Umberto Eco - Düşman Yaratmak
ve Rastgele Yazılar
Sunuş
Rastgele bir yazı nedir ve özellikleri nelerdir? Baş
özelliği, yazarın belli bir konuyla ilgilenmeyi hiç düşünmemiş olması,
Rastgele yazıların bir başka özelliği, ne pahasına olursa olsun
özgünlük elde etmek yerine, hem konuşanı hem de dinleyeni eğlendirmeyi
amaçlamasıdır.
Düşmanı inşa etmek
…taksi şoförü / düşmanlarımızın kim olduğunu sordu.
Düşmanları olmayan bir halk olabilir mi?
ülkemizin son altmış yılda karşılaştığı felaketlerden birinin
gerçek düşmanların yokluğu olduğuna karar verdim.
Amerika Birleşik Devletleri / Bin Ladin olmasaydı,
kimlikleri çökerdi.
Düşman çirkin olmalıdır, çünkü güzel olan iyi olanla
özdeşleştirilir
…güzelliğin en temel özelliklerinden biri Ortaçağ’da integritas
adı verilen bütünlüktür
Düşman daima kötü kokar
Demek ki düşmansız yapamıyoruz.
Bu ihtiyaç en uysal ve barış yanlısı insanın bile özünde
vardır.
…
Mutlak ve göreceli
Bazı saf filozoflar Varlığın veya Mutlak olanın ne olduğunu
bize sadece şairlerin söyleyebileceğini öne sürmüştür, ama aslında onlar sadece
belirsiz olanı ifade ederler.
Alevler güzeldir
Hazine arayışı
Hazine arayışı heyecan verici bir deneyimdir,
Tuhaf objeler de aynı nedenlerden dolayı değerli, zevkli ve
harika sayılabiliyordu
Constantinus’un annesi Azize Helena tarafından Kudüs’te
keşfedilen Gerçek Haç, VII. yüzyılda İranlIların eline geçer, daha sonra Bizans
İmparatoru Herakleios tarafından geri alınır. 1187’de, Selahaddin Eyyubi’ye
karşı savaşın kazanılmasını sağlaması için Haçlılar tarafından Hattin savaş
alanına taşınır; ama bilindiği üzere savaş kaybedilir, haç da sonsuza kadar
ortadan kaybolur. Ancak sonraki yüzyılda bulunmuş olan sayısız parça günümüzde
çeşitli kiliselerde muhafaza edilmektedir.
Haça takılı olan üç çivinin (eller için iki, bir arada
çivilenmiş olan ayaklar için bir) Helena tarafından Constantinus’a verildiğine
inanılır: efsaneye göre bir tanesi imparatorun savaş miğferine takılır,
ikincisinden ise atı için gem yapılır. Üçüncü çivinin de Roma’da Santa Croce in
Gerusalemme Kilisesi’nde muhafaza edildiğine inanılır. Kutsal Gem ise Milano
Kilisesi’ndedir ve yılda iki defa cemaate gösterilir. Miğfere takılmış olan
çividen geriye bir iz kalmamıştır, ama bir inanışa göre Monza Kilisesi’nde
muhafaza edilen Demir Taç’ın içindedir.
Uzun bir süre boyunca Konstantinopolis’te muhafaza edilmiş
olan dikenden taç sonradan Fransa Kralı IX. Louis’ye verilmiş ve onun
tarafından Paris’te yaptırılan Sainte Chapelle’e konmuştur.
…
Fermente lezzetler
Camporesi bir gurmeydi,
…yazı hayatında sayısız sayfasını bedenin hem sıkıntılarına
hem de zevklerine, süte ve soslara ayırmış olduğunu düşünürsek bunda şaşılacak
bir şey yoktur
Camporesi’yi sadece bir kitap çeşnicisi olarak anabilirim. O
bize hem bedenin sefaleti, atıkları ve çürümüşlüğünden, hem de vecd ve şehvet
hallerinden söz etti,
Yüzyıllar boyunca birçok insan peynirin çoğu kişi için itici
ve mide bulandırıcı olan kokusunun, peynirin içkin kötülüğüne, yani
iğrençliğine işaret ettiğine, bu kokunun “ölü” maddesinin, çürüme artıklarının,
bozulmuş ve zararlı maddesinin, sağlığa zararlı olan ve vücut sıvılarını
korkunç şekilde bozan çürümüş maddenin kesin belirtisi olduğuna inanmıştır.
…
Cennette embriyolara yer yok
…amacım, Aziz Thomas Aquinas’ın bu konudaki düşüncelerini
aktarmaktır.
…tartışma, Tanrı’nın insanların ruhunu en başta yarattığına
inanan Origenes’le başlar.
Kitab-ı Mukaddes’te Tanrı önce bedeni yaratır, sonra ona
ruhunu üfler
Eğer ruh, anne ile baba tarafından aktarılmıyorsa, neden
çocuklar ilk günahı taşırlar ve vaftiz edilmeleri gerekir?
(Aziz Thomas Aquinas) İlk günah doğal bir enfeksiyon gibi
tohumla “aktarılır” (Summa Theologiae [Teoloji Derlemesi],
Kırk yıl sonra 63 Grubu
(63 Grubu'nun kırkıncı
yıldönümü dolayısıyla Bologna'da verilen konferans.)
…kırk yıl önceki kültürel ortam hakkında bazı notlar yazdım
…başlangıçta Verri dergisinin olduğunu hatırlayalım.
Joyce’un Ulysses kitabının 1960’ta İtalya’da nihayet
yayımlandığını hatırlıyorum
Başlarda birileri 63 Grubu’ndan, provokatif hareketlerle
kültürel iktidarın kalelerine tırmanmaya çalışan bir Jön Türk hareketi gibi söz
etmişti.
…bohem yazarlar değildik. Hepimiz otuz yaşlarındaydık, bir
veya iki kitabımız yayımlanmıştı
Maalesef Hugo!
Abartının poetikası
Hugo, helasl (“Maalesef Hugo!”). İşi uzatmak gerekirse,
Cocteau’dan bir alıntıyla devam edebiliriz: “Victor Hugo, Victor Hugo olduğunu
sanan bir deliydi.”
Hugo’nun yazılarına dünyevi olayları tasvir etmede abartı ve
bu olayları Tanrı’nın bakış açısıyla görme konusunda bastırılamaz bir irade
egemendir.
Hugo’nun kendini Tanrı’yla bir görme iradesi…
Ben de yüce olanı abartı yoluyla işlediğim için Hugo’yu
sevdiğimi biliyorum
Akhilleus’tan romantizmin eşiğine kadar olan dönemde
kahramanlar daima yakışıklıdır,
Kötü biri kahramana dönüştürüldüğü zaman ise -örneğin
Milton’un Şeytan’ı- hemen yakışıklı hale getirilir.
Gwynplaine
Hugo’nun Tanrısı nasıl biri olursa olsun, hikâyelerin kanlı
esrarlarını anlatmak amacıyla anlatımlarında daima yer alır. Belki de Hugo
gerçek olan her şeyin akılcı olduğunu yazmazdı da ideal olan her şeyin akılcı
olduğunu kabul ederdi.
…
Velinalar ve sessizlik
…gazeteci jargonunda velina, sansürün, örtmeye ve ortadan
yok etmeye davetin sembolü haline geldi.
…iki tür velinalık söz konusudur ve bunların sansürün iki türüne
tekabül ettiğini söylemek isterim. Birincisi, sessizlik yoluyla sansürdü,
ikincisi ise gürültü yoluyla sansür; başka bir deyişle velinayı televizyon
olaylarının, gösteri dünyasının, haberlerin yayılmasının, vs. sembolü olarak
görüyorum.
Faşizm dönemi, normal dışı davranışların medyada haber
olunca daha da yayıldığını anlamıştı (genelde bütün diktatörlükler bunu anlar).
Gündemi gizleme amaçlı gürültü. Gürültü yoluyla sansür
ideolojisi bence Wittgenstein’a uygun şekilde ifade edilebilir: susulması
gereken konularda çok konuşmak gereklidir.
Sokakta yürürken kulaklarına iPod takan veya trende gazete
okuyarak veya manzaraya bakarak bir saat oturamayan, hemen telefon açıp yolculuğun
ilk kısmında ‘"Yola çıktım”, ikinci kısmında da ‘‘Varmak üzereyim”
demekten kendini alamayan geri zekâlılar kimdir? Bunlar artık gürültü olmadan
yaşayamayan insanlardır.
Hayali astronomiler
Astroloji bir inanç meselesidir
Astrologların kötü niyetine sıcak bakmak imkânsızdır. Onlar
kandırılmış insanlar değil, başkalarını kandıran insanlardır. Bu kadar.
MÖ VI. yüzyılda Anaksimenes dünyanın su ve karadan oluşan
bir dikdörtgen şeklinde olduğunu, okyanus tarafından çepeçevre sarıldığını ve
bir tür sıkıştırılmış hava dolu yastık üzerinde yüzdüğünü söyler.
Homeros’a göre dünya okyanusla çevrili bir disk şeklindeydi
ve üzerinde gök küresi yer alıyordu; Thales’e ve Miletoslu Hekataios’a göre de
dünya düzdü.
Ortaçağ haritaları / bilimsel bir amaç gütmeyip, halkın
olağanüstü olana taleplerine cevap verirdi.
…başka dünyaları ziyaret etmek ve orada yaşayanları
keşfetmek, güneş merkezli hipotezden çok daha tehlikeli bir sapkınlıktı. Eğer
sonsuz sayıda dünya söz konusuysa, günahlardan arınmanın tekliği tartışmaya
açılmış olur…
Çoğul dünyalar fikriyle beraber / bilimkurgu başlar.
Rahip Johannes’in mektubu
Eski köye yeni âdet
…isimsiz yazarlı bu kitapçık hakkında bilgi sahibi olmak
zordur.
Bu küçük kitap iki bölümden oluşur: birinci bölümde Mutluluk
Cumhuriyeti kurulurken temel alınan ilkeler belirtilir, ikinci bölümde de bu devletin
kurulmuş olmasının dezavantajları / sıralanır
“köpeği olmayanlar kedileriyle ava gider”
“Armut olgunlaşınca kendiliğinden düşer” diye bir inanç
olduğu için tarım dünyası sürekli olarak kriz halindeydi
“eski yoldan vazgeçip yeni yola girenler ne bıraktıklarını
bilirler ama ne bulacaklarını bilemezler”: bundan dolayı hem U dönüşleri
yasaklandı
“cimriler domuzlar gibidir, ancak ölünce değerleri artar”
“ben kendimi düşmanlardan korurum, Tanrı beni dostlarımdan
korusun” inancı gereği, silahlı kuvvetler lağvedildi.
Öte yandan çok miktarda zina yapılırdı, çünkü “komşu kadını
sevmek büyük bir avantajdır, sık sık görüşülür ve yola gitmeye gerek olmaz”.
Hocalar bir felaketti, çünkü “bilenler yapar, bilmeyenler
ders verir” (öte yandan öğrenciler bunun farkında değildi, çünkü “soru soranlar
hata yapmaz”).
Matematik eğitimi asgari düzeydeydi: öğrenciler “ikinin
olduğu yerde üçün de olduğunu” bilirlerdi, ama daha sonraki rakamlara
ulaşamazlardı,
“mezarlık, bir şeyin önemini sonradan anlayanlarla doludur”
Ben Edmond Dantes’im!
Bazı talihsiz insanlar edebiyata, ne bileyim, örneğin Robbe-Grillet
okuyarak başlarlar. Robbe-Grillet’yi okumak için anlatımın çok eskilerden beri
kullanılan yapıları hakkında bilgi sahibi olmak gerekir, çünkü Robbe-Grillet o
yapıları ihlal eder.
…popüler romanlar olaylar dizisini geliştirirken bile
karmaşık olmayı başaramaz.
…okurun tembelliği zaten çözdüğü veya kolaylıkla çözülebilen
esrarlara kandırılmayı gerektirir.
…benim de affedilmeye ihtiyacım var; ben Edmund Dantes’im!
Sonra korkunç bir kahkaha atarak cesedin önünde dans etmeye başladı. Aklını
kaybetmişti.
Bir Ulysses eksikti...
Ulysses bir sanat eseri değil.
Joyce’un (bir başka çok kötü yazar olan) Svevo’yu keşfeden
kişi olması bir rastlantı değildir. Svevo muhtemelen İtalyan yazarlar arasında,
zirvesinde Proust’un olduğu o pasif analitik edebiyata en yakın yazar
olmalıdır, eğer sanat canlı ve aktif insanların eseriyse; ve bir ressam bir aynadan
daha değerliyse, bu, sıradan sanattır.
Adalar neden asla bulunamaz?
…mükemmel bir uygarlık ancak bir adada gerçekleşebilir ve
biz ondan ancak efsaneler yoluyla haberdar olabiliriz.
Adalar neden bu kadar büyüleyicidir?
Asıl neden, boylamların belirlenmesinin mümkün hale geldiği
XVIII. yüzyıla kadar adaların insanların karşısına rastlantı eseri
çıkabilmesiydi
XV ile XVI. yüzyıllar arasında çok popüler olan ve dünyadaki
bütün bilinen veya sadece bazı efsanelerde adı geçen adaların kataloğu olan
insularium adlı edebi türün gördüğü rağbet ve çektiği ilgi de buna bağlıdır.
WikiLeaks üzerine düşünceler
Bir skandal herkes tarafından daha özel şekilde bilinen ve
konuşulan, ama ikiyüzlülükten dolayı sadece fısıltı halinde konuşulan şeyleri
(örneğin bir zina vakası konusunda dedikodular) kamusal düzeye çıkardığı zaman
görünür olur.
Kutsal Kâse, Rennes-le-Château’nun sırrı, Templar
Şövalyeleri veya Gülhaç Kardeşliği konusundaki her yeni kitabın daha önceki
kitaplarda yayımlananların aynısını içerdiğini görürsünüz. Bunun nedeni, / okültizm
hayranlarının sadece zaten bildiklerine ve bildiklerini teyit edenlere
inanmasıdır.
Sırlarını saklı tutmayı başaramayan bir Güç bundan sonra
ayakta kalmayı nasıl başaracak?
…
Costruire il nemico
Türkçeleştiren: Leyla Tonguç Basmacı
Doğan Kitap, 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder