimizi değiştirme konusundaki her arzumuz karşısına
somut ve elle tutulur bir biçimde onu değiştirmenin imkânsızlığı çıkar.
Edebiyatın temel işlevlerinden birinin bu Kader ve ölüm
eğitimi olduğuna inanıyorum.
Cennet Okuması
Komünist Manifesto’nun Biçemine Dair
Metin tıpkı Beethoven'ın 5. Senfoni'si gibi olağanüstü bir
davul vuruşuyla başlıyor: “Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor,"
Manifesto bir siyasi söylev başyapıtı olarak kalır ve bu
nedenle okullarda Cicero'nun Catilinarie söylevleri ve Shakespeare’de yer alan,
Marcus Antonius'un Sezar'ın cesedi başındaki söyleviyle birlikte okutulmalıdır.
Neden mi? Marx'ın aldığı klasik kültür eğitimini göz önüne alırsak,
Manifesto'yu yazarken söz konusu metinleri aklının bir köşesinde yer aldığını
ihtimal dışında bırakmamamız gerekir.
Valois’nın Yoğun Sisleri
Sylvie'yi yirmi yaşındayken tesadüfen keşfetmiş Nerval
hakkında çok az şey bilerek okumuştum.
Sylvie bir rüyanın rüyasıdır
Olay örgüsü, öykünün yüzeydeki yapılanma biçimidir ve
karşımıza yavaş yavaş çıkmaktadır: Genç bir adam tiyatrodan çıkar, Loisy'de
baloya gitmeye karar verir, yol boyunca daha önce yaptığı bir yolculuğu
hatırlar, baloya varır, Sylvie'yi yeniden görür, onunla bir gün geçirir,
Paris'e döner, aktrisle bir macera yaşar ve sonunda (Sylvie artık Dammartin'de
evli bir kadındır) kendi öyküsünü anlatmaya karar verir.
…bu olayların seyri sırasında geçip gitmiş zamanlara ait
anılar canlanır,
Olay örgüsü, okurken gözlerimizin önünde olan şeydir. Öykü
ise bu kadar açık ve net değildir
On dört bölüm boyunca asla konuşan kişinin bir şeyler
anlatarak mı yoksa bir şeyler anlatan birini temsil ederek mi karşımıza
çıktığını anlayamıyoruz - üstelik ilk bakışta bu birinin bu şeyleri yaşamakta
mı yoksa hatırlamakta mı olduğu da asla açık seçik görülemiyor.
Wilde, Paradoks ve Aforizma
Aforizma / Yunanca bu terim “bir adak ya da sunu için bir
kenara koyulan şey" ve “adak/kurban" anlamlan dışında zaman içinde
“tanım, deyiş, özlü söz"" anlamları kazanmıştır.
Birbirlerine öyle sıkı sarılmışlardı ki duygulara yer
kalmamıştı.
Dorian Gray’in Portresi
…birkaç istisna dışında en akılda kalıcı aforizmalar Lord
Wotton gibi saçma bir karakterin ağzından aktarılmıştır.
En sıradan şey bile saklandığı zaman kıymete biner.
Paraya ihtiyacım yok, para, hesabı ödeyenlere lazım
Yarattığımız her etki bize bir düşman olarak dönüyor,
popüler olmak için vasat olmak gerekir.
Günümüzde pek çok insan, asla pişman olmadıkları tek şeyin
hataları olduğunu iş işten geçtikten sonra anlıyor.
Hırs başarısızların son sığınağıdır.
Sanatçının Bir Bachelor Olarak Portresi
Bir bachelor (i) Henüz evlenmemiş yetişkin bir erkektir,
(ii) Bir başkasının hizmetindeki genç bir şövalyedir, (iii) Lisans derecesi
elde etmiş biridir, (iv) Aşk mevsiminde çiftleşmeyi becerememiş erkek fok
balığıdır.
O halde bachelor, ne olursa olsun henüz olgunluk durumuna
erişmemiş, natamam biridir.
Avrupa tek bir dil ve kültür (Yunan-Roma dünyası)
çekirdeğinden doğdu ve sonra bu dilin, farklı uluslarda farklı dillere
ayrışmasıyla yüzleşti.
Mancha ve Babil Arasında
Nasıl ki, "Durdurun dünyayı inecek var,"
diyemiyorsak, aynı şey Kütüphane için de geçerlidir, oradan çıkılamaz.
Joyce sözcükler üzerinde, Borges flkirler üzerinde
oynamıştı.
Sözcüğün atomik öğeleri kökler, heceler, ses birimlerdir.
Fikirlerin ya da gösterilenlerin atomik öğesi ise her zaman
bir fikir ya da bir başka gösterilendir.
Borges ve Etkilenme Endişem
Nihayetinde pek çok yazar ortak konuları ele alır; çünkü
deyim yerindeyse bu konular doğrudan gerçeklikten gelirler. Örneğin, Gülün
Adı'ndan sonra pek çok kişinin birdenbire ortaya çıkıp manastır yangınından söz
eden başka kitaplar bulduğunu hatırlıyorum,
Foucault Sarkacı’nın yapısını belirleyen Gül-Haç
Tarikatı'yla buluşmam ise tamamen karşıt bir durumdur. Gençliğimden itibaren
küçük bir rafta büyü bilimleriyle ilgili kitapları topluyordum, sonra bir gün
Gül-Haç Tarikatı hakkında kesinlikle aptalca bir kitap elime geçti ve böylece
aklıma gizemciliğin aptallığına dair bir Bilirbilmezler'ini yapma fikri geldi.
Neden Önceki Günün Adasına karakterin tıpatıp benzerini
yerleştirdim? Çünkü Tesauro, ("Aristoteles Dürbünü" romanlarıyla
ilgili bölümde) barok bir roman yazmak istiyorsanız tıpatıp benzeri koymanın
zorunlu olduğunu söylemektedir.
Camporesi’ye Dair: Kan, Beden, Hayat
…kültürel antropologdur.
Camporesi’nin kültürel antropolojisi vahşidir, gaddardır,
belgelenmiştir, gerçektir.
Sembole Dair
Sembolün nerede olduğunu saptamaya ve yeniden bulmaya
kudreti yetmeyenler olarak, şüphe ve komplo kültürü tarafından zehirlenmiş
durumdayız.
Stile Dair
Stil insani erdemdir.
…üç eleştiri biçiminin ilkine kitap tanıtımı diyeceğiz;
okurlara henüz tanımadıkları ve bilmedikleri bir eserden söz edilir. / Kitap
tanıtımı, en iyi örneklerinde, okurlara henüz okumadıkları bir eser hakkında
özetleyici bir fikir vermekle ve sonra eleştirmenin (beğeniye dayalı) yargısını
okurlara dayatmasıyla kendini sınırlayabilir. İşlevi fazlasıyla bilgilendirici
(kısa bir süre önce bir eserin piyasaya çıktığını ve belli özelliklere sahip
olduğunu söyler) ve güvenilir bir tanı koymaktan ibarettir
İkinci eleştiri biçiminde (edebiyat tarihi) okurun bildiği
ya da en azından daha önce haklarında konuşulduğunu duymuş olması gereken
metinlerden söz edilir.
…üçüncü biçim / metin eleştirisi
Bu tarzı seçen eleştirmen okurun eser hakkında hiçbir şey
bilmediğini varsaymak zorundadır, üstelik söz konusu eser İlahi Komedya bile
olsa.
…gerçek eleştiri yapmak bir metnin nasıl oluştuğunu anlamak
ve başkalarının anlamasını sağlamaksa, kitap tanıta ve edebiyat tarihi, bu işi
tam anlamıyla yapamıyorlarsa, eleştirinin tek gerçek biçimi metnin
göstergebilimsel bir okumasıdır.
Göstergebilimsel okuma metinden keyif alma yolları için
reçete vermez, daha ziyade metnin neden bize keyif verebileceğini gösterir.
Eleştirel kitap tanıtımı, tavsiye verme işlevi nedeniyle,
metnin söylediği şey hakkında bir yargı dile getirme zorunluluğundan muaf
tutulmayabilir (korkaklık durumları istisna sayılır); tarihsel eleştiri, olsa
olsa bize bir eserin çeşitli ve birbirinden farklı kaderleri olduğunu ve
kendisine verilen tepkilerin değişken olduğunu gösterebilir.
Les Semaphores Sous La Pluie
Uzam sözcüklerle nasıl temsil edilir?
…canlandırma, bir şeyi göstermekten çok görme isteği
uyandırmalıdır.
Biçimin Pislikleri
Takozlar bütünün gidişatı için gerekli dayanak noktaları
olarak görülürler, köprüler ve lehimler gibi "bunlarda sanatçı, daha az
özen göstererek, daha büyük bir sabırsızlıkla ya da hatta kayıtsızlıkla iş
görür
Bir kapının kolayca ya da görkemli biçimde açılması için bir
menteşeye ihtiyacı vardır
…büyük bir yazar, takozlar karşısında çıktığında okurun
onları atlama eğiliminde olduğunu ve takozlar olmadığında da diyaloğun yorucu
ya da anlaşılmaz hale geleceğini bilen kişidir.
Metinlerarası İroni ve Okuma Düzeyleri
Gülün Adı bir yazarın eski bir elyazmasını nasıl bulduğunu
anlatarak başlar. Bulunmuş elyazması toposunun hatırı sayılır bir yaşı
olduğundan burada tam bir alıntıcılık içinde buluruz kendimizi, bunun doğrudan
sonucu olarak derhal çifte düzgüleme alanına girilir: Okur, eğer anlatılan
öyküye katılmak istiyorsa oldukça bilgece bazı düşünceleri ve normalin üç
katına varmış bir üstanlatısallığı kabul etmek zorundadır, çünkü yazar sadece
kendisiyle diyalog içinde olacağı bir metni baştan sona tamamıyla yaratmakla
kalmamakta, aynı zamanda onu aslı XIV. yüzyılın sonunda yazılan bir
elyazmasının neo-gotik X. ve XIX. yüzyıla ait bir versiyonu olarak sunmaktadır.
…
Poetika ve Biz
Poetika bir metafor teorisinin ilk kez geliştirildiği
eserdir.
(Ricoeur) Aristoteles, metaforu açıklamak için hareket
düzeninden ödünç aldığı bir metafor yaratmıştır. Aslında Aristoteles'in metafor
teorisi bizi her dil felsefesinin temel sorunu olan, metaforun temelde yer alan
bir yazınsallığa göre değerlendirildiğinde bir sapma mı yoksa her yazının sıfır
derecesinin doğduğu yer mi olduğu sorunuyla karşı karşıya getirir.
Aristoteles kendi eylem teorisini tanım teorisiyle
birleştirme noktasına varamamıştı; çünkü kendi kategorilerinin tutsağıydı, her
eylemden önce gelen ve eylemlere izin veren ya da onlara maruz kalan tözler
olduğuna inanıyordu.
Amerika Karşıtı Üç Neslin Amerika Miti
Antik dönemlerde paideia felsefi sohbet ve homo-seksüel
ilişki aracılığıyla aktarılan bir şeydi. Modem zamanlarda ise test kitapları ve
okulda verilen dersler kullanılmaya başlandı.
Pavese ve Vittorini'yi okumuş olan nesil partizan savaşında
mücadele etmiştir, genellikle komünist çetelere katılmışlar, Ekim Devrimi'ni ve
Stalin'in karizmatik figürünü kutlarken bir yandan da ümit, yenilenme, gelişme
ve devrim olarak bir Amerika'dan çok etkilenmiş ve onu takıntı haline
getirmişlerdir.
İtalyanların Amerika'ya karşı tutumunu ve özellikle de
Amerikan karşıtı İtalyanların tutumunu anlamak için Americana’yı da, o yıllarda
neler olduğunu da hatırlamanız gerekiyor. Solcu İtalyanlar, yoldaş Sam'i
düşünüp parmaklarıyla onun resmini gösterirken I want you diyorlardı.
Yanlışın Gücü
…tarihin seyri boyunca pek çok insan başka insanların
inanmadığı bir şeye inanarak eylemde bulunduğuna göre, zorunlu olarak kabul
etmek zorunda olduğumuz şey, her birimizin için Tarih'in, farklı ölçüde bir
Yanılsamalar Tiyatrosu olduğudur.
Ortaçağ’ın, dünyayı düz bir disk gibi değerlendirdiği
düşüncesi nasıl yayıldı?
Ortaçağ yolculukları hayalî seyahatlerdi. Ortaçağ büyük
ölçüde hayrete şayan şeylere yönelik beğeniyi tatmin etmek için uzak ve
erişilmez ülkelerden söz eden ansiklopediler, Imagines Mundi yani hayalî
dünyalar üretti
Günümüzde, Lorenzo Valla'dan sonra Constitutum Constantini
belgesinin özgün bir belge olmadığını biliyoruz. Oysa o belge olmadan, o
belgenin özgünlüğüne duyulan derin inanç olmadan Avrupa tarihi tamamıyla farklı
bir seyir izlerdi.
Tarihî sonuçları yoğun olan bir başka icat da Gül- Haç
kardeşliği öyküsü…
1614 yılında Fama Fratemitatis R.C. [Gül-Haç Kardeşliğinin
Öyküsü] başlıklı bir manifesto ortaya çıktı. Bu manifestoda gizemli Gül-Haç
kardeşliği kendi varlığını açıkça dile getiriyor, kendi tarihi ve mit haline
gelmiş kurucusu Christian Rosencreutz hakkında bilgi veriyordu
1615 yılında, Almanca yazılmış Fama'yla birlikte Latince
ikinci bir manifesto ortaya çıkacaktı: Confessio fratemitatis Roseae mıci.s. Ad
eruditos Europae. [Gül-Haçlıların Kardeşlik Kabulü. Avrupa Öğretimi]
…her iki manifesto da kardeşliğin gizlilik özelliğini
ısrarla vurguluyor ve üyelerinin kardeşliğin doğasını açıkça dile
getiremeyeceklerini belirtiyorlardı
1623'te Paris’te Gül-Haçlılar'ın kente varışını bildiren
isimsiz manifestolar görüldü
Ortak ses, Gül-Haçlılar'ın Şeytan'a taptıklarıydı
XIX. yüzyıl başında taht ve mihrabı korumak için Aydınlanma
ruhuyla savaşmak üzere Gül-Haç ve Tapınak Şövalyeleri miti yeniden ele
alınacaktı.
Seyyar bir Rus rahip Sergey Nilus, “Rasputinvari"
hırslarını desteklemek için, Deccal fikrini de takıntı haline getirdiğinden,
Protokoller metnini yorumlar ve yayımlar.
Nasıl Yazıyorum
Roman yazmaya öylesine başlamıştım. Bir defter alıyor ve
künye bilgilerini de içeren ilk sayfayı yazıyordum.
Ortaokulda anlatılar yazıyordum
İlk romanım Gülün Adı’nı kırk altı ile kırk sekiz yaşlarım
arasında yazdım.
Önceki Günün Adası
Doğa hakkında yazmayı denemeliyim.
Doğadan başka şeyin görünmeyeceği yer neresi olabilirdi? Bir
kazazedeyi ıssız bir adaya yerleştirmek yeterliydi.
…ufuk açıcı başlangıç fikri söz konusu olduğunda bunlardan
çok fazla varsa bu hiç de ufuk açıcı olmadıklarının göstergesidir.
Sadece Okur için yazılır. Sadece kendisi için yazdığını
söyleyen biri yalan söylemekten başka bir şey yapmıyordur.
Gelecekteki bir okura yönelmeyi beceremeyen kişi mutsuz ve
umutsuzdur.
…
Sulla Letteratura
Türkçeleştiren: Betül Parlak
3. basım, 2019
Can Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder