1 Ekim 2024 Salı

Umberto Eco - Düşman Yaratmak ve Rastgele Yazılar

Umberto Eco - Düşman Yaratmak

ve Rastgele Yazılar

 


Sunuş

Rastgele bir yazı nedir ve özellikleri nelerdir? Baş özelliği, yazarın belli bir konuyla ilgilenmeyi hiç düşünmemiş olması,

Rastgele yazıların bir başka özelliği, ne pahasına olursa olsun özgünlük elde etmek yerine, hem konuşanı hem de dinleyeni eğlendirmeyi amaçlamasıdır.

 

Düşmanı inşa etmek

…taksi şoförü / düşmanlarımızın kim olduğunu sordu.

Düşmanları olmayan bir halk olabilir mi?

 

ülkemizin son altmış yılda karşılaştığı felaketlerden birinin gerçek düşmanların yokluğu olduğuna karar verdim.

 

Amerika Birleşik Devletleri / Bin Ladin olmasaydı, kimlikleri çökerdi.

 

Düşman çirkin olmalıdır, çünkü güzel olan iyi olanla özdeşleştirilir

…güzelliğin en temel özelliklerinden biri Ortaçağ’da integritas adı verilen bütünlüktür

 

Düşman daima kötü kokar

 

Demek ki düşmansız yapamıyoruz.

Bu ihtiyaç en uysal ve barış yanlısı insanın bile özünde vardır.

 

Mutlak ve göreceli

Bazı saf filozoflar Varlığın veya Mutlak olanın ne olduğunu bize sadece şairlerin söyleyebileceğini öne sürmüştür, ama aslında onlar sadece belirsiz olanı ifade ederler.

 

Alevler güzeldir

 

Hazine arayışı

Hazine arayışı heyecan verici bir deneyimdir,

 

Tuhaf objeler de aynı nedenlerden dolayı değerli, zevkli ve harika sayılabiliyordu

 

Constantinus’un annesi Azize Helena tarafından Kudüs’te keşfedilen Gerçek Haç, VII. yüzyılda İranlIların eline geçer, daha sonra Bizans İmparatoru Herakleios tarafından geri alınır. 1187’de, Selahaddin Eyyubi’ye karşı savaşın kazanılmasını sağlaması için Haçlılar tarafından Hattin savaş alanına taşınır; ama bilindiği üzere savaş kaybedilir, haç da sonsuza kadar ortadan kaybolur. Ancak sonraki yüzyılda bulunmuş olan sayısız parça günümüzde çeşitli kiliselerde muhafaza edilmektedir.

Haça takılı olan üç çivinin (eller için iki, bir arada çivilenmiş olan ayaklar için bir) Helena tarafından Constantinus’a verildiğine inanılır: efsaneye göre bir tanesi imparatorun savaş miğferine takılır, ikincisinden ise atı için gem yapılır. Üçüncü çivinin de Roma’da Santa Croce in Gerusalemme Kilisesi’nde muhafaza edildiğine inanılır. Kutsal Gem ise Milano Kilisesi’ndedir ve yılda iki defa cemaate gösterilir. Miğfere takılmış olan çividen geriye bir iz kalmamıştır, ama bir inanışa göre Monza Kilisesi’nde muhafaza edilen Demir Taç’ın içindedir.

Uzun bir süre boyunca Konstantinopolis’te muhafaza edilmiş olan dikenden taç sonradan Fransa Kralı IX. Louis’ye verilmiş ve onun tarafından Paris’te yaptırılan Sainte Chapelle’e konmuştur.

 

Fermente lezzetler

Camporesi bir gurmeydi,

…yazı hayatında sayısız sayfasını bedenin hem sıkıntılarına hem de zevklerine, süte ve soslara ayırmış olduğunu düşünürsek bunda şaşılacak bir şey yoktur

 

Camporesi’yi sadece bir kitap çeşnicisi olarak anabilirim. O bize hem bedenin sefaleti, atıkları ve çürümüşlüğünden, hem de vecd ve şehvet hallerinden söz etti,

 

Yüzyıllar boyunca birçok insan peynirin çoğu kişi için itici ve mide bulandırıcı olan kokusunun, peynirin içkin kötülüğüne, yani iğrençliğine işaret ettiğine, bu kokunun “ölü” maddesinin, çürüme artıklarının, bozulmuş ve zararlı maddesinin, sağlığa zararlı olan ve vücut sıvılarını korkunç şekilde bozan çürümüş maddenin kesin belirtisi olduğuna inanmıştır.

 

Cennette embriyolara yer yok

…amacım, Aziz Thomas Aquinas’ın bu konudaki düşüncelerini aktarmaktır.

…tartışma, Tanrı’nın insanların ruhunu en başta yarattığına inanan Origenes’le başlar.

Kitab-ı Mukaddes’te Tanrı önce bedeni yaratır, sonra ona ruhunu üfler

Eğer ruh, anne ile baba tarafından aktarılmıyorsa, neden çocuklar ilk günahı taşırlar ve vaftiz edilmeleri gerekir?

 

(Aziz Thomas Aquinas) İlk günah doğal bir enfeksiyon gibi tohumla “aktarılır” (Summa Theologiae [Teoloji Derlemesi],

 

Kırk yıl sonra 63 Grubu

(63 Grubu'nun kırkıncı yıldönümü dolayısıyla Bologna'da verilen konferans.)

…kırk yıl önceki kültürel ortam hakkında bazı notlar yazdım

…başlangıçta Verri dergisinin olduğunu hatırlayalım.

 

Joyce’un Ulysses kitabının 1960’ta İtalya’da nihayet yayımlandığını hatırlıyorum

 

Başlarda birileri 63 Grubu’ndan, provokatif hareketlerle kültürel iktidarın kalelerine tırmanmaya çalışan bir Jön Türk hareketi gibi söz etmişti.

…bohem yazarlar değildik. Hepimiz otuz yaşlarındaydık, bir veya iki kitabımız yayımlanmıştı

 

Maalesef Hugo!

Abartının poetikası

Hugo, helasl (“Maalesef Hugo!”). İşi uzatmak gerekirse, Cocteau’dan bir alıntıyla devam edebiliriz: “Victor Hugo, Victor Hugo olduğunu sanan bir deliydi.”

 

Hugo’nun yazılarına dünyevi olayları tasvir etmede abartı ve bu olayları Tanrı’nın bakış açısıyla görme konusunda bastırılamaz bir irade egemendir.

Hugo’nun kendini Tanrı’yla bir görme iradesi…

Ben de yüce olanı abartı yoluyla işlediğim için Hugo’yu sevdiğimi biliyorum

 

Akhilleus’tan romantizmin eşiğine kadar olan dönemde kahramanlar daima yakışıklıdır,

Kötü biri kahramana dönüştürüldüğü zaman ise -örneğin Milton’un Şeytan’ı- hemen yakışıklı hale getirilir.

 

Gwynplaine

 

Hugo’nun Tanrısı nasıl biri olursa olsun, hikâyelerin kanlı esrarlarını anlatmak amacıyla anlatımlarında daima yer alır. Belki de Hugo gerçek olan her şeyin akılcı olduğunu yazmazdı da ideal olan her şeyin akılcı olduğunu kabul ederdi.

 

Velinalar ve sessizlik

…gazeteci jargonunda velina, sansürün, örtmeye ve ortadan yok etmeye davetin sembolü haline geldi.

 

…iki tür velinalık söz konusudur ve bunların sansürün iki türüne tekabül ettiğini söylemek isterim. Birincisi, sessizlik yoluyla sansürdü, ikincisi ise gürültü yoluyla sansür; başka bir deyişle velinayı televizyon olaylarının, gösteri dünyasının, haberlerin yayılmasının, vs. sembolü olarak görüyorum.

 

Faşizm dönemi, normal dışı davranışların medyada haber olunca daha da yayıldığını anlamıştı (genelde bütün diktatörlükler bunu anlar).

 

Gündemi gizleme amaçlı gürültü. Gürültü yoluyla sansür ideolojisi bence Wittgenstein’a uygun şekilde ifade edilebilir: susulması gereken konularda çok konuşmak gereklidir.

 

Sokakta yürürken kulaklarına iPod takan veya trende gazete okuyarak veya manzaraya bakarak bir saat oturamayan, hemen telefon açıp yolculuğun ilk kısmında ‘"Yola çıktım”, ikinci kısmında da ‘‘Varmak üzereyim” demekten kendini alamayan geri zekâlılar kimdir? Bunlar artık gürültü olmadan yaşayamayan insanlardır.

 

Hayali astronomiler

Astroloji bir inanç meselesidir

Astrologların kötü niyetine sıcak bakmak imkânsızdır. Onlar kandırılmış insanlar değil, başkalarını kandıran insanlardır. Bu kadar.

 

MÖ VI. yüzyılda Anaksimenes dünyanın su ve karadan oluşan bir dikdörtgen şeklinde olduğunu, okyanus tarafından çepeçevre sarıldığını ve bir tür sıkıştırılmış hava dolu yastık üzerinde yüzdüğünü söyler.

 

Homeros’a göre dünya okyanusla çevrili bir disk şeklindeydi ve üzerinde gök küresi yer alıyordu; Thales’e ve Miletoslu Hekataios’a göre de dünya düzdü.

 

Ortaçağ haritaları / bilimsel bir amaç gütmeyip, halkın olağanüstü olana taleplerine cevap verirdi.

 

…başka dünyaları ziyaret etmek ve orada yaşayanları keşfetmek, güneş merkezli hipotezden çok daha tehlikeli bir sapkınlıktı. Eğer sonsuz sayıda dünya söz konusuysa, günahlardan arınmanın tekliği tartışmaya açılmış olur…

 

Çoğul dünyalar fikriyle beraber / bilimkurgu başlar.

 

Rahip Johannes’in mektubu

 

Eski köye yeni âdet

…isimsiz yazarlı bu kitapçık hakkında bilgi sahibi olmak zordur.

Bu küçük kitap iki bölümden oluşur: birinci bölümde Mutluluk Cumhuriyeti kurulurken temel alınan ilkeler belirtilir, ikinci bölümde de bu devletin kurulmuş olmasının dezavantajları / sıralanır

“köpeği olmayanlar kedileriyle ava gider”

“Armut olgunlaşınca kendiliğinden düşer” diye bir inanç olduğu için tarım dünyası sürekli olarak kriz halindeydi

“eski yoldan vazgeçip yeni yola girenler ne bıraktıklarını bilirler ama ne bulacaklarını bilemezler”: bundan dolayı hem U dönüşleri yasaklandı

“cimriler domuzlar gibidir, ancak ölünce değerleri artar”

“ben kendimi düşmanlardan korurum, Tanrı beni dostlarımdan korusun” inancı gereği, silahlı kuvvetler lağvedildi.

Öte yandan çok miktarda zina yapılırdı, çünkü “komşu kadını sevmek büyük bir avantajdır, sık sık görüşülür ve yola gitmeye gerek olmaz”.

Hocalar bir felaketti, çünkü “bilenler yapar, bilmeyenler ders verir” (öte yandan öğrenciler bunun farkında değildi, çünkü “soru soranlar hata yapmaz”).

Matematik eğitimi asgari düzeydeydi: öğrenciler “ikinin olduğu yerde üçün de olduğunu” bilirlerdi, ama daha sonraki rakamlara ulaşamazlardı,

“mezarlık, bir şeyin önemini sonradan anlayanlarla doludur”

 

Ben Edmond Dantes’im!

Bazı talihsiz insanlar edebiyata, ne bileyim, örneğin Robbe-Grillet okuyarak başlarlar. Robbe-Grillet’yi okumak için anlatımın çok eskilerden beri kullanılan yapıları hakkında bilgi sahibi olmak gerekir, çünkü Robbe-Grillet o yapıları ihlal eder.

…popüler romanlar olaylar dizisini geliştirirken bile karmaşık olmayı başaramaz.

…okurun tembelliği zaten çözdüğü veya kolaylıkla çözülebilen esrarlara kandırılmayı gerektirir.

 

…benim de affedilmeye ihtiyacım var; ben Edmund Dantes’im! Sonra korkunç bir kahkaha atarak cesedin önünde dans etmeye başladı. Aklını kaybetmişti.

 

Bir Ulysses eksikti...

Ulysses bir sanat eseri değil.

 

Joyce’un (bir başka çok kötü yazar olan) Svevo’yu keşfeden kişi olması bir rastlantı değildir. Svevo muhtemelen İtalyan yazarlar arasında, zirvesinde Proust’un olduğu o pasif analitik edebiyata en yakın yazar olmalıdır, eğer sanat canlı ve aktif insanların eseriyse; ve bir ressam bir aynadan daha değerliyse, bu, sıradan sanattır.

 

Adalar neden asla bulunamaz?

…mükemmel bir uygarlık ancak bir adada gerçekleşebilir ve biz ondan ancak efsaneler yoluyla haberdar olabiliriz.

 

Adalar neden bu kadar büyüleyicidir?

Asıl neden, boylamların belirlenmesinin mümkün hale geldiği XVIII. yüzyıla kadar adaların insanların karşısına rastlantı eseri çıkabilmesiydi

 

XV ile XVI. yüzyıllar arasında çok popüler olan ve dünyadaki bütün bilinen veya sadece bazı efsanelerde adı geçen adaların kataloğu olan insularium adlı edebi türün gördüğü rağbet ve çektiği ilgi de buna bağlıdır.

 

WikiLeaks üzerine düşünceler

Bir skandal herkes tarafından daha özel şekilde bilinen ve konuşulan, ama ikiyüzlülükten dolayı sadece fısıltı halinde konuşulan şeyleri (örneğin bir zina vakası konusunda dedikodular) kamusal düzeye çıkardığı zaman görünür olur.

 

Kutsal Kâse, Rennes-le-Château’nun sırrı, Templar Şövalyeleri veya Gülhaç Kardeşliği konusundaki her yeni kitabın daha önceki kitaplarda yayımlananların aynısını içerdiğini görürsünüz. Bunun nedeni, / okültizm hayranlarının sadece zaten bildiklerine ve bildiklerini teyit edenlere inanmasıdır.

 

Sırlarını saklı tutmayı başaramayan bir Güç bundan sonra ayakta kalmayı nasıl başaracak?

 

Costruire il nemico

Türkçeleştiren: Leyla Tonguç Basmacı

Doğan Kitap, 2014 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder